ARTVİN HALK KÜLTÜRÜ

Eğlence Unsurları

Pancarcı eğlenceleri

Artvin ili kırsalında, özellikle güneydeki köylerinde düzenlenen ve pancarcı şenliği adı verilen etkinlik doğa, kültür ve beslenmenin sıkı ilişkisinin ifadesidir. Tarla çapalama işlerinin bitiminin ardından, bir sonraki çayır biçme işlerinin başlamasına kadar aradaki zaman değerlendirilirdi. Hem dinlenme, yeni çalışma dönemi için hazırlanma, hem de pancar toplama işlevine sahipti. Bu şenlikte, belirlenen bir tarihte bir araya gelen her yaştan halk, yöresel çalgılarla birlikte bulundukları köyden dağ eteklerine çıkmaktadır. Sabahın erken saatlerinde çoğunlukla atlar ile veya traktörlerle yola çıkan halk, ilk karşılaştıkları düzlük alanda dinlenerek, eğlenceler düzenlemekte sonra yola devam etmektedirler. Her bir ailenin gün boyu topladığı dağ pancarları gölgede kurutularak kış aylarında tüketilmektedir. Düz çayırlar, buzul göllerinin etraflarında toplaşılırdı. Eğlencenin içinde güreşler, yarışmalar, seyirlik oyunlar düzenlenir, davul zurna çalardı. Yaylacılık ile birlikte var olarak güzel zaman geçirmek mümkün olmuştur.

 

Kafkasör Kültür Turizm ve Sanat Festivali

İl ve ilçedeki birçok köyde boğa güreşleri düzenlenmektedir. Köylerin kendi festivallerinde veya ortak düzenledikleri festivallerde boğa güreşleri heyecanla beklenir. Meydan yerine getirilen iki boğa baş başa bırakılarak içgüdüsel olarak güreşmeleri veya uzaklaşarak sahadan ayrılmaları beklenen sonuçlardır. Güreşler için beslenen boğalar özel ilgiyle güreşlere hazırlanır. İyi güreşen boğaların maddi değerleri de yüksek olmaktadır. Boğa güreşlerinin seyircisi çok olmakta ve ilgiyle takip edilmektedir. Boğa güreşlerinin nasıl doğduğuna dair en önemli aktarım şudur ki, hayvanlarla birlikte birçok farklı aile yaylaya çıkmaktadır. Hayvanların takip edilmesi her zaman mümkün olmamaktadır. Bu durumlarda hayvanların güreşerek birbirine zarar vermesinin önüne geçilmesi amacıyla yaylaya gidilmeden önce hayvanların birbirini tanıması amacıyla bir arada bulundurulur. Artvin Kafkasör Yaylası en önemli boğa güreşleri sahasıdır. 2018 yılında Kafkasör festivalinin 38.sinin düzenlenmesi planlanmaktadır.

 

Geleneksel Sporlar

Atmaca Avcılığı

Arhavi yöresinde avcılığı yapılan hayvanlar: karatavuk, su çulluğu, bozbakan, yuvasıl, ördek, kaz, bıldırcın, kır incir kuşu, güvercin, üveyik, domuz, ayı, geyik, çakaldır. Arhavi’de kuş avlanma yöntemleri çeşitlilik gösterir.

Neferi: İki dikey direk arasına gerilen ağ sistemidir. Bu sistem genel olarak kuşların geçiş bölgesine yerleştirilir ve güvercin, sığırcık, su çulluğu gibi kuşların avlanması sağlanır.

Opice: İki dikey çatallı çubuk ve bunlara asılan ağın oluşturduğu düzenektir. Karatavuk ve bozbakan tutmak için kurulur. Orman içlerine de bu düzenek yerleştirilir.

Ragi: Yaklaşık 30 cm’lik bir tahta üzerine tünel şeklinde ağ veya telle örülerek yapılan bir kapan çeşididir.

Kandara: Çatal ağacın uçlarına ipin çekilmesi, ipin orta noktasına danaburnu böceğinin asılması ve çatalın bitim noktasına kement şeklinde tuzakların kurulmasıyla oluşan bir tuzaktır. Sadece atmaca kuşunu yakalamak için kullanılır.

Tavlincar: 30-40 cm lik düz bir tahtaya kement şeklindeki tuzakların kurulmasıyla oluşan bir tuzak çeşididir.

Ketincar: Bir çubuğa kement şeklinde tuzakların kurulmasıyla oluşan bir tuzak çeşididir. Florya, cennet kuşu, yabani kanarya vb. kuşları yakalamak için kullanılır.

İreki: Yaklaşık 1 metre uzunluğunda ortası delik bir çubuğun, ağacın tespit edilen belli bir yerine yatay şekilde çakılarak ve bir ip kullanılarak hazırlanır. Karabaşlı ötleğen, sarı sandal gibi kuşları yakalamak için kullanılır.

Arhavi ve çevresinde yırtıcı kuş eğitiminde atmaca avcılığı gelişmiştir. Dişi atmacalar erkek atmacalara oranla daha çevik, daha büyüktür. “1 yaşında olanların göz, ayak ve gaga üstündeki derimsi kısmı sarı renktedir. Yaşlandıkça bu renk kırmızıya dönüşür. Atmaca türlerinin en makbül olanı ispir olarak adlandırılan atmacadır. Yuvasını mayıs başında yapmaya başlayan atmacaların yavruları Temmuz ortalarına kadar çıkmaktadır. Atmacalar, kertenkele, fare, gelincik, çulluk, keklik, bıldırcın gibi küçük kuş ve sürüngenleri avlayarak sağlar.

Karadeniz kıyısında yer alan Arhavi ve Hopa başta olmak üzere Borçka ve Murgul ilçelerinde de yapılmaktadır. Önemli kuş göç yolları üzerinde bulunan bu sahada göç sırasında önemli durak noktalarından birini oluşturan Doğu Karadeniz yırtıcı kuşların da geçiş noktalarındandır.

Doğu Karadeniz sakinleri yörede ilkbahar, yaz, sonbahar, kış ve atmaca olmak üzere beş mevsimin olduğunu söylemektedirler. Avcılık sezonunun başlangıcına her yıl “Merkez Av Komisyonu Kararı” toplantısıyla karar verilmektedir. Atmacanın yakalama sezonu 30 Ağustos-15 Kasım tarihleri arasında olup, yörede eylül-ekim aylarında ise atmacayla bıldırcın avlanmaktadır. Ekim ayı sonlarına doğru göçmen kuşların kuzeyden güneye göçleri başlamaktadır. Avcılar atmacalarını ya bütün yıl evlerinde beslemektedirler, ya da göçmen kuşların dönüşünde serbest bırakmaktadırlar. Daimi olarak bakılacak bir ve av dönemi sonrasında serbest bırakılmak üzere toplamda ikiden fazla atmaca bulundurmak av yasakları kapsamına girmektedir. Ancak avcılar evcilleştirilen atmacaların evcilleştirildiği için serbest bırakıldığında başka kuşlara yem olduğunu iddia etmekte ve serbest bırakmakta isteksiz davranmaktadırlar (Koday, 2014: 180-181). “Yörede atmaca kültürünü devam ettiren insanlar farklı şekillerde tanımlanmaktadır. Çünkü atmacacılık farklı aşamalardan oluşan bir kültürdür. Buna bağlı olarak sadece atmaca yakalayanlar ve o zevki yaşadıktan sonra atmacayı serbest bırakanlar, atmacayı yakaladıktan sonra eğiterek sadece bakanlar, atmacayı yakalayarak çeşitli eğitimlerden geçirdikten sonra avcılık yapmak için yararlananlar şeklinde sınıflandırmak mümkündür (Koday, 2016: 101-102).”

“Atmacaların eğitiminden önce atmaca kuşunun yakalanması ve sonrasında atmacanın avlanması gerekmektedir. Yırtıcı kuşlardan olan örümcekkuşunu yakalamak için önce onun çok sevdiği danaburnu böceğinin bulunması gerekir. Bu böcekle yakalanan örümcek kuşu eğitime alınır. 1.20 cm uzunluğundaki fındık çubuğuna 25-30 cm uzunluğundaki Tire Sicimi ile bağlanır. Kuş, çubuğun ortasına iliştirilen kuş eti veya dana yüreği ile beslenir. Örümcek kuşuna veya atmacaya zehir etkisi yapacağından kesinlikle tuzlu bir yiyecek verilmez.

Kuşun ayakları çubuğa bağlı olduğundan eğitmen kuşu havada duruş uçuşlarına alıştırmalıdır. Çubuğun üzerinde uçarak havada durmalıdır ki buna atmaca oynatma denir. Kuşun eğitimi tamamlanınca atmacayı yakalamak için gizlenme alanı yapılır. Ağaç ve yapraklardan yapılan küçük kulübeden sonra atmaca ağı denilen bir ağ kullanılır. Özel olarak atmaca yakalamak için dokunan ağ ince siyah iplikle örülmüştür ve gözenekleri 3-3,5 cm arasında olan bir ağdır. Üçgen şeklindeki ağın iki kenarını kavrayan 2.5-3 metre uzunluğunda 2 değnekten ibarettir. Değneklerin açılmasında ağın şekli üçgene benzer ve bütün alan 4-5 m kare kadardır. Atmacayı yakalayacak kişi gizlenme kulübesi içinde bekler. Atmaca göründüğünde bir ayağından değneğin ucuna bağlanan atmaca kuşu sallanarak atmacanın kuşa doğru yönlenmesi sağlanır.

Atmaca siyah iple örülü ağı fark edemeyip ağa takılır. Atmacaya zarar vermeden önce ayağı kurtarılır, sonra kanatlarını çırpması sağlanır. Atmaca yakalanmasın etkisinden kurtulduktan sonra 3-4 gün içinde avcısı ile barışır ve komutları yerine getirmeye hazır olur. Ehlileştirilmeye başlanan atmaca sol el bileği üzerinde tutulur. Zamanla yaşadığı ortama alışır. Sahibini terk etmez. Yaklaşık 50 metre uzunluğundaki ip ayağına bağlanır. Üç gün boyunca aç bırakılan atmaca daha sonra ava çıkarılır (Arhavi Halkbilim Araştırması, 2010).

 

Karakucak Güreşleri

Kırsal kesimde birçok köyde düzenlenen festival ve şenliklerde, düğünlerde, bayramlarda geleneksel karakucak güreşleri yapılmaktadır. Bu geleneksel güreşlere Gürcistan, Azerbaycan, İran gibi çevre ülkelerden sporcular da katılmaktadır. Güreşleri seyretmek için düzenlenen festival alanına çevre ilçe ve köylerden çok sayıda kişi katılmaktadır. Halkın sohbetlerinde konuşulan önemli konulardan biriydi. Erkek çocuklar güreş yapmak ister veya güreşmesi için küçük yaşlardan itibaren desteklenirdi. Güreşlerde derece alanlar ödüllendirilirdi. Artvin’in ünlü ve önemli pehlivanlarından Dursun Ali Pehlivan 1945 yılında Ardanuç’un Kaşıkçı köyünde doğmuştur. 18 yaşında Başpehlivanlık ünvanını elde eden Pehlivan aktif sporculuktan sonra Milli Takım Antrönörlüğü yapmıştır. Ata sporu olan güreşe çok büyük ilgi vardı ve il ve ilçeler dışından bile güreşleri seyretmeye gelen çok sayıda insan olurdu. Güreş sporunun nerede başladığı tam olarak bilinmese de eski Türklerde güreşler düzenlenmekte idi. Güreşler ve pehlivanlar nine ve dedelerden torunların anlatılarak kültürel miras olarak günümüze kadar gelmiştir. Meydana çıkan iki pehlivanın güreş tutuşmasından önce söylenen dilekler şu şekildedir:

 

Allah Allah İllallah!

Hayırlar ola inşallah!

Pirimiz Hamza Pehlivan

Aslımız, neslimiz pehlivan

 

İki yiğit çıkmış meydane

İkisi de birbirinden merdane

Biri here, biri kara

İkisinin de zarı pare

 

Birine derler Pehlivan

Mandayı dalından atar!

Birine derler Pehlivan

Çeker gönünü yırtar

 

El yerde diz yerde,

Haydi arslanlar güreş tutun düz yerde

Alta gelirsen apış

Üste çıkarsan yapış!

 

Vur sarmayı kündeden at

Gönder Hz. Muhammed’e salavat

Seğirttim gittim pınara

Allah ikinizin işini de onara.

 

Bu spor alanlarına ek olarak yerel kültüre ait olmayan fakat yöredeki doğa sporlarının güzel örneklerinden Barhal Çayı üzerindeki kano sporu ve rafting için uygun parkurlar yer almaktadır. Yamaç paraşütü, olta balıkçılığı, foto safari için elverişli doğal ortamlara sahiptir.

Çocuk oyunları

Çocukların kendi aralarında veya büyükleri ile oynadıkları oyunların malzemesi kolaylıkla bulunabilen, taşınabilen malzemelerdir. Oynanan alan harman, çayır, yayla gibi doğal ortamlar veya toplanılıp oturulan ev içleridir. Oyun araçları ahşap, tahta, değnek, taş, ip, ceviz, fasulye gibi kolay bulunabilen türlerdir. Bazı oyunlar yarışma yapılarak oynanır. Tek kişi veya çok kişiyle oynanmasına göre değişmektedir. Yarışmalar sonunda kazanan grup kaybeden gruba yine eğlence unsurları içeren cezalar verir. Yenilene, çeşmeden su getirme, hayvan taklidi yapma, bir işi gördürme, ziyafet hazırlama, oyundan atılma şeklide cezalar verilirdi. Açık havada oynanan oyunlarla birlikte ev içinde oynanan oyunlar da vardır.

Kuy oyunu: Hayvan otlatmaya giden çocuklar çayırlarda veya evlerinin bahçelerinde çifter gruplar oluşturarak oynar. İki veya dört kişiden oluşan karşılıklı iki grup oluşturulur. Karşılıklı duran grupların önünde üçer tane küçük kuyular açılır. Her kuyu içerisine yedişer tane ardıç kakası (ardıç meyvesi) yerleştirilir. Çocuklar sırasıyla kuyunun birinden altı meyveyi alır, diğerlerini sırasıyla dolaşarak kuyulara birer tane bırakır. Kakalar bitene kadar bu şekilde devam edilir, oyun sonunda kuyusunda çift sayıda meyve kalan kazanmış olur.

Sürmeli sürdürmeli: Altı-yedi kişiden oluşan grupla oynanır. Herkes eline değneklerini alarak sıraya geçer. Aynı anda omuzdan geriye doğru değnekler atılır. Üst üste düşen değneklerden en üstte düşen değneğin sahibi oyundan ayrılır, atışlardan değneği en sona kalan yenilmiş sayılır. Yenilen kişi uzağa giden hayvanları çevirmekle görevlendirilir. Gözleri bağlanarak gülünç duruma düşürülmeye çalışılır.

Sapanla kozalak vurma: Bir sapana sahip olma çocukları keyiflendirmektedir. Bir araya gelen çocuklar, ağaçlar üzerindeki kozalakları veya ceviz ağacındaki çenko (cevizin yeşil kabuğu) içindeki ceviz düşürülmeye çalışılır. Hedefe başka cisimler de dizilerek sapanla hedefi vurma yarışı yapılır.

Taştayım Topraktayım: Açık havada geniş alanda oynanan, hareketli bir oyun türüdür. Bu oyunu genellikle 4-5 kız çocuğu oynamaktadır. Çocuklardan biri ebe olur. Ebe üçe kadar sayar. Diğer oyuncular birbirine çok yakın yerlerde bulunmamak şartıyla taşların üzerinde durmaya çalışırlar. Ayaklarının kesinlikle toprağa değmemesi gerekir. Taşa çıkan oyuncunun “taştayım”, ayağı toprağa değen oyuncunun da “topraktayım” demesi gerekir. Oyuncular bu sayede ebeyi şaşırtarak yer değiştirebilirler. Ebe daha çok oyuncuların ayaklarına dikkat etmelidir. Ayağı toprağa değen oyuncuyu sobelerse o oyuncu ebe o olur (Başal, 2007).

Yuvarlamaca: Düz ve geniş bir tahta seilir. Tahta eğik olacak şekilde bir yere yerleştirilir. Zemine de başka bir tahta konur. Tahtanın uç kısmına da fındıkların kaybolmasını önlemek için bir cisim yerleştirilir. Zemindeki tahtanın belirlenen bir bölgesine bir sıra fındık konur. Oyunu oynayacak olanlar kendilerine birer fındık seçer. Oyuncular aralarında kura seçimi yaparak dizilmiş olan fındıkların olduğu tahtaya, eğik olarak yerleştirilen tahtadan fındıklarını kurada seçilen sıraya göre bırakırlar. Fındıklardan birini vuran ilk oyuncu fındıkların tümüne sahip olur. Oyun bu şekilde devam eder (Arhavi Halkbilim Araştırması, 2010).

Ayak Oyunu: Bu oyunu 4-5 yaşlarındaki çocuklarla oynanır. Ayakları çıplak üç dört çocuk, ayakları ortaya gelecek şekilde oturtulur. Oyunu yöneten kişi de yanlarına oturur. Her dizede birinin ayağına dokunarak “Bir birliğim, iki ikiliğim, üç üçlüğüm, dört dörtlüğüm, beş beşliğim, altı ilik demir dilik, salla bunu çek şunu” tekerlemesi söylenir. Çek şunu sözü hangi çocuğun ayağına rastlarsa o çocuk oyundan çıkarılır.

Beştaş: Küçük ve yuvarlak taşlarla oynanan bir oyundur. Belirli kuralları uygulayan oyunu kazanmış olur. Bir taş havaya atılarak yere düşmeden, yerdeki taşlardan birer birer, ikişer ikişer toplanır. Daha sonra yine bir taş havaya atılır, taş düşmeden önce üç sonra dört taş toplanır. Sonra bütün taşlar havaya atılır. Avuç içleri yere bakacak şekilde birleştirilerek taşlar düşerken toplanmaya çalışılır. Daha sonra başparmak ve işaret parmağı n şeklinde yere konur. Bir taş havaya atılır, diğer taşlar sırayla parmaklardan geçirilmeye çalışılır.

Çelik- Çomak Oyunu: Dayanıklı bir ağaçtan yapılmış yaklaşık bir metre uzunluğunda bir çomak ve 20-25 cm boyundaki bir çelikle oynanan bir oyundur. Bu oyunda yere 4-5 cm derinliğinde bir çukur açılır. Çukurun üstün çelik yerleştirilerek, çomakla çelik fırlatılır. Karşıdaki rakip oyuncu çeliği havada yakalarsa oyunu kazanır. Eğer yakalayamazsa çeliğin düştüğü yerden çeliğin fırlatıldığı oyunun üzerine konan çomağa atış yapar. Çomak vurulursa oyun kazanılır. Oynama hakkı rakip oyuncuya geçer. Atış yapıldığında çelik vurulamaz ise çeliği fırlatan oyuncu çeliğin düştüğü yerden başlamak üzere çeliğe elini sürmeden çomak üzerinde sektirerek saymaya başlar. Çelik düşecek gibi olunca son defa vurarak uzağa gönderir, sonra çeliğin düştüğü yerden çeliği kaça kadar sektirdi ise o rakamın katlarına göre adımlarını saymaya başlayarak çukurun başına kadar gelir. Oyun bu şekilde devam eder ve en çok sayı yapan oyunu kazanır.

Hoçevrela: Oyunun düzeneği basit bir kurgudur ve ayaklar yerden kesilerek salınılır. Açık bir alan gereklidir. Yaklaşık bir metre uzunluğunda bir kazık toprağa gömülür. Kazığın üst kısmına uzunca ve düzgün bir sırık yerleştirilir. Sırığın tam ortasına kazığa geçirilmesi için oyuk oluşturulur. Sırığın her iki ucunda yer alan kişiler karınlarını sırığa dayayıp elleriyle kavrarlar. Ayaklarıyla yere dokunup hız alan oyuncular dönerek salınırlar.

Cot: Bir çoban oyunudur. Oyun için her çobanın düzgün bir değeneği bulundurulur. Herkesin bir değneği olması yeterlidir. Ebe seçilen çoban, çizilen düz bir çizginin üzerine değneğini koyar. Her çoban belli uzaklıktaki kaleden ebenin değneğini yerinden oynatmak, uzaklaştırmak için kendi değneğini fırlatır. Ebe, değneğini eski yerine yerleştirinceye kadar, atıcı değneğini alıp yerine dönmek zorundadır. O esnada ebeye yakalanırsa kendisi ebe olur. Oyun bu şekilde sürdürülür. Oyunun adı ise, iki değneğin birbirine değmesiyle çıkan cot sesinden gelmektedir.

Cinuh atma: İki ahşap materyal ve iple yapılır. Bunlardan birini uzaklara fırlatabilmeye dayanır. Cinuh: İnce bir tahtadan 25-30 cm uzunluğunda, 2-3 cm eninde, ucu çatal gibi sivriltilmiş iki diş şeklinde yapılır. Uca doğru yontulur. Çatal kısmın diğer tarafı iyice sivriltilir. Bir adet cinuh’un boyunda olan düz bir çubuk hazırlanır. Çubuğun bir ucuna etrafını dolaşacak şekilde kertik açılır. 50-60 cm uzunluğunda ince ve sağlam bir ipin ucu buraya iyice bağlanır. İpin diğer ucu ise sağlamca düğümlenir. Cinuh’un Ağırlık merkezi bulunarak ipin gireceği genişlikte oyuk açılır. İpin düğümlü kısmı buraya geçirilir. Çubuğun ucundan tutularak sapan taşı atar gibi cinuh havaya kuvvetlice fırlatılır. En uzağa fırlatan bunun coşkusunu yaşar. Daha çok yaylaya çıkılan günlerde oynanırdı. Yapımı kolay olsa da cinuhun denge yerini bularak ip yeri açmak o kadar kolay değildi.

Bunların yanında, kapalı mekânlarda oynanan yüzük saklama, cüz, kim vurdu gibi oyunlar da vardır.

Harfana: Yılbaşlarında köyün gençlerinin bir araya gelerek yaptıkları seyirlik köy oyunu ve sonunda ziyafet çekilen oyunlardan biridir. Oyun ekibi deve kılığına giren iki kişi, davul-zurna ve köydeki evlere uğrayacak gençlerden oluşur. Davul zurna eşliğinde, deve oyunu ekibi ve arkasından takipçileri ile birlikte ev ev dolaşılır. Her uğranılan kişiden un, yağ, şeker, kâh, peynir, kaymak gibi en çok bulunan yiyeceklerden istenir. Bu sırada maniler, türküler söylenir. İçeriden ikramlar getirilene kadar kapıdaki ekip ev sahibine güzel sözler söyler. “Kadı geldi kapıya, selam verdi yapıya, biz meyve isteriz, veren veren bin olsun vermeyenin canı sağ olsun” gibi ve “hanım bacı kalksana, kepçeyi eline alsana, yağ küleğine varsana, sakın elin titremesin, bize yağ un versene” gibi mani ve türküler eşliğinde köy dolaşılır. Toplanan malzemelerle birlikte köydeki yaşlıca kadınlardan birinin evine gidilir. Toplanan kişiler hikâye, fıkra anlatır, türküler söylerler. Bazı köylerde kaval çalınır, birkaç halk oyunu oynanır. Yapılan helva, bişi-pişi gibi hamur işlerini herkes birlikte neşe içinde yer. Artan yiyecekler ihtiyacı olan yoksullara dağıtılır. Harfanada birlikte eğlenme, yeme, paylaşma niyeti vardır. Eğlence ve sosyal yardımlaşmanın geleneksel bir simgesidir.

Oyuncaklar

Fırıldak: Fırıldağın yapımı için büyük ve sağlam bir ceviz seçilir. Cevizin enlemesine üstten ve alttan karşılıklı iki delik açılır. İnce demir bir tel ile cevizin içi boşaltılır. Cevizin her iki kabuğunun birleştiği enlemesine hattın tam orta yerine bir delik daha açılır. Üst ve altta açılan iki deliğe bir kurşun kalem kalınlığında yaklaşık 10 cm boyunda, üst tarafı toplu iğne başı gibi olacak şekilde bir aparat hazırlanır. Aparata kabuktaki ince deliğin karşısına gelecek şekilde iplik bağlamak için kertik açılır. Bu aparatın ortasına makara ipliği bağlanır. İplik büyük delikten sokularak diğer uçtaki kalın delikten dışarı çıkartılır, aparatın ortasındaki kertikli yere sıkıca bağlanır. Cevizin içinden geçirilen aparatın alt tarafına 15-20 cm boyunda, 1 cm kalınlığında, 2-3 cm genişliğinde bir pervane takılır. İplik deliği sağ el yönünde ve oyuncak gövde ortasından sol elle tutularak hızla çekilir. İpliğin sonu gelince ip bırakılır. Hızlı çevrildiğinde pervane birkaç metre uçar. Çocuklar oyuncağı en uzağa uçurma yarışı yaparak eğlenirler.

Yörede kızılağaç, fındık dalları ve bazı kamış türleri kullanılarak yapılan, düdük ve patlak gibi farklı oyuncaklar da geliştirilmiştir.