SAMSUN HALK KÜLTÜRÜ

Halk Müziği

1934 yılında Atatürk’ün meclis açılışında mevcut müziğimizin içler acısı durumda olduğunu ve bizi hiçbir noktaya götüremeyeceğini, bu yüzden batının sistemine ayak uydurmamız gerektiğini açıklaması sonucunda, dönemin devlet adamları tarafından Türk müziğinin yasaklanmasına ve batı müziğinin hayata geçirilmesine karar verilmiştir.

Türk müziğini dinleme imkânı bulamayan halk en sonunda batının ezgilerini dinlemektense kulağına daha yakın gelen Arap müziklerini dinlemek için antenlerini Arap radyolarına çevirmiştir (Aral, 2015: 760). Martin Stokes’a (1998: 143) göre çoğu müzisyen için Arabesk, sadece, Osmanlı Türk sanat müziğinin bozulmuş bir hali olan Arap popüler müziğinin Türk versiyonudur Aral, 2015: 762). Gencebay doğu müziğini batının enstrümanlarıyla ve aranje tarzıyla seslendirmeyi denemiş, Türk sanat müziği ve Türk halk müziği melodilerini karma bir yapıda kullanarak icra sergilemiş bir müzisyendir (Aral, 2015: 766).

Çalgılar

Samsun’da icra edilen müziklerde bağlama ve kemençe yan yanadır. Yörede eşlik çalgıları çoğunlukla bağlama, davul ve daha ziyade orta kaba zurnadır. Cura, divan, tambura, kabak kemane ve kaval farklı dönemlerde renk saz olarak kullanılmaktadır (Ersan, 2011: 510).

Tezeneli sazlardan divan sazı, bağlama, tanbura, cura, iç kesimlerde çöğür çalınır. Yaylı sazlardan Karadeniz kemençesi cura büyüklüğünde, perdeli ve dizde yayla çalınan ıklığ denilen saz kullanılır (Yurt Ansiklopedisi).

Iklığ : ”Iklık ya da iğlik” olarak da bilinir. Türklerin kullandığı eski yaylı çalgı. Bazı araştırmacılara göre de en eski Türk yaylı çalgısıdır.

Genel çizgileriyle rebap ve kabak kemaneye benzer. Hayvan kabuğundan (örneğin kaplumbağa), su kabağından ya da Hindistan cevizinden yapılan yarım küre biçimli gövdesinin ön yüzüne deri (çoğunlukla balık derisi) gerilirdi. Sapının ucunda tel sayısına göre iki ya da üç burgu bulunurdu. Samsun’daki en önemli icracıları Yurdakul Süer, Özcan Avanoğlu, Sebahattin Meşekıran ve Iklığcı Osman’dır (Gürcan, 2007: 52).

Türküler

Türküler, genellikle herkesin anlayabileceği ortak, sâde ve tabiî bir dille, hece vezni ile söylenmekte ve yazılmaktadır. Ezgiyle söylenen türkülerin ayrılmaz parçası müzikleridir. Musikîsiz güfte düşünülemez (Elçin, 2004: 195). Türküler, Anadolu insanının, çeşitli olaylar karşısındaki duygu ve düşüncelerini yansıtmasına yardımcı olan, genellikle yaratıcısı belli olmayan sözlü kültür ürünlerinden biridir.

Sasmun ili genelinde ağırlıkla kırık hava tarzında türküler söylenmekle birlikte, ülkemizin hemen bütün yörelerinden göç almış bir ilimiz olmasının da etkisiyle çeşitli yörelere ait türkülerde bu yörede söylenmektedir. Örneğin Batı Trakya ve Balkanlardan gelen göçmenlerin yoğun olduğu yerleşimlerde Debreli Hasan, Paşa Dudu, Cimdallı gibi Rumeli türküleri bilinir ve söylenir.

Debreli Hasan

Türküye konu olan Debreli Hasan, Drama’da yetişmiş, batı Trakya’da nam salmış halk kahramanı bir eşkıyadır. Fakirlere yardım etmesi, yine fakirlikten dolayı evlenemeyen gençleri evlendirmesinden dolayı halkın gönlünü kazanmıştır. 

Drama Köprüsü Bre Hasan

Drama köprüsü bre Hasan gecemi geçtin

Ecel şerbetini bre Hasan ölmeden içtin

Anadan babadan bre Hasan nasıl vazgeçtin Hasan

 

At Martini Debreli Hasan dağlar inlesin

Drama mahpusunda bre Hasan namın yürüsün

 

Drama Köprüsü bre Hasan dardır geçilmez

Soğuktur suları bre Hasan Bir Tas İçilmez

Anadan geçilir bre Hasan yardan geçilmez

 

At Martini Debreli Hasan dağlar inlesin

Drama mahpusunda bre Hasan namın yürüsün

 

Mezar taşlarını bre Hasan koyun mu sansın

Adam öldürmeyi bre Hasan oyun mu sandın

Drama mahpusunu bre Hasan evin mi sandın

 

At Martini Debreli Hasan dağlar inlesin

Drama mahpusunda bre Hasan namın yürüsün

 

Cimdallı

Keçi, taşta yayılır

Kemikleri sayılır

Çıkma gelin dışarı

Seni gören bayılır

 

Haydide yavrum cimdallı

Kızlar giyer bindallı

Bindallının üstüne

Altın kemer olmalı

 

Gemici

Oy gemici gemici de

Nerden aldın pirinci

Mahsullerin içinde de

En güzeli Kocaman pirinci.

 

Vurun vurun vuralım da

Döşemeleri kıralım

Kocaman’da usta çok da

Yeniden yaptıralım.

 

Kocaman Köyü beri bakar da

İçinden çaylar akar

Bu köyün çocukları da

Kibritsiz lamba yakar.

 

Vurun vurun vuralım da

Döşemeleri kıralım

Kocaman’da usta çok da

Yeniden yaptıralım.

(Semiz, 2007: 88)

 

Terme'den Geçen Irmak (Hasanım)

Terme'den geçen ırmak (aman)

Elinde altın bardak (oy oy)

Ben sana varamadım (Hasanım)

Kör olası bubam vermedi

 

Terme'de koca çınar (aman)

Hasan yüreğim sızlar (oy oy)

Ben sana varamadım (Hasanım)

Körolası bubam vermedi

 

Terme'ye gidemiyom (aman)

Senden gayrı sevemiyom (oy oy)

Ben sana varamadım (Hasanım)

Körolası bubam vermedi

 

Akçay'da kaldım Hasanım (aman)

Ben burda duramam (oy oy)

Ben sana varamadım (Hasanım)

Körolası bubam vermedi

 

Anne Baba İçten Yanar

Anne baba içten yanar

Gönülde yarası kanar

Ne demekmiş koca çınar

Baba olunca anlarsın

Ana olunca anlarsın

 

Sevgi gölü çok derindir

Yazda kışta hep serindir

Neresi senin yerindir

Baba olunca anlarsın

Ana olunca anlarsın

 

Hayat ne kumarı nedir

Felek ne şamarı nedir

Eşeğe semeri nedir

Baba olunca anlarsın

Ana olunca anlarsın

 

Sancak baba neşe imiş

Her badeye şişe imiş

Bu dünya kaç köşe imiş

Baba olunca anlarsın

Ana olunca anlarsın

 

Şu Samsun'un Evleri

Şu Samsun'un evleri

Kız kaldır peçeleri

Senin o bakışların

Öldürür niceleri

 

Hadi kız gel yanıma

Kanım kaynar kanına

Şu dünyada olmadık

Neler geldi başıma

 

Pınar susuz olur mu

Dibi kumsuz olur mu

Şu dünyada sevenler

Kavuşmasa olur mu

 

Hadi kız gel yanıma

Kanım kaynar kanına

Şu dünyada olmadık

Neler geldi başıma

 

Kara Kara Kazanlar

Kara kara kazanlar

Kara yazı yazarlar

Cennet yüzü görmesin (oy)

Aramızı bozanlar

 

Kara kuşu vurdular

Kanadını kırdılar

Ben buralı değilim (oy)

Bana tuzak kurdular

 

Sular Durulur Derler

Sular Durulur Derler

Güzel Sorulur Derler

Yari Gönlünde Ara

Arayan Bulur Derler

 

Oy Ninnoşum Ninnoşum

Ben Sana Vurulmuşum

Eller Almış Yarini

Ben Yarsızım Bir Hoşum

 

Suların Akışına

Ben Yandım Bakışına

Seni Merhem Dediler

Sinemin Yarasına

 

 Oy Ninnoşum Ninnoşum

 Ben Sana Vurulmuşum

 Eller Almış Yarini

 Ben Yarsızım Bir Hoşum

 

Kına gecelerinde söylenen türkülere örnek:

Baba Bursa’ya vardın mı?

Bursa kınası aldın mı?

Gelin oluyom, duydun mu?

Şen babam evin şen olsun,

Ben gidiyom, haberin olsun.

 

Esbap yuduğum ak taşlar,

Yiyip içtiğim kardaşlar,

Gölgelendiğim ağaçlar.

Şen babam evin şen olsun,

Ben gidiyom, haberin olsun.

 

Çekin atımın başını.

El uzatman eyer gaşını.

Ağlatmayın kız gardaşımı.

Şen babam evin şen olsun,

Ben gidiyom, haberin olsun.

 

Sütlü koyunum geç gelir.

Bir tek gardaşım aç gelir.

El lafı taştan katı gelir.

Şen babam evin şen olsun,

Ben gidiyom, haberin olsun.

 

Fırına sürerler bütün kuzu.

Üstüne ekerler biberi, tuzu.

Gelin ettiler anasız kızı.

Şen babam evin şen olsun.

Ben gidiyom, haberin olsun.

 

Tuz kabını tuzsuz koyan,

Yağ kabnıı yağsız koyan,

Anasını kızsız koyan.

Şen babam evin şen olsun.

Ben gidiyom, haberin olsun.

 

Babam evi altın kapı,

Elin evi demir kapı,

Elin sözü taştan katı.

Şen babam evin şen olsun,

Ben gidiyom, haberin olsun.

 

Bahçenizde bir gül var mı?

Gül dibinde bir yol var mı?

Bu gecelik evinizde yer var mı?

Şen babam evin şen olsun,

Ben gidiyom, haberin olsun. 

 

Horon Türkülerine örnek:

Esenyel etti beni gız anam,

İnce tel etti beni yâr yâr.

Esenyelin havası gız anam,

Yandı bulgur tavası yâr yâr.

 

Esenyeli nen olur gız anam?

İnce gülünen olur yâr yâr.

Gızın göynü sendeyse vay vay,

Oğlanın göğnüylen olur vay vay.

 

Pek çok türkü yaşanmış, tarihi olaylara dayanır. Bu gibi türkülerin sözlerini anlamak için, ortaya çıkmalarına sebep olan hikâyeyi bilmek önemlidir.

 

Hikâyesi olan türkü örnekleri

O Rus’un Gemileri

Ruslar 1916 yılında denizden gelerek Terme’yi topa tutarlar. Bu bombardıman sırasında Terme epeyce hasar görmüştür. Bombardımanı fırsatı bilen Ermeni ve Rum çeteleri Terme’yi talan etmişlerdir. Ruslar ile iş birliği yapan Ermeni ve Rum çeteleri bu sırada birçok vatandaşımızı da alarak Rusya’ya ve daha değişik yerlere kaçırmışlardır. Anlatıldığına göre bu esnada 19 yaşındaki Satı Hanım da Trabzon’a kaçırılmıştı. Burada Şaha Köyünde uzun süre esir kalmış ve Rusların geri çekilmesiyle güçlükle Terme’ye dönebilmiştir. Bu yaşananlar halkın zihninde derin izler açmıştır. Bunun üzerine birçok ağıt yakılmış ve türküler söylenmiştir. “O Rus Gemileri” adlı türkü bunlardan biridir.

 

O Rus’un gemileri

Hem ileri hem geri

Rus gözün kör olsun

Ağlattın gelinleri

 

Edirne’nin hamamı

Yandan çıkar dumanı

Bir tek yavrum var idi

Oldu düşman kurbanı

 

Gemi geldi bağırıyor

Kaymakamı çağırıyor

Kaymakamın karısı

Hüngür hüngür ağlıyor

(Semiz, 2007: 83)

 

Çarşamba’yı Sel Aldı

“Çarşamba’yı sel aldı” türküsü yörenin en ünlü türküleri arasındadır. Türkünün ortaya çıkışıyla ilgili çeşitli rivayetler vardır. Bunlar arasında en çok bilineni şöyledir: Ahmet yoksul bir aileye mensuptur. Melek adında köyün güzel kızlarından birini sever ve nişanlanırlar. Ahmet askere gider. Ağa oğlu Mehmet Ali, Melek’e göz koyar. Melek, ağanın oğluna yüz vermez. Mehmet Ali adamları ile birlikte Melek’i dağa kaldırır. Kara haber Ahmet’e çabuk ulaşır. Silahlanarak dağ tepe Melek’i arar. Ahmet dağlarda sevdasını ararken şiddetli bir fırtına başlar. Fırtına sele dönüşür. Sel insanları, hayvanları, evleri önüne katıp sürükler. Yağmur durulduktan sonra Melek ile Ahmet’in cesetleri bir kaya parçası üzerinde el ele tutuşmuş halde bulunur. Görenler sevdalılar için üzülür ağıtlar yakmaya başlar. ‘Çarşamba’yı sel aldı’ türküsü bu mırıltılardan doğar. Cesetlerin bulunduğu kayanın yedi yerinden su fışkırır. Bu nedenle kayanın olduğu yerde bir değirmen yapılmış. Değirmenin olduğu yer daha sonraları her hıdrellezde ziyaret edilmeye başlanır. 1970’lerde sözü edilen bu değirmen yıkılmıştır.

Türkü içerisinde sevdayı, kadere küsmeyi, sevip de alamama duygusunu barındıran ve coğrafi etkinin açıkça hissedildiği bir eserdir (Ersan, 2011: 514).

 

Çarşamba’yı Sel Aldı

Çarşamba’yı sel aldı

Bir yar sevdim el aldı

Keşke sevmez olaydım

Elim koynunda kaldı

 

Oy ne imiş ne imiş aman aman

Kaderim böyle imiş

Gizli sevda çekmesi aman aman

Ateşten gömlek imiş

 

Çarşamba yazıları

Körpedir kuzuları

Allah alnıma yazmış

Bu kara yazıları

 

A Dağlar Ulu Dağlar aman aman

Yârim Gurbette Ağlar.

Yâri Güzel Olanlar

Hem Ah Çeker Hem Ağlar.

Derleyen: Nejat Buhara

 

Çarşamba’yı Sel Aldı

Çarşamba’yı sel aldı

Bir yar sevdim el aldı

Keşke sevmez olaydım

Elim koynunda kaldı

 

Çarşamba yazıları

Körpedir kuzuları

Allah alnıma yazmış

Bu kara yazıları

 

Süremedim yılgı karığı da Miliç de düzüne

Huri melek olsan a kız bakmam yüzüne

Deh de de imanım deh de basarlar bizi

Saathane Meydanı’nda asarlar bizi

Derleyen: Hikmet Gürcan

 

Çarşamba Dedikleri

Neredeyse tamamı Çarşamba’yı Sel Aldı türküsünün ayağıyla söylenebilen bir başka meşhur Samsun türküsü de “Çarşamba Dedikleri” adını taşımaktadır. Yeşilırmak nehrinin taşıp sellere neden olması incelenen iki türkünün de ortak temasıdır.

 

Çarşamba’yı sel aldı

Bir yar sevdim el aldı

 

Çarşamba Dedikleri türküsünde ise,

 

Ben Samsun’a tütün ektim seller mi aldı

Küçücükten bir yar sevdim eller mi aldı

 

Çarşamba Dedikleri

Çarşamba Dedikleri, Şekerdir Yedikleri

Hiç Aklımdan Çıkmıyor, O Yarin Dedikleri

 

Telgrafın Tellerinin Rengi Kurşuni

Genç Yaşımda Atma Bana Mavzer Kurşunu

 

Çarşamba’nın Ortasından, Akıyor Irmak

Her Yiğidin Karı Değil, Sözünde Durmak

 

Çarşamba Yazıları, Körpedir Kuzuları

Allah Alnıma Yazdı, Bu Kara Yazıları

 

Ben Samsun’a Gidemiyom, Kâr Olmayınca

Samsun Bana Haram Olsun, Yar Olmayınca

 

Çarşamba’nın Ortasından, Akıyor Irmak

Her Yiğidin Karı Değil, Sözünde Durmak

 

Sarmaşık Bülbülleri

Samsun - Çarşamba karayolunun yapımı sırasında zor şartlar altında çalışan işçilerden söz eden bu türkü, işçilere moral vermek ve gayret göstermelerini sağlamak için söylenmiştir (Ersan, 2011: 519).

 

Sarmaşık Bülbülleri De

(Aman) Yavrum Yiyeyim O Dilleri

Açtı Yeşil Yapraklar Da

Aman Tam Muhabbet Günleri

 

 İn Aşağı Sediceğim Yollarım Diken

 Bu Ayrılık Değil Mi (Anam) Belimi Büken

 

Ata Binmiş Gidiyor Da

Aman Ata Neler Ediyor

Yeni Yolun Tozları Da

(Aman) Zührem Atı Berbad Ediyor

 

 Atma Beni Göllere De Göller Derindir

 Böyle Giderse Bu Yıl Mevla Kerimdir

 

 Ne Dedinde Durdun Yarim Yollar Üstüne

 Vur Hançeri Aksın Kanım Çöller Ütüne

 

Evlerinin Önü Bir Büyük Orman

Çarşamba yolunda yolu kesilip öldürülen ve yol kenarına gömülen Bilal adlı bir genç için yazılmıştır. Rivayetlere göre Bilal’in mezarı Çarşamba-Ayvacık karayolu üzerinde, “Tekmezar” diye anılan mevkidedir.

 

Evlerinin önü bir büyük orman

Alnıma yazılmış bir büyük ferman

Nazlı yarin dizinde kalmamış derman

 

Oğul Bilalim oğul olur mu böyle

Kınamayın a dostlar kaderim böyle

 

Yüce dağ başında bir garip mezar

Anam vurdular beni yarelerim sızlar

Nazlı yarim oturmuş türkümü yazar

 

Oğul Bilalim oğul olur mu böyle

Kınamayın a dostlar kaderim böyle

 

Ne Ağlarsın Dertli Dertl

Ne ağlarsın dertli dertli

Dayanamam zara bülbül

Hem dertliyim hem yareli

Attın beni nara bülbül

 

Ötme bülbül, ötme bülbül

Derdi derde katma bülbül

(Ah) Benim derdim bana yeter

Bir dert de sen katma bülbül

Derleyen: Muzaffer Sarısözen

 

Yörenin meşhur türküleri

Anne Baba İçten Yanar, Aşık Hasan Sancak

Ata Binmiş Gidiyor (Zöhrem), Sırrı Sarısözen

Bir Selam Yok Neredesin, Ercan Kaya

Dolama Yar Dolama, Şinasi Önal

Eymeleri (Düğün Havası), Şinasi Önal

Kara Kara Kazanlar, Meryem Ana

Ladik'e Gelin, Aşık Hasan Sancak

Nenni Yarim (Benim Köyüm), Ladikli Hızır

Oy Firdevsim Firdevsim, Hasan Kaya

Sarmaşık Bülbülleri

Şu Samsun'un Evleri, Yıldıray Çınar

Terme'den Geçen Irmak (Hasanım), Hacı Ayşe Abla

Besteci ve Türkücüler

Turhan Taşan: Yazar, şair, güfte yazarı ve besteci Turhan Taşan pek çoğu meşhur olmuş besteleriyle defalarca ödüller almıştır.

1) "Kalp Kalbe Karşı Derler" (1984),

2) "Aynı Çatı Altında" (1987),

3) "Üzüldüğün Şeye Bak" (1990),

4) "Öptüm Yanaklarından" (1990),

2) "Biraz Geç Kalmadın mı?" (1991),

5) "Sarsam Diyorum" (1992),

6) "Oldu mu ya?" (1995 ve 1999)

7) "Gözlerin Kaldı"(1998) isimli şarkılarıyla "Milliyet Gazetesi Yılın En Sevilen 10 Şarkısı" Anketlerinde 10 defa ödül verilmiştir (Altınay, 2011: 621-628).

İsmet Nedim Saatçi: 1936’da Samsun’da doğdu. İsmet Nedim, klasik sazlarımızın yanına akordeon, çello, piyano, timbal, gitar vs. gibi batı müziği enstrümanlarını da ekleyerek çok sazlı Türk müziği dönemine öncülük etmiştir. Yıldırım Gürses, Güneri Tecer ve Ziya Taşkent’e hocalık yapmıştır. Besteleri, zamanında gençler arasında marş haline gelmiş olan sanatçı 1980’den sonra sahneye çıkmamıştır.

Cemal Safi: 1938 yılında Samsun’da doğdu. 1971 yılına kadar babasının yanında, otelde çalıştı. 38 yaşından itibaren şiir yazmaya başladı. Yazdığı şiirler ilk olarak Orhan Gencebay tarafından bestelendi. 1989 Yılında Zekai Tunca’nın bestelediği “Rüyalarım Olmasa,” 1990 yılında Selçuk Tekay’ın bestelemiş olduğu Vurgun’un güftekârı olarak Hürriyet Gazetesi’nin Altın Kelebek, Milliyet Gazetesi’nin Yılın En Sevilen On Şarkısı birincilik ödüllerini aldı. 1991 yılında yine Zekai Tunca’nın bestelediği “Gözüm Kesmiyor” şarkısıyla Milliyet Gazetesi’nin, 1991 yılında TRT’nin açmış olduğu yarışmada yine “İmkansız” şarkısıyla En İyi Türk Sanat Müziği Şarkısı ödülünü aldı. 2003 yılında Türk Dil Kurumu tarafından Türkçeyi en etkin ve güzel kullanan şair olarak ödüllendirildi. Yaklaşık 150 şiiri bestelenmiş olan şair 17 Nisan 2018 tarihinde vefat etmiştir.

Nejat Buhara: 1929 yılında Samsun’da doğan bağlama sanatçısı Nejat Buhara, çok sayıda türkü derlemesi yapmıştır. Çarşamba’yı Sel Aldı, Sarmaşık Bülbülleri gibi meşhur Samsun türküleri de Nejat Buhara’nın derlemelerindendir.

Sebahattin Meşekıran: 1952 yılında Samsun’da doğdu. Iklığ çalmayı Ömer Sinop’un bağlama imalathanesinde Özcan Avanoğlu ve Iklıkcı Osman’dan öğrenmiştir. Orijinali iki telli olan ıklığı elektronik ve üç telli hale getirmiştir.

Orhan Gencebay: 4 Ağustos 1944 yılında Samsun’da doğdu. Altı yaşındayken keman ve mandolin yedi yaşından itibaren ise bağlama öprenmeye başladı. 12 yaşına geldiğinde bu saydığımız sazların yanı sıra tamburu da başarılı bir şekilde çalıyordu. Konservatuar sınavlarını kazandı ancak konservatuar öğrenimine kısa süre devam etti. 20 yaşındayken, Ankara Radyosu sınavlarına girdi. Sınavları kazandı fakat kısa süre sonra radyodan ayrıldı. İki yıl sonra İstanbul Radyosu'nun sınavlarına girdi ve bu sınavları da kazandı ve 10 ay boyunca TRT'deki görevine devam etti. Babasının da işlerinin bozulması üzerine yeniden Samsun'a dönen Gencebay, çalışmalarını daha sonra İstanbul Plakçılar Çarşısı’nda yoğunlaştırdı.

Şarkıcı olarak tanınmadan önce "Sevemedim Kara Gözlüm," "Koca Dünya" gibi bir çok bestesiyle şöhret oldu. "Sevemedim Kar Gözlüm" adlı bestesi rekor kırdı ve 45 sanatçı tarafından plak yapıldı.

Gencebay, ses sanatçısı olarak adını ilk kez "Başa Gelen Çekilirmiş" adlı 45'lik plağı ile duyurdu. 1969 yılında "Bir Teselli Ver" adlı plağı satış rekorları kırdı. 1971 yılında İstanbul Plak'a ortak oldu. Gencebay daha sonra Yaşar Kekeva ile ortak olarak Kervan Plak şirketini kurdu ve kardeşi Burhan Gencebay ile birlikte çalışmalarını burada sürdürdü. 1000’e yakın bestesi bulunan ve 400’ünü kendisi seslendiren Gencebay, 35 Yeşilçam filminde rol aldı.

Yıldıray Çınar: 1940 yılında Samsun’da doğdu. İlkokul 2. sınıfta saz çalmaya başlar, ilk konserini de ilkokul bitiminde verir. Sanat enstitüsüne devam eder. Okuldaki müsamerelerde konserler verir. Saz yapmaya bu dönemde başlar. Samsunlu saz yapım ustası Ömer Sinop'un yanında bir süre çalışır. 1957 yılında sevdiği kız yüzünden Samsun’dan ayrılarak İstanbul’a gelir. Yaşını büyütüp devre kaybı olarak askere gider. Görev yaptığı Gölcük'te Erkut Taçkın’la tanışır. Birlikte müzik çalışmaları yaparlar. Orduevinde konserler düzenlerler.

Terhis olduktan sonra tekrar Samsun'a döner. 1959 yılının Mayıs ayında Atatürk’ün Samsun'a çıkışının yıl dönümü kutlamaları kapsamında  saz çalmak için Ankara'ya gönderilir. Mandolin, gitar, bağlama tamir ve satışı yapan bir dükkan açar. Ayrıca saz dersleri de verir. Profesyonel olabilmek için, 1962 yılına kadar Osman Özdenkçi’den ders almaya devam eder. 1962 yılında Ankara Radyosunda açılan sınavı kazanır. Hayalleri gerçek olmuştur. Sahneye ilk olarak 1965 yılında Güney Park Gazinosunda çıkar. İlk turnesini de aynı yıl yapar. Radyo programları ve Gazino çalışmalarının yanı sıra film çalışmalarına da aralıksız devam eder. Yaklaşık 40 kadar filmde rol almıştır. 29 Mayıs 2007 yılında vefat etmiştir.