Beşerî Durum ve Ekonomi
Trabzon’un tarihiyle ilgili yazılı kaynaklara göre bölgenin en eski yerleşimcileri Kolkh, Dril, Makron, Mossinoik, İskit gibi adlarla anılan yerli halklardır. İlk çağlardan bu yana limanı dolayısıyla doğu Karadeniz’de cazip bir yerleşim merkezi olan Trabzon ve çevresi, yüzlerce yıl boyunca Pontus ve Roma ve sonrasında Bizans İmparatorluklarının hâkimiyeti altında kalmıştır. Özellikle Hıristiyanlığın bölgede yayılmaya başladığı 3. asırdan sonra bölge halkları Hıristiyanlığın içinde erimişlerdir. Türklerin bölgeye yerleşmeye başladıkları 11. asırda Trabzon ve çevresinde sadece Hıristiyanlar yaşıyordu. Daha önce bu bölgede yaşamış olan halkların artık esamesi dahi okunmuyordu.
Doğu Karadeniz bölgesinde yaşamış olan Türk kökenli en eski yerleşimciler Kimmerlerdir. Kimmerler Doğu Karadeniz topraklarına MÖ. 8. yüzyılda gelmişlerdir. Kimmerler ilk olarak Doğu Karadeniz kıyılarından itibaren bölgeye gelmiş ve daha sonra iç kesimlere ilerlemişlerdir. Kimmerleri bu bölgeye gelmeye zorlayan sebep İskit baskısı olarak bilinir. Nitekim Kimmerlerden hemen sonra İskitler bu bölgeye gelmişlerdir. Her iki kavmin yol güzergâhı muhtemelen Çoruh ve Kelkit havzalarıdır. Çünkü sözü edilen tarihlerde Doğu Karadeniz’in kıyı kesimlerinde Mossinoik, Dril, Kolkh gibi farklı adlarla anılan pek çok halk yaşamaktaydı.
Küçük Asya’nın tarihinde Pers/İran kültürünün etkisi de oldukça eskidir. Karadeniz kıyılarında Yunan kolonilerinin kurulmasından sonraki dönemde Pers ordularının hâkimiyeti Ege kıyılarına kadar uzanıyordu. Büyük İskender’in seferleriyle kesintiye uğrayan Pers hâkimiyeti, Pontus Krallığının kurulmasından sonra da devam etmiştir. Romalıların bölgeyi kontrol altına almasından sonra Latin kültürü de bu bölgeye ulaşmış oldu. Görüldüğü gibi bu bölge asırlar boyunca çok çeşitli kültürel iklimlerin tesiri altında kalmıştır.
Hıristiyanlığın Roma İmparatorluğunun resmi din olarak kabulünden sonra kültürel çeşitlilik kaybolmaya başlamıştır. Yaklaşık bin yıl süren Roma-Bizans hâkimiyeti boyunca Trabzon ve çevresinde sadece Hıristiyanlık yaşama imkânı bulabilmiştir. Diğer inançlar ve bunların taşıyıcısı olan halklar yok olmuşlardır. Bizans İmparatorluğu 6. asırda, ülkenin doğu sınırını korumak için Bulgarlardan oluşan kalabalık bir grubu Balkanlardan göç ettirip bölgeye yerleştirmiştir. İslam ordularının bölgeye yönelik akınları ilk olarak 8. asırda başlamışsa da bölgede hâkimiyet kuramamışlardır. İslam inancı ve kültürünün bölgeye yerleşmesi Türklerin bölgeyi fethi ile mümkün olmuştur. 12. asırdan itibaren Doğu Karadeniz kıyılarında görülmeye başlayan Türklerin bölgeye yerleşen öncüleri Çepnilerdir. Çepniler Sinop sahilinde Karadeniz’e ulaşmış ve doğu yönünde ilerleyerek Ordu ve Giresun ele geçirip, Rumları Trabzon’a sıkıştırmışlardır. 13. asırda kalabalık bir grup Kıpçak, Gürcü ordusuna katılmıştır. Kıpçaklar savaş ve başka sebeplerle Doğu Karadeniz’de bugünkü Artvin-Trabzon hattında çeşitli yerlere iskân etmişlerdir.
Fatih Sultan Mehmet’in 1461’de Trabzon’u fethi ile Türk hâkimiyeti bölgede pekişmiştir. Bu tarihten sonra Osmanlı Devleti’nin iskân politikaları sonucunda Trabzon vilayetine ülkenin başka yerlerinden Türkler getirilip iskân edilmiştir. Nüfusunun büyük çoğunluğu Türk olan Trabzon’da 19. asra kadar Türkler, Rumlar ve Ermeniler sükûnet içinde birarada yaşadılar. Sahil kesiminde ikamet eden Rum ve Ermeniler ağırlıklı olarak ticaret ve zanaatla meşgul idiler. 19. asırda Ruslara kaybedilen topraklardan göç eden muhacirler bölgeye gelmeye başlamıştır. Yine bu asrın sonlarında Rum ve Ermeniler Osmanlı Devletinin zayıflamasından cesaretle çeteler kurup Türklere karşı saldırıya geçmiştir. Bu saldırıların neticesinde Ermeniler tehcirle, Rumlar da mübadele ile ülke topraklarından uzaklaştırıldılar. Mübadele ile Rumlardan boşaltılan yerlere Batı Trakya’dan Türkler iskân edilmiştir.
Beşeri Durum
1461 yılındaki Fethin ilk yıllarında, o tarihlerde Trabzon’da yaşayan gayrimüslim nüfusun yaklaşık üçte biri başka bölgelere gönderilmiş, ülkenin başka yerlerinden de Trabzon’a Müslüman nüfus iskân edilmiştir (Bostan, 2002). 1486 yılındaki şehrin Müslüman nüfusu tahminen 2.025 iken 97 yıllık bir süre zarfında yaklaşık olarak %200 artarak 6.083 gibi bir rakama yükselmiştir. Şehirde yaşayan Müslümanların sayısı artarken Hıristiyanların sayısı da 5.549 kişiden 4.901 kişiye inerek yaklaşık % 13 oranında azalmıştır. Trabzon şehrinin bulunduğu jeopolitik konum ve İpek Yolu üzerinde bir liman kenti olması nedeniyle tarih boyunca şehirde önemli demografik değişimler meydana gelmiştir (Bostan, 2002; Okuyan, 2003). Ticaret yollarının denizle bağlantısını sağlayan liman her dönemde yabancı tüccarları şehre çekmiştir. Özellikle 19. asırdan sonra ticari hayatın hareketlenmesi nedeniyle liman ve çevresinde çok çeşitli uluslardan insanları görmek mümkün olmuştur. Şehir merkezinde kozmopolit bir durum gözlenebilse de şehrin diğer kesimlerinin çevreyle etkileşim oldukça sınırlı kalmıştır. Karadeniz kıyısında sahile yakın yerlerdeki yerleşimler sert rüzgârlara ve dalgalara karşı korunaklı koyların yakınında kurulmuşlardır. Aralarında kilometrelerce mesafe olan bu yerleşimlerin arasındaki trafik 1950’li yıllara kadar oldukça zayıftı. Karayolunun sık aralıklara nehirlerle kesintiye uğraması, nehir ve deniz taşımacılığının da istenilen hızda olmaması gibi nedenlerle liman ve çevresindeki sosyo-kültürel zeginlik limanı olmayan yerleşimlerde görülmemiştir.
1486 yılında Trabzon şehir merkezindeki Müslümanların sayısı kale mustahfız ve azebleri dışında 258 kişidir. Bu 258 kişinin 60 tanesinin unvanı bellidir. Unvanı belli olanlar için de ilk sırayı hacılar almaktadır. Şehirde 36 tane hacı ve hacı oğlu yaşmaktadır. Bunların toplam Müslüman nüfusa oranı %22,5’tir. Hacılardan sonra atikler, pirler, hocalar, şeyhler ve hatipler gelmektedir. Bunlar dışında birer nefer de ağa, fakih, sipahi ve kâtip mevcuttur. Burada dikkati çeken hacı, pir, şeyh, hoca, fakih ve hatip gibi dini zümreye mensup Müslümanların toplam Müslüman nüfus içinde %16’lık bir orana sahip olduğudur. Buna karşın aynı yılda 1197 olan Hristiyan nüfusun ise 10’u papaz 2’si keşişti. Toplam 21 nefer Hristiyan din görevlisi Hristiyan toplam nüfus içinde %1.75’lik bir oran ifade ediyordu. Müslüman din adamlarının Müslümanların toplam nüfusuna, Hristiyan din adamlarının ise Hristiyan nüfusuna oranı dikkate alındığında ihtiyaç olduğu kadar Hristiyan din adamının mevcudiyetine karşın dini yayacak kadar Müslüman din adamı vardır. Anlaşılan toplumda İslamiyet’in yayılması için bilinçli bir çaba sarf edilmektedir. Çünkü Müslümanların çoğu ama din adamlarının hepsi şehre sürgünle gelmişler yani devlet tarafından gönderilmişlerdir.
1583 yılına gelindiğinde Müslüman dini zümrelere mensup hacı, pir, şeyh, imam, müezzin, mevlânâ, seyyid, derviş, molla, hafız ve mütevelliler 79 neferle toplam Müslüman nüfus içinde %7’lik bir orana sahipti. Görüldüğü gibi toplumda din adamlarının sayısı artmış, ancak sahip oldukları oran düşmüştü. Yine de %7 din adamları için az bir oran değildir. Trabzon Sancağında ise 1486-1583 arasında büyük çoğunluğu Müslüman olmak üzere birçok içtimai zümre mevcuttu (Türkmenoğlu, 2016: 33-34).
Şehir Rum Krallığı hâkimiyetindeyken bölgede yaşayan nüfus Rum ve Ermeni Hıristiyanlardan oluşuyordu. Hıristiyan nüfusun bir bölümü fetihten sonra Osmanlı Devletinin başka bölgelerine gönderilmiş, bunların yerine bölgeye Türkler yerleştirilmiştir. Oğuzların Çepni boyuna bağlı Türkler Fetihten sonra ilin diğer bölgelerine de yerleşmişlerdir. Karamanlı Beyliği ortadan kaldırılınca Konya-Karaman bölgesinden; Dulkadiroğlu Beyliği ortadan kaldırılınca da Kahramanmaraş’tan Trabzon’a göçler yapılmıştır. Bir başka önemli göç hareketi 1501 yılında gerçekleşmiştir: Rafızilerden kaçan Akkoyunlu devletine mensup Müslümanlar Trabzon’a iltica etmişlerdir.
Trabzon ilinin Vakfıkebir ve Beşikdüzü gibi şehir merkezinin Batı tarafında kalan yerleşimler 13. yüzyıldan itibaren Çepni öncülüğündeki Türk boyları tarafından iskân edilmeye başlamış, 1461 yılında feth edilmesinden sonra da şehrin tamamı Türkler tarafından yurt edinilmiştir. 18. asırda Trabzon’un doğu yörelerindeki derebeyleri arasında çetin ve sürekli mücadeleler meydana gelmiştir. Bu mücadeleler sonucunda kalabalık Çepni toplulukları Sürmene, Of ve Rize yörelerine yerleşmişlerdir. Günümüzde de Çepnilerin yoğun olarak yaşadıkları yerler Beşikdüzü’nden başlayarak Vakfıkebir ile Eynesil arasında güneye doğru uzanan ve Ağasar adıyla anılan bölgedir.
Trabzon ilinin bugünkü nüfus yapısını oluşturan başlıca faktör iç göçlerdir. Trabzon ilinde, özellikle kırsal kesimde yaşayan nüfus sürekli olarak şehir merkezlerine göç etmekte, köy nüfusu sürekli olarak azalmaktadır. Göç eden ailelerin şehir olarak tercihleri her zaman il içine olmamakta, İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlere ve az da olsa yakın illere doğrudur. Trabzon ili göç aldığı gibi çevresindeki illerden göç de almaktadır. Doğu Karadeniz’in en büyük şehri olan Trabzon, çevre illerde yaşayan pek çok yurttaşımız için cazibe merkezi olmaktadır. Şehirdeki iş imkânları ve sosyal imkânların yanı sıra Karadeniz Teknik Üniversitesinin de bölgeye nüfus çektiğini belirtmek gerekir. Dolayısıyla şehir merkezinde nüfus, ağırlıkla şehrin yerlisi olmakla birlikte ülkemzin hemen bütün şehirlerinden gelen insanlardan oluşmaktadır.
Daha eski tarihlere gidecek olursak; geçtiğimiz yüzyılın ilk çeyreği boyunca bütün Doğu Karadeniz bölgesi gibi Trabzon ili de çeşitli nedenlerle nüfus hareketleri yaşamıştır. Osmanlı Devleti’nin son dönemleri Ruslarla sürekli olarak savaş halinde geçmiştir. Bu savaşlar neticesinde Kırım ve Kafkasya bölgelerinde kaybettiğimiz topraklarda yaşayan halklar sürekli olarak daha güvenli yerler bulmak ümidiyle göçe mecbur kalmıştır. Osmanlı vatandaşlarının ülke içerisinde yer değiştirmeleri Men-i Mürûr Nizâmnâmesi’ne göre düzenliyordu. Men-i Mürûr Tezkeresi ilk zamanlar kadılar tarafından verilirdi. Kişi bu tezkerenin yanında vaktinde döneceğine dair kuvvetli bir kefil göstermesi istenirdi. Göç edecek kişiler gitmek istedikleri yeri ve gitme sebeplerini belirterek izin taleplerinde bulunurlardı (Seyhan, 2013: 32).
Birinci Dünya Savaşı Osmanlı Devleti’ni yıkıma sürüklemiş, Trabzon yaklaşık 2 yıl süreyle Rus işgaline maruz kalmıştır. İşgal yıllarında özellikle sahil kesiminde yaşayan Türkler esarete razı olmayıp yurdun batısına ve iç kesimlere göç etmişlerdir. Göç eden kitlelerin bir kısmı işgalden sonra yurtlarına geri dönmüşlerdir.
Rus işgali boyunca Türklere karşı, Rusların yanında harb eden Rum ve Ermeniler, Mütarekeden hemen sonra Türklere karşı saldırılarına devam etmiş, bu saldırılar İstiklal Harbi boyunca devam etmiş nihayet Cumhuriyet ilan edilince mübadele yapılmak suretiyle bölgeden uzaklaştırılmalarıyla neticelenmiştir. Mübadele ile gönderilen Rumların yerine Batı Trakya’dan Türkler gelip yerleşmiştir.
Tanzimat’tan sonra, özellikle 19. asrın son çeyreğinde batılı ülkelerin kışkırttığı ve hatta organize ettiği Rum ve Ermeni nüfus içinde çeteler halinde gerek devlete gerekse Türklere karşı saldırılar başlamıştır. Birinci Dünya Savaşı ve ardından İstiklal Harbi dönemlerinde de bu olayların devam etmesinden dolayı Lozan Antlaşmasında, bölgede yaşayan Rumların Yunanistan’a gönderilmesi kararı alınmış bu bu karar 1923’ten hemen sonra uygulamaya geçirilmiştir. Mübadele ile Trabzon ilinde yaşayan Runlar Yunanistan’a gönderilip Batı Trakya’da yaşayan ve Türk milletine mensup olan nüfus içerisinden Trabzon’a göçler gerçekleşmiştir. Mübadiller ilk başta Akçaabat ve Maçka ilçelerine gönderildi. Bunlar arasında Maçka’ya gönderilenler yöre şartlarına uygun yaşam biçimine sahip olmadıkları için ülkemizin başka bölgelerine gönderildiler. Akçaabat’ta iskân edilen mübadiller bölgeye daha kolay adabte oldular.
Türkler ve Rumların yüzlerce yıl birarada yaşadığı Trabzon’da, günümüzde Akçaabat, Tonya, Maçka, Sürmene ve Çaykara ilçelerinin bir kısım köylerinde Rumca konuşmayı bilen insanların yaşadığı çok sayıda köy hâlâ mevcuttur. Kültürel olarak da Rumlardan kalma yer adları ve gündelik dile yerleşmiş sözcüklerden başka çeşitli uygulamalar bölgede görülebilmektedir.
Trabzon’un 2018 yılı nüfusu, 807.903 kişidir. İlin toplam nüfusu; 399.377 erkek ve 408.526 kadından oluşmaktadır. Merkez ilçe Ortahisar, 317.520 kişi ile en kalabalık nüfusa sahip yerleşim yeridir. Toplam nüfusun % 39’u merkez ilçededir.
Yıllara Göre Trabzon Nüfusu ve Nüfus Yoğunluğu
Tarih | Nüfus | Nüfus yoğunluğu |
2018 | 807.903 | 173 |
2017 | 786.326 | 169 |
2015 | 768.417 | 165 |
2010 | 763.714 | 164 |
2007 | 740.569 | 159 |
2000 | 975.137 | 209 |
1990 | 795.849 | 171 |
1985 | 786.194 | 169 |
1980 | 731.045 | 157 |
1975 | 719.008 | 154 |
1970 | 659.120 | 141 |
1965 | 595.782 | 128 |
1960 | 532.999 | 114 |
1955 | 462.249 | 99 |
1950 | 420.279 | 90 |
1945 | 395.384 | 85 |
1940 | 390.733 | 84 |
1935 | 360.679 | 77 |
1927 | 293.055 | 63 |
1927 yılında Türkiye’nin nüfusu 13.648.270 iken Trabzon nüfusu ise 293.055 kişidir. Trabzon nüfusunun ülke nüfusu içindeki payı da % 2.15’tir. 2017 yılı itibariyle Türkiye’nin nüfusu 80.810.525; Trabzon’un nüfusu ise 786.326 kişidir. Doksan yılın sonunda Trabzon nüfusunun ülke nüfusu içindeki payı % 1’in altına düşmüştür. 1927’den 1980’e değin, Trabzon nüfusu % 152 oranında artmış aynı dönemde ülke nüfusundaki artış % 228 olarak gerçekleşmiştir. Nüfus artış hızının ülke ortalamasının gerisinde kalması ve il nüfusunun ülke nüfusu içindeki oranının düşmesinin başlıca nedeni; Trabzon’un başta büyük şehirler olmak üzere sürekli başka illere göç vermesidir.
Trabzon İlinin Son Yıllardaki Göç Rakamları
Yıl | Aldığı Göç | Verdiği Göç | Göç Farkı |
2017 | 29.703 | 29.192 | +511 |
2016 | 28.680 | 26.775 | +905 |
2015 | 27.314 | 32.454 | -5.140 |
2014 | 31.847 | 29.741 | +2.106 |
2013 | 25.115 | 29.988 | -4.873 |
2012 | 21.864 | 25.478 | -3.614 |
2011 | 24.858 | 38.446 | -13.588 |
2010 | 29.130 | 36.546 | -7.416 |
Türkiye’de şehirleşme, 1950’li yıllardan sonra hızlı ilerleme göstermiş buna bağlı olarak da kırsal kesimdeki nüfus şehirlere göç etmeye başlamıştır. Trabzon ilinde de bu dönemde şehir dışında göçler artış göstermiştir.
Trabzon’da işgücüne katılım oranı: % 52,8. İstihdam oranı: %46,8. İşsizlik oranı ise: %7,4’tür. (Türkiye ortalamaları sırasıyla % 52 - %46,3 - %10,9) olurken; Görüldüğü üzere rakamlar Türkiye ortalamasına göre olumludur.
2016 yılında Trabzon’daki ihracat 1,3 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu miktarla Trabzon 18 Karadeniz Bölgesi ili arasında 1. Türkiye genelindeki bütün iller arasında ise 15. sıradadır. Trabzon’un genel ihracatının % 62’sini tarım, avcılık ve ilgili hizmet faaliyetleri oluşturmaktadır ve bu durumun da ağırlığı fındık ihracatına dayanmaktadır. Yaş meyve ve sebze ihracatı ise % 35’lik payla ikinci sıradadır.
Ekonomi Türleri
Trabzon ilinin bulunduğu bölgenin coğrafi yapısı, yörede yaşayan insanların ekonomik tercihlerini belli ölçüde etkilemiştir: Limandan dolayı canlı bir ticaret hayatının yaşandığı sahil kesimi başta ticaret olmak olmak üzere balıkçılara ve hammadde işlemeye dayalı el sanatları ustalarına mesken olurken ilin iç kesimleri tarım ve hayvancılıkla meşgul insanlara mesken olmuştur.
19. yüzyılın son çeyreğinde, Trabzon şehri ve limanı hem Osmanlı Devleti hem de Karadeniz’de ticaret yapan ülkeler için önemli bir liman kentiydi. Limandaki hareketlilik Trabzon’daki ticareti de canlı tutuyordu. Ülkenin iç kesimlerinden her çeşit ticari mallar Trabzon’a geliyor, aynı şekilde başka ülkelerden ithal edilen mallar da bu liman üzerinden yurda giriyordu. Önemli bir ticaret merkezi olmasından dolayı şehirde çok sayıda tüccar bulunurdu. Tüccarlardan başka şehir merkezinde çeşitli mesleklerin erbabını bulmak mümkündü: abacı, attar, babuççu, bostancı, çanakçı, çıkrıkçı, çuvalcı, çömlekçi, debbağ, dellal, demirci, esirci, eskici, fırıncı, hallaç, hamal, hamamcı, hancı, iplikçi, kahveci, kalaycı, kantarcı, kayıkçı, kazancı, kazzaz, keresteci, kettan/ketenci, kuyumcu, mataracı, mumcu, mücellid, nalbant, neccar, paçacı, saatçi, sandıkçı, saraç, semerci, tabancacı, tarakçı, taşçı, terzi, tuzcu, tütüncü, yorgancı gibi…
1872 tarihli Trabzon Vilayeti Salnamesi, Trabzon merkez sancağında mısır, arpa, buğday ve yulaf gibi tahıllar ile patates, kendir, bakla, nohut yetiştiriciliğini kaydetmektedir. Trabzon merkez sancağında 1870 başlarında yılda ortalama 10.000 ton tütün elde edilmekteydi. Bunların dışında Trabzon yöresinin en önemli tarım ürünleri tütün, fındık, ceviz, kestane, kiraz, elma ve armut gibi meyve türleri idi. Bütün bu ürünler Trabzon limanının başlıca ihraç mallarıydı.
Asırlar boyunca gurbetçilik ve denizcilik bölge insanının en çok tercih ettiği iş kolları arasında yer almıştır. İşleyecek arazisi olmayanlar veya arazisi olup yeterli iş gücüne sahip olmayanlar eğer ticaret erabı ya da zanaatkâr değilse mecbur olurdu gurbete çıkmaya. Evin erkekleri evden uzakta çalışınca ev işlerinden başka erkeklerin yapması gereken işler de yöre kadınlarının sorumlulukları arasına katılmıştır. Kadınlar bu bölgede tarla, bahçe, orman işlerinin tümünde çalışmışlardır.
Geçimi tarım ve hayvancılığa bağlı olan kırsal kesimde yaşayan nüfusun kendi ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra sattığı ürünlerin başlıcaları lazut (mısır), hınta (buğday), arpa, fasulye, hıyar, kavun (özellikle Yenicuma Mahallesinde yetişen kavun pek meşhurdu), karpuz idi (Şakir Şevket, 2013: 63). Hayvanların etinden, sütünden, derisinden ve yününden faydalanılırdı. Denize kıyısı olması dolayısıyla balıkçılık da Trabzon halkının her dönemde önemli bir geçim kaynağını oluşturmuştur. Balıkçıların başlıca avı bu bölgede her zaman hamsi olmuştur. Balıkçılar mevsimine göre balık avlamanın yanı sıra yağı için yunus avcılığı da yapmışlardır. Yunus avcılığı 1950 ve 1960’lı yıllara kadar devam etmiştir.
Trabzon’un elması, armudu, üzümü, kirazı, inciri, fındığı ve tütünü Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine dek meşhurdu. Trabzon’da üzüm üretimi ileri düzeyde olup üzümden şıra ve şarap üretimi yapılmakta idi. Şehrin önemli ihraç mallarından olan şarap, daha ziyade Rusya ve Karadeniz’in doğusundaki yerleşimlere ihraç ediliyordu. Bu ürünlerin birçoğu cumhuriyet dönemi boyunca da ticarete konu edilecek boyutta üretilmiştir. Günümüzde bu saydıklarımız arasında sadece fındığın kayda değer ticari değeri kalmıştır.
Aynı dönemde Akçaabat ve çevresinde yetişen tütün meşhur ve aranan bir üründü. Vakfıkebir fasulye, mısır ve tereyağı ile Yomra ve çevresi fındık; Sürmene ise silah ve bıçak imalatının yanı sıra balıkçılığı ile mamur idi (Şakir Şevket, 2013).
Akçaabat’ta yetişen tütün, kalitesinden dolayı aranan bir üründü. Bafra’da yetişen tütünle birlikte harman edildiğinde hoş bir aroma elde ediliyordu. Tütün ziraatı 1980’li yıllara kadar bölgede yaygın şekilde devam edilen uğraşlardan biri olmuştur. Pazarlama ve satış konularında yeterli desteği görmeyen üreticiler zamanla tütün ziraatından uzaklaşmışlardır.
Trabzon ili genelinde geçtiğimiz asra kadar akarsuların sahile yakın kıyıları boyunca kenevir yetiştirilir, kenevirden elde edilen ve kendir denilen liflerle dokumacılık yapılırdı. Kendir dokumacılığı il genelinde en yaygın zanaatlardan biriydi. Kendir sadece dokuma olarak değil ip ve halat yapımında da kullanılıyordu. Sürmene ve köylerinde balıkçılar için ağ ören köylüler ip olarak yine kendirden yapıp ördükleri ipleri kullanırlardı (Bilgin ve Yıldırım, 1990: 347).
Osmanlı Devletinin son dönemlerinde bölgede yapılan ve sonra kaybolan ekonomik faaliyetlerden biri de ipekböcekçiliğidir. Dokumacılığın faal ve yaygın olduğu dönemlerde Tirebolu, Sürmene ve Pazar gibi Doğu Karadeniz’in pek çok yerinde ipekböcekçiliği yapılmıştır. Cumhuriyet tarihi boyunca çeşitli dönemlerde bölgede denenen ipekböcekçiliğinde ilerleme kaydedilememiştir.
Arıcılık bu bölgenin kadim mesleklerinden biridir. Arıcıların ürettikleri bal ve balmumu Osmanlı Devletinin son yıllarına dek Trabzon ilinin ihraç malları arasında yer almıştır.
Günümüzde Trabzon Ekonomisi
Trabzon ile özdeşleşen Trabzon ekmeği, yörenin kıymalı ve peynirli pideleri, Tonya ve Vakfıkebir’in meşhur tereyağı, Akçaabat köftesi, telli peynir, kolot peyniri, mısır unundan yapılmış kuymak, kazgaldıran, hoşmeri gibi yemekleri, mısır ekmeği ve Vakfıkebir ekmeği gibi yöreyle özdeşlemiş ürünler gün geçtikçe önemini artırmakta ve il ekonomisine değer kazandırmaktadır.
Köylerden şehre göçle başlayan süreçte bir süre ekilmeden bakımsız bırakılan mısır, tütün gibi ekili tarım arazileri bir süre sonra hızla fındık, çay, kivi, ceviz gibi bitkilerle ağaçlandırılmış, ekili araziler dikili araziye dönüşmüştür.
Tarım, sanayi ve ticaret Trabzon ekonomisinin başlıca sektörleridir. Bu üç sektör içinde tarım, diğer sektörleri de beslemektedir. Sanayi kuruluşlarının bir kısmı ildeki tarım ürünlerini işleyen kuruluşlardır ve yine ildeki tarım ürünlerinin alım-satımı ticari hayatı hareketli tutmaktadır. Dolayısıyla tarımsal üretim yalnızca çiftçiler için değil tüccarlar ve sanayiciler için de önem taşımaktadır (Öztürk, 2012: 35).
Tarım ve Hayvancılık
Trabzon’un 466.400 hektarlık toplam alanının % 22’sini tarımsal alan, % 26’sını mera, % 44’ünü ormanlık alan ve % 8’i de kültür dışı arazidir. İl topraklarının az bir kısmının tarıma elverişli olması tarım faaliyetleri için kısıtlılıktır. Trabzon ili bitkisel üretimi içinde meyve ürünleri yüksek bir oranla ilk sırada bulunmakta iken, ikinci sırada tarla ürünleri gelmekte, sebze ürünleri ise bitkisel üretim değeri içinde düşük bir pay almaktadır (Öztürk, 2012).
Fındık ve çay şehir ve bölge için stratejik olarak önemlidir. Bu iki ürün Trabzon ilinin en önemli ihraç mallarıdır. Ülke genelinde fındık üretiminin % 10’u ve çay üretiminin de % 12’si Trabzon’da yapılmaktadır. Çoğunlukla tarımsal ürünlerin değerlendirilmesine yönelik faaliyet gösteren küçük ve orta ölçekli işletmelerin birçoğu da bu iki ürüne bağımlıdır. Tarımsal faaliyetlerin çay ve fındığa yoğunlaşması tarıma dayalı sanayilerin de sınırlanmasına neden olmaktadır.
Trabzon’da tarla bitkileri ve meyve çeşitleri tarımsal üretim içinde önemli yer tutar. İlin iklim özellikleri Akdeniz Bölgesi’ne özgü mandalina ve portakal gibi bazı meyvelerin yetişmesine imkân vermektedir. İlde yetiştirilen kültür bitkilerinden başlıcaları mısır, arpa, çavdar, fasulye, çay ve patatestir. Trabzon Doğu Karadeniz illeri arasında mısır, patates ve yem pancarı üretimlerinde birinci sıradadır. Aynı zamanda özellikle karalahana, pazı, kabak ve yeşil fasulye şeklindeki sebze üretiminde de en iyi performans gösteren illerden birisidir. Mısır bitkisi bölge insanına para kazandırmasa da yörenin kültür tarihi açısından çok önemlidir. Yöre mutfağı, yöre mimarisi, yörede söylenen mani ve türkülere kadar halk kültürü unsurlarının hemen tümünde mısırın etkilerini görmek mümkündür.
Mısır, asırlar boyunca bu dağlık ve engebeli yörenin en önemli besin kaynağı olmuştur. Yöre halkı sofralarda baş köşeye yerleşen ekmeğini, tencerede pişen çorbasını mısır unundan yapıyordu. Mısır ziraatı oldukça zahmetlidir. Kışın tarla bellenir, volar kırılır (Volar: kütle halindeki toprak öbeklerini ufalama işidir), tarlanın gübresi atılır. Bahar gelince tanelerin ekimi yapılır. Taneler toprağa serpildikten sonra tarla yeniden kazılarak tanelerin üzeri toprakla kapatılır. Bir süre sonra fideler toprağın üstünde belirir. Fidelerin boyu 30 cm olunca tarladaki mısır fideleri seyrekleştirilir. Toprak çapalanır, havalandırılır, yabancı otlar temizlenir.
Hasat zamanı gelince mısırlar imece yapılarak ayıklanır. Mısırın bir kısmı gün boyu yakılan fırınlarda kurtulup, kızartılır. Her evde el değirmenleri vardır. Taşları küçük olan bu değirmenlerde öğütülen mısırdan yarma, kırma elde edilir. Kırma çorbalık, yemeklik olarak kullanılır. Lapa, süt ve ayran çorbası, lahana çorbası, sarma (dolma) gibi yemeklerde mısır kırması kullanılır. Un haline getirilecek olan mısır taneleri çuvallarla değirmenlere taşınır. Öğütülen tanelerden ele edilen mısır unu yine çuvallara konularak serenderlere taşınır ve burada saklanır. Bu sürecin her aşaması zahmetlidir ve bu nedenle çalışmaların büyük kısmı imece usulüyle yapılırdı.
1950’lerden itibaren mısır ekilen bahçeler çay veya fındık bahçesine dönüştürülmeye başlandı. Kırsal kesimden şehirlere doğru artan göç ve zaman içinde yemek alışkanlıklarının da değişmesiyle mısır, eski önemini yitirmiştir.
Trabzon ılıman iklim özelliği bakımından birçok meyve türünün yetiştirilmesine uygundur. Meyve üretiminde fındık ilk sırada gelmekte, fındıktan başka mandalina, portakal, limon, elma, armut, kiraz, zeytin, vişne, ceviz, kestane, dut ve incir yetiştirilmektedir. Bölgenin endemik meyvesi karayemiş ile kokulu siyah üzüm ise yörede vazgeçilmez meyvelerdendir. Trabzon’da nesli tükenmekte olan Trabzon hurması son yıllarda hızla talep görmüş ve ağaç sayısı artmaya başlamıştır. Çok çeşitli türleri bulunan karayemiş (taflan) endemik bir ağaç olup yörede sevilen bir meyvedir.
Tarım alanları sınırlı olan Trabzon verimli çayırlara ve diğer illerimize kıyasla ülke ortalamasının üzerinde ormanlık alanlara sahiptir. Yöredeki arazinin düz değil engebeli ve dağlık olması, mevcut meraların farklı amaçlarla kullanılması mera hayvancılığını engellemekte ve hayvancılığın ahır hayvancılığıyla sınırlanması sonucunu doğurmaktadır. İldeki büyük ve küçükbaş hayvanların belli bir kısmı yazın yaylalarda beslenir. Yaz aylarında mera ve yaylalarda otlatılan koyun ve keçiler, sonbahardan ititbaren fındık bahçelerinde otlamakta ve bu suretle beslenme sorunu yaşamamaktadırlar. İlde ancak yayla seviyelerindeki hayvancılık faaliyetlerinden ticari değer elde edilmektedir. Trabzon ilinin sahip olduğu orman varlıkları endüstri ve hayvancılıktan ziyade turizm açısından önemli potansiyellere sahiptir. Köylerde ahır hayvancılığı yapan ailelerin pek çoğu yetiştirdikleri sığırı kurban bayramı öncesinde satmaktadırlar.
Bölgedeki mazisi tarih öncesi dönemlere uzanan arıcılık alanında son yıllarda fenni kovanlarının yaygınlaştırılması yönünde gelişmeler görülmekte ve buna bağlı olarak da bal üretiminde artış sağlanmaktadır. Yörede çay, fındık ve kivinin yanı sıra bal için de organik tarım çalışmaları yapılmaktadır. Bu gelişmelere rağmen arıcılıkla ilgilenenler genelde emeklilerdir. Arıcılık tam zamanlı bir iş değil, başka işlerin yedeğinde zaman ayrılan bir meşgaledir. Lezzeti, yüksek besin değeri ve şifa kaynağı oluşu balın önemini artırmaktadır. Arıcılık yapan ailelerde bu meslek babadan oğula devredilir. Arıcılığa aile içinde bir gelenek olarak devam edilir.
Her meslekte olduğu gibi arıcılıkta da çeşitli zorluklar vardır. Bunlardan birisi arıyı kovanında tutmaktır; arı larvaları gelişimini tamamladıkları zaman koloniye yeni arılar katılmış olur. Larvalar içinde eğer dişi bir arı varsa bu durumda yeni bir koloni ortaya çıkar. Yörede bu duruma “oğul vermek” denir. Her kolonide sadece bir kraliçe arı olabileceği için yeni dişi arı, çevresindeki işçi ve erkek arılarla birlikte kendine kalacak yer / yeni bir kovan bulmak zorunda kalır. Arıcılar bu süreçleri dikkatlice takip ederler.
Fındık ve Çay Ziraatı
Fındık yöre ekonomisinde çok önemli yer tutmaktadır. Fındık ülkemizin tarım ürünleri arasında en önemli gelir kaynaklarından birisidir. Dünya piyasalarında da %72’lik üretim miktarı ile birinci sıradayız. Ülkemizde yıllık üretilen fındık bitkisindeki artışa karşılık pazarlama alanında paralel bir gelişme olmamaktadır. Bu nedenle fındık bitkisinden daha verimli bir şekilde yararlanmak amacıyla 1983 yılında çıkarılan “2844 Sayılı Fındık Üretiminin Planlanması ve Dikim Alanlarının Belirlenmesi Hakkında Kanun” ve bu kanuna göre yönetmelikler belirlenmiştir. Son olarak Ocak 2002 de çıkarılan yönetmelikle fındık alanlarının belirlenmesi tekrar düzenlenmiştir. Bu yönetmeliğe göre fındık üretimi;
a)Rakımı en çok 750 metreye kadar olan yüksekliklerde,
b)Meyili en az % 6’dan daha fazla eğimli 3. sınıf tarım arazilerinde,
c)Arazi kullanma kabiliyeti sınıfı 4. sınıf ve daha yukarı sınıflardaki arazilerde yapılır.
Bu yönetmelik esaslarına göre fındık üretim alanlarının belirlenerek, üretim yapılmayacak alanlarda fındık sökümü yapılarak alternatif ürün yetiştirilmesi teşvik edilecektir. Bu amaçla, Trabzon ili için potansiyel fındık alanlarının tespiti yapılmıştır.
İlde üretiminden büyük ekonomik gelir sağlanan ikinci önemli tarımsal ürün çaydır. Çay üretimi en çok Araklı, Dernekpazarı, Hayrat, Of, Sürmene ve Vakfıkebir ilçelerinde yapılmaktadır. Doğu Karadeniz Bölgesinde çay üretim alanlarının % 20,6’sı Trabzon’da yer almaktadır. Trabzon ili Türkiye’de çaylık alanların kapladığı alan bakımından Rize’den sonra 2. sırada yer almaktadır. Yıllık yaş çay üretim miktarı ortalama 120.000 ton’dur.
Balıkçılık
Balıkçılık Trabzon kültürünün en önemli parçalarından biridir. Hamsi şehir için yalnızca bir balık değil aynı zamanda bir kültür öğesidir ve yöre halkı için önemli bir gıdadır. Hamsi, istavrit, palamut, zargana, barbunya, mezgit, tekir ve kalkan yörede en fazla avlanan balık çeşitleridir. Geçtiğimiz yüzyılın başlarında hamsi bu bölgede o kadar boldu ki, yiyecek olarak saklayabildikleri kadar hamsiyi temin ettikten sonra sahile vuran hamsileri sepetlerine yükleyip tarlalara gübre olarak sererlerdi.
Yiyecek olarak tüketilen deniz mahsulleri dışında Trabzonlu balıkçıların balık yağı üretimi için yunus balığı avcılığı yaptıkları da bilinmektedir. Sürmene’deki gemi, kayık inşa edilen tersanelerde gemilerin kalafatlanmasında kullanılmak üzere balık yağına ihtiyaç duyuluyordu. Yunus balığı bu maksatla avlanan balıkların başında geliyordu. Üretilen balık yağı, bölgedeki tersanelere satılıyor ve ayrıca ihraç malları arasında da yer alıyordu.
Küçük kayıklarla balıkçılığın yapıldığı 1960’lı yıllara kadar bölgede balıkçılık oldukça yaygın meslekti. Sahil kesiminde çok sayıda aile kayık sahibiydi ve balıkçılık yapıyordu. 1970’lerden sonra kayıklara kıyasla daha büyük teknelerle balıkçılık yapılmaya başlandı. Gelişme potansiyeli yüksek olan balıkçılık 1986’da yaşanan Çernobil Faciasından gerek maddi gerekse manevi olarak çok fazla etkilendi. Bu tarihlerden itibaren bölgedeki balıkçıların bir kısmı ya başka bölgelere gitti ya da farklı mesleklere yöneldi.
Son yıllarda büyük motorların yaptığı dip tarama ile balık yuvalarını bozan bilinçsiz avlanma, denize dökülen zehirli atıkların filtre edilmemesi, Doğu Karadeniz sahil boyu yapılan yolların balık yuvalarını bozması, hesler ve bilinçsizce tahrip edilen derelerin kuruması, çamurlu suların denize akması, deltaların doldurulmasıyla birlikte balıkçılık yok olma noktasına gelmiştir.
Yeraltı Kaynakları
Trabzon çok çeşitli maden yataklarına sahiptir. Çimento hammaddeleri, kil ve kaolin endüstriyel hammaddeler olarak önemlidir. İldeki en önemli metalik mineraller: Bakır, Kurşun, Çinko, Molibden ve Manganezdir. İlde 74 metalik maden yatağı/oluşumu tespit edilmiştir. Bakır-Kurşun-Çinko-Pirit-Molibden gibi önemli maden yatakları özellikle Maçka, Sürmene, Yomra ve Of İlçelerinde bulunur. Endüstriyel hammadde olarak çimento hammaddesi, kil ve kaolin işletilmektedir. İnşaat sektöründe endüstriyel hammadde kaynağı olarak kullanılmakta olan taş ocakları yönünden il büyük rezervlere sahiptir.
İlde pek çok şifalı su ve maden suyu kaynağı vardır. Bunların içinde en önemlileri Kisarna maden suyu, Akçaabat’taki Uçarsu maden suyu, Araklı’daki Ziyaret suyu, Çaykara’da Hadi maden suyu, Maçka’da Ziyaret Gölü maden suyu, Tonya maden suyu, Vakfıkebir’deki Karadağ maden suyu, Yomra’da Ayazma ve Saraylar maden suları ile Of’taki Büyük Mesaros’tur.
Ticaret
Kafkasya, Rusya, Ortadoğu ve Orta Asya gibi önemli bölgelere yakınlığı ve Doğu ile Batı arasında kesişim noktası olması tarih boyunca Trabzon ilinin önemli bir ticaret şehri olmasını sağlamıştır. Deniz, kara ve hava ulaşımı imkânlarına sahip olan Trabzon ulaşım alternatiflerine sahip olması bakımından yurt içi ve yurt dışı ticaret faaliyetleri için uygun bir şehirdir. Uluslararası otoyol bağlantıları ve ilin güneyindeki yüksek sıradağlar arasındaki geçitler ile hem komşu ülkelere hem de ülkemizin iç kesimlerine ulaşım sağlanmaktadır. Tarihi boyunca limanı dolayısıyla canlı bir ticari hayata sahip olan Trabzon için mevcut liman, bugün de hayati öneme sahiptir. Trabzon Limanı, 10 milyon ton/yıl elleçleme, 5 milyon ton/yıl depolama ve yılda 2500 gemi kabul kapasitesine sahiptir.
Trabzon Havalimanı iç hatlar yoğunluğu bakımından Türkiye’de 7. sırada yer almakta ve hava kargoculuğunda önemli bir konumdadır.
Trabzon’un; Kafkasya, Samsun ve İpekyolu güzergâhında işleyecek demiryolu ihtiyacını bir an önce gidermesi için çalışmalar sürdürülmektedir.
Turizm
Yayla hayatı Trabzon ahalisinde nesilden nesile bir itiyad-ı örfi halini almıştır. Köylüler yaz sıcağından kaçmak ve geniş otlaklar nedeniyle yaylaya çıkar, sahile yakın yerlerde ikamet eden ve çoğunluğu ticaretle meşgul olanlar ise göçebe kültüre mensup oldukları için işlerini bırakıp yaz aylarında yaylaya çıkarlar (Trabzon Vilayeti Salnamesi, 1904/1322: 104). Yörenin önemli doğal zenginliklerinden olan yaylalar günümüzde daha çok turistlerin ilgisini çekmektedir. Her yıl yaz aylarında düzenlenen yayla şenliklerinde yerli ve yabancı turistleri yaylalarda görmek mümkündür.
İlde pek çok doğal ve tarihi çekicilikler bulunmaktadır. Sümela Manastırı (Meryem Ana Manastırı): Tarihi bir öneme sahip olan Sümela Manastırı Maçka ilçe merkezine 17 km uzaklıktadır.
Uzungöl ve Seragölü en çok ziyaret edilen doğal alanlardır. Çamburnu yörenin önemli bir doğal güzelliği ve dinlenme yeridir. Mesire olarak kullanılan Çakırgöl, ulaşımın kolay olduğu ve yöre halkının tercih ettiği bir doğal güzelliktir. Doğal güzelliği veya konumu nedeniyle ilgi çeken diğer yerler ise, Zefanos (Bulak Köyü), Soğuksu, Çifteçamlık, Boztepe ve Kale Parkıdır.
Kaplıca bulunmayan Trabzon’da maden suları ve şifalı olduğu bilinen doğal kaynak sular yöre halkının olduğu kadar başka yerleden bölgeye gelenler tarafından da ziyaret edilmektedir. Bunlar arasında il merkezine oldukça yakın olan Bengisu köyündeki Kisarna / Bengisu en çok bilinenidir.