Eğlence Unsurları
Halkın hoş vakit geçirmek amacıyla birlikte düzenlediği her türlü etkinlik eğlencedir. Eğlence kapsamına dans, müzik, dramatik oyun, sohbet, inanç (rituel), mâni, türkü, bilmece, âşık atışmaları gibi, her tür anlatı türünün icrası girer. Kültürü meydana getiren somut ve soyut unsurların büyük bir bölümü eğlence ortamlarında ve eğlenmek amacıyla yaratılmakta, sunulmakta ve yeni nesillere aktarılmaktadır. Nitekim destan, masal, halk hikâyesi, fıkra, bilmece, tekerleme gibi sözlü edebiyat ürünleri, danslar, dramatik oyunlar, şarkı ve türküler, genellikle eğlence ortamlarında var olmaktadır (Özdemir, 2006).
Geleneksel Sporlar
Güreş: Güreş gelenekleri çok eski yıllara dayanmaktadır. Hıdırellez törenlerinde, bayramlarda ve özel gülerde insanlar toplanır güreş müsabakaları düzenlerelerdi. Bu güreş müsabakaları Yumrutaş Köyünde mahalleler arasında yapılırdı. Büyük çekişmelere sahne olan güreşler köyde sıcak ve samimi bir hava meydana getirirdi. Ayrıca köyler de kendi aralarında güreş müsabakaları düzenlenir, belirli yerlerde bu müsabaka için toplanırlardı (Kılıç, 2014).
Bilek Güreşi: Erkekler tarafından yapılan bir spordur. İki yarışmacı karşılıklı olarak bir masaya otururlar. Dirsekleri masanın üzerinde olacak biçimde kollarını konumlandırırlar. Bir hakem belirlenir. Hakemin başla komutuyla oyun başlar. Yarışmacılardan hangisi rakibinin elini masaya vurur ise o kazanır. Güç, konsantrasyon isteyen bir oyundur (Sırtbaş, 2016).
Çocuk Oyunları
Oyun, sözlükte zaman geçirmeye yarayan, belli kurallara sahip bir eğlence, kumar ve şaşkınlık uyandıran hüner anlamına gelir. Oyunlar Anadolu’da önemli yere sahip bir halk ürünüdür. Öyle ki geçmişten günümüze birçok oyun oynanmaya devam etmektedir. Bu oyunların toplumsal yaşantıya ve dilimize kattığı yenilikler de mevcuttur. Dilimize oyunların kattığı anlamla birlikte birçok deyim, atasözü ve kelime de kazandırmıştır (Artun, 2013).
Genellikle çocuklara özgü, onların kendi aralarında oynadığı, hayal ve ruh dünyalarını geliştiren, kullandıkları malzemeler yönüyle tamamen çevresel şartlara sahip oyunlara çocuk oyunları denir (Kılıç, 2014).
Yörede oynanan ve halen güncelliğini koruyan bazı çocuk oyunlarını şu şekilde tarif edebiliriz:
Aç Kapıyı Bezirgân Başı: Yer: Açık alan Oyuncu Sayısı: En az sekiz-on kişi Sayışma ile iki kişi seçilir. Seçilenlere “bezirgân” denir. Bezirgânlar kendilerine birer isim seçerler. Bu seçilen isimlerden diğer oyuncuların haberi olmaz. Bezirgânlar el ele tutuşur, aralarından geçilecek şekilde ellerini kaldırırlar. Diğer oyuncular kervan olur, art arda dizilirler. “Aç kapıyı bezirgânbaşı, bezirgânbaşı!” diyerek bezirgânların kolları altından geçerler. Bezirgânlar da “Kapı hakkı ne verirsin, ne verirsin?” derler. Kervan “Arkamdaki yadigâr olsun, yadigâr olsun.” diyerek geçerlerken en sondaki oyuncu bezirgânlar tarafından tutulur, diğerleri duymadan “Bayrak mı? , Vatan mı?” derler. Kendisine sorulan oyuncu bu iki isimden birini seçer. Seçtiği kimin adı ise “Geç arkama.” der. Oyuncu seçtiği kişinin arkasına geçer. Oyun kervandaki en son kişiye kadar bu şekilde devam eder. Kervandaki en son oyuncuya seslice sorarlar. O da seçimini yapınca ortaya bir çizgi çizilir. El ele tutuşarak diğerleri arkada birbirlerini çekip çizgiden geçirmeye çalışırlar. Gruptan kimse kalmayana kadar çekişme devam eder. (Kılıç, 2014)
Birdirbir: Yer: Geniş alan Oyuncu sayısı: En az 10 kişi Oyuna başlamadan bir ebe seçilir. Ebenin duracağı yer belirlenir. Diğer oyuncular art arda ebenin arka tarafında sıralanır. Ebe rükû duruşunda (elleri dizkapaklarında olacak şekilde) belini eğer, sıranın başındaki oyuncu ebenin üzerinden atlarken “birdirbir” der, birkaç adım ileride aynı ebe gibi eğilir. İkinci oyuncu da “ikidir iki” diyerek ebe ve diğer arkadaşının üstünden atlar. Kişi sayısına göre, atlayanlar her atladığı oyuncunun üstünden kaçıncı ise ona göre tekerlemesini söyler. Bu tekerlemeler, “Birdirbir, ikidir iki, üçtür üç atlaması güç, dörttür dört horoz gibi öt, beştir beş ol bana eş, altıdır altı yaptım kahvaltı, yedidir yedi kedi eti yedi, sekizim sek sek, dokuzum durak, onum orak.”dır. Diğer oyuncunun üstünden atlayamayan oyuncu oyundan çıkar. (Kılıç, 2014)
Çizgi Oyunu: Yer: Açık alanda düz bir yer Oyuncu Sayısı: En az iki kişi Malzeme: El büyüklüğünde tahta veya taş Düz bir yere boyu en az üç metre, eni iki metre olan dikdörtgen bir şekil çizilir. Dikdörtgen kısa kenarı ortada ikiye bölünür. Uzun kenarı ise eşit olarak dörde bölünür. Bu işlemi gerçekleştirdikten sonra dikdörtgenin sekiz eşit parçaya bölünmüş olması gerekmektedir.
Oyuna başlamak için sıra belirlenir. Oyuna başlayan kişi elindeki taşı sağdan birinci bölüme atar. Tek ayak üstünde taşı diğer bölümlere sürerek sol bölümden çıkar, sırası ile iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekizinci bölümlere atarak oyunu bitirir. Tek ayaküstünde oyuncu tahtası veya taşını diğer bölümlere sürerken tahtası veya taşı çizgi üzerinde kalır veya oyuncu dengesini kaybedip ayağını yere değdirirse oyun sırası diğer oyuncuya geçer.
Sekiz bölüm tamamlandıktan sonra oyuncu dikdörtgene arkasını dönerek tahtası veya taşını omuz üzerinden atar. Atılan nesne hangi bölümde kalır ise o bölüm oyuncunun evi olur. Rakip oyuncu bu eve basamaz ayrıca tahtasını bu bölüme denk getirmeden diğer bölümlere ulaşmak zorundadır. En çok ev sahibi olan oyunun galibidir.
Çizgi oyununun bir diğer şekli de Seksek oyunudur. Seksek oyunu şu şekilde oynanır:
Yere 90x30 cm uzunluğunda bir dikdörtgen çizilir. Üç eşit parçaya bölünür. Kısa kenarı ortaya gelecek ve bitişik biçimde 60x30 büyüklüğünde bir dikdörtgen çizilir. Uzun kenarlarından eşit iki parçaya bölünür. Daha sonra uzun kenarını ortalayacak şekilde 30x30 bir kare çizilir. Bu karenin üstüne de ortalayacak şekilde 30x60 bir dikdörtgen çizilir, uzun kenarlarından ikiye bölünür. İlk oluşturulan kareden başlayarak numaralandırma yapılır. Elimizde sekiz bölüm oluşmuştur. Her oyuncunun kendisine ait bir taşı olur. İlk oyuncu elindeki taşını birinci bölüme atar. Bu bölüme basmadan üstünden atlayarak tek ayak üzerinde ikinci ve üçüncü bölüme, dört ve beşinci bölüme aynı anda iki ayağıyla basar, altıncı bölüme tek ayağıyla basarken yedi ve sekizinci bölüme aynı anda iki ayağıyla basar. Olduğu yerde zıplayarak ters istikamete döner. Aynı şekilde aynı anda iki kutuya basar. Gelirken olduğu gibi giderken de aynı kurallara uyarak ikinci bölüme kadar gelir. İkinci bölümde tek ayak üzerinde dururken birinci bölümdeki taşını yerden alır. Birinci bölümün üzerinden atlayarak oyundan çıkar. Aynı işlemi sırası ile diğer bölmeler için de gerçekleştirir. Sekizinci bölümü tamamlayan oyuncu oyunu tersten oynamaya başlar. Yani sekizinci bölümden birinci bölüme doğru oynar. Oyun esnasında bölüm çizgilerine basmak, taşın çizgi üzerine gelmesi veya başka bölümlere geçmesi durumunda oyuncu yanar. Sıra diğer oyuncuya geçer. Yanan oyuncu sıra tekrar kendisine geldiğinde yandığı bölümden oyuna devam eder (Kılıç, 2014).
Yetişkin Oyunları
Yörede oynanan çocuk oyunları yanında yetişkinlerin de oynadıkları oyunlar bulunmaktadır. Bunlardan bazıları; Karşılıklı Çekişme Oyunu, Leğen Oyunu, Sınır Oyunu, Hoca Oyunu, Su, Değirmeni Oyunu, Körük Oyunu, Siv Siv Oyunu, Deve Oyunu, Dayak Oyunu, Yüzük Oyunu, Aznif Oyunu. Birkaçının tarifini vermek gerekirse;
Siv Siv: En az on kişiyle oynanmaktadır. Halka oluşturularak oturulur. Havlunun ucunu bağlamak suretiyle sert ve yakan bir cisim hâline getirilir. Halkanın ortasında ebe bulunur. Halkadan bir kişi ortadaki ebenin sırtına havluyla vurup “siv siv” diyerek havluyu halkadaki herhangi birinin arkasına bırakır. Ebe havluyu ararken havlu arkasında olan havluyla ebenin arkasına tekrar vurur ve başkasının arkasına bırakır. Ebe havluyu kimde bulursa ebe o olur. (Kılıç, 2014)
Aznif: 168 tane delikli taşla oynanan bir domino oyunudur. Satranca yakın bir zekâ oyunudur. En fazla 455 sayı alınır. Bu oyun sadece Ordu yöresinde oynanan bir oyundur.
Su Değirmeni: Üç veya dört kişiyle oynanır. Bir kişiyi değirmen yaparlar. O kişiyi yere yatırırlar ve ayaklarını havaya dikerler. Diğer kişiler değirmene mısır, buğday getirirler. Bir zaman sonra gelenlere değirmenin suyunun bittiği söylenir. Gelenler bir kova su alır değirmen pozisyonundaki adamın üzerine dökerler. Bu şekilde tekrar eden olaylarla sağlanan gülünç öğelerle izleyenleri güldürmeye çalışılmaktadır (Kılıç, 2014).