Yerel Sözlük
A
Abraza: Aykırı.
Acu: Dede.
Acuk: Ekşi dağ elması.
Aga: Ağabey.
Akarca: Sürekli iltihap akan çıban.
Alaganta: Domates.
Alentirik: Elektirik.
Anduk: Aptal, avanak.
Aran: Tütün dizip kurutmak için kullanılan üstü kapalı örtü.
Arakçin: Fesin altına giyilen takke.
Armacık: Namus.
Aruk: Zayıf, cılız.
Asartma: Büyük ağaçlık yer.
Avayit: Alevi düğünlerinde damada verilen para.
Avuz: Yeni doğurmuş hayvandan sağılan süt.
Ayeser: Ağustos ayının ilk iki fırtınası ki; birincisi büyük ayeser, İkincisi küçük ayeser adını alır.
Azak: Domates.
B
Babaş: Güçlü kuvvetli, cesur, yiğit, iri yapılı.
Babi: Ördek.
Badal: Merdiven.
Badik: Kaz yavrusu.
Badrak: Kaba.
Bakı: Müfettiş.
Balcan: Patlıcan
Ballıbasra (ballıbenek): Tütünlere, yağışlı zamanlarda dadanan yaprak biti (L. Les Pucerons).
Bambal: Şişman.
Barabat: Hamsi, sargan gibi küçük balıkları tutmakta kullanılan balık ağı.
Bayak: Demin, az önce.
Bazlanbaç: Sacda pişirilen ekmek.
Behni: Ahırlarda hayvanlara yem verilen yer, bölüm.
Beklik: Kabızlık.
Beya: Bu taraf.
Bıbık, bıbik: Ördek.
Bıdık: Kaz ve ördek yavrusu.
Bıkın: Omurga, bel.
Bıldır: Geçen yıl.
Bılkımak: Yaranın iltihaplanması.
Bibil: Kısa boylu, ufak yapılı, cüce, bodur, tıknaz.
Bingil: Etli, yağlı, şişman.
Bocut: Kütükten yapılmış testi.
Boduç: Ahşap su kabı.
Boğda: Buğday.
Bori: Buraya.
Börtdüme: Sebzeleri haşlamak.
Bun: Sıkıntı, keder.
Büdük: Çelimsiz, zayıf çocuk.
Bürgü: Başörtüsü.
C
Calay: Dilsiz.
Cara: Sigara.
Cartı: Eski.
Cayiradak: Birden bire.
Cazu: Bafra çevresinde, büyü yapan kadınlara cazu denir.
Cıbbada: Hemen.
Cıbır: Zayıf, küçük, çelimsiz kişiler ve ayrıca yoksul kimseler için söylenir.
Cırnak: Tırnak; cırnak atmak, tırnak atmak.
Cibil: Çıplak, zayıf.
Cibillik: Islak, çamurlu yer.
Cicik: Meme.
Cilban: İri taneli bezelye.
Cingen: Çingene.
Çitari: İpek ve pamuklu kumaştan, renkli çizgili desenleri olan basma.
Comba: Manda.
Cor: Fıtık.
Cula: Karga.
Cucuk: Civciv.
Ç
Çağlık: Banyo.
Çantı: Çeltik tarlalarında yalakların sınırı.
Çapula: Ayakkabı.
Çaynık: Semaverin üzerine konulan demlik.
Çelba / Çeleba: Kayın birader.
Çelpeşik: Yağmurlu, dumanlı hava.
Çenet: Kalça.
Çenge: Çene.
Çetik: Örme çorap.
Çiğin: Omuz.
Çimin: Ufak sineklere verilen ad.
Çimmek: Yıkanmak.
Çitçi: Gelin tarafından gelen düğün misafiri.
Çom: Hayırsız.
Çon: Kalça.
Çor: Hastalık.
Çostik: Hayvan boynuzu ile oynanan bir çocuk oyunu.
Çöçül: Aptal.
Çöğdürün çüş: Tahterevalli.
Çöğmen çıkırak: Tahterevalli.
Çökü: Yazma.
Çömçü: Topraktan yapılan su kabı.
Çöpür: Kıl kilim.
Çördük: Küçük bir armut çeşidi.
Çötle: Çeşme lülesi.
Çötür: Kısa boylu.
D
Darsımak: Bunalmak.
Deşgel: Şişkin, göbekli.
Dıngır: Kel.
Dırgık: Özürlü, sakat.
Dobak: Tomruk.
Döğülecek: Küçük taneli dolu.
Döl: Çocuk.
Döngel: Muşmula.
Duma / Dumağ, Dumağı: Nezle, grip gibi hastalıklar için kullanılan ortak ad.
Dutarak / Dutarga: Sarılık.
E
Ellaam: Herhalde.
Ekesiz: Evlatlık alınan çocuklar için söylenir.
Emen: Çukur.
Enak / Enek: Bilye.
Eremuk: Evlenmemiş kız ve erkekler için söylenir.
Erfene: Yemekli, eğlenceli kır toplantıları.
Evilli: Gelinin baba evine düğünden on beş gün sonraki ziyareti.
Evran: Ejderha.
Eynime: Üstüme.
F
Fermanlu: Yalancı kişilere için söylenir.
G
Gacemer: Becerikli, hamarat.
Galaylamak: Sövmek.
Galuk / Kaluk: Evlenmemiş kız.
Gasbanak: Zorla.
Gatuvaz: Güçlü, kuvvetli erkek.
Gavunlaşma: Sözleşmeyi tazelemek, yinelemek.
Gaybana: Miras kalan mal, eşya.
Gazep: Kötü, yaramaz insan.
Gırnata: Klarnet.
Gısmık: Cimri.
Gıyılı: Tepsi.
Gingil: Horoz ibiği.
Giyli: Tepsi.
Gokmuş: Dedikoducu.
Golbez: Köpek yavrusu.
Gostil: Patates.
Gozak: Olmamış, ham.
Göde: Kazan karıştırmak için kullanılan odundan sırık.
Göden: Kurbağa.
Gödek: Saklambaç oyununda yakalanan, sobeleyemeyen oyunculara denir.
Göğnümüş: Meyvenin olgunlaşmış haline denir.
Gölük: Eşek.
Gunnamak: Yavrulamak.
Güblek: Şişman.
Günücü: Kıskanç.
Güyo: Güvey, damat.
H
Halt karısı: Peştamal örtünüp şalvar giyen dilenci, isteyici kadın.
Hameyil / Hemayıl: Muska.
Haranni: Kazan.
Harar: Geniş Çuval.
Haydos: Çalgıcı.
Herlik: Sincap.
Hıramık / Hıramuk: Zayıf, hastalıklı, gelişememiş.
Hırtık: Apansız gelen şiddetli sancı.
Holtak / Holtamış: Gevşek.
Hosul: Mısırın suda pişmişi.
Höbek: Saman yığını.
I
Ikbala: Rastgele.
Ilıncak: Salıncak.
İ
İbik: Dedikoducu.
İki diki: Bir-iki parça.
İlistir: Kevgir.
İnez: Hastalıktan yeni çıkmış kişi.
İnge: Yenge.
İrin: Köşe başı.
K
Kabala: İnce hesap, gizli iş, ticaret.
Kalık: Evlenmemiş kız ve erkeklere denir.
Kapcık / Kapcik: Tahıl tanelerinin kabuğu.
Karağura: Alkarası.
Karamuk: Vücutta çıkan siyah kabarcıklar.
Kaydur: Topal.
Kenneşmek: Tartışmak.
Kırma: Peşkir, havlu.
Kızık: Uyuz.
Kiren: Kızılcık.
Kolçak: Fındık çubuklarından yapılan sepet.
Kombez: Ateşte kavrulmuş kestane.
Kömüş: Manda.
Körbağı: Atların ayaklarında görülen bir hastalık.
Kukul: Tombul, yuvarlak.
Kuz: Evlerin güneş almayan bölümü.
Kücen: Köpek yavrusu.
Kürdek: İpekli kadife kumaştan dokunmuş kadın üst giysisi.
L
Loğ taşı: Yeri bastırmak veya tarlalarda toprağı ezmek için gezdirilen taş silindir.
M
Maçça: Dert, hastalık.
Makat: Tahta kerevet.
Malyağsı: Tereyağı.
Mankaş: Cımbız.
Marazlanmak: Hastalanmak.
Marsuk: Henüz tam anlamıyla yanmamış kömür.
Maymun: Topaç.
Meel: Çapa.
Meyit: Ölü.
Mırık: Cılız, hastalıklı.
Miriz: Yaradan akan irin.
N
Nezellenmek: Kumaşın incelmesi, aşınması.
Niza: Kavga.
O
Oklo: Oklava.
Ovaz: Üvez.
Ö
Öcca: Karşı taraf.
Ötürgeç / Ötürük: İshal.
P
Pağla : Bakla / fasulye.
Palak: Kömüş yavrusu.
Palaz: Ağır hasta.
Partal: Abartarak konuşan, yalancı.
Pazlambaç: Mısır ekmeği.
Peş: Kuşak.
Peşko: Soba.
Pıtık: Parmak şıklatmak.
Pıtpıt: Yuvarlak köy ekmeği, pıtıl da denir.
Pin: Kümes.
Pirpirim: Semizotu.
Pisko: Böğürtlen türü.
Pofpofçu: Abartarak konuşan.
Poymak: Kızmak, celallenmek.
Pürlenmek: Ağaç dallarının uç kısımlarının yapraklanması.
S
Saku: Havza yöresinde giyilen uzun erkek elbisesi, ceket.
Sakurga: Kene.
Savak: Değirmen oluğu.
Saya: Üstü açık hayvan barınağı.
Sekmen: Tabure.
Seme: Sersem, ahmak kişilere söylenir.
Seren: Mısır kurutmak için kullanılan örtü, baraka.
Siğez: Ekin.
Sile: Ağzına kadar dolu.
Sindik: Pire yavrusu.
Sivriç: Tütün ve benzeri tarla bitkilerini dikmek için kullanılan sivri kazık.
Soku: Buğdayın ya da bulgurun dövüldüğü içi çukur büyük taş.
Somah: Mısırn taneleri alındıktan sonra geri kalan kısmı.
Sömelek: Serseri, budala.
Sövelmek: Ayakta durmak, beklemek.
Suvarmak: Tarlayı sulamak.
Sübyan: Ateş, nöbet.
Sünek: Sapan.
Sütlemek: Taze mısır.
Ş
Şibi: Ördek.
Şilek: Çapak, gözü bozuk.
Şina: Demir çember.
T
Tahnal: Yabani taflan ağacı, karayemiş.
Tahtambeç: Evlerde iskele balkon, çıkma.
Tam (Dam): Ahır.
Taraba: Tahta perde.
Tatarcık: Şiddetli karın ağrısı.
Temre / Temrevi, Temreğü: Cilt hastalığı.
Tevek: Asam, kavun, karpuz gibi gibi bitkilerin dalları.
Teyin: Sincap.
Toktok: İnce bulgurdan yapılan pilav.
Topuklu: Yalancı kişiler için söylenir.
Töngel: Muşmula.
Törlek: İshal.
U
Urba: Resmi elbise.
Ü
Üskes: Kesinlikle.
Üvez: Küçük sinek.
Üzüt: Sıska, renksiz, hastalıklı.
V
Vala: İpekli başörtüsü.
Vazıramak: Söylenmek.
Y
Yabık / Yabır: Boynuzları geriye doğru düz olan hayvan.
Yağazlamak: Bunamak.
Yanpiri: Yan yan yürüyen.
Yarpız / Yarpuz: Yaban nanesi.
Yapalak: Baykuş.
Yayadalak: Ayakları dışa basan.
Yazi: Ova, düzlük.
Yumulak: Körebe oyunu.
Yunak / yunnak: Çamaşır yıkanan yer.
Z
Zaan: Taş.
Zarzalak: Leylak.
Zavrak: Uzun boylu, yapılı kişiler için söylenir.
Zımzık: Yumruk.
Zıvırtı: Boş söz.