Halk Hekimliği
Halk hekimliği, insanların karşılaştıkları sağlık sorunlarının tedavisi için geliştirdikleri ve biriken tecrübelerle geçmişten günümüze aktardıkları çözüm ve uygulamaları ifade eder. Günlük hayatta yaşanılabilen rahatsızlıkların giderilmesine yönelik kullanılan malzeme yaşanılan doğal ortamdan sağlanmıştır. Kısa sürede iyileşmeye götüren süreç ve tedavi yöntemi gözlemlenmiş ve etkili olan uygulamaların kullanımı sürdürülmüştür. Halk hekimleri, hastalıkların teşhis ve sağaltılmasında bilgi ve uygulama tecrübesine sahip kişilerdir.
Halk hekimliğinde genellikle bitki, kayaç, toprak ve hayvanlardan elde edilen ürünler veya bunların terkibiyle oluşturulan ilaçlar kullanılmaktadır. Artvin’de halk hekimliği uygulamaları değişen doğal ortam özelliklerinin etkisiyle bölgeden bölgeye, köyden köye çeşitlilik göstermektedir. Ulaşım ve erişimin sınırlılığı, tarım ve hayvancılığın yaşanılan yerden uzun süre ayrılmamayı gerektirmesi gibi nedenlerle halklar sağlık sorunlarına kendileri çözüm bulma durumunda kalmışlardır. Bitki örtüsü çeşitliliği ve kırsaldaki uğraşlar gereği doğal çevre ile yoğun etkileşimin sonucunda çevre daha iyi tanınmıştır. Gözlem, tecrübe ve sezgilerle bulunan tedavi madde ve yöntemleri birçok kez amacına ulaşmıştır. Aynı rahatsızlık için farklı köylerde farklı yöntemler geliştirildiği gibi, herhangi bir uygulamanın olmadığı da görülmüştür. Bazı yöntemler ise günümüzde uygulanan alternatif tıp uygulamaları ile benzerlikler göstermektedir.
İlçe ve köylerde sağlık kurumları ve sağlık görevlilerinin bulunmadığı dönemlerde, doğumlarda tecrübe kazanmış köy ebeleri bulunurdu. Çıkıkların tedavisinde zamanla uzmanlaşmış kişiler sınıkçı olarak bilinirdi. Sınıkçılar kırık ve çıkıkların yerini el yordamıyla tespit eder, kırık kemik uçlarının kaynaması, çıkıklarda ise uzun kemiklerin çektirilip eklem yuvarının yerine oturtulması sağlanırdı.
Yörenin nemli Karadeniz iklimine sahip kesiminde romatizmal kaynaklı hastalıklar daha fazla görülmektedir. Bu yörelerde kemik yapısını ve iskelet sistemini etkileyen rahatsızlıklara karşı çözümler geliştirilmiştir.
Artvin yöresinde yaşayış ve günlük yaşamda karşılaşılabilen sorunlara doğal unsurlardan faydalanılarak nasıl çözüm bulunduğuna dair kısa bir örnek:
Hayvan derisinden yapılan çarıklar giyilecekse, bir gün önceden yumuşaması için suya bırakılır. Yaylacılık ve yaylaya gidiş dönüşler uzun saatlerce yürümeyi veya binek hayvanları ile gitmeyi gerektirir. Sabah yaylaya gitmek için yola çıkan birinin yolda çarığı dağılır, yalın ayak gideceği yolu yürümek zorundadır. Yaylaya çıkınca ayaklarının sızısı dayanılmaz hal alır. Dereden alınan dere taşı ısıtılır ve kızgın taşın üstüne karayemiş yaprakları konulur ve ayağı taşa bastırılarak ağrı-sızısı hafifler.
Artvin’in farklı ilçe ve köylerinde bilinen ve uygulaması günümüzde çok nadir görülen yöntemler şu şekildedir:
Bacak ağrısı, Dağ eriği (sarol) olgunlaşınca toplanır ve elde ezilerek posası alınır. Düz bir tahta üzerine sarol posası serilerek güneşte kurutulur. Sarol pestili özellikle bacak ağrısı gibi ağrıyan bölgeye sarılarak bekletilir. Sarolun suyu aynı zamanda hasta hayvanlara içirilir.
Bağırsak kurdu: Hastaya peynir şırası içirilir.
Baş ağrısı: Ekşihamur tuzlanıp alna sarılır.
Bel ağrılarında, düşüp incinmelerde çok ağrı olursa keçi kesilir, derisi sıcak iken ağrıyan yere sarılır.
Boğmaca: Bir ceviz ağacının kökünün alt kısmındaki toprak aşınmıştır. Burada ceviz kökünün altındaki boşluktan boğmaca olan çocuk geçirildiğinde hastalığından kurtulacağına inanılır.
Böbrek taşları: Kiraz sapı suda kaynatılır ve içilirse böbrek taşlarının düşmesine yardımcı olur. Tavuk taşlığının iç kısmındaki deri soyulup yıkanır ve kurutulur. İnce ince doğranarak sabah ve akşam suyla içilmesi böbrek taşlarını düşürür.
Burkulmalar için: su, çavdar ve arpa unu karıştırılarak hamur yoğrulur, ekşimeye bırakılır, ekşiyen hamur burkulan yere sarılır. Yaklaşık 24 saat sonra kişi iyileşir. Burkulmaların tedavisinde bir başka uygulama ıslak çim toplanıp tuzlanır ve burkulan el-ayak bileğine sarılır.
Bal ve tuz karıştırılarak burkma ve morarma olan yere sürülür, ağrıyı da alır.
Burun kanaması: Örümcek ağı yakılarak dumanı burna çekilir.
Vücutta ve elde oluşan çatlaklar üzerine çam ağacı reçinesi ısıtılır ve yara üzerine kapatılır.
Çıban: Çam sakızı veya reçinesi toplanarak çıbanın üstüne sarılır. Reçine çıbanı deşip içindeki irini alır, çıban yok oluncaya kadar çam reçinesi tekrar tekrar sürülür ve bez bağlanır. Vücutta çıkan çıbanlar için kiraz yaprağı taze iken öylece çıbanlı yere sarılır.
Çıbanların tedavisinde propolisi sobada ısıtılır, ezilir çıban üzerine konulurdu.
Çıban üzerine çam sakızı ve bal konulur, bunun üzerine üzüm yaprağı koyulur ve bir akşam bekletilir.
Dağ tutması: Yaylaya gidenler hava basıncının etkisiyle hasta olmamak için ceplerinde sarımsak ve taş bulundururlar.
Derideki kesik veya derin yaralar için solucan öldürülür, kesiğe veya yaraya konulur, bir bez ile sarılır ve yara tamamen iyileşene kadar bu şekilde saklanır.
Diş ağrısı: Kayın ağacı yakılır. Çıkan is bir balta, bıçak gibi metale tutulur. Biriken is pamukla silinir, dişin oyuğuna konulunca ağrıyı dindirir.
Egzama ve ayak mantarı tedavisinde ateş dikeni kullanılmaktadır.
Eziklerde, zeytin çekirdeği çıkarılarak bolca tuzlanır. Ezilmiş deriye sarılır ve kanı daha hızlı dağıtır.
Grip, nezle: Korova denilen kızılcık ekşisi, un ve su karışımından yapılan çorba içilir.
Guatr: Ardıç ağacının meyveleri zeytinyağıyla lapa haline gelene kadar pişirilir. Ilık halde üç gün boyunca boğaza sarılır. Guatr yumrusu zamanla dağılarak kaybolur.
Kan tutması, tereyağı eritilerek içilir, şeker ve bal şerbeti içirilir.
Karın ağrısı olan çocuklar için odun ateşinin beyaz külü su veya sütle karıştırılır. Durulduktan sonra hastaya birkaç kaşık içirilir.
Kemikleri gelişmemiş çocukların tedavisinde ve al basmasında uygulanan yöntemdir. Bal mumu bir parçaya fitil gibi sarılır. Bunun yakılmasıyla çocuğa tütsü yapılır. Kötülüklerin çocuktan uzaklaşacağına inanılır.
Kırık- çıkık tedavisi ile uğraşan kişilere sınıkçı denir. Bal, kına, yumurta sarısı ve zeytinyağı karıştırılarak yoğrulur. Kırık olan kısım elle düzeltilir ve bu karışım kırık kısmın üzerine sürülerek bir bezle sarılır. Yaklaşık 2-3 hafta bu şekilde bekletilir.
Kırık ve çıkıklarda, çam ağacından alınan reçine ahşap bir araçla bez üzerine ince bir katman halinde sürülür. Reçineli bez kırık-çıkığın olduğu bölgeye sarılır.
Kısırlık: Kadınların kısırlık tedavisinde uygulanan yöntemler rahmin ısıtılmasına yöneliktir. Iphıri/ ipğıri denen çiçeksiz bir ot suda kaynatılır ve kadın bu suyun buharı üzerinde bekletilir. Bir diğer uygulama, sert bir kabak oyulur ve suda pişirilir. İçine konulanlar değişmekle birlikte, kabak piştikten sonra içine keçi yağı, kına, soğan kabuğu konulur, kadın kabağın buharına oturtulur. Bir nesnenin bağlı veya düğümlü olmasının rahatsızlığın iyileşmesini önleyeceğine inanılır. Doğum sancısı olan kadınların saçları örülü ya da bağlı ise bu bağın çözdürülmesiyle doğumun daha kolay gerçekleşeceğine inanılır. Hamile kadın bebeğin cinsiyetini anlamak için yanan kuzine sobanın üzerine şap koyar ve şapın kabarması doğacak çocuğun erkek olacağı, kabarmaz ise kız olacağı anlamına gelirdi.
Çocuk sahibi olmada güçlük çeken kadınlara köydeki ebeler tarafından bel çektirme işlemi yapılırdı.
Korku: Genellikle hayvanlardan korkan çocuklar için uygulanır. Korktuğu hayvanın tüyünü kesip, közün üstündeki bir kap içine konulur. Dumanı (tütsü) korkan kişinin yüzüne ve başına doğru tüttürülür. Korku böylelikle yok olur.
Kulak ağrısı: Kara kovandan elde edilen balmumu, kulağın içine koyulacak şekilde rulo yapılarak ısıtılır. Kulağa yerleştirilip bekletilir, kulaktaki iltihap ve ağrılar giderilir. Ayrıca kulak ağrılarında zeytin tanesi fırında kavrulur, kulağa konulur, zeytin soğuyunca aynı işlem tekrarlanır.
Romatizma için ısırgan otu (çinçar) ağrılı bölgelere sürülür, yakıcı olan bu bitki ağrı dininceye kadar sürülmektedir.
Saç kıran: Yeşil kertenkele ezilerek zeytinyağına karıştırılır. Bu karışım saçkıranın görüldüğü yere sürülür.
Sülük verme: Sülüğe kan emzirtilerek vücuttan kirli kanın atılması sağlanır.
Uyuz: Labada (galo) bitkisinin sarımsı kökü dövülerek, yoğurt ve tuzla karıştırılır. Üç gece ayazda bekletilir. Ardından uyuzlu yere sürülerek tedavi edilir.
Yanık: Güneş yanığına yoğurt sürülür, dut pekmezi sürülür.
Yaraların iyileşmesi için çam pisi tuzsuz tereyağla kaynatılır ve yaralara sürülür.
Zedelenen yerlere lahana tuzlanır ve sarılırdı.
Sert darbe alındığında veya düşmelerden dolayı oluşan kan çökmesine karşı tereyağı eritilir ve içirilir, ya da bal şerbeti içirilmektedir.