ARTVİN HALK KÜLTÜRÜ

Yerel Sözlük

Abura(y)/abura(y): Bura, burası “aburaya gäl”.

Adla-:1. İlerlemek “adla biraz!” 2. ilerleyerek geçmek “beni çox adladi”.

Afkurmak: Havlamak.

Ağlağan: Çok ağlayan “bu na ağlağan çocux beylä”.

Ahan: Aha, işte.

Alaşa: 1. Çok süslü, allı pullu. 2. Oynak, cilveli kadın.

Alot: Çamaşır yıkarken sabun yerine kullanılan yumuşak, beyaz killi toprak. 

Ander: İşe yaramaz, berbat.

Avi: Ayı.

 

Berf: Yere inmiş kar.

Bızıkı /bızıqi: Eşek arısı.

Bibi: Hala, babanın kız kardeşi.

Bismil: Dini kurallara göre eti yenebilen hayvan.

Buculan- : El ya da ayakları uyuşmak.

 

Camuş: Manda.

Canc /canç: Bol meyve yüklü ağaç.

Cazi: Cadı

Cıncık /cıncıx: Nakış, süs.

Ciyakel: Solucan

 

Çaça /çcaçca/: Dut meyvesinin ezilmiş hali.

Çalaçuna: Darmadağınık.

Çarhala /çcarxala: Şeker pancarı.

Çeçel(a) /çceçcel: Mavi gözlü.

Çiçina: Ağustos böceği.

Çiğit /çigit/: Çekirdek.

Çilpisuz: Görgüsüz, kaba.

Çinçavat: Bencil, cimri.

Çiviki: Eti yenen kuş.

Çoçla- : Emeklemek.

Çuçul /çcuçcul: Civciv.

Çal /şal: 1. Ağaç dalı. 2. omuz (organ). 3.bir dizi boncuk.

 

Demiravi /demuravi: Elde çıkan çıban, temru.

Didikle- /didiklä-: Didik didik etmek.

Donğuz: Domuz.

Döşen- /döşän-: Yola koyulmak.

Dügle- /düglä-: Düğümlemek.

 

Eksük / esgük: Eksik.

Emice /emicä: Amca.

Evelsi: Evvelki, bir önceki.

Eylet- /eglat-: Durdurmak.

 

Fırlan- : Dolanmak, etrafını dolaşmak.

Finik- : Etrafa koşuşturmak.

 

Geçe /geçä/: Yan, taraf, bölge.

Gemi: Düven.

Gezergi/gezärgi/: Bulaşıcı hastalık.

Godova: Ağaçkakan.

Gor: Mezar.

Gögarçin: Güvercin.

Göger- /gögär-/: Gök rengine girmek, morarmak.

Güman /gümän/: 1.Şüphe, kuşku. 2.umut, beklenti.

 

Ğecä /ğecä/: Tahta duvarların kesişimi.

 

Halambar: Un sandığı.

Harkalat /harqalat/: Kol sepeti.

Harşo /xarşo/: Yöresel bir yemek çeşidi.

Hedik /hegit/: Pişmiş mısır tanesi.

Hıpla- : Dibini kazımak, sıyırarak bir şeyin dibini temizlemek.

Horom: Biçilmiş ot demeti.

Hurişan: Çok aydınlık.

 

Ilışır: Geçen yıldan bir önceki yıl.

 

Kaça kaça /qaça qaça/: Koşarak.

Kaçkaça: Saksağan.

Kakaç /qaqaç/: Kuru bitki sapı.

Karaltı: Karartı, gölge.

Kartopu /qartopı/: Patates.

Karzinka: Kol sepeti.

Kavuç /qavuç/: Ucu eğilmiş demir ya da ağaç.

Kımı /qımı/: Turşusu da yapılan bir tür ot.

Kırç /qırıç/: Sertleşmiş kar yüzeyi.

Kırkal /qırqal/: Ağaçtan bükülerek yapılmış hayvan bağı.

Kiniye /kiniyä/: Alay.

Kip: Sağlam, dayanıklı kişi.

Kodova /qodova/: Ağaç kakan.

Kokoroz: Kendini beğenmiş, kibirli.

Kolopa: Küçük külek.

Kotoş: Mısır koçanı.

Köçür- : (kızı) Evlendirmek.

Kurik: Tay.

Kuzik: Kambur.

Kütan: Saban.

 

Lazut: Mısır bitkisi.

Lehle- /lehlä-/: Hızlıca solumak.

Lığars: Gevşek et.

Lıkas /lıqas/: Sulu.

Liplipa: Çk konuşan, geveze.

Loğla-: Bir şeyi ezecek gibi yoğurmak.

Loho: Şişman, kaba.

Lokora: Salyangoz

Löbiye /löbiyä/: Fasülye.

 

Mayhoş: Ekşi.

Mehel: Zaman, vakit.

Meyhor: Asık suratlı, yüzü gülmeyen.

Mızmız: Pek nazlı kimse.

Momu: Hayali, korkunç bir yaratık.

Mozi: Bir yaşında dana.

Mozık: İki yaşındaki dana.

Murt: Dini kurallara aykırı, murdar.

 

Naçar /nâçar: İşe yaramaz.

Napuzar: Evin yakınında bulunan bahçe, tarla.

Nıkartla- /nıqarşla-: Gagalamak.

 

Orek: Saç örgüsü.

Otarak: Hayvan otlatma yeri, mera.

 

Ögey: Üvey.

Ötegün: Dönden bir önceki gün.

 

Paç et-: Öpmek.

Palah: Ayı yavrusu.

Palaz: Bez parçası.

Papul: Ayakkabı.

Pepele: Kelebek

Peşhun: Ağaç sofra.

Pin: Tavuk kümesi.

Pinti: Aşırı derecede pis kimse.

Poçi: Mısır koçanını saran yapraklar.

Poçuç: Mısır koçanı.

Portla-: Balon yapmak, şişmek, şişerek yarılmak.

Pulul: Küçük ot yığını.

Pushal: Doğranmış bayat ekmek üzerine eritilmiş tereyağı ve peynir dökülerek yapılan yiyecek.

Purşuk: Islatılmış un ve peynirle pişirilen çorba.

Putur: Yarı çürümüş odun.

 

Sağın: Sağılan inek.

Saklak: Olgunlaşmamış, ham.

Sakri: Küçük el sepeti.

Sanashal: Ahırda hayvan gübresinin süpürüldüğü kanal.

Sancıl-: Saplanmak, batmak.

Savayıl: Yükseltisi az olan yerleşim yeri.

Savuş-: Sıvışmak, gizlice kaçmak.

Semtli: Girilmeye elverişli yer.

Sengo /tsengo: Ceviz meyvesinin yeşil kabuğu.

Singir: Kas, sinir.

Sinskal /tsinsqal: Yanarken odundan sıçrayan parça.

Suiti: Kunduz.

 

Şaşortu /şaşort: Yaylacı kadın.

Şişmah / Şişmek: Alınmak, gücenmek.

Şivan: 1. Feryat, figan. 2. Öldürücü salgın, kıran.

Şor: Tuzlu (peynir).

Şorak /şorax: Bataklık yer.

Şoti: Mayalı hamurdan yapılmış ince bazlama.

 

Tada /şada: Ağabey.

Talda /şalda: Gölgelik.

Taptak: Taptanarak yassı duruma gelmiş.

Tapul: Bir dirgen ot.

Tarhan: İşten soğumuş (kimse).

Tarpoç: Bakır kapların üzerine kapatılan kapak.

Tatarzena /tarazana: Sincap.

Taykeş: Uygunsuz eş, birbirinin eşi olmayan.

Tekmük: Tekme.

Tepren- /teprän-: Kımıldamak.

Termaş: Hayırsız, uğursuz.

Tıkna /tıqna, şıqna: Zerre.

Tılap: Sulak arazi.

Tılız /şılız/: Kel.

Titân /şişän: Keçi yavrusu.

Tobi: Ermeni oğlu.

Tozak: Serpinti, kar serpintisi.

Törek: Evlatlar ve torunlar.

 

Ula: Seslenme edatı.

Uvala-: Ovmak.

Uyat-: 1. (birisini) Uyandırmak 2.haberdar etmek.

 

Vala: Gelinin yüzüne örtülen duvak, örtü.

Vire: Devamlı olarak.

 

Yanpur: Yamuk.

Yansilamah / Yansilamak: Birinin sözünü alaya alarak yinelemek.

Yarmaça: Yarılmış, kırılmış odun parçası.

Yega: Eğe.

Yegin: Titiz.

Yeke /yekä: İri yarı.

Yerbeyir /yebeyir: Hemen oracıkta.

Yuha: İnce, yufka.

Yügrül-: Kendi kendine oturduğu yerde sallanmak.

 

Zanga: Kar kızağı.

Zar: Gübre sepeti.

Zegen: Yükseltisi fazla olan yerleşim yeri.

Zera: Atmaca, doğan

Zığarbı /zığarbi/: Kirpi.

Zığıl, zığır: Diş eti.

Zımari: Dut sirkesi.

Zırıkı /zırıqi: Yaramaz çocuk.

Zırza: Kapıyı kilitlemede kullanılan çengelli demir.

Zırzala-: Zırza ile kapıyı kilitlemek.

Zırzop: 1. Çabucak 2. deli

Zimizort: Durmadan, ara vermeden.

Zukam: Nezle, burun akıntısı.