SAMSUN HALK KÜLTÜRÜ

Sosyal Normlar

İnsan davranışlarının tümü öğrenilmiş davranışlardır. İnsan, öğretilmezse hiçbir şey yapamaz. Bizden öncekilerden aldığımız bilgi ve görgüyü uygulayabildiğimiz ölçüde kültürümüzü ortaya koyarız. Öğrendiklerimizi bizden sonrakilere aktarmak suretiyle de kültürel sürekliliği sağlarız. Sosyal normlar bu süreçte aktarılan bilginin hem bir parçası hem de bilginin, görgünün korunmasını sağlayan unsurlar arasındadır.

Ülkemizde şehirleşme süreciyle birlikte geleneksel kültür değişime uğramıştır. Doğup büyüdüğü çevreyi eğitim, askerlik, evlilik veya çalışmak için terk ederek şehre yerleşen insanlar, içinde yetiştikleri kültürel yapıyı da tedrici bir şekilde terk ederler. Beslenme, barınma giyim-kuşam gibi somut külür ürünleri, en başta terk edilen kültürel biçimlerdir. İnsanlararsı ilişkileri düzenleyen sosyal normlar da bu süreçte değişime uğrarlar. Kırsal yerleşimlerde pek çoğu dinî inanca dayalı gelenek-görenek ve âdetler, şehirde geçerli olan kurallar karşısında güçlerini kaybederler. Kırsal yerleşimlerde gündelik hayat esas olarak toprağın-doğal çevrenin dayattığı işlere göre şekillenir: tarlanın ne zaman sürüleceğini toprak ve iklim belirler. Burada insanın karşısında tabiat kanunları vardır.  İnsanlar ekip-biçmeye dayalı bu işlerde doğal çevreye ve onun gereklerine uygun hareket ederek sürdürürler hayatlarını. Şehirdeki hayat ise kabaca, kazanılan para ve ödenecek olan faturalar arasındaki devam eden bir döngüdür. Bu döngünün kurallarını ekonomi ve ülkede geçerli yasalar belirler.

Dinî bayramlar, düğün ve cenaze gibi merasimler sürekli tekrar edilen, insanları bir araya getiren toplum hayatının en eski uygulamalarıdır. Gelenek içinde âdet, yasa veya töre halini almış birçok sosyal norm bu uygulamalarla ilişkilidir. Bayram hazırlıklarının esası temizliktir. Bayramlardan önce gerek bayramda giyilecek giysiler gerek yaşanan mekân ve gerekse ziyaret edilecek mezarlıklar temizlenir. Yeni giysiler alınır veya en yeni en temiz olan giysiler bayramlarda giyilir. Türkler için misafire ikramda ikramda bulunmak, onu en iyi şekilde ağırlamak hane sahibi için bir görev ve itibar konusudur. Sözünü ettiğimiz merasimlerde haneye gelecek olan misafirlere ikram eilmek üzere yiyecek ve içecek erzakı tedarik edilir. Küskünler, aralarında dargınlık olanlar en geç bayram namazında helalleşerek bayrama kardeşçe girerler. Bayramlarda ve sair zamanlarda küçüklerin büyükleri ziyaret etmesi beklenir. Yakın akrabalar düğün, bayram ve cenaze gibi özel günlerde mümkün olduğunca kalabalık şekilde bir araya gelirler.

Vezirköprü, Çifte Hamam’da şehrin ticari ve en işlek muhitini oluşturan bedesten ve arastanın bulunduğu yöne erkekler, arka tarafına kadınlar kısmının yerleştirilişinde, mahremiyetin gözetildiği, kadınlar kısmının kapısının önüne kapıyı perdeleyen “L” şeklinde yarım bir duvar konulmasında da aynı kaygıyla hareket edildiği görülmektedir (Bayraktar, 2005: 340). Mimariye etki edecek kadar dikkat edilen bir kural olan “haremlik-selamlık ayrımı” şehirleşme veya modernleşme süreci ilerledikçe ortadan kalkmaktadır. Karadeniz sahilinin en güzel plajlarına sahip olan Samsun, büyük çoğunluğğu yerli olmak üzere turistler için çok çeşitli cazibe noktalarına sahiptir. Yaz ayları boyunca ülkemizin çeşitli şehirlerinden insanları Samsun sokaklarında, plajlarında görmek mümkündür. Şehir merkezindeki cadde ve sokaklarda, alış-veriş merkezlerinde, kafeterya ve sair yerlerde kadın-erkek, yaşlı-genç her gruptan insanı gün boyu bir arada görebilmek mümkündür.

2000’li yıllara kadar ilin kırsal kesimlerinde Alevi köyleri, mübadil köyleri gibi kapalı toplum yapıları belirgin şekilde görülebiliyordu. Kendilerine has kuralları olan Alevi cemaatleri yakın zamanlara kadar kapalı bir toplum olarak yaşadıkları geleneklerini büyük ölçüde korumuşlardır. Bununla birlikte bağlı oldukları ocağa göre örf ve âdetlerinde farklılıklar görülmektedir. Dışa açık olmadıkları için kendi gelenek ve âdetlerini bozulmadan sürdüren bu yerleşimler şehir merkezine veya başka şehirlere göç verdikçe geleneksel yapılarını kaybetmeye başlamışlardır. Büyük şehirlerde köy yerleşimlerindeki gelenekleri sürdürmek mümkün olmadığı için köylerden çıkıp şehre yerleşen insanlar zamanla gelenek ve âdetlerinde esneklikler yapmak durumunda kalmaktadırlar. Bunun en belirgin örneği evlilik süreçlerinde gözlenebilmektedir. Bugün Samsun ilinin hemen tamamında evlilikle ilgili süreçlerin tamamında karar veren, evlenecek olan kişilerdir. Çok değil, sadece bir kuşak öncesinde bu kararda belirleyici olan aile büyükleriydi.

Samsun ilinde nüfusun neredeyse tamamı Müslüman olarak görünüyorsa da inanç pratiklerindeki farklılıklardan dolayı birbirlerine mesafeli yerleşimler vardır. İl genelinde hemen bütün ilçelerde Alevi inancına sahip yerleşimler vardır. Sünniler Alevilere, Aleviler de Sünnilere kız vermek istemezler. Etnik mensubiyetleri uzak coğrafyaları işaret eden yerleşimler arasındaki sosyal ilişkilerde de taraflar birbirlerine karşı mesafelidirler.

Alevi topluluklarının oluşturduğu ve uyguladığı belli kurallar vardır. Cemaat içinde bu kurallara uymayan kişiler cezalandırılır. Kurallara aykırı davrananlar düşkün addedilir. Cezalar ise işlenen suça göre belirlenir. Kız kaçırmak, aile büyüklerinin izni ve onayı dışında birine kaçmak, boşanmak, tarla-bahçe sınırlarını ihlal etmek, sözünü tutmamak, borcu vaktinde ödememek düşkünlük sebebi olabilmektedir. Böyle durumlarda suçlu kişi sorguya çekilir. Affedilebilir suçları işleyen kişiler belli bir süre cemaatten dışlanır. Daha sonra bağışlanırlar ve düşkünlükleri kaldırılır.

Haksız yere birini öldüren, bir insanın namusuna tecavüz eden kişiler çok daha uzun süre düşkün ilan edilir. Bu gibi ağır suçların failleri toplumdan dışlanır, cemaatten kimse bunlarla ilişki kurmaz.

Geçiş Törenlerinde Görülen Sosyal Normlar

Soyun devamı doğacak çocuklara bağlı olduğu için doğum olayı önemli bir sosyal olaydır. Evlilik kurumunun kutsiyetinin temelinde de aynı saik vardır. Aileler evlilik çağına gelen çocuklarının yaşını, zamanını geçirmeden evlenmelerini isterler. Evlilik çağındaki gençler kendilerince eş seçimine yönelik ölçü ve normlar belirlemeye çalışsa da aileler için eş adayından ziyade oğlanın veya kızın ailesi daha önemlidir. Görücü usulü evlilik biçimi yaygın şekilde görülmeye devam etmektedir. Evlilik çağındaki çocukları için eş namzeti arayan aile büyükleri, evlilikle birlikte yeni bir aileyle akraba olacağını bildiği için oğlan ya da kızın nasıl bir ailede yetiştiğine daha çok dikkat ederler. Evlilik kurumunun tescili anlamına gelen nikâh işleminde resmi nikâh yeterli olmakla birlikte ayrıca bir de imam nikâhı kıyılması halen vazgeçilmez bir sosyal kuraldır.

Düğünler tatlı bir telaşla, meşakkatli hazırlıklardan sonra gerçekleşir. Düğün hazırlıklarında yardımlaşma ve iş bölümü dikkat çeker. Evlenecek olan çiftin mutluluğu diğer bütün meselelerin önünde tutulduğu için, düğünün söz, nişan, kına gibi bütün aşamalarında herkes hoşgörülü, anlayışlı ve güler yüzlüdür.

Soyun devam ettiricisi olan çocuk ne kadar önemliyse, çocuğun olmaması da o derece önemli bir sorundur. Erkek çocuğun daha fazla tercih edilme nedeni de esas olarak burada aranmalıdır. Kız çocuk büyüyüp evlenince evden ayrılacak, fakat erkek çocuk evlenip ocak tutacak, soyu devam ettirecek diye kabul edilir. Evliliğin ilk yıllarında doğum yapmayan kadınlara 2000’li yıllara kadar kötü gözle bakılıyordu. “Zürriyetsiz” ifadesi, bir kınama, hakaret sözcüğü olarak kullanılıyordu. Doğan çocuğa daha meme vermeden evvel kulağına ezan okumak, ezanı okurken çocukla birlikte kıbleye dönük durmak, ezanı sağ kulağa okumak kayıtlarda karşımıza çıkan uygulamalardır. Gerek Sünni gerekse Alevi ailelerde doğan çocuk için kurban kesme âdeti vardır. Niyeti aynı olan bu kurbana Sünniler “akika,” Aleviler ise “Nesiye” demektedir.

Erkek çocuklarının sünnet edilmesi, Türklerin en sıkı şekilde bağlı olukları geleneklerden biridir. Bazı aileler çocuklarının sünneti için gösterişli merasimler tertiplerken birçoğu bunun için merasim tertip etmez. Köy yerleşimlerine elektriğin henüz ulaşmadığı dönemlerde çocukların sünnet edilmesi için gezici sünnetçilerin köye uğraması beklenirdi. Dolayısıyla tören, merasim hazırlığı yapacak imkânları olsa bile buna zaman bulamazlardı. Sünnet merasiminin masraflarını karşılayan ve kirve olarak nitelenen kişiyle sünnet olan çocuk âdeta baba-oğul olurlar. Bu manevi yakınlıkla bağlantılı olarak, bir erkek kirvesinin kızıyla evlenemez (Şişman, 2001).

Cenazelerde komşular, akrabalar cenaze evinde toplanır, cenaze sahibinin ihtiyaçlarıyla ilgilenir. Komşu evlerden cenaze evine yemek gönderilir. Alevi-Bektaşi geleneğinde cenaze haberi “falanca öldü, vefat etti” diye değil; “Hakka yürüdü, bu dünyadan göçtü” gibi deyimlerle ifade edilir. Yine Alevi inancının bir gereği olarak cenaze defnedilmeden evvel “dar duası” yapılır. İnanışa göre bu sayede ölen kişinin darlık ve sıkıntıları giderilmiş olur. Cenazeden ölen kişi adına kesilen kurbana da dar kurbanı denmektedir. 

Meslek Hukuku

Samsun’un Vezirköprü ilçesinde devam edilen geleneksel meslekler üzerine araştırma yapmış olan Aycan Özentürk Tezgel, demircilik mesleğinde ustalığa ulaşan kalfalar için yapılan bir törenden söz etmiştir: Her türlü malzemeyi yapabilecek duruma ulaşan kalfa, artık ustadır. Bu durum ustası tarafından ilan edilir. Kalfa, ustalık töreni yapılacağı haberini bütün esnafa iletir. Tatil gününde belirlenen bir kır yerinde esnaf toplanır. Bu kır gezisine cami imamı da katılır. Yemekler yenir çeşitli eğlenceler yapılır. Yöre genelinde eğlencelerin düzenlendiği yemekli kır toplantılarına erfene denir. Herkes toplandıktan sonra usta, ustalığa geçecek olan kalfasını duyurur. Diğer bütün ustalar daire şeklinde sıraya dizilirler. Kalfa, ustasının ve imamın elini öper. İmam dua okur. Kalfaya bütün meşin giydirilir. Kalfa, diğer bütün ustaların elini öper. O artık usta olmuştur. Yeni usta olan kişinin maddi imkânları yeterli değilse, diğer ustalar elbirliğiyle ona bir dükkân açarlar. Bazı durumlarda yapılacak olan yardım erfene sırasında ustalar arasında para olarak toplanıp yeni ustaya verilir (Tezgel, 2008: 36-37).

Daha çok fındık toplamak üzere, tarım işçisi olarak Güneydoğu’dan bu bölgeye gelen Kürt etnik kimliğini sahiplenmiş aileler, gerek siyasi gelişmeler gerekse terör olaylarının ve bunlarla ilgili haberlerin etkisiyle çeşitli sorunların odağında bulmaktadır kendilerini. Buna benzer güncel bir örnek Suriye’den gelen nüfusla ilin yerli nüfusu arasındaki ilişkilerde gözlenebilmektedir. Suriye’den gelenlerin şehir merkezinde, özellikle İlkadım ilçesinde yoğunlaşması, bu ilçenin yerli yerleşimcilerinin ilçe dışına, özellikle Atakum ilçesine doğru göç etmesine neden olmaktadır. Bu durum en başta, Atakum ilçesinin konut fiyatlarını yükseltmektedir.