GÜMÜŞHANE HALK KÜLTÜRÜ

Halk Veterinerliği

Halk hekimliğinde olduğu gibi, olanakları, veterinerlik hizmetleri, ulaşım ağı yeterli olmayan bölgelerde, hayvan hastalıklarını tanımlama ve sağaltma amacıyla halkın başvurduğu yöntem ve işlemlere “halk baytarlığı” denir. Geçimlerini hayvancılıkla sağlayan, göçebe ve yerleşik toplumların, hayvan sağlığı ile ilişkin zengin bir gelenek vardır. Hayvanların sağlığını koruma, hastalıklarını sağaltma yolları, insanlarda olduğu gibi, “büyüsel”, “ampirik” ve “rasyonel” olarak üç kısımdan oluşur.

Gümüşhane çevresinde hayvan hastalıklarında uygulanan geleneksel tedavi yöntemlerinin çok eskiden beri bilindiği görülmektedir. Çok küçük farklılıklarla, kuşaktan kuşağa aktarılarak geleneksel hayatın ihtiyaçlarını karşılayan bu uygulamaların bir kısmının manevi güçlerden istifade etmeye yönelik, bir kısmının ise akılcı tedaviler olduğu tespit edilmiştir. Bazı hastalıkların tanımında yerel adlar kullanılmasına rağmen; bu bilgilerin Anadolu'da yaşayan geleneksel hayvancılık bilgilerinin geneline uyum gösterdiği tespit edilmiştir.

Hayvan sağlığı alanında halkın bilgi ve deneyimlerinden kaynaklanan halk veterinerliği uygulamaları günümüzde önemli ölçüde unutulmuştur.

Ahır Yeli: Omuz topallığı, ahır yeli gibi adlar yanında hayvanın aksamasından dolayı aksak adı da verilir. Tedavide bohça otu omuz derisi altına sokularak kullanılır. Bazı yerlerde deri altına hava üflenip at kılından yapılmış bir dren konur ve bu dren her gün biraz geriye çekilerek yara işletilir.

Arpa Hastalığı: Halk arasında arpalama, arpa hastalığı, arpa inmesi, yem değmesi gibi farklı adlarla tanımlanır. Çok çalıştırılmış terli hayvana, dinlendirilmeden, teri alınmadan çok fazla arpa verilmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Tedavide tırnak çevresinden veya boyundan kan alınır. Daha sonra ise hazmı kolay olan sulu gıdalar verilir.

Burma: Halk arasında burma, kısırlaştırma, bükme, iğdiş etme olarak adlandırılır. Yörede kısırlaştırma amacıyla bükme, dövme, koparma ve kesme yöntemleri uygulanmaktadır. Küçükbaş hayvanlarda çok nadir olarak sıkma makinesi kullanıldığı tespit edilmiştir. En yaygın olarak bükme yöntemi uygulanmaktadır. Bükme, hayvanların yatırılarak ya da ayakta; testislerin elle bükülerek kısırlaştırılması işlemidir. Buruculuk adıyla yörede bir de meslek adı bilinirdi.

Çiçek: Yörede yaygın olarak görülen ve kolay tanınan salgın hastalıklardandır. Hastalığın belirtileri: hayvanın yapağısız yerlerinde, özellikle kuyruk ve koltuk altında görülen kabarcıklardır. Tehlikeli salgın hastalıklardan birisi olarak bilinen çiçek hastalığı, gebe koyunlarda düşüklere ve kuzu ölümlerine sebep olmaktadır. Hastalığın tedavisinde, tıbbi girişim kapsamına giren işlemlerin (çiçek aşısı) yanı sıra çoğunlukla din ve büyü nitelikli işlemler de uygulanmaktadır.

Çor (Şarbon): Teşhisi ve tedavisi yapılamayan diğer salgın hastalıklarda da "çor çıkmak" deyimi kullanılır. Tedavide dini-sihri yöntemler uygulanır.

Dabak (Şap): Tevek, tebek, tavağ gibi adlarla da tanımlanan bir hastalıktır. Daha çok ayaklarda, tırnak aralarında yaralarla kendini gösterir. Daha sonra bu yaralar ağız kenarlarına sıçrar. Bulaşmanın, hayvan sürülerinin rüzgâra karşı otlatıldığı zamanlarda gerçekleştiğine inanılmaktadır. Tedavide ayaktaki yaralar kıl ipiyle açılır, göztaşı dövülerek kanamış yaralara serpilir. Kok kömürü dövülerek tozu, tuz ile karıştırılıp yaralara serpilir. Ayaklar gazyağı ve katran suyu ile yıkanır. Kurtlanan yaralara katran, naftalin veya DDT tozu dökülür. Ağız yaralarında ise genellikle sirke, sirke-tuz karışımı ve salça sürülerek tuzla ovulur.

Damak Şişi: Hayvanın, yem yerken yemi ıslatmasından damağın şiştiği anlaşılır. Şiş kısımlar kesilir, kanatılır ve kanatılan yerlere tuz basılır.

Delibaş: Bu hastalığa halk arasında delibaş adı verilir. Hayvan uyuşuktur, hep gölgeyi arar, sürüden geri kalır, gözleri görmez, gözler büyür, patlak gözlü olur ve sürekli zayıflar. Tedavi amacıyla hayvanın alnına damga vurulur. Bağırsak kurtlarını düşürmek amacıyla kullanılan solucan otu ve kara nevruzun mor çiçeklisinin de aynı amaçla hayvanlara da yedirildiği saptanmıştır.

Dil Biti, Diken: Bu hastalığa dil dikeni, dilaltı adları da verilir. Hayvanlar yem yiyemez ve geviş getiremez. Daha yaygın olarak sığırlarda görülür. Dildeki dikenler şişer. Tedavide dikenler cımbızla çekilir ya da cam, kiremit parçası veya sert bir cisimle ezilir. Yanak ve üst dudaktaki dikenler şişince makas veya bıçakla kesildikten sonra tuz taşı yalatılır.

Domuz Başı: Halk arasında doğan başı, domuz başı gibi adlarla tanınan bir hastalıktır. Çenenin oynak yerlerinde beliren şişkinlikler olarak bilinir. Şişliğin etrafı daire şeklinde dağlandıktan sonra, hastalıklı bölgenin üzerine bal ve katran sürülür.

Eğer Yarası: Eyer yarası, eyer vurması, palan vurması olarak tanınan bir hastalıktır. Yumuşatıcı olarak tereyağı, gres yağı, yanmış yağ veya tuzlu yoğurt sürülür. Bölgeyi güneşten korumak için üzerine bez serilir ve hayvan dinlendirilir. İyileşmesi zordur ve zaman alır.

Mıh Değmesi: Nallamadan sonra ortaya çıkan topallıkla anlaşılır. Nal sökülür ve mıh yeri oyulur. Oyulmuş bu bölgeye eritilmiş katran veya nişadır tozu doldurularak üzeri hayvanın kendi kılından yapılmış tamponla kapatılır. Böylece bölgenin su alması önlenmiş olur.

Sınıkçılık: Sınık eski Türkçede kemik anlamında kullanılan bir kelimedir. Sınıkçılık canlıların iskeletindeki kırıkları tamir etme uğraşının adı olarak halk arasında yaygındır. Geleneksel hayvancılıkta hayvanların genellikle ayaklarında meydana gelen kırıkları tedavi etmek üzere çeşitli işlemler uygulanırdı. İki kalın tahta arasına sabitlenen kırık ayak, bal karışımlı hamurla sarılarak bağlanırdı.

Yanıkara: Halk arasındaki hıştık adı verilen bu hastalığa kara yanık, karık karavan da denilmekledir. Bu hastalık, hayvanın vücudunun tüysüz kısımlarında ve ayaklarında görülen, deri ile et arasında beliren yumuşak ve küçük şişkinliklerle tanınmaktadır. Hastalığın hayvanlarda ani ölümlere sebep olduğu ve bu hastalıktan ölen hayvanların ciğerlerinde kara lekelerin görüldüğü belirtilmekledir. Tedavide hayvanların şiş olan yerlerine, kulaklarına, burunlarına "hişlık çubuğu" adı verilen kuşburnu ağacından kesilmiş çubuklarla üç, beş, yedi kez vurulur. Bu işleme "hiştık vurması" adı verilir.

Zehirlenmeler: Bu tür olaylara halk arasında çelerme, ot tutması, ot vurması, kan tutması, tuz dokunması gibi adlar verilir. Zehirlenmeye zehirli otların, fazla tuzlamanın ve hayvanlardaki pis kanın sebep olduğu söylenmektedir. Çoğunlukla kuru yemden yeşil ota geçişte veya köyden yaylaya çıkışta görülen bir durumdur. Hayvanlarda "yürek dövme" şeklinde yorumlanan çarpıntı, titreme, kasılma, şişkinlik gibi belirtilerle ani ölümlere sebep olduğu söylenmektedir. Zehirlenme tedavisinde göz kenarı kesilerek kan alınır. Sirke, sarımsaklı yoğurt ve ayran içirilir. Ayrıca hayvanın sırtında (belinde) bir yer bıçakla kesilir ve kesilen yere dövülmüş sarımsak konur. Tuz dokunmasında ise hayvanın ayakları sıcak saca bastırılmakladır.