Halk Müziği
1934 yılında Atatürk’ün meclis açılışında mevcut müziğimizin içler acısı durumda olduğunu ve bizi hiçbir noktaya götüremeyeceğini, bu yüzden batının sistemine ayak uydurmamız gerektiğini açıklaması sonucunda, dönemin devlet adamları tarafından Türk müziğinin yasaklanmasına ve batı müziğinin hayata geçirilmesine karar verilmiştir.
Türk müziğini dinleme imkânı bulamayan halk en sonunda batının ezgilerini dinlemektense kulağına daha yakın gelen Arap müziklerini dinlemek için antenlerini Arap radyolarına çevirmiştir (Aral, 2015: 760). Martin Stokes’a (1998: 143) göre çoğu müzisyen için Arabesk, sadece, Osmanlı Türk sanat müziğinin bozulmuş bir hali olan Arap popüler müziğinin Türk versiyonudur Aral, 2015: 762). Gencebay doğu müziğini batının enstrümanlarıyla ve aranje tarzıyla seslendirmeyi denemiş, Türk sanat müziği ve Türk halk müziği melodilerini karma bir yapıda kullanarak icra sergilemiş bir müzisyendir (Aral, 2015: 766).
Çalgılar
Samsun’da icra edilen müziklerde bağlama ve kemençe yan yanadır. Yörede eşlik çalgıları çoğunlukla bağlama, davul ve daha ziyade orta kaba zurnadır. Cura, divan, tambura, kabak kemane ve kaval farklı dönemlerde renk saz olarak kullanılmaktadır (Ersan, 2011: 510).
Tezeneli sazlardan divan sazı, bağlama, tanbura, cura, iç kesimlerde çöğür çalınır. Yaylı sazlardan Karadeniz kemençesi cura büyüklüğünde, perdeli ve dizde yayla çalınan ıklığ denilen saz kullanılır (Yurt Ansiklopedisi).
Iklığ : ”Iklık ya da iğlik” olarak da bilinir. Türklerin kullandığı eski yaylı çalgı. Bazı araştırmacılara göre de en eski Türk yaylı çalgısıdır.
Genel çizgileriyle rebap ve kabak kemaneye benzer. Hayvan kabuğundan (örneğin kaplumbağa), su kabağından ya da Hindistan cevizinden yapılan yarım küre biçimli gövdesinin ön yüzüne deri (çoğunlukla balık derisi) gerilirdi. Sapının ucunda tel sayısına göre iki ya da üç burgu bulunurdu. Samsun’daki en önemli icracıları Yurdakul Süer, Özcan Avanoğlu, Sebahattin Meşekıran ve Iklığcı Osman’dır (Gürcan, 2007: 52).
Türküler
Türküler, genellikle herkesin anlayabileceği ortak, sâde ve tabiî bir dille, hece vezni ile söylenmekte ve yazılmaktadır. Ezgiyle söylenen türkülerin ayrılmaz parçası müzikleridir. Musikîsiz güfte düşünülemez (Elçin, 2004: 195). Türküler, Anadolu insanının, çeşitli olaylar karşısındaki duygu ve düşüncelerini yansıtmasına yardımcı olan, genellikle yaratıcısı belli olmayan sözlü kültür ürünlerinden biridir.
Sasmun ili genelinde ağırlıkla kırık hava tarzında türküler söylenmekle birlikte, ülkemizin hemen bütün yörelerinden göç almış bir ilimiz olmasının da etkisiyle çeşitli yörelere ait türkülerde bu yörede söylenmektedir. Örneğin Batı Trakya ve Balkanlardan gelen göçmenlerin yoğun olduğu yerleşimlerde Debreli Hasan, Paşa Dudu, Cimdallı gibi Rumeli türküleri bilinir ve söylenir.
Debreli Hasan
Türküye konu olan Debreli Hasan, Drama’da yetişmiş, batı Trakya’da nam salmış halk kahramanı bir eşkıyadır. Fakirlere yardım etmesi, yine fakirlikten dolayı evlenemeyen gençleri evlendirmesinden dolayı halkın gönlünü kazanmıştır.
Drama Köprüsü Bre Hasan
Drama köprüsü bre Hasan gecemi geçtin
Ecel şerbetini bre Hasan ölmeden içtin
Anadan babadan bre Hasan nasıl vazgeçtin Hasan
At Martini Debreli Hasan dağlar inlesin
Drama mahpusunda bre Hasan namın yürüsün
Drama Köprüsü bre Hasan dardır geçilmez
Soğuktur suları bre Hasan Bir Tas İçilmez
Anadan geçilir bre Hasan yardan geçilmez
At Martini Debreli Hasan dağlar inlesin
Drama mahpusunda bre Hasan namın yürüsün
Mezar taşlarını bre Hasan koyun mu sansın
Adam öldürmeyi bre Hasan oyun mu sandın
Drama mahpusunu bre Hasan evin mi sandın
At Martini Debreli Hasan dağlar inlesin
Drama mahpusunda bre Hasan namın yürüsün
Cimdallı
Keçi, taşta yayılır
Kemikleri sayılır
Çıkma gelin dışarı
Seni gören bayılır
Haydide yavrum cimdallı
Kızlar giyer bindallı
Bindallının üstüne
Altın kemer olmalı
Gemici
Oy gemici gemici de
Nerden aldın pirinci
Mahsullerin içinde de
En güzeli Kocaman pirinci.
Vurun vurun vuralım da
Döşemeleri kıralım
Kocaman’da usta çok da
Yeniden yaptıralım.
Kocaman Köyü beri bakar da
İçinden çaylar akar
Bu köyün çocukları da
Kibritsiz lamba yakar.
Vurun vurun vuralım da
Döşemeleri kıralım
Kocaman’da usta çok da
Yeniden yaptıralım.
(Semiz, 2007: 88)
Terme'den Geçen Irmak (Hasanım)
Terme'den geçen ırmak (aman)
Elinde altın bardak (oy oy)
Ben sana varamadım (Hasanım)
Kör olası bubam vermedi
Terme'de koca çınar (aman)
Hasan yüreğim sızlar (oy oy)
Ben sana varamadım (Hasanım)
Körolası bubam vermedi
Terme'ye gidemiyom (aman)
Senden gayrı sevemiyom (oy oy)
Ben sana varamadım (Hasanım)
Körolası bubam vermedi
Akçay'da kaldım Hasanım (aman)
Ben burda duramam (oy oy)
Ben sana varamadım (Hasanım)
Körolası bubam vermedi
Anne Baba İçten Yanar
Anne baba içten yanar
Gönülde yarası kanar
Ne demekmiş koca çınar
Baba olunca anlarsın
Ana olunca anlarsın
Sevgi gölü çok derindir
Yazda kışta hep serindir
Neresi senin yerindir
Baba olunca anlarsın
Ana olunca anlarsın
Hayat ne kumarı nedir
Felek ne şamarı nedir
Eşeğe semeri nedir
Baba olunca anlarsın
Ana olunca anlarsın
Sancak baba neşe imiş
Her badeye şişe imiş
Bu dünya kaç köşe imiş
Baba olunca anlarsın
Ana olunca anlarsın
Şu Samsun'un Evleri
Şu Samsun'un evleri
Kız kaldır peçeleri
Senin o bakışların
Öldürür niceleri
Hadi kız gel yanıma
Kanım kaynar kanına
Şu dünyada olmadık
Neler geldi başıma
Pınar susuz olur mu
Dibi kumsuz olur mu
Şu dünyada sevenler
Kavuşmasa olur mu
Hadi kız gel yanıma
Kanım kaynar kanına
Şu dünyada olmadık
Neler geldi başıma
Kara Kara Kazanlar
Kara kara kazanlar
Kara yazı yazarlar
Cennet yüzü görmesin (oy)
Aramızı bozanlar
Kara kuşu vurdular
Kanadını kırdılar
Ben buralı değilim (oy)
Bana tuzak kurdular
Sular Durulur Derler
Sular Durulur Derler
Güzel Sorulur Derler
Yari Gönlünde Ara
Arayan Bulur Derler
Oy Ninnoşum Ninnoşum
Ben Sana Vurulmuşum
Eller Almış Yarini
Ben Yarsızım Bir Hoşum
Suların Akışına
Ben Yandım Bakışına
Seni Merhem Dediler
Sinemin Yarasına
Oy Ninnoşum Ninnoşum
Ben Sana Vurulmuşum
Eller Almış Yarini
Ben Yarsızım Bir Hoşum
Kına gecelerinde söylenen türkülere örnek:
Baba Bursa’ya vardın mı?
Bursa kınası aldın mı?
Gelin oluyom, duydun mu?
Şen babam evin şen olsun,
Ben gidiyom, haberin olsun.
Esbap yuduğum ak taşlar,
Yiyip içtiğim kardaşlar,
Gölgelendiğim ağaçlar.
Şen babam evin şen olsun,
Ben gidiyom, haberin olsun.
Çekin atımın başını.
El uzatman eyer gaşını.
Ağlatmayın kız gardaşımı.
Şen babam evin şen olsun,
Ben gidiyom, haberin olsun.
Sütlü koyunum geç gelir.
Bir tek gardaşım aç gelir.
El lafı taştan katı gelir.
Şen babam evin şen olsun,
Ben gidiyom, haberin olsun.
Fırına sürerler bütün kuzu.
Üstüne ekerler biberi, tuzu.
Gelin ettiler anasız kızı.
Şen babam evin şen olsun.
Ben gidiyom, haberin olsun.
Tuz kabını tuzsuz koyan,
Yağ kabnıı yağsız koyan,
Anasını kızsız koyan.
Şen babam evin şen olsun.
Ben gidiyom, haberin olsun.
Babam evi altın kapı,
Elin evi demir kapı,
Elin sözü taştan katı.
Şen babam evin şen olsun,
Ben gidiyom, haberin olsun.
Bahçenizde bir gül var mı?
Gül dibinde bir yol var mı?
Bu gecelik evinizde yer var mı?
Şen babam evin şen olsun,
Ben gidiyom, haberin olsun.
Horon Türkülerine örnek:
Esenyel etti beni gız anam,
İnce tel etti beni yâr yâr.
Esenyelin havası gız anam,
Yandı bulgur tavası yâr yâr.
Esenyeli nen olur gız anam?
İnce gülünen olur yâr yâr.
Gızın göynü sendeyse vay vay,
Oğlanın göğnüylen olur vay vay.
Pek çok türkü yaşanmış, tarihi olaylara dayanır. Bu gibi türkülerin sözlerini anlamak için, ortaya çıkmalarına sebep olan hikâyeyi bilmek önemlidir.
Hikâyesi olan türkü örnekleri
O Rus’un Gemileri
Ruslar 1916 yılında denizden gelerek Terme’yi topa tutarlar. Bu bombardıman sırasında Terme epeyce hasar görmüştür. Bombardımanı fırsatı bilen Ermeni ve Rum çeteleri Terme’yi talan etmişlerdir. Ruslar ile iş birliği yapan Ermeni ve Rum çeteleri bu sırada birçok vatandaşımızı da alarak Rusya’ya ve daha değişik yerlere kaçırmışlardır. Anlatıldığına göre bu esnada 19 yaşındaki Satı Hanım da Trabzon’a kaçırılmıştı. Burada Şaha Köyünde uzun süre esir kalmış ve Rusların geri çekilmesiyle güçlükle Terme’ye dönebilmiştir. Bu yaşananlar halkın zihninde derin izler açmıştır. Bunun üzerine birçok ağıt yakılmış ve türküler söylenmiştir. “O Rus Gemileri” adlı türkü bunlardan biridir.
O Rus’un gemileri
Hem ileri hem geri
Rus gözün kör olsun
Ağlattın gelinleri
Edirne’nin hamamı
Yandan çıkar dumanı
Bir tek yavrum var idi
Oldu düşman kurbanı
Gemi geldi bağırıyor
Kaymakamı çağırıyor
Kaymakamın karısı
Hüngür hüngür ağlıyor
(Semiz, 2007: 83)
Çarşamba’yı Sel Aldı
“Çarşamba’yı sel aldı” türküsü yörenin en ünlü türküleri arasındadır. Türkünün ortaya çıkışıyla ilgili çeşitli rivayetler vardır. Bunlar arasında en çok bilineni şöyledir: Ahmet yoksul bir aileye mensuptur. Melek adında köyün güzel kızlarından birini sever ve nişanlanırlar. Ahmet askere gider. Ağa oğlu Mehmet Ali, Melek’e göz koyar. Melek, ağanın oğluna yüz vermez. Mehmet Ali adamları ile birlikte Melek’i dağa kaldırır. Kara haber Ahmet’e çabuk ulaşır. Silahlanarak dağ tepe Melek’i arar. Ahmet dağlarda sevdasını ararken şiddetli bir fırtına başlar. Fırtına sele dönüşür. Sel insanları, hayvanları, evleri önüne katıp sürükler. Yağmur durulduktan sonra Melek ile Ahmet’in cesetleri bir kaya parçası üzerinde el ele tutuşmuş halde bulunur. Görenler sevdalılar için üzülür ağıtlar yakmaya başlar. ‘Çarşamba’yı sel aldı’ türküsü bu mırıltılardan doğar. Cesetlerin bulunduğu kayanın yedi yerinden su fışkırır. Bu nedenle kayanın olduğu yerde bir değirmen yapılmış. Değirmenin olduğu yer daha sonraları her hıdrellezde ziyaret edilmeye başlanır. 1970’lerde sözü edilen bu değirmen yıkılmıştır.
Türkü içerisinde sevdayı, kadere küsmeyi, sevip de alamama duygusunu barındıran ve coğrafi etkinin açıkça hissedildiği bir eserdir (Ersan, 2011: 514).
Çarşamba’yı Sel Aldı
Çarşamba’yı sel aldı
Bir yar sevdim el aldı
Keşke sevmez olaydım
Elim koynunda kaldı
Oy ne imiş ne imiş aman aman
Kaderim böyle imiş
Gizli sevda çekmesi aman aman
Ateşten gömlek imiş
Çarşamba yazıları
Körpedir kuzuları
Allah alnıma yazmış
Bu kara yazıları
A Dağlar Ulu Dağlar aman aman
Yârim Gurbette Ağlar.
Yâri Güzel Olanlar
Hem Ah Çeker Hem Ağlar.
Derleyen: Nejat Buhara
Çarşamba’yı Sel Aldı
Çarşamba’yı sel aldı
Bir yar sevdim el aldı
Keşke sevmez olaydım
Elim koynunda kaldı
Çarşamba yazıları
Körpedir kuzuları
Allah alnıma yazmış
Bu kara yazıları
Süremedim yılgı karığı da Miliç de düzüne
Huri melek olsan a kız bakmam yüzüne
Deh de de imanım deh de basarlar bizi
Saathane Meydanı’nda asarlar bizi
Derleyen: Hikmet Gürcan
Çarşamba Dedikleri
Neredeyse tamamı Çarşamba’yı Sel Aldı türküsünün ayağıyla söylenebilen bir başka meşhur Samsun türküsü de “Çarşamba Dedikleri” adını taşımaktadır. Yeşilırmak nehrinin taşıp sellere neden olması incelenen iki türkünün de ortak temasıdır.
Çarşamba’yı sel aldı
Bir yar sevdim el aldı
Çarşamba Dedikleri türküsünde ise,
Ben Samsun’a tütün ektim seller mi aldı
Küçücükten bir yar sevdim eller mi aldı
Çarşamba Dedikleri
Çarşamba Dedikleri, Şekerdir Yedikleri
Hiç Aklımdan Çıkmıyor, O Yarin Dedikleri
Telgrafın Tellerinin Rengi Kurşuni
Genç Yaşımda Atma Bana Mavzer Kurşunu
Çarşamba’nın Ortasından, Akıyor Irmak
Her Yiğidin Karı Değil, Sözünde Durmak
Çarşamba Yazıları, Körpedir Kuzuları
Allah Alnıma Yazdı, Bu Kara Yazıları
Ben Samsun’a Gidemiyom, Kâr Olmayınca
Samsun Bana Haram Olsun, Yar Olmayınca
Çarşamba’nın Ortasından, Akıyor Irmak
Her Yiğidin Karı Değil, Sözünde Durmak
Sarmaşık Bülbülleri
Samsun - Çarşamba karayolunun yapımı sırasında zor şartlar altında çalışan işçilerden söz eden bu türkü, işçilere moral vermek ve gayret göstermelerini sağlamak için söylenmiştir (Ersan, 2011: 519).
Sarmaşık Bülbülleri De
(Aman) Yavrum Yiyeyim O Dilleri
Açtı Yeşil Yapraklar Da
Aman Tam Muhabbet Günleri
İn Aşağı Sediceğim Yollarım Diken
Bu Ayrılık Değil Mi (Anam) Belimi Büken
Ata Binmiş Gidiyor Da
Aman Ata Neler Ediyor
Yeni Yolun Tozları Da
(Aman) Zührem Atı Berbad Ediyor
Atma Beni Göllere De Göller Derindir
Böyle Giderse Bu Yıl Mevla Kerimdir
Ne Dedinde Durdun Yarim Yollar Üstüne
Vur Hançeri Aksın Kanım Çöller Ütüne
Evlerinin Önü Bir Büyük Orman
Çarşamba yolunda yolu kesilip öldürülen ve yol kenarına gömülen Bilal adlı bir genç için yazılmıştır. Rivayetlere göre Bilal’in mezarı Çarşamba-Ayvacık karayolu üzerinde, “Tekmezar” diye anılan mevkidedir.
Evlerinin önü bir büyük orman
Alnıma yazılmış bir büyük ferman
Nazlı yarin dizinde kalmamış derman
Oğul Bilalim oğul olur mu böyle
Kınamayın a dostlar kaderim böyle
Yüce dağ başında bir garip mezar
Anam vurdular beni yarelerim sızlar
Nazlı yarim oturmuş türkümü yazar
Oğul Bilalim oğul olur mu böyle
Kınamayın a dostlar kaderim böyle
Ne Ağlarsın Dertli Dertl
Ne ağlarsın dertli dertli
Dayanamam zara bülbül
Hem dertliyim hem yareli
Attın beni nara bülbül
Ötme bülbül, ötme bülbül
Derdi derde katma bülbül
(Ah) Benim derdim bana yeter
Bir dert de sen katma bülbül
Derleyen: Muzaffer Sarısözen
Yörenin meşhur türküleri
Anne Baba İçten Yanar, Aşık Hasan Sancak
Ata Binmiş Gidiyor (Zöhrem), Sırrı Sarısözen
Bir Selam Yok Neredesin, Ercan Kaya
Dolama Yar Dolama, Şinasi Önal
Eymeleri (Düğün Havası), Şinasi Önal
Kara Kara Kazanlar, Meryem Ana
Ladik'e Gelin, Aşık Hasan Sancak
Nenni Yarim (Benim Köyüm), Ladikli Hızır
Oy Firdevsim Firdevsim, Hasan Kaya
Sarmaşık Bülbülleri
Şu Samsun'un Evleri, Yıldıray Çınar
Terme'den Geçen Irmak (Hasanım), Hacı Ayşe Abla
Besteci ve Türkücüler
Turhan Taşan: Yazar, şair, güfte yazarı ve besteci Turhan Taşan pek çoğu meşhur olmuş besteleriyle defalarca ödüller almıştır.
1) "Kalp Kalbe Karşı Derler" (1984),
2) "Aynı Çatı Altında" (1987),
3) "Üzüldüğün Şeye Bak" (1990),
4) "Öptüm Yanaklarından" (1990),
2) "Biraz Geç Kalmadın mı?" (1991),
5) "Sarsam Diyorum" (1992),
6) "Oldu mu ya?" (1995 ve 1999)
7) "Gözlerin Kaldı"(1998) isimli şarkılarıyla "Milliyet Gazetesi Yılın En Sevilen 10 Şarkısı" Anketlerinde 10 defa ödül verilmiştir (Altınay, 2011: 621-628).
İsmet Nedim Saatçi: 1936’da Samsun’da doğdu. İsmet Nedim, klasik sazlarımızın yanına akordeon, çello, piyano, timbal, gitar vs. gibi batı müziği enstrümanlarını da ekleyerek çok sazlı Türk müziği dönemine öncülük etmiştir. Yıldırım Gürses, Güneri Tecer ve Ziya Taşkent’e hocalık yapmıştır. Besteleri, zamanında gençler arasında marş haline gelmiş olan sanatçı 1980’den sonra sahneye çıkmamıştır.
Cemal Safi: 1938 yılında Samsun’da doğdu. 1971 yılına kadar babasının yanında, otelde çalıştı. 38 yaşından itibaren şiir yazmaya başladı. Yazdığı şiirler ilk olarak Orhan Gencebay tarafından bestelendi. 1989 Yılında Zekai Tunca’nın bestelediği “Rüyalarım Olmasa,” 1990 yılında Selçuk Tekay’ın bestelemiş olduğu Vurgun’un güftekârı olarak Hürriyet Gazetesi’nin Altın Kelebek, Milliyet Gazetesi’nin Yılın En Sevilen On Şarkısı birincilik ödüllerini aldı. 1991 yılında yine Zekai Tunca’nın bestelediği “Gözüm Kesmiyor” şarkısıyla Milliyet Gazetesi’nin, 1991 yılında TRT’nin açmış olduğu yarışmada yine “İmkansız” şarkısıyla En İyi Türk Sanat Müziği Şarkısı ödülünü aldı. 2003 yılında Türk Dil Kurumu tarafından Türkçeyi en etkin ve güzel kullanan şair olarak ödüllendirildi. Yaklaşık 150 şiiri bestelenmiş olan şair 17 Nisan 2018 tarihinde vefat etmiştir.
Nejat Buhara: 1929 yılında Samsun’da doğan bağlama sanatçısı Nejat Buhara, çok sayıda türkü derlemesi yapmıştır. Çarşamba’yı Sel Aldı, Sarmaşık Bülbülleri gibi meşhur Samsun türküleri de Nejat Buhara’nın derlemelerindendir.
Sebahattin Meşekıran: 1952 yılında Samsun’da doğdu. Iklığ çalmayı Ömer Sinop’un bağlama imalathanesinde Özcan Avanoğlu ve Iklıkcı Osman’dan öğrenmiştir. Orijinali iki telli olan ıklığı elektronik ve üç telli hale getirmiştir.
Orhan Gencebay: 4 Ağustos 1944 yılında Samsun’da doğdu. Altı yaşındayken keman ve mandolin yedi yaşından itibaren ise bağlama öprenmeye başladı. 12 yaşına geldiğinde bu saydığımız sazların yanı sıra tamburu da başarılı bir şekilde çalıyordu. Konservatuar sınavlarını kazandı ancak konservatuar öğrenimine kısa süre devam etti. 20 yaşındayken, Ankara Radyosu sınavlarına girdi. Sınavları kazandı fakat kısa süre sonra radyodan ayrıldı. İki yıl sonra İstanbul Radyosu'nun sınavlarına girdi ve bu sınavları da kazandı ve 10 ay boyunca TRT'deki görevine devam etti. Babasının da işlerinin bozulması üzerine yeniden Samsun'a dönen Gencebay, çalışmalarını daha sonra İstanbul Plakçılar Çarşısı’nda yoğunlaştırdı.
Şarkıcı olarak tanınmadan önce "Sevemedim Kara Gözlüm," "Koca Dünya" gibi bir çok bestesiyle şöhret oldu. "Sevemedim Kar Gözlüm" adlı bestesi rekor kırdı ve 45 sanatçı tarafından plak yapıldı.
Gencebay, ses sanatçısı olarak adını ilk kez "Başa Gelen Çekilirmiş" adlı 45'lik plağı ile duyurdu. 1969 yılında "Bir Teselli Ver" adlı plağı satış rekorları kırdı. 1971 yılında İstanbul Plak'a ortak oldu. Gencebay daha sonra Yaşar Kekeva ile ortak olarak Kervan Plak şirketini kurdu ve kardeşi Burhan Gencebay ile birlikte çalışmalarını burada sürdürdü. 1000’e yakın bestesi bulunan ve 400’ünü kendisi seslendiren Gencebay, 35 Yeşilçam filminde rol aldı.
Yıldıray Çınar: 1940 yılında Samsun’da doğdu. İlkokul 2. sınıfta saz çalmaya başlar, ilk konserini de ilkokul bitiminde verir. Sanat enstitüsüne devam eder. Okuldaki müsamerelerde konserler verir. Saz yapmaya bu dönemde başlar. Samsunlu saz yapım ustası Ömer Sinop'un yanında bir süre çalışır. 1957 yılında sevdiği kız yüzünden Samsun’dan ayrılarak İstanbul’a gelir. Yaşını büyütüp devre kaybı olarak askere gider. Görev yaptığı Gölcük'te Erkut Taçkın’la tanışır. Birlikte müzik çalışmaları yaparlar. Orduevinde konserler düzenlerler.
Terhis olduktan sonra tekrar Samsun'a döner. 1959 yılının Mayıs ayında Atatürk’ün Samsun'a çıkışının yıl dönümü kutlamaları kapsamında saz çalmak için Ankara'ya gönderilir. Mandolin, gitar, bağlama tamir ve satışı yapan bir dükkan açar. Ayrıca saz dersleri de verir. Profesyonel olabilmek için, 1962 yılına kadar Osman Özdenkçi’den ders almaya devam eder. 1962 yılında Ankara Radyosunda açılan sınavı kazanır. Hayalleri gerçek olmuştur. Sahneye ilk olarak 1965 yılında Güney Park Gazinosunda çıkar. İlk turnesini de aynı yıl yapar. Radyo programları ve Gazino çalışmalarının yanı sıra film çalışmalarına da aralıksız devam eder. Yaklaşık 40 kadar filmde rol almıştır. 29 Mayıs 2007 yılında vefat etmiştir.