GÜMÜŞHANE HALK KÜLTÜRÜ

Halk Tiyatrosu

Köy seyirlik oyunları; düğünlerde, bayramlarda ya da yılın belirli günlerde köylülerin genellikle “oyun yapma”, “oyun çıkarma” adı altında yarattıkları bir tiyatro olayıdır. Bunlar, “Köy Tiyatrosu”, “Köy Orta Oyunu”, “Köy Temsilleri” gibi adlarla da bilinir. Folklor ürünlerinin ortaya çıkışı ile ilgili olarak iki ayrı görüş vardır. Bu inanç ve uygulamaların etkileşim yoluyla bir milletten diğerine, bir topluluktan başka bir topluluğa geçtiği görüşünde olanlar birinci görüşü oluştururlar. İkinci görüş ise birbirinden bağımsız olarak her toplumun kendi inanış biçimlerini ve pratiklerini yarattığını varsayan görüştür. Ortaya çıkış şekli nasıl olursa olsun, Gümüşhane köy seyirlik oyunları bugün asıl amaçlarını kaybederek eğlence için oynanır hale gelmişlerdir. Bu bakımdan oyunların kaynaklarını tespit etmek ve kesin sonuçlara ulaşmak oldukça güçtür.

Gümüşhane köy seyirlik oyunları içinde yer alan ritüel kaynaklı oyunların sergilendiği belirli günler vardır.. Yakın zamanlara kadar Julian takvimine göre hareket edilerek 13 Ocak “Kalandar” adıyla tertip edilen yılbaşı töreninde oyunlar sergilenmesi yaygın bir gelenekti. Bazı bahar ve bereket töreni kaynaklı oyunlar ise Mayıs-Haziran aylarında ortaya konulurdu. Düğünlerde ve köy odalarında tertip edilen oyunların ise değişmez bir günü yoktur. Oyun için seçilen yer, büyük bir oda veya köy meydanıdır. Kış yarısı oyunları dışarıda oynandığı için köyün sokaklarındaki herhangi bir yer, evlerin önündeki boşluklar, oyun alanı konumundadır. Seyirci ve oyuncu, kesin sınırlarıyla birbirinden ayrılmadığı için sahne, seyirci koltuklan gibi bölümler sözkonusu değildir. Kapalı mekânlarda icra edildiğinde oyun için ayrılan yer neresi olursa olsun, oyun süresince sadece bu iş için tahsis edilmiştir. Buraya giriş-çıkışlar, davranışlar, her şey belli bir kural dâhilinde gerçekleşir.

Her köyde seyirlik oyunları iyi bilen yetenekli bir veya bir kaç kişi vardır. Yönetici konumundaki kişi, hangi oyunun sergileneceğini bilir, yeteneklerine göre oyuncuları belirler, rolleri dağıtır. Uzun bir hazırlığı gerektiren oyunların ön çalışmaları seyircilerin bulunmadığı bir yerde yapılır. Yönetici, oyuncuların makyajlarına yardımcı olur, kostümlerin hazırlanmasına katkıda bulunur, sahne arkası diyebileceğimiz bir mekânda oyunun mutlaka uyulması gereken kurallarını hatırlatır. Oyun, belli bir söz esprisine dayanıyorsa onları tekrarlar, önemli bulduğu hareketleri prova yaptırır. Oyunlarda rol alacak oyuncular da bu işi meslek haline getirmiş insanlar değillerdir. Diğer köylüler gibi, günlük hayatlarını sürdürürler. Gerektiği zaman oyuna çağrılırlar. Hatta çoğu kez ikinci derecedeki roller için seyircilerden herhangi biri ortaya alınır. Oyunu önceden bildiği için açıklamaya gerek kalmaksızın rolünü oynar. Özel yetenek isteyen bazı oyunların belli oyuncuları vardır. Oyunlar genellikle gençler tarafından hazırlanır. Yaşlılar, gençliğinde oynamış olsa bile, bulundukları yaşta oyun yapmaktan kaçınırlar.

Kış yarısı oyunları dışarıda oynandığı için zamanını ayırabilen herkes bu oyunları izleyebilir. Kapalı yerlerde sergilenen oyunlarda cinsiyet ve yaş faktörleri dikkate alınır. Erkeklerin çıkardıkları oyunların seyircisi genç ve orta yaşlı erkeklerdir. Bazen küçük çocuklar ve yaşlılar da izleyici olarak bulunurlar. Erotik sahnelerin yer aldığı oyunlar oynanırken çocuklar dışarıya çıkarılır. Bu tür oyunlar, yaşlıların bulunduğu yerlerde de sergilenmez. Kadın oyuncuların seyircileri de kadınlar ve küçük çocuklardır. Gümüşhane köy seyirlik oyunlarında seyirci, oyun ve oyuncuyla iç içe yaşar. Sadece seyretmekle kalmaz, zaman zaman oyunda geçici bir rol alır, sonra seyretmeye devam eder. Bazı oyunlarda seyirci istemese de oyuna sokulur.

Gümüşhane köy seyirlik oyunlarında dekor bir ihtiyaç olarak kendini hissettirmez. Dışarıda oynanan oyunlarda bütün sokak bir dekordur. İçeride sergilenen oyunlarda ise kapı, pencere gibi unsurlar dekoru oluşturur. Çoğu kez dekor varmış gibi telakki edilir. Köy seyirlik oyunlarında dekora fazla yer verilmeyişine karşılık aksesuar oldukça önemlidir. Çamaşır, süpürge, ot, kara saban, Kalaycı kap-kaçak, testi, leğen, çekiç, kelpeten, yunacak benzeri birçok eşya ve araç-gereç aksesuar olarak kullanılır. Bunlara ilaveten asla ihmal edilmeyen bir aksesuarda dayak cezasında ortaya çıkan kamçı ve değnektir.

Seyirlik oyunlarda köylü, makyaj için kolayca ulaşabildiği yakın çevresinden temin edebildiği doğal maddeleri kullanır. Deve oyununda arap rolünü oynayan kişi, yüzünü siyaha boyamak için tencere isi, kurum, odun kömürü gibi maddeler de kullanılır. Koyun yününden sakal ve bıyık yapar. Hayvan rolleri için başa koyun postundan yapılmış bir başlık geçirilir. Bazı oyunlarda oyuncunun yüzüne hamur yapıştırılarak makyaj uygulanır. Erkek oyuncular daima bıyıklı olurlar. Oyunlarda kullanılacak kostümler de yakın çevreden, evden temin edilir. Köy oyunlarında kostüm kullanılmakla birlikte oyuncunun, canlandırdığı kişiye bütünüyle benzemesi gerekmez. Örneğin kadın kılığına giren erkek bir entari giyinir, başına yazma alır, yaşmak yapar, ama ayakkabılarını değiştirmez. Hatta pantolonunu da çıkarmaz. Pantolonunun paçalarını çorabın içine yerleştirir. Önemli olan, köylü kadın kıyafetini mümkün olduğu kadar seyirciye hissettirebilmektir.

Gümüşhane köy seyirlik oyunlarında çok gelişmiş biçimiyle olmasa da dram, müzik ve dans iç içe geçmiştir. Dans, çoğunlukla müzik eşliğinde sergilenir. Bazı oyunlarda seyircilerin de katılımıyla bu, toplu dansa dönüşür. Oyunların bir kısmında dans, oyunun içeriğinde mevcuttur ve olayların akışı içinde ortaya konulur. Bu tür oyunlarda oyuncuların amacı seyircilere dans gösterisi sunmak değildir. Oyunun akışı, onu gerektirir. Yöre köy seyirlik oyunlarında müzik ihtiyacını karşılamak üzere çeşitli aletler ve yöntemler kullanılır. Eğlence yerlerinde ilk akla gelen çalgılar davul, zurna ve kemençedir. Bunlar kadar yaygın olmasa da tulum ve kuşburnu düdüğü de çalgı aleti olarak oyunlara eşlik eder. Davul-zurnanın bulunmadığı yerlerde tef, darbuka, bağlama ve mey çalınır. Özellikle kadınlar arasında sergilenen oyunlarda tef çalınması yaygınlık kazanmıştır. Tef bulunamadığı zamanlarda çeşitli mutfak eşyalarının tef olarak kullanıldığı da görülür.

Yörede oynandığı tespit edilen belli başlı seyirlik oyunlar şunlardır: Yüzük Oyunu(Destegül, Çorapaltı), Yörük Çadırı Oyunu, Sayı Sayma Oyunu(Galandar), Davar Yüzü Gezilmesi, Dız Oyunu, Gardaş Oyunu, Kilim Altı, Yolcu Oyunu, Kara Fellah Oyunu, Poşa Oyunu, Kumar Oyunu, Dünürcüyle Kumar Oyunu, Üstündekileri Say Oyunu, Hırsız-Sarhoş Oyunu, Herkes Benim Gibi Olsun, Yüzük Kimde Oyunu, Kamçı Oyunu, Körük(Kalaycı)Oyunu, Kabak Oyunu, Kuşkuturum (Yağmur Duası) Oyunu, Kova Oyunu, Karşılama Oyunu, Damat Tıraşı Oyunu, Müfettiş Oyunu, İddağa Oyunu, Uçma Oyunu, İdam Sehpası, Hortlak (Dünürcü) Oyunu, Deve Oyunu, Mahkeme Oyunu, Kafada Leğen Yakma Oyunu, Deli Kız Oyunu, Aşı, Değirmen Oyunu, Sağdıç Kızdırma Oyunu, Celepçi Oyunu, Ayı Oyunu, Berber Oyunu, Çoban Oyunu, Deve Oyunu, Doktor Oyunu, İsli Tencere Oyunu, Gelin Vuruldu Oyunu, Gelin Kaçırma, Hacı Oyunu, İmam Oyunu, Kız Kaçırma, Hortlak Oyunu, Koca Bulma Oyunu, Kürdün Kızı, Nalbant, Natır, Nazar, Süpürge, Sınır Taşı Oyunu, Tezek Toplama, Tilki Asma Oyunu, Ustam Bilir, Yıldız Gösterme, Damga Oyunu, Düdük Kimde, Kayış Oyunu /Peşkir Kaçtı, Hoca Oyunu, Tren Oyunu, Müdür Oyunu, Vız Oyunu, Lavaşı Oyunu, Tuzlu Su, Karpuz Oyunu, Göğüs Oyunu, Hayvan Tekerleme Oyunu, Şalgam Oyunu, Tıp Oyunu, Keresteci Oyunu, Daktilo Oyunu, Namaz Oyunu, Soygun Oyunu, Asker Oyunu, Sat Ona, Yeşil Kurbağalar, Yüzük Kimde, Köpek, Fotoğraf Çekme.

Köy Seyirlik Oyunları

Berber Oyunu: Erkekler tarafından temsil olunan bir oyundur. Abartılı alet ve hareketlerle berber taklidi üzerine kurgulanmış bir oyundur. Ustura yerine kullanılan bıçak ya da balta, tıraş fırçası yerine kullanılan süpürge, tıraş sabunu yerine kullanılan yoğurt, yüz kremi yerine kullanılacak isli tencere oyunun aksesurıdır. Dünürcülerden iki kişi sandalyeye otururlar. Her müşterinin karşısında bir kişi ayna göreviyle sırtı dönük ayakta durur. Berber, boynunda kayışı, belinde ustura yerine kullanacağı kasaturası olduğu halde ortaya gelir. Davul-zurna eşliğinde oynamaya başlar. Birinci müşterinin yanındaki çırak "Berber! Tıraş gecikti." diye bağırır. Berber, müziğin ritmine uygun hareketlerle yavaş yavaş müşterinin yanına gider. Kayışı müşterinin boynuna dolayarak usturayı bileme hareketleri yapar. Yoğurdu tıraş sabunu süsü vererek müşterinin yüzüne sürer. Sonra, ustura süsü verdiği kasatura ya da baltayla müşteriyi tıraş eder. Ayna görevi yapan kişinin başına vurarak belini eğer, müşteriye gösterir. Davul-zurna çalınmaya devam etmektedir. Bu kez, ikinci müşterinin yanındaki çırak "Berber! Tıraş gecikti." diye bağırınca berber yine müziğin ritmine uyarak ağır hareketlerle diğer müşterinin yanına gider. Aynı hareketleri orada da tekrarlar. Birinci müşterinin yanındaki çırak tekrar bağırınca onun yanına gider. Böylece iki müşteri arasında oynayarak ve gidip gelerek tıraşı bitirir. Çıraklar isli tencereyi getiriler. Berber ise bulaştırdığı elleriyle tıraş ettiği kişilerin yüzü siyaha boyar. Tıraş edilmiş kişiler seyircilere gösterilir, gülüşmelerle oyun sona erer.

Daktilo Oyunu: Düğünlerde ve kışın köy odalarında oynanan bir oyundur. Erkekler arasında oynanır. Bir mahkeme kâtibinin hızlı ve seri halde daktilo yazmasının taklidine dayalı bir oyundur. Oyun kurucu kâtip rolündedir. Bir kişi daktilo olarak sandalyedeki kâtibin önüne diz çökerek sırtı dönük olarak oturur. Bir kişi savcı olur. İki kişi de davalı. Davalılar dertlerini anlatırken savcı da kâtibe yazma talimatları verir. Kâtip, daktiloya kâğıt takarken daktilonun kulakları kıvrılır. Yazı yazılırken parmaklarla kafasına vurulur. Nokta konulurken kafasına yumruk vurulur. Virgül konulurken kulağı bükülür. Satır başı yaparken yanağına tokat vurularak daktilo itilir. Bu hareketler abartılı bir şekilde tekrarlanarak seyirci güldürülür. Davalının anlattıkları bitince oyun da biter.

Davar Yüzü Gezilmesi: Davar Yüzü Gezilmesi, erkekler arasında oynanan bir oyundur. Kış yarısı oyunlar grubuna girer. İlçe ve köylere göre farklılık göstermekle birlikte daha çok mart başında sergilenir. Bu oyun kökeni itibariyle büyüsel amaçlı, bolluk bereketi simgeleyen bir oyundur. Daha sonraları, eğlence amaçlı oynanan oyunlar arasında girmiştir. Oyun köyün çobanının liderliğinde oynanır.     Mart ayının birini ikisine bağlayan gecede davarın yüzü gezilir. Bunun sebebi de koyunların yavrulaması, süt ürünlerinin çoğalması, yazın başlangıcının oluşudur. Bu töreni genelde davar çobanı düzenler. Köy gençleri de bu işe yardımcı olurlar. Köyün delikanlıları çobanın evinde veya başka bir gencin evinde toplanırlar. Aralarında oyun kabiliyeti olan kişiler seçilir. Bir kişiye kadın elbisesi giydirilerek gelin yapılır. Gelinin yanına çeşitli tipte değişik kıyafetli iki fedai katılır. Bunlara Arap ismi verilir.  Arapların ellerine araba zincirlerinden tespihler verilir.  Bunlardan başka bir de ayı yaparlar. Ayının sırtına koyun ve keçi derisi giydirirler. Boynuna da kalın bir zincir takarlar. İki tane de hırsız kedi yapılır. Sırtlarına yün ve kıl gibi elbiseler giydirirler. Gelinin görevi, gidilen evde ev sahibini kaldırıp yanındaki Araplarla horon oynatmaktır. Bu arada, gelin, ev sahibinin boynuna sarılır. Durum güya ev sahibi sarılmış gibi açıklanır.  Araplar ev sahibine kartondan yapılmış sopalarla vururlar. Ayrıca ayı da ev sahibine saldırır. Bu saldırının amacı ev sahibini oyalamaktır. Hırsız kediler, evin her tarafını ararlar, buldukları yağ, bal, süt yumurta gibi değerli yiyeceklerin bir kısmını alırlar. Bu çalınan yiyeceklerden güya ev sahibinin haberi olmaz. Daha ziyade davarı çok olan kişilerin evlerine gidilir. Kapının önünde şu dörtlük tekrarlanır:

 

Davarın yüzü geldi,

Dolandı gözü geldi

Çobanın ardı sıra

Bir kara kuzu geldi

Hey diyin uşaklar hey.

 

Her evin kapısı önünde tekrarlanır;

 

Bura kimin yapısı

Kertenkele kapısı

……… ağa ev yapmış

Çıkarsın var mı tapusu?

Getirmezse tapuyu

Yıkılacak kapısı

Hey gidi uşaklar hey.

 

Denildiğinde eve anında baskın yapılır. Şayet ev sahibi, isterse, onların bahşişlerini eve girmeden verip gönderir. Şayet vermezse eve girilerek talan edilir. Toplanan malzemeler çobanın veya başka birinin evinde ziyafet çekilerek yenilir.

Deve Oyunu: Düğünlerde erkek tarafına yapılan eğlence amaçlı bir oyundur. Oyun, erkek oyucular tarafından sergilenir. Dört kişi merdiveni omuzlarına alırlar. Merdivenin üzerine kilimler ve keçi postu atılır. Kazma, devenin ağzı olacak şekilde yerleştirilir. Kazma yerine hayvan kafatası da kullanılabilir. Devenin yanlarına ayna takılır. Devenin üzerine kız tarafından biri oturtulur ve davul, zurna eşliğinde düğün alayının olduğu yere götürülür. Deve çöker ve üzerindeki iner. Jandarma hem deveyi korur hem de damadın yakınlarını yakalar. Deveye zarar verenlere elindeki sopa ile vurur. Oyuncu başı, yakalanan damadın yakınlarına (baba, amca, dayı…) ceza keser. Verilen cezaya itiraz eden kişiler, devenin altına atılır ve kayışla dövülür. Tahsil edilen cezalar ile köyün gençleri bir ziyafet düzenlerler.

Dız Oyunu: Hem erkekler hem kadınlar tarafından oynanır. Erkekler kendi aralarında kadınlar kendi aralarında oynarlar. Yaz aylarında, kışın köy ve oturma odalarında, yayla şenliğinde ve düğünlerde müsait olan her ortamda oynanan oyundur. Günümüzde hala oynamaktadır. Şiddete dayalı, eğlence amaçlı bir oyundur. Hayvan taklidi oyun, niteliği taşır. Oyuncuların oyun esnasında çıkardıkları “dız” sesi ısıran böcekleri taklitten doğmuş olmalıdır. Ebe, sol kolunu sağ kolunun altından geçirir ve omzunu koruyacak şekilde avucunu açar. Sağ eliyle de sağ yanağını kapatır. Oyunun ana eğlencesi arkadaki oyuncuların ebenin avuçlarına vurmaları, ebenin de vuranı tanıması üzerine kurguludur. Diğer oyuncular ebenin arkasına geçerler. Oyunculardan biri ebenin omzunda duran avucuna sert bir şekilde eliyle vurur. Ebeye vuran oyuncunun belli olmaması için, diğer oyuncular “dız” sesi çıkartırlar. Ebe vuran kişiyi tahmin eder. Ebe tahmininde vuran kişiyi bilirse ebelikten kurtulur, tanınan kişi ebe olur. Ebe vuran kişiyi tahminde yanılırsa vuran kişiyi doğru tahmin edinceye kadar ebe olarak kalır. Oyunun belli bir bitişi yoktur. Herkes yorulunca oyun biter.

Doktor Oyunu: Hem kadınlar hem erkekler arasında oynanır. Oyunun ana kurgusu dünürcülerden bahşiş koparmak ve bu bahşişle toplu bir eğlence düzenlemektir. Doktor ve eczacı kıyafetinde iki kişi ellerinde ilaç süsü verilmiş paketlerle önceden hazırlanmış masadaki sandalyelere kurulurlar. Doktor, masanın başındaki sandalyeye oturur. Dünürcülere hitaben hastaları muayene edeceğini söyler. Önce kendi ekibindeki arkadaşlarından birini muayene eder. "Başka hasta var mı?" diye sorar. Birkaç kişinin ismi verilir. İsmi verilen kişiler doktorun yanına gider. Doktor, muayene ettikten sonra "sende kalp hastalığı var" der, ilaç yazar, sonra eczacıya gönderir. Eczacı ilacı verir. Hasta, "borcumuz ne?" diye sorduğunda eczacı muayene edilen kişinin konumuyla örtüşen bir ücret talep eder. Hasta çıkanr ücreti verir. Aynı işlem birkaç misafire yapılır. Teşhisler koyarak reçete yazıp ücretler alınır. Toplanan parayla delikanlılar koyun kesip bir şölen düzenlerler. Oyunun bazı varyantlarında hastaların ameliyat masasına yatırılıp temsili olarak ameliyat edilmeleri ilavesi de vardır.

Düdük Kimde: Düğünlerde ve kışın köy odalarında oynanır. Oyunu bilmeyen kişinin kendi sırtına asılmış düdüğü etrafına halkalanmış oyuncularda araması olgusu üzerine kuruludur. Oyunu bilmeyen bir kişiye kalın bir kaban giydirilerek oyun halkasının içine alınır. Kabanın arkasına bir düdük ipe bağlanarak iğnelenir. Diğer oyuncular etrafında dar bir halka oluştururlar. Kişi düdüğün arkasında asılı olduğunu bilmemektedir. Düdüğü kimin öttürdüğünü bulacaktır.

Gelin Kaçırma: Oyun, kına gecesinde, kadınlar tarafından oynanır. Oyunun amacı kaynana ya da baş yengeden bahşiş koparmaktır. Erkek kılığına girmiş bir ya da iki kadın kaynana ya da baş yengeden bahşiş koparmak için geline musallat olurlar. İtişip kakışmalar arasında gelini kaçırırlar. Sonra kaynana ya da baş yengeden bahşişi alarak gelini geri getirlerler. Alınan bahşiş kına gecesi eğlencesinde çerez ve yiyecek alınarak değerlendirilir.

Hacı Oyunu: Oyun erkekler arasında oynanır. Hacı rolündeki kişinin sırtına bağladığı kâtibi dövmesi oyunun komedi unsurudur. Kâtip, oyunda, hacı rolünü oynayan kişinin sırtına bağlanır. Kâtip oyunu bilmeyen bir kişidir ya da dünürcülerden seçilir. Hacı içeriye girer. Odada bulunanlardan birinin yanına gider. “Ben haca gidiyorum, bir şey ısmarlıyor musun” diye sorar. Sorulan kişi “Bana bir seccade getir” der. Hacı sırtındaki kâtibin kafasına sopayla vurarak “yaz kâtip, ağaya bir seccade” der. Bu şekilde seyirciler gezilir. Hepsi bir şey talep eder ve her seferinde hacı “yaz kâtip” diyerek sırtında bağlı kişinin kafasına sopayla vurur. Siparişler tamam olunca hacı dışarı çıkar. Hicazdan dönüşte kendisiyle mal ısmarlayanların yanına gider. Tek tek herkese “ağa, sen ne istemiştin?” diye sorar. Sorduğu kişiler siparişlerini hatırlatırlar, hacı her seferinde “ah benim akılsız kafam” diyerek sırtında bağlı olan kişinin kafasına vurur. Bu şekilde seyirciler gezilir. Hepsi siparişini hatırlatır, hacı da her seferinde “ah benim akılsız kafam” diyerek sırtında bağlı kişinin kafasına sopayla vurur. Hacının sırtına bağlı olan ve dayak yiyen kişi inmek için çırpınır. Seyircilerin gülmeleri arasında oyun biter. Oyunun bazı varyantlarında hazının bir elinde de iğne vardır. Sırtında bağlı kişinin kafasına sopayla vurduktan sonra bir de kıçına iğne batırır.

Kabak Oyunu: Oyun, gençler arasında, köy odası, güvey odası veya herhangi bir yerde oynanır. Oyunun oynanması için belli bir zaman veya gün yoktur. Oyuncu sayısına göre her oyuncuya birden başlanarak sayı verilir. Birinci oyuncunun, “ektim biçtim bizim tarlada üç kabak olur” demsiye oyun başlar.  Üçüncü oyuncu “üç kabak olmaz” der. Birinci oyuncu “ya kaç kabak olur” der. Üçüncü oyuncu “iki kabak olur” der. İkinci oyuncu “iki kabak olmaz” der. Üçüncü oyuncu “ya kaç kabak olur” der. İkinci oyuncu “beş kabak olur” der. Bu diyalogların çok hızlı sürdürülmesi esastır. Yavaşlayan ya da takılan kişi cezalı duruma düşer. Şaşıran, yavaşlayan ya da yanlış söz söyleyenin eline kemer ya da herhangi bir aletle vurulur. Oyun, oyuncular yoruluncaya ya da bıkıncaya kadar sürer.

Kara Fellah Oyunu: Düğünlerde köy meydanında oynanır. Meydanda horonlar, halaylar, barlar oynanırken düğünü şenlendirmek amacıyla gençlerin kurguladıkları eğlencedir. Oyuncu sayısında sınırlama yoktur. Dört-beş delikanlı, genç kız kıyafetine girerler. Kız kılığına giren herkesin yanında bir de koruyucusu vardır.  Oyunda kullanılan malzemeler kadın kıyafetleri ve koruyucuların ellerindeki kayışlardır. Gençlerden 4-5 kişi kız kıyafetine girerler. Her kızın bir koruyucusu vardır. Oyun dışındaki gençler kızlara sarkıntılık etmeye başlarlar. Koruyucular kızlara sarkıp çimdiklemek isteyenlere ellerindeki kayışlarla vururlar. Sarkıntılık etmek isteyen gençler kızları halaydan koparıp kaçırmaya çalışırlar. Kızı kaçırmaya kalkışan gençlerden yakalananlar cezaya çarptırılırlar. Gençlerden kız kaçırmayı başaran, kızın koruyucusuna ceza keser. Yakalana kesilen cezaya “cereme kesme” denir. Yakalanan kişi yediği dayağın yanı sıra para ya da ikramda bulunma türünden cezalara çarptırılır.

Kız Kaçırma: Oyun erkekler arasında oynanır. Oyunun finalini bilmeyen bir kişinin ıslatılmasının ortaya çıkaracağı komik durumun sağlayacağı eğlence amaçlanır. Oyunun finalini bilmeyen biri kız kılığında iki kişiye yapmaları gereken oyun kurucu tarafından anlatılır. Onlar, oyunun kızın babası üzerinden bir finalle sonuçlanacağını sanmaktadırlar. Kızla oğlan içeri girerler. Oğlan kız kaçırdığını, kızın babasının peşlerinde olduğunu söyleyerek kendilerini saklaması için muhtara yalvarır. Muhtar iki genci odanın bir köşesine oturtarak üzerlerine bir çarşaf ya da kilim örter. Bir süre sonra kızın babası gelir. Muhtara kızının kaçırıldığını ve buraya girdiklerini gördüğünü, kızının bulunmasını istediğini söyler. Kızın babasının elinde bir tas su vardır. Bir süre odanın diğer köşelerinde aranırlar. Sonra muhtar gençlerin üzerindeki çarşafı kaldırır. Kızın babası suyu gençlere serper. Oyunun bu ıslatma faslından habersiz olan gençler irkilirler. Seyirci gülüşür, oyun biter.

Kilim Altı: Erkekler arasında oynanan bir oyundur. Yaz aylarında, kışın köy ve oturma odalarında, yayla şenliğinde ve düğünlerde müsait olan her ortamda oynanabilir. Günümüzde hala oynamaktadır. Şiddete dayalı, eğlence amaçlı bir oyundur. Bu oyun köye yeni gelmiş kişilere yani bu oyunu bilmeyen kişilere oynanır. Oyun, oyunu bilmeyen bir kişi üzerine kurgulanır. Hileli bir kura çekimiyle “oyunu bilmeyen bir misafir”in ebe yapılır. Ebe seçilen kişi ile oyun kurucu bir kilimin altına girerler. Diğer oyuncular kilimin etrafında kümelenirler. Oyunun kurgusuna göre kilim altındaki iki kişiye sopayla vurulacak onlar sopayı kimin vurduğunu tahmin edeceklerdir. Yapılan tahminin doğru olup olmadığı hakem tarafından teyit edilecektir. Kilim altındaki iki kişiden oyunu bilen, kilimin altından çıkardığı sopayla yanında yatana vurur. Vurulan kişi oyunun kurgusundaki hileyi bilmeyen kişidir. Üzerine oyun kurgulanan kişi vuranın kendi eşi olduğunu aklına getirmediği için doğru tahminde bulunamaz. Ebeye vuran kişi (ki bu kişi ebenin oyun arkadaşıdır) ebenin durumu anlamaması için arada bir kendine vurur ve tahminde bulunur. Oyun belli bir süre, dayak yiyen eş yoruluncaya ve sersemleyinceye kadar, devam eder. Etraftan seyircilerin ve hakemin yeter demesiyle oyun biter.

Körük (Kalaycı) Oyunu: Düğünlerde sergilenen eğlence amaçlı bir oyundur. Oyun yeri herhangi bir meydan olabilir. Erkek tarafından bir oyuncu kollarından sopa geçirilerek kolları açık olmak suretiyle yere oturtulur. Karşısına yine erkek tarafından seçilen birisi yere sırtüstü yatırılır, bacakları diğerinin bacaklarına bağlanır. Bu tablo kalaycı körüğü ve ocağıdır. Kız tarafından birisi körüğü çekmekte (Gınalı), bir kişi haberci, diğeri de kalaycı ustasıdır. Tezgâhın yanında kül ve külden yapılmış çamur ile birlikte diğer malzemeler bulunur. Usta körüğü çekmesi için emir verince, çırak kollarından sopa geçirilmiş oyuncunun arkasına geçer, kollarından tutarak sağa sola döndürür. Kendisi de yerde yatan ocak rolündeki oyuncunun ağzına gelecek şekilde kül serpmek suretiyle kapları kalaylamaya başlarlar. Dışarıdan gelen haberci “Usta baban öldü” diye seslenir. Usta ”Öldüyse ölsün, çek körüğü” diyerek işine devam eder. Haberci bir süre sonra “Usta anan öldü” deyince yine aynı cevabı alır. Haberci üçüncü kez gelerek “Usta karın öldü” der. Usta, “Eyvah! Oğlum sıva körüğün ağzını” der. Çırak külden çamurla yerde yatan oyuncunun ağzını sıvar. Böylece oyun sona erer.

Müdür Oyunu: Düğünlerde ve kışın köy odalarında oynanan bir oyundur. Erkekler tarafından oynanır. Oyunu bilmeyen bir kişinin su dolu leğene oturtulması üzerine kurgulanmış bir oyundur. Muhtar oyun kurucudur. Oyunu bilmeyen bir kişi, köye okul müdürü olarak atandığı söylenerek oyuna dâhil edilir. Müdürün yanında iki kişi de müdür yardımcısıdırlar. Müdür yardımcıları oyunun finalini bilen kişilerdir. Üç sandalye yan yana dizilir. Sandalyelerin üzerine bir örtü serilir. Ortadakine müdür yanlardakine yardımcılar oturur. Yardımcılar müdürü konuştururlar.  Muhtarın girişimiyle müdürün kalkıp okulu dolaşmak için dışarı çıkması sağlanır. Müdür dışarı çıkınca ortadaki sandalye kaldırılır. Örtü sandalye varmış gibi gerilerek hazırlanır. Çıkarılan sandalyenin yerine su dolu bir leğen konur. Müdür tekrar içeri girince yardımcılar oturur haldedir. Müdür yerine otururken yardımcılar ayağa kalkarlar. Müdür su dolu leğene oturur ve ıslanır. Seyirciler gülerler oyun biter.

Namaz Oyunu: Düğünlerde ve kış günlerinde köy odalarında sergilenen bir oyundur. Erkekler arasında oynanır. Oyun namaz kılarken gerçekleştirilen hareketlerin dayak ve gülmece karıştırılarak taklidi üzerine kurgulanmıştır. İmam rolündeki oyun kurucu seyircilerden namaz kılmayı öğretmek üzere beş altı kişi seçer. Seçilen kişiler namaz kılacakmış gibi saf düzeninde dizilirler. İmam kendisinin yaptığı hareketleri dikkatle takip etmelerini söyleyerek nasıl namaz kılacaklarını anlatır. Anlatım bittikten sonra uygulamaya geçilir. İmam tekbir alır ve el bağlar. Sonra cemaatine dönerek aynı işlemi yapmalarını söyler. Cemaatin tekbir alıp el bağlama biçimini beğenmeyen imam onlara bu işlemi tek tek kendisi uygulatır. Bu uygulamada kişinin iki elini tutup başı hizasına kaldırır ve yüzüne tokat gibi yapıştırır. Sonra ellerini karnına yumruk şiddetinde indirtir. Aynı işlem rükûa eğilme işleminde de gerçekleşir. İmam midesine yumruk, ensesine tokat vurduğunu rükûa eğer. Sıra secdeye gelir. Arkadan diz içlerine tekmeyle vurup sırtından itileyerek tek tek hepsini secdeye kapaklar. Böylece taklidi olarak kılınan namaz selamla sonuçlandırılır. Selam işleminde de imam iki yana selam vermeyi tokatlayarak gerçekleştirir.

Nazar Oyunu: Düğünlerde ve köy odası toplantılarında erkekler arasında oynanır. Oyun oyunu bilmeyen kişilerin yüzlerinin ise boyanmasına dayalı bir gülmece üzerine kurguludur. Bir kişi, eline bir ayakkabı alır. Topluluğun önüne gelerek "ben sihirbazım, şimdi bir sihir yapıp bu ayakkabının içine gireceğim" der. Ayakkabıyı yere koyar. Sonra onun içine girme hareketleri yaparak ayakkabının üstüne yatar, yuvarlanır, komik hareketler yaparak ayağa kalkar.  Seyircileri süzer ve "Bana nazar veren var" der. İsli ellerini arkasında gizleyen arkadaşına seyircilerden birini göstererek "şunun gözlerini tut, o bana nazar veriyor" der. Elleri isli olan kişi, onun gözlerini tutarken yüzünü siyaha boyar.

Sat Ona: Düğünlerde ve kış günlerinde köy odalarında sergilenen bir oyundur. Erkekler arasında oynanır. Oyun söylenen tekerlemenin her kelimesinde oyunculardan birinin topuğuna yumrukla vurulması üzerine kurgulanmıştır. Oyuna katılan oyuncular yerde birer ayakları ortada birbirine dayanmış, birer ayakları yanındakinin kucağında olmak üzere yerlerini alırlar. Oyun kurucu sol yanındaki oyuncunun topuğunu yumruklayarak aşağıdaki tekerlemeyi seri şekilde söyler.

 

Bilet aldım beşe

Sermayesi altıya

O ister yediye

Ben vermem sekize

Sen al dokuza

Sat ona sat ona sat ona

 

Topuğuna vurulan oyuncu aynı hareketi seri şekilde yanındaki oyuncunun topuğuna vurarak tekrarlamak zorundadır. Bunu başaramazsa bir önceki oyuncu onun topuğunu tekrar yumruklayarak oyunu öğretir. Bu hareketler seyirci usanıncaya ya da oyuncular yoruluncaya kadar devam eder.

Soygun Oyunu: Düğünlerde ve kış günlerinde köy odalarında sergilenen bir oyundur. Erkekler arasında oynanır. Oyun sarhoş taklidi ve dayak eylemlerine dayanılarak kurgulanmıştır. Oyun kurucu, polis rolünü oynayacak arkadaşlarıyla dışarı çıkar. Bir süre sonra elinde içki şişesi sarhoş taklidi yaparak içeri girer. Soyunmaya başlayarak her kıyafetlerini izleyicilere savurmaya başlar. Bu işlem sadece iç çamaşırlarıyla kalıncaya kadar devam eder.Sonra sızmış gibi yaparak bir süre uyur. Uyanınca “polis yok mu, beni soydular” diye bağırmaya başlar. İki polis ellerinde kayışlarla içeri dalarlar. “Kim soydu bu adamı” diye bağırırlar. Sarhoş salondakileri gösterir. Polisler “çabuk giydirin bakayım bu adamı” diyerek alanda bulunanları kayışla dövmeye başlarlar. Sarhoşun bütün kıyafetleri giydirilinceye kadar dayak faslı devam eder. Kıyafetler sırasıyla giydirilmek zorundadır. Bu yüzden en çok dayağı en üst kıyafetleri giydirmek zorunda olanlar yer. Zaten oyun kurucu kime daha çok dayak attırmak istiyorsa ilk kıyafetleri onlara dağıtır.

Tıp Oyunu: Düğünlerde ve kış gecelerinde köy odalarında oynanan bir oyundur. Erkekler arasında oynanır. Oyun kurucu yanına birini alır. Yanına aldığı kişide kamçı vardır. Kurala uymayana dayak atar. Sohbetin herhangi bir yerinde oyun kurucu “tıp” diye seslenir. Bu sesin duyulduğu anda herkes hareketsiz kalmak zorundadır. Hareket edene, gülene, konuşana dayak atılır. Oyun kurucu hareketsiz oyuncuları güldürmek için komiklikler yapar. Birisi gülüp cezalandırıldığında herkes ikinci “tıp” sesine kadar serbest kalır. Oyun böylece devam eder.

Üstündekileri Say Oyunu: Düğünlerde damat için sağdıcın açtığı odada toplanan gençlerin oynadıkları bir oyundur. Köy odalarında da oynandığı olur. Oyun sağdıç odasında toplanan insanlardan belirli miktarda para toplamak ve bu parayla bir ziyafet tertiplemek amacını taşır. Oyun kurucu odaya girer ve kendi belirlediği sırayla gençleri oyuna kaldırır. Ayağa kalkan kişiden nefes almadan üzerindeki her şeyi sayması istenir. Sayma işlemi bitince saymayı unuttuğu şey tespit edilir ve unutulan eşyaya el konulur. Oyun kurucunun istediği sayıda oyuncu üzerindekileri saydıktan sonra açık artırmaya geçilir. Unutulmuş eşyalar açık artırmada satılır. Birbirlerine şaka yapmaktan hoşlananlar fiyat artırmak için birbirlerinin eşyalarına müşteri olurlar. Eşyalar istisna bir durum olmadıkça sahiplerine satılır. Toplanan para ile gençler bir ziyafet tertip ederler.

Vız Oyunu: Düğünlerde ve kışın köy odalarında oynanan bir oyundur. Erkekler tarafından oynanır. Oyun el çabukluğu marifetiyle yandaki kişilerin bacaklarına tokat atma eylemi üzerine kurgulanmıştır. Oyun kurucu arı olduğunu söyleyerek yere oturur. Oyun yapacağı iki kişiyi çiçek olarak iki yanına alır. Çiçek rolündeki kişilerin paçaları yukarıya sıyrılır. Ellerine iki sopa verilir. Çiçekler rolündeki kişilerin çıplak bacaklarına su ya da kolonya dökülür. Arı rolündeki kişi seri hareketlerle çıplak bacaklara vurarak bal toplar. Bunu yaparken vız diye arı sesi taklidi yapar. Çiçekler ise bu sırada ellerindeki sopalarla arının eline vurmaya çalışırlar. Oyun çiçeklerden birinin arının eline vurmayı başarmasıyla biter.

Yolcu İle Çerçi Oyunu: Oyunu kuran, yöneten, oynayan yolcu adındaki oyuncudur. İki kişi oyun yapmak için anlaşırlar. Biri yolcu diğeri muhtar olur. Oyunun ikinci bölümünde yolcu çerçi olarak kılık değiştirecektir. Yolcu dışarı çıkar, 15–20 dakika sonra üzerini değiştirmiş bir şekilde odaya girer. Yolcu içeri girince selam verir ve muhtarı sorar. Seyirciler hep birlikte selamı alır ve muhtarı gösterirler. Muhtar yolcuya isteğini sorar. Yolcu, yıllar önce bu köyden geçerken bavulunu kaybettiğini, eşyalarını bulmak üzere geri döndüğünü, mekânda bulunan kişilerin üzerlerine bakacağını, eğer elbiselerini görürse alıp gideceğini söyler. Muhtar, yolcuya elbiselerini aramak üzere izin verir. Yolcu, teker teker seyircilerin üstüne bakar ve hoşuna giden elbiseleri bu benim kaybolan eşyam der ve alır. Seyircinin itiraz etme hakkı yoktur. Kiminin ceketini, kiminin şapkasını, kiminin saatini, bastonunu alır. Yolcu eşyalarını arama işini bitirdikten sonra muhtara teşekkür eder ve eşyalarla birlikte odadan çıkar. 15–20 dakika sonra yolcu, topladığı elbiseleri satmak için çerçi kılığında odaya girer. Topladığı elbiseleri satışa çıkarır. Elbiseleri genellikle eski sahipleri alırlar. Bazen fiyat artırmak amacıyla araya girenler olur. Oyun daha çok “durumu iyi olan” kişiler üzerine kurgulanır. Çerçi bütün eşyaları sattıktan sonra oyun biter. Toplanan parayla erzak alınır ve birlikte yenilir.