Halk Müziği
Çalgılar
Davul ve zurna yörenin en önemli çalgılarındandır. Davul ve zurna birbirini tamamlayan iki çalgı aletidir. Ülkenin diğer bölgelerinde kullanılanlardan ve yapım teknikleri açısından bir farklılık bulunmamaktadır. Zurna yapımında en çok erik ve şimşir ağaçları kullanılır. Artvin’de davul- zurna yapımcısı ve çalgıcısı olan Ayhan Aksakal’dan aldığımız bilgilere göre: “Büyük bir kasnağın iki yanına deri takılır. Bir tarafı tokmak diğer tarafı çubuk ile vurulan çalgıdır, genellikle sesinin yüksek olması nedeniyle zurna ile birlikte çalınır. Çoğunlukla ceviz, ladin, gürgen ve çam ağacından yapılır, belirli bir ölçüsü yoktur. Zurna ise Türk Halk Müziğinde kullanılan üflemeli bir çalgı aletidir. Zurnanın dört çeşidi vardır: Kaba zurna, orta zurna, cura zurna, zil zurna. Zurna’nın yapımında kullanılan malzemeler kamış boru ve sedef ipliktir. Yapımında, kamış ezilerek borunun uç kısmına iple sarılır. Sedefte ise boruya takılır. Nezik denilen bölüme takılarak sesin çıkmasını sağlar. Her oyunda dört bölüm oluşur: 1. Giriş, 2. Muhavere, 3. Fasıl, 4. Bitiş.“
“Tarih öncesi çağlardan beri kullanılan ancak müzik yapmak bilinciyle yaklaşık M.Ö. 3000 yılından beri birçok uygarlıkta değerlendirilen davul, Asya kökenli bir çalgıdır. Sol omuza kayışla asılarak dövülen davulun sağ tarafına (düm tarafına) vurulan tokmaklar sert ağaç çeşitlerinden yapılır. Tokmak uzunluğu 28 ile 48 cm arasında değişir. Davulun sol tarafına (tek tarafına) vurulan “çubuk” ise badem, kızılcık, pırnal, yılgın gibi esnekliği olan ağaçlardan yapılır (…) Anadolu halk kültüründe davulcunun halay halkası ortasında uyguladığı ya da bazı bar danslarında bir yandan davul döverken bir yandan ritme uyarak doğaçtan figürlerle sergilediği coşku veren gösteri olarak Say (2012:142) tarafından aktarılmıştır. Davulunu olağanüstü bir çeviklik ve kıvraklıkla döven, başının üzerinde çeviren, davuluyla adeta dans eden bu usta çalgıcının ruh halini Adnan Saygun (1907-1991) şamanların ayin danslarına benzetmiştir: “Kötü ruhları zaptetmek için uğraşan bir Şaman gibi (Say, 2012:142).
Mey: Ahşap üflemeli, kamışlı bir halk çalgısıdır. Gürgen, ceviz gibi sert ağaçlardan yapılır. Artvin’in dışında Kars ve Erzurum yörelerinde de kullanılır. Mey, kısa boyda, kaval gibi şimşir veya erikten yapılmış gövdeye, kamıştan yayvan bir “dil” takılmasıyla oluşan, yapısı ve melodisiyle “ney”den tamamen farklı bir çalgıdır. Artvin yöresinden önemli mey ustaları çıkmıştır. İstanbul Radyo Evinde çalışmış olan Cevri Altuntaş, bu çalgının tanınmasında da rol oynamıştır (Tokdemir,1993: 221).
Kaval: Yaygın olarak kullanılan ve yörede sevilen üflemeli bir çalgıdır. Özellikle çobanların tutkusu olarak onlarla özdeşleşmiştir. Yüksek kesimlerdeki köylerde, yaylalarda kaval çalınması ve bulunması mümkündür. Oyun havalarının çalınmasında da kullanılır. Yöremizde dilsiz kaval kullanılır.
Tulum: “Lazlar’ın günümüzde kullandığı tulum Pazar’dan Arhavi’ye kadar Hemşin’in etkisindeyken, Fındıklı ve Hopa’da Artvin bölgesi’nde çalınan tulumun etkileri de görülebilmektedir. Hemşin’de 5 çift delikten oluşan tulum navı oğlak derisine bağlandıktan sonra şişirilen deri sağ kolun altına alınmaktadır. Artvin Bölgesi’nde ise navın üzerindeki iki sipsinin bir tarafı 5 delikli diğer tarafı tekdelikli olabilmekle birlikte şişirilen deri sol kolun altına konulmaktadır. Ayrıca bu bölgede görülen akordiyon, koltuk davulu gibi çalgılar da Gürcü ve diğer Kafkas topluluklarının bölgedeki varlığı ve iletişiminden kaynaklanmaktadır (Akat, 2007: 7).” Tulum zurna evvelce Rize şehrinde dahi pek çok çalınırmış. Bu aleti bihassa Rumlar ve Türkler çalarlar, Ermeniler ise bununla alakâdar olmazlarmış. Rumların Rize’den ayrılışı tulumun ihmaline yol açmış. Şimdi ve hatta evvelce tulum zurna en fazla Hemşin’de çalınır ve bununla Hemşinli kız ve erkekler beraberce horonlar oynarlarmış (Saygun, 1937: 21). Tulum olarak çıkarılan oğlak derisi gerekli işlemlerden geçirildikten sonra ön bacaklardan birisine üfleme yeri olarak kullanılan “ağızlık” takılır. Birisine de düdüklerin gömülü olduğu “dadan yatağı- düdük yatağı” bağlanır. Düdük yatağının ucuna megafon görevi yapan genellikle boynuzdan yapılan, “Kâraskhi” eklenir. Düdükler genel olarak çift olur. Bunların birinde beş, birinde ise iki delik bulunur (Tokdemir, 1993:222).
Kemençe: Kemençenin belirlenebilen ilk biçimi hayvan tırnağı, kabak ve oyulmuş kutlu ağaçlarla yapılan, gövde kısmı tay ve deve derisinden yapılan “ıklıg”dır (Ögel, 1991: 269). Telli ve yaylı olan çalgı genellikle sahil kesiminde kullanılmaktadır.
Saz: Telli çalgılar içinde yörede en fazla kullanılanı sazdır. Âşıklık geleneğinde önemli bir yeri vardır. Bazı oyun havalarının çalınmasında yer almaktadır.
Akordeon: 19.yy’ın ilk çeyreğinde çalgı yapımcısı Friedrich Buschmann tarafından yapılan ilk akordeon, “Handaeoline” adını taşıyordu. Bu çalgıyı Buffet adlı yapımcı geliştirmiş ve günümüzdeki biçimi verilen akordeon 20. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren bütün dünyada yaygınlaşmıştır (Say, 2012: 19). Bölgemize akordeonun girdiği yıllar da 1877-1878 yıllarında Rusya ile olan savaşlar dönemine rastlar. Akordeon bölgedeki kültürel etkileşimin somut bir örneğidir. Halk oyunlarında iç kesimlerdeki ilçelerin haricinde Şavşat, Borçka, Murgul, Arhavi’de halk oyunlarında kullanılan akordeon ulusal bir çalgımız değildir.
Türküler
Yörenin en yaygın bilinen türküleri:
Mendili Marallı
Ho Gülüm Ho Yârim
Aman aman ninni
Karanfillim
Hanım Güllü
Sarı kız
Yörede yaşamış olan, Laz, Gürcü, Türk, Ermeni, Çerkez gibi farklı halk topluluklarının sözlü kültürü etkileşmiş ve yöreye özgü yeni bileşimler oluşmuştur. Her bir halkın kendine özgü yaşayan türküleri de vardır. Halk türküleri bazen tek başlarına çoğunlukla halk oyunlarında söylenmektedir. Yöre türküleri Artvin’in yaşam koşullarını, düğünlerini, özlem ve kavuşmayı, his ve duyguları anlatmaktadır. Coşkulu, hareketli bir hava türkülere hâkimdir.
Çeper Çektim Yol Açtım (Şavşat)
Çeper çektim yol açtım balam
Kızıl güla dolaştım
Yağma yağmur esma yel da
Ben yarima kavuştum
Kız niya niya niya
Öldüm yar diya diya
Karşida elmaluklar balam
Suda oynar baluklar
Na böyla sevda olsun
Na böyla ayrılıklar
Çoban Türküleri
Anonim çoban türküleri vardır. Türküler yöresel şiveyle söylendiğinden farklı söyleyiş ve dilsel yapı görülür.
Yaylanın çimenini
Elimde kuruturum
Yar dediğin sözleri
Ölür de unuturum
Yaylanın çimeninde
Ben bir idim, bir idim
Ben böyle değil idim
Sevdalıktan eridim
Yaylanın çimeninde
Bir kuzumu yediler
İstedim Fadime’yi
Nişanlıdır dediler
Ey yaylalar, ey dağlar
Çimen bağladınız mı?
Ben ki gittim askere
Kızlar ağladınız mı?
Bu dere aka aka
Dibinde kum kalmadi
Yar yoldan baka baka
Gözümde nur kalmadi
Duman dere yukarda
Girdi taşın altına
Kız yastığın yok ise
Kolum başın altına
Yörelere Göre Türküler
Halk oyunları bölümünde verilen ve Artvin genelinde bilinen Atabarı, Cilvelo, Yengecan, Kobak gibi türküler dışında ilçe ve köylerde çok sayıda türkü bilinmektedir. Bunların bir kısmı yöredeki araştırmacılar tarafından derlenmiştir.
Leblebi Koyarlar Tasa
Leblebi koyarlar tasa
(Vay) Seni düşürürler yasa
Köynek uzun şalvar kısa
(Vay) Badelerin güzelleri
Daş dibinde otururlar
(Vay) Altın ile tartılırlar
Gözeli candan severler
(Vay) Badelerin güzelleri
Kaynak Kişi: Mazlum Nusret Kılıçkıran
Derleyen: Reşit Muhtar
Karşıda Çevirmeler
Karşıda çevirmeler
Hanay nana hanay nana
Karşıda çevirmeler
Nazen yârim güzel yârim
İçinde koyun meler
Hanay nana hanay nana
İçinde koyun meler
Nazen yârim güzel yârim
Kuzusunu kurt yemiş
Hanay nana hanay nana
Kuzusunu kurt yemiş
Nazen yârim güzel yârim
Onun çün yangın meler
Hanay nana hanay nana
Onun çün yangın meler
Nazen yârim güzel yârim
Karşıda kiliseler
Hanay nana hanay nana
Karşıda kiliseler
Nazen yârim güzel yârim
Kilidini kırsalar
Hanay nana hanay nana
Kilidini kırsalar
Nazen yârim güzel yârim
Seni bana verseler
Hanay nana hanay nana
Seni bana verseler
Nazen yârim güzel yârim
Seni bana verseler
Hanay nana hanay nana
Seni bana verseler
Nazen yârim güzel yârim
Kaynak: Cevri Altıntaş
Haykırdı Çıktı Meşeden
Haykırdı çıktı meşeden
Gün tutuldu temaşadan yar ey
Hiç korkmaz beyden paşadan
Ayvaz bu gelen bu gelen
Vay bu gelen vay bu gelen
Arap atın üstündedir
Ela gözler mestindedir yar ey
Düşman canın kastındadır
Ayvaz bu gelen bu gelen
Vay bu gelen vay bu gelen
Han dönem akıtma yaşı
Yanar yüreğimin başı yar ey
Köroğlu'nun kan kardaşı
Ayvaz bu gelen bu gelen
Vay bu gelen vay bu gelen
Kaynak: Cevri Altıntaş
Ay Döne Döne
Ay döne döne döne
Gelin mi oldun yine
Gelin olduğun gice
Oynarım döne döne
Gidersen yolun olum
Gitme gurbanın olum
Her nereye gidersen
Ağzında dilin olum
Kaynak: Cevri Altıntaş
Yöre: Şavşat
Bulutlar Oynar Oynaşır
Bulutlar oynar oynaşır felekte
Gözüm kaldı hublar şahı melekte
Bir eli elimde biri dilekte
İçki kurmuş otağında sakinin
İki engel birbirine tokuşur
Didem yaşı deryalara karışır
Doğram doğram olmuş meze tutuşur
İçki kurmuş otağında sakinin
Derya kenarında olur adeler
Yel vurdukça siyah zülfün zedeler
Dolmuş kadehlere tatlı badeler
İçki kurmuş otağında sakinin
Kaynak: Hasan Çıtak
Yöre: Artvin
Yayla güzelini gördüm bezeli
(Ah) Yayla güzelini gördüm bezeli
Bir melek misali döner yayladan
Siyah saçlar ak topuğa uzalı
Doğar güneş gibi yanar yayladan
Bu yayla yanıklara su verirmiş
Şu yayla ah şu yayla
Güzel Leyla gibi dağları bekler
Efkari’ye dert üstüne dert ekler
Yaz mevsimi geçer göçünü yükler
Bu dağlar meralı iner yayladan
Bu yayla yanıklara su verirmiş
Şu yayla ah şu yayla
Ersis Dağı
Ersis Dağı, Ersis Dağı
Erir temelin karı
Bu yılı da boş geçirdim
Oy yüreğim efkârlı
Ersis Dağı’nın başına
Yazı yazdım taşına
Gelip geçenler okusun
Neler gelmiş başına
Ersis Dağının başına
Yağan yağmur, kar olsun
Türk milletinin içinde
Bizim paşa sağ olsun
Yöre: Yusufeli Kılıçkaya (Ersis)Köyü
(Artvinli, 2012: 659)
Güzeller (Karşılama)
Güzellerin yığnağına uğradım
Birer birer beri gelin güzeller
Siz beri gelende can tazelenir
Söndürürsünüz yanğunları güzeller
Nahır gelir, boz tepeyi yol eyler
Pencereden üç güzeller el eyler
Birine vermişem yüzüğüm nişan
Birine vermişem kemerim kuşan
Yöre: Yusufeli, Kaynak kişi: M. Adil Özder
Derleyen ve notaya alan: Veysel Arseven
Besteci ve Türkücüler
Bayar Şahin: 1965 yılında Artvin, Borçka’nın Macaheli (Camili) Kayalar köyünde doğdu. 13 yaşında ailesiyle birlikte İstanbul’a, bir yıl sonrada Almanya’ya giderek müzik eğitimini sürdürdü.
Kurduğu ve içinde Gürcü müzisyenlerin de yer aldığı Barışın dostları (mşvidobis megobrebi) isimli grubuyla başta Türkiye, Gürcistan ve Almanya olmak üzere birçok yerde konserler verdi. Bu grupla geleneksel Kafkas, Gürcü müziği polifonisi temelinde Bani isimli bir albüm yaptı. Gürcü halk müziğinin unutulmakta olan otantik çoksesli özelliklerini bugüne taşıyan Macaheli Çoksesli Halk Şarkıları Topluluğuna ilişkin uzun süreli bir çalışma sonucu doğal ortamında kayıtlar yaparak müzik dünyasına yeniden kazandırdı.
TRT Müzik kanalında 2011 yılı yayın döneminde başladığı Atmacanın Yolu isimli müzik eğlence programını 26 bölüm olarak hazırladı ve sundu. 2006 yılında Gürcistan’da "Gelino" adlı şarkıyla Altın CD Ödülü ve Gürcistan Kültür Bakanlığı tarafından 2007 yılında düzenlenen yarışmada Sözleri Fahrettin Çiloğlu'na ait "Ho Ra Ginda" adlı bestesiyle Jüri Özel Ödülü aldı.
Cengiz Kurtoğlu: Cengiz Kurtoğlu 5 Mayıs 1959 yılında Artvin Arhavi’de doğdu. Müzik yaşamından önce memleketinde bulunan çay fabrikasında memur olarak çalıştı. Daha sonra Arhavi'de "Ciha Dağı Efsanesi" isimli bir orkestra kurarak amatör müzik çalışmalarına başladı. Sen Sözden Anlamaz mısın? isimli ilk albümünü 1984 yılında yayınladı. Kurtoğlu: “70’li yıllarda kurduğumuz bir orkestra grubumuz vardı. Düğünlerden 3,5 lira kazanıyorduk. Müzik sektöründe amatör olarak bu şekilde yürüdük. Şunu öğrendim; eğer şarkı söyleyeceksen şarkı söyleyeceksin başka bir şey yapmayacaksın”
Kazım Koyuncu: 1972 Hopa (Yeşilköy) doğumlu ilk, orta ve liseyi Hopada okudu. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi okuyan Koyuncu, müziğe ortaokul birinci sınıfda mandolin çalarak başladı. Üniversite hayatında 1 yıl okuduktan sonra 1992 yılında profesyonel olarak müzik çalışmalarına başladı. İlk grubunu “Dinmeyen Sisler Bulvarı” olarak kurdu. 1993 yılında lazca rock müziği yapan “Zugaşi Berepe” denizin çocukları gurubunu kurarak Lazca rockın ilk örneğini vermişti.
Yaşar Kabaosmanoğlu: Artvin 1970- Kemalpşaşa’da dünyaya gelen Bizim Yaşar (Kabaosmanoğlu), ilk ve ortaokulu Kemalpşaşa’da liseyi Rize’de okudu. Askerliğini Kıbrısta yapan Bizim Yaşar 1995’de profesyonel olarak müzik hayatına atıldı. 1995 öncesi Artvin’de yayın yapan Parola FM ve Hopa Tv. 3 yıl program yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı.
Efkan Şeşen: 1963 yılında İstanbul’da dünyaya gelen sanatçının ailesi Artvin’in Arhavi ilçesindendir. Artvin yöresine ait birçok derleme ve enstrümantal besteleri bulunmaktadır.
Zafer Tekgümüş: 1964 yılında artvin Şavşat Meydancık köyünde doğdu. Üniversite (K.T.Ü) korosunda solistlik yaptı. Öğretmen olarak 1987 'de göreve başladı. 2000 yılında ilk albümünü ( Güzel Artvin'im ) yaptı. Daha sonra "Artvin'in Güzellikleri " adlı ikinci albümü, son olarak da "Nuri"adlı albümünü çıkardı. Bazı Tv ve Radyo programlarına katıldı. Halen Ankara'da görevini ve müzik faaliyetlerini sürdürmektedir.
Yaşar Turna: 1931 yılında Arhavi'de doğdu. Kemençe çalmaya çok küçük yaşta başlamasına rağmen kısa sürede ustalaştı. 1970'li yıllardan itibaren ''Arkaburi Yaşari'' adıyla tanındı. Çeşitli dans ekiplerine Laz horonlarını çalıştırdı, Arhavide horon ekipleri kurdu. Söylediği geleneksel Laz ezgileri Doğu Karadeniz Bölgesinde popüler hale geldi. Türkiyede ilk Lazca plağı çıkartarak (1968) Laz müziğinin tanınmasına büyük katkı sağladı. Türkiye ve Dünyada çok sayıda festivalde Horon ekibine kemençesi ile eşlik etmiş ve şarkılar söylemiştir. Turna, aynı zamanda kemençe yapım ustasıydı. Yapım tekniğinde kemençenin klavye kısmını uzun tutarak yaygın olanın aksine melodik yapısını genişletmiş, horonun yanısıra şarkılara da eşlik edebilir hale getirmiştir. 1970'li yılların ortalarından itibaren dönemin Karadeniz Müziği yaptığını iddia eden kişilere çok sayıda beste ve Laz Müziği derlemelerini verdiği bilinmektedir. Kemençenin Dünya çapında tanınmasına katkısı olur.
Resul Dindar: 1982 yılında Hopa ilçesinde dünyaya geldi. 2005 yılında İstanbul’a gelmesiyle müzik kariyerinde somut adım atmış ve arkadaşları ile birlikte “So Blurt” adıyla bir grup kurmuştur. Daha sonra 2008 yılında Karmate grubu ile müzik çalışmalarına devam etmiştir. İlk solo albümü "Divane” nin ardından “Aşk-ı Meşk” ve "Dalgalan Karadeniz" adıyla diğer albümünü oluşturmuştur.
Mustafa Topaloğlu: 1957 yılında Hopa’da doğdu. Anne-babasının 11 çocuğundan biriydi. Çocukluk yılları Sakarya’nın Karasu ilçesinde geçti. Hafızlık eğitimi alan Topaloğlu din adamı olmaktan vazgeçip müziğe yöneldi. "Oy Oy Emine" adlı şarkısıyla ülke çapında ünlendi.
Müzik yapımcısı ağabeyi Hilmi Topaloğlu ve Burhan Aydemir’le birlikte 1992 yılında Nokta Müzik firmasını kurdu. Bir müddet sonra Mustafa Topaloğlu firmadan ayrıldı.
İlk eşi Hasibe Hanımdan bir kızı ve Çağlayan Topaloğlu (d.1985) adında bir oğlu vardır. 1998 yılından beri İmam nikahlı eşi Derya Abnat Hanımdan Irmak (d.2002) adında bir kızı, “Hilmi Uzay” (d.2006) adında bir oğlu vardır.