Fiziki ve Tarihi Çevre
Halk kültürü, insanların yaşadıkları çevreyle sınırlı kalarak ihtiyaçlarını karşılamak üzere kendi yaratıcı hünerlerini çevreden temin ettikleri kaynakları kullanabildikleri ölçüde ortaya çıkar ve gelişir. Halk kültürü, insanların belli çevrede uzun süre bir arada yaşaması sonucunda bir kuşaktan diğerine intikal eden değerlerin birikimi olarak ortaya çıkar.
İnsanın bulunduğu mekândan yararlanması ve onu kendi kontrolü altına alması, ancak o yeri en iyi şekilde tanıması ile mümkündür. Bir yerin veya bölgenin kalkınması ve orada bulunan insanların refah düzeyinin yükselmesi de çevredeki doğal kaynakların yeterince tanınıp bilinmesine bağlıdır. Toplumlar, ihtiyaç duydukları ancak üretemedikleri ürünleri başkalarından almak durumunda kalarak başka kültürlere bağımlı olup onların tesiri altına girerler. Bu bakımdan her topluluk ihtiyaç önceliğine bağlı olarak kendi kültürüne uygun bir yaşam alanı arar.
Samsun ili Bafra ve Çarşamba olmak üzere çok verimli iki ovanın ortasına kuruludur. Denize kıyısı olan şehir, güneyinden iç kesimlere geçit veren coğrafi yapısıyla ulaşım bakımından da ziyaretçilerine kolaylıklar sunar. Bu özellikleriyle Samsun ili tarihin en eski dönemlerinden bu yana insan topluluklarının yerleşim amacıyla ilgisini çeken bir şehir olmuştur.
Coğrafi Yapı
Türkiye’nin Karadeniz kıyısındaki en büyük şehri olan Samsun doğuda Ordu, batıda Sinop, güneyde Tokat ve Amasya, güneybatıda Çorum ile komşudur. İlin yüzölçümü 9.579 km2’dir. Kuzeyde 41° 44', güneyde 40° 50' kuzey enlemleriyle, doğuda 37° 08' batıda 34° 25' doğu boylamları arasında yer almaktadır.
Karadeniz bölgemizin ortasında yer alan Samsun şehri coğrafi özellikleri itibariyle güneydeki dağlık kesim, Bafra ve Çarşamba ovaları ve bu iki kesim arasında kalan yaylalar olmak üzere üç bölüme ayrılabilir. Samsun kıyı şeridi Kızılırmak ve Yeşilırmak’ın denize döküldükleri yerlerde oluşan deltalar nedeniyle denize doğru çıkıntı yapar. Şehir merkezi, bu iki deltanın arasında kalan kıyı kesiminde yer alır.
Şehrin % 45’i dağlık, % 37’si yayla ve % 18’i de ovadır. Samsun’un güneyinden geçen Ilgaz ve Canik dağlarının yükseltisi batı ve doğu yönünde uzanan sıra dağlara kıyasla daha düşüktür. Dağ yükseltisinin düşük olmasından dolayı Samsun şehri, Karadeniz kıyılarıyla Türkiye’nin iç kesimleri arasında ulaşımı kolaylaştıran konumdadır. En önemli geçitlerden biri Samsun - Ankara karayolunun geçtiği Karadağ geçididir.
İklim
Genel olarak ılıman bir iklime sahip olan Samsun’da kıyı ve iç kesimlerde farklı iklim özellikleri görülür. Karadeniz ikliminin etkili olduğu sahil kesimlerinde yazları sıcak, kışları ılık geçer ve her mevsim yağış gözlenir. Şehrin iç kesimlerinde ise iklim daha serttir. İlin güneyindeki çöküntü alanlarında yağış miktarı azalır. Bu kesimlerde yaz ayları kurak kış ayları ise soğuk ve sert geçer.
Yeryüzü Şekilleri
Dağlar: Ülkemizin kuzey kıyılarına paralel olarak batı-doğu ekseni boyunca uzanan sıradağların yükseltisi Sasmun ili sınırları içerisinde en düşük seviyesine iner. Bu sıradağlar ilin güneyinde Karadeniz ile ülkemizin iç kesimleri arasında geçişe imkân verirler. Kuzey Anadolu Fay hattındaki tektonik hareketlere bağlı olarak meydana gelmiş depresyon tabanları üzerinde kurulu olan Vezirköprü, Havza ve Lâdik ilçelerinin topraklarının tarımsal potansiyelleri çok yüksektir. Bu verimli toprakların güneyinde ise orta Karadeniz bölümünün en yüksek dağları yer alır. 2.062 m yüksekliğiyle Akdağ, ilin en yüksek dağıdır. Yüksekliği 1300 m olan Sıralı Dağ Kavak ilçesinin doğusunda yer alır. Yine Kavak ilçesi yakınlarındaki Koca Dağın yükseltisi 1310 m’dir. Vezirköprü ilçesindeki Kunduz Dağı 1783, Samsun’un güneybatısındaki Nebyan Dağları ise 1224 m yüksekliğe sahiptir.
Akarsu ve Göller: Samsun ili, su kaynakları bakımından çok zengindir. Sivas’ın Kızıldağlarından doğan Kızılırmak Sivas, Kayseri, Nevşehir, Kırşehir, Ankara, Çankırı ve Çorum illerinden geçerek Samsun’a ulaşır. Yine Sivas’ta Kösedağ’dan doğan Yeşilırmak, Canik Dağlarını aşarak Çarşamba’da Karadeniz’e ulaşır. Kızılırmak ve Yeşilırmak’tan başka Kürtün Çayı, Mert Irmağı, Terme Çayı, Abdal Deresi ve Engiz Çayı gibi, il sınırları içinde çok sayıda akarsu mevcuttur.
Samsun ili dâhilinde Ladik gölü, Simenit gölü, Akgöl gibi doğal göllerin yanı sıra çok sayıda baraj gölü mevcuttur. Kızılırmak üzerindeki Altınkaya ve Derbent; Yeşilırmak üzerindeki Hasan Uğurlu ve Suat Uğurlu baraj gölleri bunların başlıcalarıdır.
Delta alanlarında çok sayıda lagün gölü vardır. Kızılırmak deltasındaki lagün gölleri, “Bafra balık gölleri” adıyla anılmaktadır. Deltalardaki bu göller ve göllerin çevresindeki sulak alanlarda yıl boyunca yüzlerce tür göçmen kuş barınmaktadır. Çevrelerinde sazlık ve bataklıkların bulunduğu bu sulak alanlar balıkçılık ve hasırcılık gibi iş kollarının gelişmesine de imkân sağlamıştır.
Bitki Örtüsü
Samsun ili, tarih öncesi dönemlerden beri yerleşime açık olduğu için bitki örtüsü büyük ölçüde doğal görünümünü yitirmiştir. İlin orman bakımından en zengin bölgeleri Çarşamba, Alaçam, Kavak ve Vezirköprü ilçelerinde yer almaktadır.
İlin kıyı kesimlerindeki seyrek ağaçlık alanlarda akasya, akçaağaç, dişbudak, kavak, kızılçam, söğüt gibi ağaç türleri görülür. İç kesimlerde, ovalarda ve dağların fazla dik olmayan yamaçlarında orman örtüsü yok denecek kadar azdır. Dağların yamaçlarında, yükseltinin 1000 metreyi aştığı seviyede orman örtüsü başlar. 1000 ila 1200 rakım arasındaki ormanlık alanlarda daha çok meşe, ıhlamur, gürgen, kayın, kestane gibi geniş yapraklı ağaçlar bulunur. Yükselti arttıkça iğne yapraklı ağaçlar daha fazla görülmeye başlar. 1200 metreden yüksek alanlarda köknar ve başka çam türleri yoğun olarak görülür. Terme ilçe sınırları içindeki kavak ormanları ticari değeri olan ve il ekonomisine katkı yapar hacimdedir.
Yaban Hayatı
Samsun ili hayvan türleri bakımından zengin bir ilimizdir. Yüksek kesimlerdeki ormanlarda ayı, kurt, çakal, domuz, tilki, tavşan, sansar, sincap, geyik ve karaca türlerine rastlanabilir. İlin iç kesimlerinde, yükseltinin 1200 metreyi aştığı Kunduz Dağı çevresindeki sık ormanlık alanlarda geyik üretimi yapılmaktadır.
Samsun ili kuş varlığı bakımından da çok zengindir. Yüksek kesimlerde akbaba, kartal, şahin gibi yırtıcı kuşlar mevcuttur. Sadece Kızılırmak deltasında 341 kuş türü saptanmıştır. Bu sayı ülkemizdeki tüm kuş türlerinin % 75’ine tekabül etmektedir (Yavuz, 2011: 839-842). Tarım alanlarının bulunduğu yerlerde keklik, çulluk, bıldırcın; delta içlerinde de balıkçıl, ördek, kaz gibi türler görülür. Bafra ve Çarşamba ovaları çok sayıda göçmen kuşun uğrak alanıdır. Yılın belli dönemlerinde bu bölgelerde yüzlerce çeşit kuş türünü gözlemlemek mümkündür.
Arazi Kullanımı
Samsun ili topraklarının yaklaşık yarısı (393.830 ha) tarıma elverişlidir. Ancak, tarıma uygun toprakların önemli bir kısmı (67.137 ha) tarım dışı amaçlarla kullanılmaktadır. Tarıma uygun olmayan araziler ise büyük kısmıyla (162.516) ha) tarıma açılmıştır (Uzun, 2007: 325).
Samsun Tarihi
Samsun şehri tarih boyunca, Aminsos, Amisos, Enete (Eneti), Peirairos, Pompeiopolis, Simisso, Samisun, Sampson gibi birçok adla anılmıştır (Yurt Ansiklopedisi; Duymaz, 2006: 449; Güner ve Ertürk, 2004: 53). Anadolu’nun iç kesimleriyle Karadeniz kıyıları arasında bağlantıyı sağlayan Samsun, milattan önceki dönemlerden itibaren, deniz ticareti yapılan önemli bir liman kenti olmuştur.
Osmanlı Devleti döneminde bu bölge idari olarak Canik sancağına bağlı olarak yönetildi. Canik, sadece Samsun’u değil, güneyde Niksar, doğuda Gümüşhane’ye kadar uzanan geniş bir bölgenin adıydı. Canik Sancağı ise bugünkü Samsun’un yanı sıra, Ordu ilinin bazı ilçelerini de kapsıyordu. Bölgede yaşayan insanların “cenik” diye telaffuz ettikleri Canik, sürülerin kışın barındıkları çukur yer manasına gelen kelimedir ve tarihi süreç içerisinde Doğu Karadeniz bölgesinin Karadreniz’e bakan kıyı kesimlerini ifade eden coğrafi bir terim olarak kullanılmıştır (Yılmaz, 2016: 3).
Samsun’da ilk yerleşimler tarih öncesi dönemlere kadar uzanır. İl sınırları içindeki en eski arkeolojik buluntuların yeri Tekkeköy’dedir. Tekkeköy’ün güneyindeki mağaralarda yapılan arkeoloji çalışmaları neticesinde paleolitik (MÖ. 600.000-10.000) ve mezolitik (MÖ. 10.000-8000) devirlere ait kalıntılar bulunmuştur. Tekkeköy mağaralarıyla ilgili ilk bilimsel araştırma 1941 yılında Kılıç Kökten ve ekibi tarafından yapılmış, mağara sahası 1977 yılında sit alanı ilan edilmiştir.
Samsun şehir merkezinin yakınında, Mert Irmağının kıyısındaki Dündartepe Höyüğü ve çevresinde MÖ. 3500 yıllarında Gaşkaların (Kaşkalar) kurduğu bir sitenin kalıntıları mevcuttur. Samsun’da bilinen en eski toplu yerleşim Gaşkalara ait olandır. Gaşkalardan bu bölgede Mert Irmağının kıyısında da küçük bir şehir kurmuşlar. Bugünkü Samsun şehir merkezi de Mert ırmağının batısına doğru olan topraklarda büyümüştür.
Siyasi organizasyonları hakkında kesin bilgiler sahip olmadığımız Gaşkalar, MÖ. 8. yüzyılda Samsun ve çevresini terk etmişler. Samsun şehri Gaskalardan sonra kısa bir süre Frigler, bunların ardından Kimmerler ve İskitler, onlardan sonra da Karadeniz kıyılarında koloniler kuran Miletosluların kontrolüne girmiştir. Hitit kaynaklarında Eneti, Koloniciler döneminde Peirairos (Priea) adlarıyla anılan şehir, Helenistik dönemde ve Roma dönemlerinde Amisos adıyla anıldı (Laflı, 2017: 39-42).
Karadeniz ve Ege kıyılarında şehirler kurduğu rivayet edilen Amazonların başkenti Themiskyra, Samsun’un Terme ilçesidir. Mitolojiye göre Amazonlar savaş tanrısı Ares ile Harmonia ya da Aphrodite’nin kızları olarak kabul edilir. Amazon adının kökeni ise, A-mazon yani memesiz demektedir. Mitolojiye göre, Amazon kadınları oku daha uzağa atmak üzere yayı daha iyi gerebilmek için bir memelerini keserlerdi. Bu nedenle de Amazon adıyla anılmışlardır.
MÖ. 5. yüzyılda bu bölge Perslerin hâkimiyetine geçti. Büyük İskender, MÖ. 4. yüzyılda Anadolu’daki Pers hâkimiyetini ortadan kaldırdı. Bundan sonra ortaya çıkan Pontus Krallığı MÖ. 3. yüzyıldan itibaren yaklaşık 200 yıl boyunca bölgeye hâkim oldu. Amisos şehri, MÖ. 64 yılında Roma İmparatorluğunun yönetimine dâhil oldu. Şehir bu dönemde önemli bir ticaret merkez olarak önemini arttırdı. Roma İmparatorluğunun ikiye bölünmesiyle Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) hâkimiyetine geçen şehir, bir piskoposluk merkezi haline getirildi ve ismi de Aminsos oldu (Bayraktar, 2005: 12). Bu dönemde Samsun, merkezi Neokasareia (Niksar) olan Pontos Polemoniacus vilayeti içinde yer aldı.
İslam orduları bugünkü Türkiye topraklarına girmeye başladıktan sonra Malatya emiri Ömer B. Abdullah Samsun’u ele geçirdiyse de kısa bir süre sonra şehir tekrar Bizans İmparatorluğunun kontrolüne geçti. Malazgirt Zaferi’nden önce kısa sürelerle İslam orduları tarafından ele geçirilen Samsun ilk defa 1072’de Türklerin eline geçti. Ancak bu durum fazla uzun sürmedi, Doğu Roma İmparatorluğu kısa süre sonra Samsun’u geri aldı. Bölgedeki Türk akıncılarının lideri Dânişmend Gazi, 11. yüzyılın sonlarında Samsun çevresine akınlar düzenledi. Dânişmendnâme’de yer alan kayıtlara göre, Samsun’daki Bizans ordusu beş kez Dânişmenlilerle karşılaşmış, Dânişmend Gazi de bu savaşlardan birinde aldığı bir ok yarası nedeniyle şehit olmuştur (Ayan, 2006: 621). Anadolu Selçuklu Devleti hükümdarlarından II. Kılıç Arslan 12. yüzyılın sonlarında Amisos’un doğusunda bir şehir kurdu. Bu yeni kurulan şehre “Müslüman Samsun” denildi. Samsun şehri, Selçuklular döneminde önemli bir liman şehri hüviyeti kazandı. Samsun’da günümüze ulaşan en eski Türk yapısı olan 1206 yılında inşa edilen Gökçeli Cami, bu dönemden yadigârdır.
Selçuklu Devleti Kösedağı Savaşı’nda Moğollar karşısında bozguna uğradıktan sonra Anadolu’da Selçukluların elindeki toprakların tamamı Moğol-İlhanlı Devletinin eline geçti. Bu dönemde Samsun, önce Pervaneoğullarının ardında da Candaroğullarının elinde kaldı. Kubadoğulları, Taceddinoğulları ve Taşhanoğulları, Osmanlılardan önce Canik bölgesinde hüküm sürmüş diğer beyliklerdir.
Osmanlılar şehri ilk defa 1398’de Yıldırım Bayezid’in bölgeye düzenlediği sefer sırasında ele geçirdiler fakat Ankara Savaşı’nda alınan mağlubiyetten dolayı şehir kontrollerinden çıktı. Yıldırım Bayezid’i mağlub eden Timur, ele geçirdiği topraklarda Osmanlılardan önce bölgeye hakim olan beylikleri yeniden ihya etti. Çelebi Mehmet’in çabalarıyla yeniden toparlanmayı başaran Osmanlı Devleti 1420 yılında, II. Murat zamanında Samsun’u kesin olarak ele geri aldı. Osmanlıların Samsun’u ele geçirmesinden sonra Kâfir Samsun’u elinde tutan Cenevizliler şehri yakmış ve gemileriyle bölgeden ayrılmışlardır. Tamamen yanan şehre bu olaydan sonra “Kara Samsun” da denmiştir. II. Murat’ın hükümdarlığı döneminde (1421 – 1451) Osmanlı toprağı olan Samsun ve çevresi, “Canik” adı altında sancak olarak teşkilatlandırılıp Rum Eyaletine (Rum Eyaleti bugünkü Sivas ve çevresindeki bölgedir) bağlanmıştır.
Osmanlı Devleti Karadeniz’in tamamına hâkim olduktan sonra yabancı gemilerin bölgeye girmesine izin vermediği için Samsun limanı eski işlerliğini ve önemini yitirdi. Merkezi yönetimin uzağında kalan Samsun yöresinde, otorite boşluklarının yaşandığı dönemlerde (Kanuni Sultan Süleyman’ın oğulları Selim ve Bayezid arasındaki taht kavgaları dönemi gibi) asayiş sorunları yaşanmıştır. Suhte denilen medrese tahsili görmüş bazı gruplar eşkıyalık yapmaya başlamış ve halka eziyet etmişlerdir. Çölmekoğlu, Kalın Dudak ya da Deli Budak, Karayazıcı, Çelengoğlu ve Kara Deli adlı eşkıyalar, Celali ayaklanmalarının yaşandığı 16 ve 17. yüzyıllarda bölge halkına sıkıntılar yaşatmışlardır. Yine bu dönemde (1642-1643) Samsun şehri, deniz yoluyla bölgeye gelen Abaza ve Kazak korsanlarının saldırılarına uğramıştır. 17. yüzyılda devam eden asayiş sorunları nedeniyle Samsun şehri iyice küçülüp bir köy durumuna düşmüştür.
18. yüzyılda Samsun şehrinin idaresi ayan ailelerinin eline geçmiştir. Canik Sancağı 1737 tarihinde yörenin ileri gelenlerinden olan Üçüncüoğlu Ömer Bey, Fatsalı Hacı Mehmed ve eski Tersane Emini Mehmed Beylere malikâne olarak verilmiştir. 1756 yılından sonra Canikli Hacı Ali Paşa ailesi, Canik sancağının idaresini ellerine aldı. Canikli Hacı Ali Paşa ailesi, Bozok-Yozgat merkezli Çapanoğullarıyla sürekli olarak menfaat çatışması içinde oldular. Çapanoğlu Mustafa Bey’in öldürülmesi olayında da Canikli Hacı Ali Paşa’nın dahli vardı (Kılıç, 2006: 43). 1807 yılında Trabzon valiliği ile Canik ve Karahisar-ı Şarkî sancaklarının yönetimi Canikli ailesinden Tayyar Mahmud Paşa’ya verilmiştir. Tayyar Paşa 19. yüzyılın başlarında Saraya karşı ayaklandı. Ayaklanmayı bastırmaya çalışan Osmanlı donanması Samsun’u bombaladı. Bu olay sonucunda çıkan yangın şehri büyük ölçüde tahrip etti. Kırım’a kaçarak canını kurtaran Tayyar Paşa 1807 yılında affedilerek yeniden Canik’in idaresini eline aldı. 1808’de bir kez daha görevinden azledilen Tayyar Mahmud Paşa, aynı yıl içinde idam edildi ve Canikli ailesinin Canik yöresindeki nüfuzu ortadan kalktı. 1808 yılına kadar Canikli ailesi tarafından yönetilen şehrin yönetimi bu tarihten sonra Hazinedarzade ailesinin eline geçmiştir. 1846 yılından sonra yerel yöneticilerin Canik’teki nüfuzu kırıldı ve Sancak bu tarihten sonra merkezden gönderilen paşalar tarafından yönetildi.
Kırım Savaşından sonra Rusların Kırım ve Kafkasya bölgelerindeki saldırgan politikaları bu bölgelerden Osmanlı Devletine çok yoğun bir göç dalgasının başlamasına neden oldu. Bu yıllarda özellikle Kırım’dan, deniz yoluyla çok sayıda göçmen Samsun’a gelmiştir. 19. asrın ikinci yarısında Kafkasya’dan Türkiye’ye 600.000’den fazla göçmen geldi. Bu sayı Kırım göçmenleriyle bir milyonu aşıyordu (İpek, 1991: 100)
19. yüzyıldan itibaren Avrupa devletleri Osmanlılarla yaptıkları antlaşmalarla ticari imtiyazlarını kendi lehlerinde ilerlettiler. Avrupa devletlerine ait ticari gemilerin ve tüccarların Karadeniz’e girmesinden sonra Samsun limanı yeniden önemini artırmaya başladı. Tütün ekimi bu dönemde yaygınlaştı ve bölgenin en önemli gelir kaynaklarından biri haline geldi. Tütün ekiminin yaygınlaşmasıyla birlikte Samsun kent nüfusu da artmaya başladı. Tütün aynı zamanda Samsun’un ihraç ettiği bir ürün olmuştur. Liman ticareti pek çok farklı memleketten tüccarı bölgeye çekmiştir. Ticaretin canlanmasıyla birlikte Türkiye’nin birçok şehrinden Rumlar da yine bu dönemde Samsun’a gelip yerleşmişlerdir. Rum nüfusun meslekleri genellikle yerel kimlikleri ile ilişkili idi. Örneğin Kayseriler tüccardı. Bazıları sarraf ve bankerdi. Midilli adasından gelenler yağ ya da şarap tüccarı, Ünyeliler bakkal, ayakkabı tamircisi, marangoz, teknisyen, inşaat kalfası, demirci, Ordulular demirci, Niğde’den gelenler hamal, Samsun’un civar bölgelerinden gelenler manifaturacı, tütün tüccarı, Levantenler ise sarraf, banka memuru ya da müdürü, Reji (Régie) ya da denizcilik şirketi memuruydu. Peloponez (Mora) civarından gelenler yağ ya da besin ticaretiyle uğraşmaktaydılar (Anestidis, 2017: 1629-1638).
Ticari gemilerle birlikte tüccarların yanı sıra misyonerler de Samsun’a geldi. American Board of Commissioners for Foreign Mission adlı Amerikan kuruluşu, 1819 yılından itibaren misyonerlerini bölgeye göndermeye başlamıştır (Açıkses, 2006: 176). Bu kurum 1852’de Merzifon’da açılan Amerikan Koleji’nin açılışına öncülük etmiştir. Merzifon, Karadeniz bölgesindeki misyonerliğin başkentiydi. Pontus Rum Cemiyeti bu okulda kurulmuştur (Yurt Ansiklopedisi: 6568). Bu dernek ilk şubelerinden birini de Samsun’da açmıştı. Merzifon Amerikan Koleji, Rum ve Ermenileri teşkilatlandırarak, yüzyılın sonlarında başlayıp Cumhuriyet’in ilanına kadar devam eden terör olaylarının başlıca sebeplerinden biri olmuştur.
1869’da büyük bir yangın geçiren Samsun şehri, neredeyse tamamen yanmış ve bu nedenle 19. asrın son çeyreğinde yeniden imar edilmiştir. Şehrin kıyı kesimi 1. Dünya Savaşı yıllarında Rus donanması tarafından top ateşine tutulmuştur. Rus gemilerinin bölgedeki ilk bombardımanı 10 Haziran 1915’te Samsun şehir merkezine yapıldı (Köse, 2007: 97).
Milli Mücadele döneminde Mustaf Kemal Paşa, 9. Ordu Müfettişi unvanıyla 19 Mayıs 1919 tarihinde Sasmun’a çıkmış ve bu tarih vakıadan dolayı Türkiye Cumhuriyeti döneminde Samsun ili Milli Mücadelenin simge şehirlerinden biri haline gelmiştir.
19. yüzyıldaki Kırım-Kafkas göçlerinden sonra Samsun ilinin doğrudan etkilendiği bir başka göç dalgası Cumhuriyet’in ilanından sonra yapılan mübadele ile olmuştur. 1927’de 13 bin olan şehir nüfusu, mübadeleden sonra 30 binin üzerine çıkmış, 1950 yılı sayımında ise 40 bin kişiyi aşmıştır.