GİRESUN HALK KÜLTÜRÜ

Yöre Ağzı ve Argosu

Giresun ve çevresi Oğuzların Çepni boyuna mensup insanların ağırlıkla yerleştiği bir coğrafyadır. Dolayısıyla Giresun ağzı, Ordu ve Trabzon’un batı tarafı ağzıyla pek çok bakımdan ortaklık gösterir. Türkiye topraklarına gaza beyliklerinin hakim olduğu dönemde Doğu Karadeniz’de Terme ilesinin batısından itibaren Vakfıkebir’e kadar olan bölge uzun süre Hacıemiroğullarının kontrolündeydi. Osmanlı devletinin bölgeye hakim olduğu 15. yüzyıl ortalarına dek başta Çepniler olmak üzere Türk boyları bu bölgeye yerleştiler. Dolayısıyla günümüzde dahi Ordu ve Giresun illerinin ağız özellikleri arasında benzerlikler görülmektedir. Demir ve Aydoğdu’nun (2016) yaptığı çalışmada Giresun ili ağız yöresinin doğu sınırı Trabzon iline bağlı Vakfıkebir ilçesi, batı sınırı ise Ordu iline bağlı Gülyalı olarak tespit edilmiştir.

İlin güneyinde kalan Alucra, Çamoluk ve Şebinkarahisar ilçelerinin yer aldığı bölümün ağız özellikleri kıyı kesimlerinden farklılık gösterir. Bu nedenle ilin ağız özellikleri 2 kısımda incelenir. İlin sahil kesimi 1. ağız yöresi, ilin güneyindeki ilçeler ise 2. ağız yöresini oluşturmaktadır.

Yörenin Ağız Özellikleri

1. Ağız Yöresi

Yörenin en önde gelen özelliklerinden birisi ünlü yuvarlaklaşmasıdır: ayu, denüz, eksük, gemük...

İç seste bulunan ğ, g, h, k, r, n (

Sekiz ünlü sesten başka e/i arasında bir ses değerine sahip olan kapalı e sesi yöre ağızlarında çok fazla kullanılır: gêt (git), gêder (gider), êyi (iyi).

İlk hecedeki ü sesi pek çok kelimede ö sesiyle söylenir: hökümet (hükûmet), yörüdü (yürüdü).

Zamir olarak kullanılan “o” ve türevleri olan işaret sıfatları “u” sesiyle söylenir: u (o), urada (orada), una (ona).

Ünlü yuvarlaklaşması yöre ağızlarında yaygın şekilde görülür: delü (deli), delük (delik), erük (erik).

Kelime kök ve gövdelerinde yok sık rastlanan değişikliklerden bisirisi -ç->-e- değişmesidir: geldükce (geldikçe), çiftcü (çiftiçi), bütcesine (bütçesine).

Giresun ili ve yöresi ağızlarının en genel özelliklerinden birisi -nl>-nn- değişmesidir. Daha çok “l” ünsüzüyle başlayan eklerde karşımıza çıkmaktadır: annaşmak (anlaşmak), hayvannara (hayvanlara), unnardan (onlardan).

Benzer bir özellik “r” ile biten “l” ile ek alan sözcüklerde de görülür: davallrımız

(davarlarımız), asgeller (askerler), verüller (verirler).

Kurallı olarak görülen değişikliklerden biri -r->-l- değişmesidir: alullardı, çarpalardı.

Kurallı olarak görülen değişikliklerden bir diğeri iç ve son seste k>g sesleri arasında görülen tonlulaşmadır: gişi (kişi), içgi (içki), keçgek (keşkek), küçüg (küçük).

Kelime ortasında -ç->-ş- değişmesi belirgin bir özelliktir: gaşdım (kaçtım), bişme (biçme), geşdi (geçti), genşlik (gençlik).

İl genelinde yaygın olarak şimdiki zaman kiplerinden –yor eki, uzun söylenen “i” sesiyle ifade edilir: gelîler (geliyorlar), alîler (alıyorlar), galî (kalıyor).

Son sesi -n olan kelimelere -/ sesi ile başlayan ek getirildiğinde ekin ilk ünsüzü kurallı olarak n’ye değişmektedir: alışgannık, günnük, ennü, yünnü...

Ünsüz ikizleşmesi: güççük, zaddan, hille, nassı, aşşa döşşek, eşşek, azzık.

Teklik üçüncü şahıs zamiri kurallı olarak “u’”dur (unun, unu, una, unda, undan).

2. Ağız Yöresi

Giresun’un iç kesimlerindeki Çamoluk, Alucra ve Şebinkarahisar ilçelerinin ağız özellikleri kıyı kesiminin ağız özelliklerinden uzaklaşarak kendi aralarında benzerlikler göstermektedir. Bu nedenle ilin bu ilçeleri 2. ağız yöresini oluştururlar.

Ön seste bulunan k- ve g- ünsüzlerinden sonra gelen ince ünlüler kalınlaşarak ünlü uyumsuzluğuna sebep olur: gozel (güzel), koy (köy), guneş (güneş).

Nazal “n” (ñ) yöre ağzılarında görülen bir sestir: baña, geliyoñ, doñuz.

k/h sesleri arasında sızıcılaşma görülür: ahşam (akşam), yuhsa (yoksa), sahallı (sakallı).

Yörede görülen zaman çekimleri: diyrim (diyorum), gali / galiy (kalıyor), guruliy (kuruluyor), ediylar (ediyorlar), aliyler (alıyorlar), öliyrim (ölüyorum),

“D” sesiyle başkayan söcüklerin pek çoğu eski Türkçede görülen “t” sesiyle söylenir: tökmek (dökmek), tikmek (dikmek).

“G” sesiyle başlayan pek çok sözcük eski Türkçedeki gibi “k” sesiyle söylenir: kölge (gölge), kuzel (güzel).

Çokluk birinci şahıs istek ve emir eki yörede çoğunlukla –ak/-ek’tir: alak (alalım), görek (görelim), gezek (gezelim).

Islık Dili

Ormanlarla kaplı vadi yamaçlarında yaşayan insanların haberleşmek üzere geliştirdikleri yöntemlerden biridir ıslık dili. Giresun’un Çanakçı ilçesindeki Karabörk Beldesinde ve Kuşköyde ıslık diliyle haberleşme oldukça gelişmiş adeta yöreye özgü lisan haline gelmiştir. Bu yerleşim birimleri Görele Deresinin böldüğü vadide, akarsuyun iki yanındaki yamaçlar üzerinde kuruludur. Islık dilinin ortaya çıkmasında da akarsu tarafından yarılmış vadinin ve engebeli arazinin katkısı vardır.

Grup dili olarak sınıflandırılan ıslık dili, sınırları belli bir coğrafyaya özgüdür. Derin vadilerle yarılmış coğrafyalardaki yerleşimcilerin pek çoğunda belli ölçüde ıslıkla iletişim görülür. Bu gibi haberleşme yöntemlerine grup dili denilir. Grup dilinin ayırt edici özelliği sadece belli bir coğrafyada yaşayan insanlar tarafından bilinmesidir. Islık dilinin yöredeki kullanımı öncelikle hayvan otlatmak üzere meralara giden köylülerin uzak mesafelerden haberleşme ihtiyacına cevap vermesidir.

Islığın, normal konuşmadaki sese olan üstünlüğü, basit ve saf bir ton ile çalınmasıdır. Bu suretle konuşmadaki geniş bantlı ses spektrumu, ıslıkta 1000 - 4000 frekans arasına inmektedir. Bu titreşim bandı ise, insan kulağının en hassas olduğu frekanslar şerididir. Islığın çok uzak mesafelerden duyulabilmesi veya gürültülü yerlerde bile işitilebilmesi bu özelliğine bağlıdır (Başkan, 1968).

Islık dili, 1963 yılında Mobil şirketi tarafından yaptırılan köy okulunun açılışıyla ilgili yapılan haber yayınlarıyla tanınmaya başladı. 1964 yılında New York Times ve yine aynı yıl London Sunday Times ıslık dilini haber yaptı. Bu haberlerin etkisiyle ıslık diline olan ilgi arttı: 1966 yılında California Üniversitesi ve Strasburg Üniversitesi konuyla ilgili çalışma yapmak üzere bölgeye araştırmacılar gönderdiler.

1997 yılından itibaren yörede ıslık dili festivali düzenlenmeye başlandı. Bu tarihten sonra ıslık dili festivali her yıl düzenlenmeye devam etmiştir. Islık dili 2017 tarihinde UNESCO tarafından Acil Koruma Gerektiren Somut Olmayan Kültürel Miras Listesine alınmıştır.

Bölgede ıslık diliyle ilgili ilk çalışmaların yapıldığı 1960’lı yıllarda yöre halkı bu geleneğin mazisinin 20. yüzyılla sınırlı olduğunu söylemişlerdir. Köy ve kasaba yaşlılarının hatırlayabildiklerine göre ıslık anlaşmasının kesin bir tarihi bulunmamaktadır. Fakat Kurtuluş Savaşında birliklerden birinin, öbüründen cephane istemek üzere, “c, p, h, n,” seslerini ıslıkla bu civar köylülerine çaldırdığı söylenmiştir (Başkan, 1968). Yakın zamanlarda yapılan derleme çalışmalarında ve yakın tarihli yayınlarda ise Kuşköy sakinleri ıslık dilinin 400 yıldır var olan bir gelenek olduğunu belirtmektedirler. Bununla birlikte ıslık dilinin yüzlerce yıllık geçmişi olduğuna dair tarihi bir vesika elimizde mevcut değildir. Islık dilinin ne zamandan beri var olduğu tam olarak bilinmese de 1960’lı yıllardan sonra bilim çevreleri tarafından fark edilmiş ve bölgeye çeşitli ülkelerden araştırmacılar ancak bu tarihten sonra ulaşmışlardır.

Islık dili kurulurken ince-kalın, yüksek-alçak, devamlı-kesik seslerle bazı ritim kalıpları oluşturulur. Kuşköy’deki ıslık dilinde Türk alfabesindeki seslerden sadece i, o, ö ünlüleri ve f, k, ç ünsüzleri taklit edilebiliyor. Bu fonemlerle kalıplar oluşturuluyor. Örneğin: “iföçö” kalıbı “imece” / “çöççö” kalıbı da “söyle” anlamını belirtiyor.

Islığı çalan kişinin üç vokal ve üç konson halinde ifade ettiği konuşma sesleri, ıslığı dinleyen tarafından da zorunlu olarak gene 3 vokal ve 3 konson halinde duyulmaktadır. Türkçedeki bütün sözcükler bu altı fonem, çeşitli şekillerde gruplanarak söylenmeye çalışılıyor.

Sonsuz sayıdaki müzik seslerinin, belli aralıklarda boğumlanarak “do, re, mi, fa, sol, la, si,” nota perdelerini meydana getirmeleri gibi Türkçenin otuz iki vokal ve konsonu da ıslık dilinde bu altı seste kümelenmektedir.

Grup 1- i ve ü = i

Grup 2- e ve ö = ö

Grup 3- ı, u, a, o = o

Grup 4- p, b, f, v, h, m = f

Grup 5- t, d, ç, c, s, z, r, l, ş, j, n, y = ç

Grup 6- k, g = k

İletişim belli kalıplarla sınırlı olduğu için ancak herkes tarafından bilinen konular, sözcükler konuşuluyor… (Kutlu, 2011: 326-327; Kutlu, 2012)