Yerel Sözlük
A
Abrul: Nisan ayı.
Abulut: Kış mevsiminde sisli hava.
Acel: Ecel.
Ahlat: Yabani armut.
Akunduruk: Reçine.
Alamuk: Çok sıcak bulutlu, nemli hava.
Alasefiye: Rastgele.
Alitakaca: Ağaçkakan.
Anuk: Nane.
Avda: Pekmez pişerken üzerinde biriken beyazlık.
Ayama: Lakap.
B
Badal: Merdven basamağı.
Badut: Sebze salkımı.
Bardabaş: Yaramaz, yerinde duramayan çocuk.
Bedelleş-: Zıt, aykırı konuşmak.
Biçik: Sığır yavrusu, dana.
Biron: Yarından sonraki gün.
Böce: Fasulye
C
Cıbır: Işkın, ağaç filizi.
Cimak: Ağaç kökü.
Cippanna-: Alkışlamak.
Civek: Çok küçük.
Coruk: Zayıf, hastalıklı.
Cömen: Mısır öbeği.
Ç
Çabla: Elde yapılmış ayakkabı.
Çavgun: Fırtınalı yağmur.
Çayan: Kızak.
Çevel: Verimsiz.
Çıkuk: Hortlak.
Çıltılık: Ağaçları küçük orman.
Çıtırman: Mısır öbeği.
Çir: Kar üzerinde açılan yok.
Çort / çötür: Dikenli yer.
Çöte: Fındık sepeti.
Çüve: Ayakta durmak.
D
Debertmek: Kurcalamak.
Depme: Ağzı dar testi, ibrik.
Dıldıvız: Basit.
Doran: Mısır bitkisinin çiçeği.
Dundar: Kenar, köşe.
E
Ecilcücül: Küçük, işe yaramaz şeyler.
Eşelek: Meyve artığı.
Evza: Kibrit.
F
Feri: Çabuk.
Feşel: Yaramaz, afacan.
Fırgıl: Haşlanmış yumurta veya meyve.
Fisil: Küçük soğan.
G
Gamalak: Uyuşuk, yavaş.
Gambak: Kel.
Gapsul: Çotanak, fındığın yeşil kabuğu.
Gargalak: Selin taşıdığı bitki, odun çöpleri.
Garput: Patates.
Gaşangalak: Gevşek toprak, heyelan riski olan bölge.
Gatuvaz: İri.
Gavum: Akraba ziyareti.
Gecin: Fasulye, bezelye türü bitkilerin sap kısmı.
Gınuk: Hasis, aç gözlü.
Giyo: Damat.
Gözer: Mısır tanesinin elendiği geniş gözlü kalbur.
Guruvaz: Zayıf, ince yapılı.
H
Haççak: İyi haber.
Halikgulik: Ufak tefek şeyler.
Hey: Ağzı geniş, dip kısmı dar sepet.
Hoduk: Domuz yavrusu.
Höngül: Patates.
I
Imık: Sıcak.
Izgar: Zayıf, hasta.
İ
İkilek: Mısırın ikinci defa seyreltime işlemi.
İlistir: Kevgir.
İşmar: İşaret.
K
Kelçük: Meyvenin yenmeyen kısmı.
Keltek: Eski, yaşlı.
Kertil: Patates.
Keşük: Sıkıntı.
Keyfanı: Yaşlı kadın.
Komali: Saklambaç.
L
Lem: Islak.
Löş: Islak.
M
Mango: Sobeleme ünlemi.
Melucan: Yabani diken sürgünü.
Meso: Dedikodu, asılsız söylenti.
Mismil: Temiz, murdar olmayan.
N
Nerdek: Acı pekmez.
O
Obuz: Derenin daraldığı yer.
Oğluk: Tenha yer.
Os- / osmak: Bıkmak.
Ö
Örk: Hayvanın bağlandığı kazık, ip.
Öso: Ucu yanan odun.
P
Padar: Ağaç gövdesinden alınan kalın parça.
Pala: Fasulye.
Papak: Külah.
Peçe: Ev saçağı.
Pilaç: Yazlık ayakkabı.
Posul: Ham meyve, sebze.
Potak: Fındığın daldaki hali.
S
Sabrilik: Kara incir.
Samsak: Sarımsak.
Sepe: Tenha, uzak, ulaşılması zor yer.
Sarak: Ahşaptan yapılan tereyağı kabı.
Savurcak: Elek, kalbur.
Sazak: Sulu arazi.
Sırma: Arazi sınırına sık aralıklarla dikilmiş ağaçlar.
Ş
Şalak: Tohuma kalmış hıyar.
Şelek: Büyük, geniş sepet.
T
Tavşut: Kışlık erzak olarak kurutulan sebzeler.
Tevek: Asma, asmanın dalı.
Tırnuk: Alıngan.
Tirşe: Sepet örmede kullanılmak üzere fındık çubuğundan alınan şeritler.
V
Vısvıgıç: Ağzına kadar dolu.
Vire: Sürekli.
Y
Yangabuz: İki yüzlü, güvenilmez kimse.
Yaykın: Kızılağaç.
Z
Zagun: İşkence.
Zıbırt- : Bitkiyi meyvesiz ve yapraksız halde bırakmak.
Zımbık: Davul.
Züddürük: Alelade, uydurma.