Warning: file_get_contents(/home/karade61/public_html/site_temalari/DOKAP/amp_link.fil): failed to open stream: No such file or directory in /home/karade61/public_html/kalip/KL_SITE_TEMASI.php on line 374

Warning: file_get_contents(/home/karade61/public_html/site_temalari/DOKAP/amp_css.fil): failed to open stream: No such file or directory in /home/karade61/public_html/kalip/KL_SITE_TEMASI.php on line 375
Beşerî Durum ve Ekonomi - Doğu Karadeniz Kültür Envanteri Projesi

RİZE HALK KÜLTÜRÜ

Beşerî Durum ve Ekonomi

       

Nüfus Özellikleri

İlk yerleşimcilerinden bu yana kır hayatı yaşanmış olan Rize’de geleneksel halk kültürünün pek çok unsuru şehirleşmeyle birlikte yerlerini modern hayatın getirdiklerine bırakmaktadır. Halk kültürü sadece göçe bağlı olarak kaybolmamaktadır: Günümüzde köylerde yaşayan insanlar, modern hayatın hemen her ürününe bulundukları yerlerde kolayca ulaşabilmektedirler ve buna bağlı olarak da geleneksel yaşam biçiminden uzaklaşmaktadırlar.

İl nüfusunun büyük bölümü sahil boyunca sıralanmış olan il ve ilçe merkezlerinde yaşamaktadır. İç kesimlere gidildikçe arazi yapısının engebeli olmasından dolayı toplu yerleşimler azalır, seyrek ve dağınık yerleşimler görülür Rize dar bir kıyı şeridina sahiptir. Şehir merkezi bu dar kıyı şeridine sıkışmıştır. Bu durum şehrin büyümesini engellemekte, insanları çevre illere veya büyük şehirlere göç etmeye sevk etmektedir.

Nüfus Hareketleri

Rize ili, batıda Trabzon doğuda da Batum’a kadar uzanan kıyı şeridinde bir yanı yüksek dağlarla diğer yanı da Karadeniz’le çevrili kapalı bir havzadadır. Arazi yapısı birbirine yakın ve sık vadilerle doludur. Bu durum arazi kullanımını zorlaştırdığı için bölgenin genelinde dağınık yerleşimler olmuş, toplu yerleşim ancak kıyı kesimlerinde görülmüştür. Arazi yapısının sarp ve engebeli, ikliminin ise çok fazla yağışlı olması, Rize’yi kitlesel göçlerden de uzak tutmuştur. Bölgedeki insan yerleşimlerinin tarihi MÖ 3. bin yıla kadar uzansa da bulunduğu coğrafyanın zorlukları Rize ilinin genişlemesine, büyümesine engel olmuştur.

İlk çağın önemli tarih kaynaklarından olan Herodotos bölgede yaşamış olan halklar arasında Kolhisler ve İskitlerden (Sakalar) söz eder. MÖ. 7. yüzyıldan sonra Ticaret amacıyla Rize’ye gelmiş olan kolonicilerin varlığı, milattan önceki dönemde bölgede ticari değeri olan ekonomik faaliyetlerin yapıldığını göstermektedir.

Rize kalesi Rize’de bulunan, günümüze kadar ayakta kalmış en eski yapıdır. Rize’deki yerleşim ve yapılaşma, Kale ve çevresini merkeze alarak gelişme göstermiştir. Tarih boyunca küçük bir liman kasabası olan Rize, Doğu Roman İmparatorluğu dönemde kuzeyden ve güneyden bölgeye akınlar düzenleyen devletler ile Romalılar arasında mücadele alanı olmuştur. Kıyı boyunca inşa edilmiş kalelerle de limanların güvenliği sağlanarak şehrin güvenliği tahkim edilmiştir.

Doğu Karadeniz bölgesinin bugünkü etnik yapısına tesir eden en önemli göçler, 11. yüzyıl ortalarından itibaren başlayan Türkmen göçleridir. Alparslan’ın Malazgirt zaferinden sonra başta Çepni Türkmenleri olmak üzere Oğuz boyları bölgeye yerleşmeye başladı.

12. yüzyılın başlarında Gürcü Kralı IV. David, ordusunu takviye etmek üzere kalabalık bir Kıpçak gurubunu Çoruh boylarına yerleştirdi. Kıpçakların dil ve kültür bakımından etkileri Rize ve Trabzon başta olmak üzere, doğu Karadeniz’in tamamında görülebilir.

Rize’nin bugünkü nüfus yapısını şekillendiren göçler, Osmanlı Devleti döneminde de devam etmiştir. Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon Rum Devleti’ni ortadan kaldırdığı 1461 tarihinden sonra, daha çok Anadolu’dan olmak üzere kalabalık Türkmen gurupları bölgede iskân edilmiştir.

Rize ve çevresinin nüfus yapısıyla ilgili ilk yazılı kaynaklar Osmanlı dönemine aittir. Bunların en eskisi Hicri 892 (Miladi 1486) tarihli Timar Defteri’dir. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde Maliyeden Müdevver Defterler Tasnifi’nde bulunmaktadır. İhtiva ettiği bilgilerin kapsamı ve defterin tertibinden dolayı pek çok çalışmada Mufassal Tapu Tahrir Defteri olarak anılır. Tapu tahrir defterlerinin yanı sıra Trabzon Vilayeti Salnameleri 1869-1905 yılları arasında bölgenin sosyal ve iktisadi durumuyla ilgili tafsilatlı bilgiler vermektedir. Cumhuriyet’in ilanından sonraki dönemin nüfus durumuyla ilgili bilgiler için esas kaynağımız yapılan nüfus sayımlarıdır.

Osmanlı Döneminde Rize’nin Nüfus Yapısı

Rize ve çevresi Fatih Sultan Mehmet’in 1461 yılında Trabzon Rum İmparatorluğunu ortadan kaldırdıktan sonra Osmanlı Devleti’nin yönetimine girmiştir. 1486 tarihli Timar Defteri’nde Rize kazasının toplam nüfusu 30.393; Hıristiyan nüfusun toplamı ise 29.886’dır. 1486 yılında Rize kazasının toplam nüfusu 30.393; 1515 yılında 28.288; 1520’de 39.378; 1554 yılında 29.427; 1583 yılında ise tahmini olarak 39.000’dir. 1486-1583 yılları arasındaki 97 yıllık dönemde Rize’nin nüfusu % 28,31 oranında artmıştır (Bostan, 2002: 216).

Bölgenin Türkleşmesi büyük ölçüde Trabzon’un fethinden sonra gerçekleşen iskân hareketleriyle sağlanmıştır. Fetihten hemen sonra 1464 yılına kadar şehir ve kasabalara Çorum, Amasya, Tokat ve Samsun bölgelerinden Türkler getirtilerek yerleştirildi. Fatih Sultan Mehmet (1451-1481) döneminde bölgeye yapılan ikinci iskân olayı 1466’da Konya/Karaman fethedildikten sonra gerçekleşti. Yeni fethedilen bu bölgelerden de Rize köylerine aileler yerleştirildi. 1501-1507 yılları arasında Akkoyunlu Devleti, Safevîler tarafından yıkıldı. Şii Safevilerden kaçan Sünni Türkmenlerden pek çok gurup bu tarihlerden itibaren Osmanlı Devleti’ne sığınmışlardır. Maraş-Elbistan'daki Dulkadiroğulları Beyliğini ortadan kaldıran Yavuz Sultan Selim, bölgedeki Türkmenlerin bir kısmını da iskân edilmeleri üzere Rize’ye göndermiştir (Taşpınar, 2004: 94).

Fetihten önce 14. yüzyıldan itibaren Giresun ve Trabzon’un iç kesimlerine yerleşmiş olan Çepniler Fetihten sonra Rize Trabzon’un doğusuna ve Rize bölgesine kalabalık guruplar halinde yerleşmeye devam etmişlerdir.

 

Tablo 1: 1486-1583 Yılları Arasında Rize Kazasının Nüfusu (Bostan, 2002: 213, 216)

Yıl

Din gruplar

Hane sayısı

Tahmini nüfus

1486

Hıristiyan

5378

29886

Müslüman

79

507

1515

Hıristiyan

4714

25938

Müslüman

421

2350

1520

Hıristiyan

6706

36706

Müslüman

500

2672

1554

Hıristiyan

4860

24974

Müslüman

859

4453

1583

Hıristiyan

5276

26380

Müslüman

2363

12620

 

Lazlar

1486 ve 1515 tarihli tahrir defterlerinde Lâz denilen yerleşim; 1520 ve 1554 tarihli tahrirlerde Arhavi kazası olarak kaydedilmiştir. Lâz kazası 1486’da Lâz-ı Magal (Büyük Lâz) adıyla anılan bir nahiyeden ibarettir. 1486 tarihinde 36 hane bulunan kaza merkezinin tahmini nüfusu 181 kişidir. Bu nüfusun tamamı Hıristiyandır. Kaza merkezinde ilk olarak 1515 tarihinde Müslüman yerleşimi görülmektedir. 1515 tarihinde Lâz / Arhavi kaza merkezinin toplam nüfusu 475, bu nüfus içinde Müslüman nüfusun toplamı 54 kişidir.

Lazistan tabiri ilk defa, Tanzimat döneminde yapılan değişikliklerin bir gereği olarak, 1267 (1850-1851) yılında Batum sancağının adının "Lazistan" şeklinde değiştirilmesiyle ortaya çıkmıştır. Osmanlı döneminde Rize ve çevresi Lazistan adıyla anılmış, 1878’de Osmanlı Devleti Batum’u Ruslara terk etmek zorunda kalınca, Rize ili bir süre Lazistan sancağının merkezi olmuştur. Milli Mücadele döneminde de bu ad korunmuştur. Bugün de Rize sahilinin Çayeli ilçesinden sonrası “Laz” diye tabir edilir.

Genel tarihler ve ansiklopediler Lazların Kafkas kavimlerinden olduğunu, Gürcülerle akraba olduklarını, Hıristiyanlığın ilk devirlerinde Çerkezlerin tazyiki ile güneye indiklerini söyler. Gürcüler Lazlara Ç’an ve Tsan derler. Kırzıoğlu Lazların Alazlar ve Ç’anlar olarak ikiz adlı olduğunu belirtmiştir. Kırzıoğlu Lâzların Türk olduğunu belirtmektedir. Keza Kazım Mirşan da Lazların kökeninin "Etrüsk türkleri"'ne dayandığını bildirmektedir (Bostan, 2002). Bugün konuşulan Lazcada doğuya doğru gidildikçe Gürcüce kelimelerin, batıya doğru gidildikçe de Türkçe kelimelerin hâkimiyeti görülür (Ak, 2000: 18, 20).

Kafkas sıradağları ve çevresi yerlilerinin dilinde yabancı adların başındaki sesleri yutma alışkanlığı vardır. Böylece Alazan / Alazon / Alaz şeklindeki öylemin başındaki ilk ses A yutularak Laz olmuştur (Taşpınar, 2004: 37).

Hemşinliler

Hemşinlilerin kökenine ilişkin çeşitli iddialar mevcuttur. Bir kısım tarihçiler Hemşinlilerin Türkmen, başka bazı tarihçiler ise Ermeni kökenli olduklarını iddia etmektedir. Haşim Karpuz da, Akkoyunlular zamanında (1350-1502) Rize'nin güney kesimlerine, Hemşin'e çok sayıda Türk boyunun yerleştiğini ve bunun en bariz delilinin Aşağı Çamlıca (Vice) ve Ülküköy'de bulunan koç heykelleri olduğunu yazmaktadır (Bostan, 2002: 349). Yaşadıkları bölgenin coğrafi yapısı sonucu Hemşinliler kendi aralarında iki grup olarak farklılaşmışlardır. Arhavi ve Hopa gibi kıyıya yakın bölgelerde yaşayan doğu Hemşinliler tarım ve hayvancılığın yanı sıra ticaret ve taşımacılıkla meşgul olmuşlardır. Fırtına vadisi boyunca Kaçkar eteklerinde yaşayan batı Hemşinliler ise tarım ve hayvancılığın yanında gurbetçiliğe yönelmişlerdir. Gurbetçiler ağırlıkla Rusya’ya gitmiş ve oradan dönenlerin birçoğu Türkiye’de pasta imalatı yapmış ve bu işte uzmanlaşmışlardır.

Osmanlı Devleti’nin idaresinde bulunan Rize ve çevresi, 19. yüzyıla kadar, düşman ordusu tehdidini hiç yaşamamıştır. Birinci Dünya Savaşı’nda yöre halkı hem Rus işgali hem de Rusların desteğini arkasına alan Ermeni ve Rum çetelerinin saldırılarına maruz kaldı. Birinci Dünya Savaşı, Rus işgali ve Milli Mücadele dönemi boyunca Rize ve çevresinde çok sayıda insan kaybı yaşanmış, pek çok ocak sönmüş, pek çok insan başka yerlere göç etmek durumunda kalmıştır.

Yöre halkının Osmanlı devletinin idaresi altında yüzyıllarca bir arada yaşadığı Ermeniler ve Rumlar, 19. Yüzyılın sonlarından itibaren batılı ülkelerin kışkırtma desteklemeleriyle Türklere karşı saldırılarda bulunmuşlardır.

Savaş yıllarının acı tecrübeleri yöre insanına yabancı düşmanlığı için çokça gerekçe vermiş ancak yabancı düşmanı kitlesel bir tepki hiçbir zaman görülmemiştir. Yöre halkının milli ve manevi hassasiyetleri, zaman zaman belli güç odaklarının provokasyonlarına hedef olmuşsa da yörede yabancılara karşı olumsuz bir önyargı olduğunu söylemek doğru olmaz. Bugün Rize ve çevresinde çalışan, özellikle mevsimlik işçilerin çok büyük bölümü Gürcistan’dan gelen yabancılardır. Ve yine hatırlanacağı gibi, SSCB’nin dağılmasından sonra ucuz ve basit ürünlerini satmak isteyen Ruslara çokça rağbet eden şehirlerimizden biri olmuştur Rize.

Şehir ve Kır Nüfusu

Rize ilinin nüfusu 2016 yılı verilerine göre 331.048’dir. Toplam nüfus içerisinde erkek nüfus 164.727, kadın nüfus 166.321 kişidir. Ekonomisi tarıma dayalı bir il olmasına karşın Rize nüfusunun büyük bölümü şehir merkezinde yaşamaktadır. Nüfusun % 67’si (221.040 kişi) il ve ilçe merkezlerinde; % 23’ü (110.008 kişi) ise belde ve köylerde yaşamaktadır. 2015-2016 yılları itibariyle ilin yıllık nüfus artış hızı ‰ 6,3’tür. Bu oran ülke ortalamasının altındadır: Nüfus artış hızı aynı dönemde Türkiye genelinde ‰ 13,5 olarak gerçekleşmiştir. Yüzölçümü 3.919 km2 olan Rize ilinin nüfus yoğunluğu 84’tür. Türkiye genelinin nüfus yoğunluğu ise 104’tür.

Tablo 2: Rize İli Nüfus Durumu (2016 TÜİK verilerine göre)

 

Toplam nüfus

Erkek sayısı

Kadın sayısı

Rize toplam nüfusu

331.048

164.727

166.321

Rize şehir merkezi nüfusu

114.838

56.276

58.562

Rize il ve ilçe merkezleri nüfusu

221.040

109.887

111.153

Belde ve köylerin nüfusu

110.008

54.840

55.168

 

Çamlıhemşin, İkizdere ve Hemşin ilçelerinin nüfusu ise 10 bin rakamının altındadır. İç kesimlerdeki ilçelerin nüfusları, kıyı bölgelerimizdeki ilçelere nazaran çok düşüktür. Bu durum Rize’de köyden şehre göçün somut bir göstergesidir.

Tablo 3: İlçelere Göre Rize Nüfusu (2016 verilerine göre)

İlçe

Nüfusu

Toplam nüfusa oranı

Merkez ilçe

145.739

% 44,02

Çayeli

42.022

% 12,69

Ardeşen

40.669

% 12,28

Pazar

30.461

% 9,2

Fındıklı

15.972

% 4,82

Güneysu

13.956

% 4,22

Kalkandere

11.907

% 3,6

İyidere

8.657

% 2,62

Derepazarı

7.765

% 2,35

Çamlıhemşin

6.141

% 1,86

İkizdere

5.596

% 1,69

Hemşin

2.163

% 0,65

 

Tablo 4: Rize İlinin Nüfus Bilgileri ve Köy-Şehir Nüfuslarının Oranı

Tarih

Toplam Nüfus

Nüfus Artışı

Köy Nüfusu

Şehir Nüfusu

Şehir/Köy Nüfusu Oranı

2016

331.048

% 0.63

110.008

221.040

Şehir: % 67 - Köy: % 33

2015

328.979

% -0.24

113.383

215.596

Şehir: % 66 - Köy: % 34

2014

329.779

% 0.48

118.284

211.495

Şehir: % 64 - Köy: % 36

2013

328.205

% 1.25

124.011

204.194

Şehir: % 62 - Köy: % 38

2012

324.152

% 0.35

116.521

207.631

Şehir: % 64 - Köy: % 36

2011

323.012

% 1.06

120.376

202.636

Şehir: % 63 - Köy: % 37

2010

319.637

% -14

122.117

197.520

Şehir: % 62 - Köy: % 38

2000

365.938

% 4.9

160.693

205.245

Şehir: % 56 - Köy: % 44

1990

348.776

% -7.3

215.406

133.370

Şehir: % 38 - Köy: % 62

1985

374.206

% 3.6

262.838

111.368

Şehir: % 30 - Köy: % 70

1980

361.258

% 7.4

265.106

96.152

Şehir: % 27 - Köy: % 73

1975

336.278

% 6.6

253.570

82.708

Şehir: % 25 - Köy: % 75

1970

315.700

% 12

242.986

72.714

Şehir: % 23 - Köy: % 77

1965

281.099

% 13

217.545

63.554

Şehir: % 23 - Köy: % 77

1960

248.990

-

195.027

53.963

Şehir: % 22 - Köy: % 78

 

Rize ilinde nüfus 1990’lı yıllara kadar köylerde, 1990’lı yıllardan sonra ise şehirde yoğunlaşmıştır. Rize’de mevsimsel göçler nedeniyle yaz aylarında köy nüfusu artmaktadır. Bu nüfus artışı, okul sezonunun açılmasıyla birlikte tekrar azalmaktadır.

İl nüfusu en yüksek sayıya 1985 yılında ulaşmıştır. Bu tarihte Rize ilinin nüfusu 374.206 kişidir. 1985 yılına kadar artmakta olan Rize nüfusu 1985 yılından sonra ise azalma eğilimi göstermeye başlamıştır. 1980 sonrasında yabancı sermaye girişine açılan Türkiye ekonomisi, bu tarihlere kadar çay tarımıyla elde ettiği sermayeyi kullanmak isteyen girişimcileri de yatırıma teşvik etmiştir. Rize’nin köylerinden pek çok insan büyük şehirlere göç etmeye başlamış, kimisi küçük işletmeler açmış kimisi de maaşlı işlere yönelmiştir. 1985 yılında göçü tetikleyen bir başka sebep Çernobil Faciasıdır. Karadeniz’in kuzeyinden gelen radyasyon tehdidi bölge insanını tedirgin edip göçe yönelmelerine sebep olmuştur.

Rize’den ayrılan nüfusun yaşamak üzere tercih ettiği iller sırasıyla İstanbul (305.511), Ankara (37.296), İzmir (21.098), Kocaeli (19.545), Bursa (14.146) ve Samsun (12.009) illeridir.

2015-2016 Rize’de nüfus artış hızı ‰ 6,3 olarak gerçekleşmiştir. Nüfus artış hızının düşük olması ilin az da olsa göç vermeye devam ettiğini göstermektedir; Tablo 5’de görüldüğü gibi Rize ili göç veren illerimizden biridir. Türkiye genelinde Rize doğumlu olan toplam nüfus 581.110 kişidir. Bu nüfusun 328.979’u Rize’de; 252.131’i başta İstanbul olmak üzere başka illerde ikamet etmektedir.

 

Tablo 5: 1975-2016 yılları arasında Rize ilinin göç durumu

Yıl

Toplam nüfus

Aldığı göç

Verdiği göç

Net göç

2015-2016

331.048

15.006

15.604

-598

2014-2015

328.979

15.514

18.936

-3.422

2013-2014

329.779

17.311

17.932

-621

2012-2013

328.205

16.842

15.859

983

2011-2012

324.152

12.315

13.856

-1541

2010-2011

323.012

14.558

14.560

-2

2009-2010

319.637

13.070

14.819

-1749

2008-2009

319.569

12.428

14.575

-2147

2007-2008

319.410

13.253

13.825

-572

1995-2000

337.609

25.050

35.523

-7473

1985-1990

327.715

20.159

48.885

-28.726

1980-1985

339.902

21.662

32.919

-11257

1975-1980

325.985

22.830

31.954

-8624

Türkiye genelinde çocuk yaş grubu olarak tanımlanan 0-14 yaş aralığındaki nüfusun toplam nüfusa oranı 2016 verilerine göre % 23,7 iken bu oran Rize’de % 19’dur. Türkiye genelinde 65 ve daha yukarı yaştaki nüfusun toplam nüfusa oranı % 8,3 iken bu oran Rize’de % 12’dir. Çalışma çağı olarak da tanımlanan 15-64 yaş grubu nüfusun Türkiye nüfusuna oranı % 68’iken bu oran Rize’de % 69 seviyesindedir. Nüfus artış hızı Türkiye ortalamasının altında olan Rize’nin yaş ortalaması ise Türkiye ortalamasının üzerindedir: Medyan yaşı (ortanca yaş) 35,8 olan Rize ili, Medyan yaşı 31,4 olan Türkiye’nin ortanca yaşı yüksek illeri arasında yer almaktadır. Bu verilerden yola çıkarak diyebilir ki Rize ili, nüfusu yaşlanmakta olan illerimizdendir.

Ekonomik Yapı

Rize’de geçmiş yüzyıllardaki başlıca geçim kaynakları tarım, hayvancılık, arıcılık, dokumacılık ve balıkçılıktır. Mazisi binlerce yıl eskilere dayanan kenevir bitkisinin liflerinden elde edilen ipliklerle yapılan dokumacılık, 19. yüzyılda Rize’ye has özel bir kumaşa dönüşüp feretiko adıyla meşhur olmuştur.

Rize’de ekilebilir alanlar, tarlalar genellikle küçük bahçeler halindedir. Geçtiğimiz yüzyılın başlarında Rize’de ekilebilen arazilerin hemen tamamında mısır yetiştiriliyordu. Mısır bitkisinden elde edilen mısır unu ise Rize halkının temel gıda maddesiydi. Mısır bitkisinin olgunlaştığında 2 metreye ulaşan gövdesi ve yaprakları önemli bir hayvan yemiydi.

Sebze, meyve, fasulye (lobya), turunçgiller, ceviz, fındık ana ürünlerdi. Ekilen kendirden yapılan keten bezi, Rusya, Anadolu, Arabistan ve Rumeli'ye satılırdı (Taşpınar, 2004: 114). Tarımla uğraşan insanlar besi hayvancılığı da yapıyorlardı. Eski köy evlerinin tamamında evin zemin katı ahır olarak kullanılırdı ve bu ahırlarda 2 veya 3 adet büyükbaş hayvan bulunurdu. Kıyı kesimlerinde yaşayan insanlar demircilik, bakırcılık gibi el sanatlarının yanı sıra balıkçılıkla geçiniyorlardı. Rize çarşısında ticaretle uğraşan dükkân sahibi tacirler de mevcuttu.

19. Yüzyılda Ekonomi

Kendir dokumalar, keten bezi, ketenden yapılan peşkir, şal, kayıklar için makara, bıçak gibi ürünler Rize’nin merkez ilçesinde üretilip pazarlarda satılan ürünlerdi. Keten bezi, şal ve çorap Kura-i seba’da (Kalkandere, İkizdere) üretilirdi. Balıkçılar için ağ, keten ve yünden dokunmuş çoraplar, şal, ceviz ve kızılağaç tahtası Hemşin’de üretilip pazarlara gelirdi. Mapavri’de (Çayeli) kanaviçe bezler yapılırdı. Atina’da (Pazar) ipek üretilirdi (Taşpınar, 2004: 224). İpekböcekçiliğine Pazar ve Ardeşen ilçelerinde 1950’li yıllara kadar devam edilmiş, bu tarihlerden sonra üretim terk edilmiştir (Rize El Sanatları: 20).

20. Yüzyılın Başlarında Ekonomi

1- Gurbetçilik: Rusya, Romanya ve Osmanlı imparatorluğunun çeşitli bölgelerinde rençberlik, fırıncılık, tütüncülük bıçkıcılık ve taşçılık gibi işler içim gidilmektedir.

2- Madenler: Mapavri nahiyesinin Latom (Madenli) karyesinde manganez ve çinko madeni işletilmektedir.

3- Yetiştirilen Tarım Ürünleri: Yaygın olarak Mısır ve fasulyenin yanında arpa da ekilmektedir. Her çeşit sebze, limon, portakal, mandalina, elma, armut yetiştirilmektedir. İç bölgeler ile yüksek kesimlerde arıcılık yapılmaktadır. Bu konuda Kurayı Seb'a yaylaları önde gelmektedir. “Anzer Balı” meşhurdur. Tereyağı, peynir, minci, yumurta, yün, fındık, balık yağı üretilmekte olup, bunların ihracatı da yapılmaktadır (Taşpınar, 2004: 490).

Meyvecilik, geçmiş yüzyıllarda geçim kaynakları arasında yer alıyordu. Elma, armut, portakal, mandalina, incir, ceviz ve kestane Rize’de en çok toplanan meyve çeşitleri olmuştur. Portakal ve mandalina bahçeleri, 19. yüzyılda bölgeyi ziyaret etmiş olan Bijişkyan ve Koch’un eserlerinde Rize’yi tasvir eden karakteristik nitelikler arasında sıralanmıştır. Portakal ağaçları bölgede eskisi kadar yaygın değildir ancak mandalina ağaçlarına özellikle kıyı kesimlerinde rast gelmek mümkündür. Üzüm bağlarına ise Rize'nin her yanında rastlamak mümkündü. Toplanan üzümlerden pekmez ve şıra yapılırdı. Vadiler ve yaylalar kesiminde arıcılık da yaygın şekilde yapılan uğraşlardandı.

Osmanlı’nın son dönemi ve Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde Pazar ilçesinde puro yapımında kullanılan kaliteli tütün üretilmiş fakat tütün üretimine uzun süre devam edilmemiştir.

19. yüzyılın ikinci yarısında Rize çarşısında demirci, bakırcı, kalaycı, bezzaz, neccar, berber, terzi gibi meslek erbaplarının atölyelerinin yanı sıra yağ, peynir, sabun, kibrit, güğüm ve leğen gibi bakırdan yapılan ev aletlerinin satıldığı dükkânlar bulunuyordu.

Günümüzde Rize Ekonomisi

2016 yılı verilerine göre nüfusu 331.048 olan Rize’de 15-64 yaş grubundaki çalışma çağındaki nüfusun 228.228 kişi olup bu nüfusun toplam nüfusuna oranı % 69’dur. İldeki iş gücü % 64,3 oranında tarım sektöründe, % 9,4 sanayi sektöründe, % 26,3 hizmetler sektöründe istihdam edilmektedir.

Rize’de ekilebilir araziler sınırlı olmasına karşın ilin ekonomisi esas olarak tarıma dayalıdır. Rize’de çay ve bunun yanında son yıllarda ekonomik değeri artmakta olan kivi dışındaki mısır, lahana, hıyar ve kabak gibi tarım ürünleri daha çok aile içi tüketimde kullanılmakta, pek azı yerel pazarlar yoluyla satışa sunulmaktadır.

Gür ormanlarla kaplı Rize’de mevzuat ve mülkiyet sorunları nedeniyle orman ürünlerinden endüstriyel anlamda yeterli ölçüde istifade edilmemektedir. Küçük atölyelerde ağaç işçiliği, marangozluk yapılmaktadır.

Tarım

Toplam tarımsal alan 54.589 hektardır. Söz konusu alanın % 91’ini aşan kısmında çay tarımı yapılmaktadır. Rize ilinin toplam bitkisel üretimi 2016 yılında 2,39 milyar TL’ye ulaşmıştır. Bu rakamın Türkiye’nin toplam bitkisel üretimi içindeki payı % 2’dir. İlin başlıca tarım ürünleri: çay, fındık, kivi ve yörede likapa denilen yaban mersinidir.

Rize ilinin köy yerleşimlerinde yaşayan insanların başlıca uğraşı çay tarımıdır. Çay tarımı bölgede 1960’lı yıllardan sonra yaygınlaşmıştır. Çay tarımından önce tarım ürünleri ticari değer olmaktan çok uzaktı. Tarım faaliyetleri insanların kendi mutfak ihtiyaçlarını karşılamaya yönelikti. Para kazanmak için mutlaka başka işler yapmak gerekiyordu. Bölgede kazanç getiren işlerin sınırlı olması, yöre insanını gurbetçiliğe ve göçe sevk etmiştir.

Rize şehrinim gelişmesindeki lokomotif unsur çay tarımı olmuştur. Bahçelerden toplanan çay doğrudan kullanılmaz, işlenmesi için fabrikalara gönderilir. Rize’de kurulan ilk sanayi tesisleri de çay işleme fabrikalarıdır. Çayın yetiştirilme amacı doğrudan tüketimi değil, dolaylı olarak para getiriyor olmasıdır. Dolayısıyla çay, endüstriyel bir üründür. Çay tarımından önce üretilen mısır, fasulye gibi ürünler üreticinin direkt olarak kullanılabildiği ürünlerdi: fasulye taze olarak tüketildiği gibi turşusu kurularak kışlık yiyecek olarak saklanabiliyordu. Mısır için de benzer bir durum söz konusudur; taze olarak tüketildiği gibi taneleri öğütülüp un yapılan mısır, hem ekmek olarak hem de birçok yemeğin yapımında malzeme olarak kullanılır.

Rize’de Çay Ziraatı

Rize’de çay ziraatıyla ilgili çalışmalar ilk olarak 1917 yılında başladı. 1917 yılında Ali Rıza Erten çay tarımının Artvin ve Rize bölgesinde yapılabileceği yönünde raporlar hazırlamıştır. Ali Rıza Erten'in çayla ilgili çalışmaları “Kuzeydoğu Anadolu ve Kafkasya Tetkikatı Zirai” adlı eserinde yayınlanmıştır. Bu tarihten sonra devam eden çalışmalar sonucunda 1924 yılında Rize ve Artvin illerinde çay tarımı yapılabileceğine dair bir kanun hazırlanmıştır. Daha önce II. Abdülhamit saltanatının (1876-1909) ilk yıllarında Türkiye’de çay yetiştirmek üzere girişimlerde bulunulmuştur. 1890 yılında Ticaret Bakanı İsmail Paşa tarafından getirilen çaylar Bursa’da dikilmiş ancak müspet netice alınamamıştır. Bu dönemde çayla ilgili çeşitlli yayınlar yapılmıştır: 1890 yılında “Çay Risalesi” adlı eseriyle Mehmet İzzet Efendi ve Mehmet Arif Bey tarafından yazılan “Çay Hakkında Mâlümat" adlı eserler çayla ilgili ülkemizde yapılan ilk yayınlardır. Bunlardan önce Damadzade Ebülhayr Ahmed tarafından 1711 yılında yazılmış Çay Risalesi adlı bir yazma vardır (Kuzucu, 2012).

Trabzon Vilayeti Salnamelerinde 1879 tarihinde Lazistan sancağına bağlı Hopa kazasında 20.000, Arhavi nahiyesinde de 5.000 olmak üzere toplam 25.000 kıyye (1 kıyye = 1.283 gram) Çin çay üretildiği belirtilmektedir (Trabzon Vilayeti Salnamesi, 1879/1296: 166-167; Kuzucu, 2012). Sonraki yıllarda yayınlanan salnamelerde çay üretimiyle ilgili bilgi yer almadığı için Çin çayı adıyla kayıt altına alınan ürünün, çay benzeri yabani bir bitki olma ihtimali kuvvetlidir.

1924’te çıkarılan Çay Kanunu’ndan sonra Rize’de halk, çay ekimine teşvik edilmiştir. Başlangıçta halkın temkinli yaklaştığı çayın yaygınlaşması için dönemin Ziraat İşleri Umum Müdürü/Müfettişi Zihni Derin uzun yıllar mücadele etmiştir. Rize’de o yıllarda eşkıyalardan dolayı asayiş sorunları had safhadaydı. Halkın ekonomik anlamda kalkınması durumunda eşkıyalık olaylarının ortadan kalkacağına inanan Zihni Derin, Rize ve çevresinde çay yetiştirilmesi konusundaki çalışmaların öncüsü olmuştur. İlk çay işleme fabrikasının 1947’de kurulmasından sonra Rize’de çay ekili alanlar hızla artmıştır. Çay tarımı diğer ürünlere göre daha uzun süreli istihdam sağlamış ayrıca ekonomik olarak da yöre insanına iyi kazanç sağlamıştır.

Kafein ihtiva eden çay bu nedenle uyarıcı etkiye sahiptir. Demleme sırasında çay yapraklarında bulunan kafein suya geçmektedir. Çay demlemek için kullanılan suyun kalitesi ve çayın demlendiği kap, demlenen çayın lezzetine etki eder. Porselen kapta demlenen çay lezzet bakımından metal kaplardan daha iyi netice verir. Kafeinden başka çayın yapısında çeşitli minareller bulundurur ve bu bakımdan çay besleyici ve tedavi edici özelliklere de sahiptir.

Çay bitkisinin doğal ömrü yaklaşık 100 yıldır. 100 yaşına yaklaşan bitkinin verimi düşmektedir. Çay bahçeleri Rize’de 1960’lı yıllardan itibaren yaygınlaştı ve dolayısıyla bitkiler artık genç değil. İşte bu nedenle organik tarım teşvik edilmekte, ömrünü tamamlamış olan bitkilerin sökülüp yerlerine yeni filizlerin dikilmesi önerilmektedir (KK. Aytül Turan).

Çay ziraatının ekonomik getirileri yanında olumsuz etkileri de olmuştur. Tarıma bağlı yaşayan yöre insanı çay tarımına geçmek suretiyle uzun yıllar süregelen zirai ve kültürel alışkanlıklarını hızlı şekilde dönüştürmüştür. İlk etapta mısır, mandalina gibi Rize’de yetiştirilen diğer tarım ürünlerinin ekim alanları azalmıştır. Çay tarımının yaygınlaşmasıyla birlikte Rize’de keten kullanımı % 51’den % 9’a düşmüş, bunun yerine pamuklu ve yünlü ürünler kullanılmaya başlanmıştır. Kara lastik kullanımı % 37’den % 19’a düşmüştür. Kösele ayakkabı kullanımı ise % 7’den % 54’e yükselmiştir (Özyurt, 1997). Kültürel olarak ise; başta değirmencilik olmak üzere mısır tarımı dolayısıyla yaşayan kültür unsurları ortadan kalkmış, imece-eğratluk geleneği terk edilmiştir. Bu dönüşüm nedeniyle ortaklaşa çalışmalar azalmış buna bağlı olarak da türkü ve manilerin söylendiği, horon ve başka oyunların oynandığı çalışma ortamları kaybolmaya başlamıştır.

Hayvancılık

Arazi yapısının mera hayvancılığına elverişli olmadığı Rize ilinde hayvancılık, ahır hayvancılığıyla şeklindedir. Bu nedenle hayvancılık, ölçek olarak gelişmemiş olup canlı hayvanlar ve hayvansal ürün değerlerinin Türkiye içindeki payı % 0,4’dür.

İşletme bazında ve pazara yönelik olarak hayvancılık, çay üretiminin yapılamadığı yüksek kesimlerde yoğunlaşmaktadır. Hayvanlar için geniş otlakların olmadığı Rize ve çevresinde hayvanların otlayabilmeleri için yaz aylarında yaylalara, yüksek rakımlı düz arazilerde çıkılır.

Coğrafi koşulları geniş düzlükler ve otlaklardan yana kısır olan Rize’de, geçimi hayvancılığa bağlı olan insanlar hayvanların otlatılması ve onlardan daha iyi ürün alınabilmesi için yaz aylarında yaylalara çıkarlar. Yaylacılık faaliyetlerinin esası hayvanların otlatılması ve elde edilen sütün değerlendirilmesidir. Bunların dışında pek fazla işi olmayan yayla insanları boş zamanlarını sohbet ve oyunlarla geçirirler.

Rize’deki yaylalar daha çok Kaçkar Dağlarının eteklerindedir. Bu nedenle yaylacılık sahil kesimlerinden ziyade iç kesimlerdeki köylülerin uğraşları arasında yer yer alır.

Arıcılık

Türkiye’de yılda yaklaşık olarak 110 bin ton bal üretilmektedir. Türkiye bu miktarla dünyadaki bal üreticisi ülkeler arasında ikinci sıradadır. Dünyadaki toplam bal üretiminin yaklaşık % 7’sini karşılayan ülkemizin dünya bal ihracatındaki payı ise % 1 seviyesindedir (http://gidatarim.com/hayvancilik/turkiye-bal-uretiminde-ikinci-siraya-yukseldi/127589.html). Açıkça görülmektedir ki arıcılık verimliliğin arttırılması ve pazarlama çalışmalıyla desteklenmesi gereken bir sektördür.

Türkiye’deki toplam bal üretiminin yaklaşık olarak % 1’i Rize’den sağlanmaktadır. Buna karşın arıcılık Rize’de önemli bir geçin kaynağıdır. Rize genelinde hemen her köyde arıcılıkla uğraşanlar vardır. İkizdere ilçesindeki Anzer Yaylasından elde edilen Anzer Balı dünyaca ünlüdür. Rize’de mevsime ve yetişen çiçeğe göre arıcılık yapılmaktadır. Hava şartları kötüyse, arıcılar kovanlarını alıp İspir ve Erzurum taraflarındaki yaylalara götürürler. Yaylalarda çiçekler daha sık ve çeşitli olduğu için hem arılar hem de arıcılar için bu tipte seyyar arıcılık daha verimli olmaktadır.

Yaz aylarının hemen başında kestane ağaçları çiçek açtığı dönemde arılar kestane çiçeklerine hücum ederler. Kestane çiçeklerinden elde edilen bala başka çiçekler katılmadan bu bal alınır, sağılır. Kestane balı yörede ilaç niyetine kullanılmaktadır. Çiçeklerden elde edilen bal ise yaygın şekilde, kahvaltılarda tüketilmektedir.

Balıkçılık

Türkiye’nin deniz ürünleri toplam üretiminin yaklaşık % 60’ını Doğu Karadeniz Bölgesi sağlamaktadır. Ordu, Trabzon ve İstanbul’dan sonra balık üretiminin en fazla gerçekleştiği il Rize’dir. Balıkçılıkta en çok avlanan balık hamsidir. Hamsiden sonra istavrit, palamut mezgit en çok avlanan diğer balıklardır. Balıkçılığa paralel olarak varlığını sürdüren tekne yapımı da bölgede dikkate değer bir ekonomik faaliyettir.

Doğu Karadeniz’de balıkçılıkta en fazla bahsi geçen balık hamsidir. Hatta bu yörede hamsiye balık denmez; hamsinin yeri müstesnadır, balık ayrı, hamsi ayrıdır. Daha ziyade kasım ile şubat ayları arasında kalabalık sürüler halinde dolaşan hamsi, gece karanlığında avlanır. Usta balıkçılar denizdeki hamsi sürülerini kolayca fark ederler. Hamsi kısa aralıklarla yüzeye çıkar. Fosforlu oldukları için gece karanlığında dahi deniz yüzeyinde parıltı oluştururlar. Yüzeyde fark edilen sürüye fenerle ışık tutulur. Işığı gören hamsi hareket edemez ve bu sayede ağla çevrilerek yakalanır.

Bol olduğu dönemlerde hamsi, kiloyla değil tenekeyle satılırdı. Rize’nin yüksek rakımlı köylerinde yaşayan inşalar sırtlarında sepetlerle Pazar yerinde iner ve sepetlerini hamsiyle doldurup köylerine çıkarlardı. Bir sepet dolusu hamsi hemen tüketilmezdi. Buzdolabının olmadığı dönemlerde hamsi, taştan oyulmuş küplerde saklanırdı. Böylece istenildiği zaman tüketilmek üzere evlerde bulundurulurdu.

Yeraltı Kaynakları

Rize ilinde Bakır-Kurşun-Çinko, Feldispat, Jeotermal, Kaolen, Manganez gibi yeraltı kaynakları tespit edilmiştir. Rezervi düşük olmakla beraber mermer ve demir de mevcuttur. 2016 yılı Türkiye toplam metal cevheri ihracatı 910 milyon dolar olup söz konusu ihracatın % 11,3’ü Rize tarafından gerçekleştirilmektedir (http://www.doka.org.tr/TR/Bolgemiz/Rize).

İl sınırı içerisinde rezervi tespit edilmiş yataklarda 1.283.325 ton metal çinko, 908.107 ton metal bakır, 10 ton metal altın ve 265 ton metal gümüş bulunmaktadır. Metalik madenler bakımından ildeki en önemli maden sahası olan Çayeli-Madenköy Bakır-Kurşun-Çinko sahası Çayeli Bakır İşletmeleri A.Ş. tarafından işletilme olup rezervin 2020 itibariyle biteceği öngörülmektedir.

Dokumacılık

Osmanlının son dönemi ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında geleneksel dokumacılık yaygın şekilde icra edilen endüstriyel bir faaliyetti. Kullanılan hammaddelerin çeşidi ekonomik yapıyı, dokuma tezgâhlarından çıkan ürünler de bir ölçüde yöre kültürünü şekillendiriyordu. Yöre adıyla anılan dokuma ürünleri bunun bir göstergesidir; Rize Bezi, Halep Kumaşı, İzmir ve Manisa’nın pamuklu, Bursa’nın ipekli dokumaları meşhurdu.

Rize’de meşhur dokuma türü feretiko (forotiko) ismiyle anılır. Feretikonun asıl hammaddesi kenevir bitkisinden elde edilen liflerdir. MÖ. 3000’lerde Çinliler tarafından kullanıldığı bilinen kenevir, İskitler aracılığıyla Avrupa’ya kadar taşınmıştır (Hut, 2011: 25). Kendir, kenevirin gövdesinden çıkarılan liflere denir. Bitkinin kendisi de halk arasında kendir adıyla anılır. Kendir, özellikle Rize-Trabzon ve çevresinde ziraatı yapılan önemli sınai ürünler arasındaydı. Rize’nin iklimi ve toprağı kendir üretiminden yüksek verim alınmasını sağlıyordu. Rize’de üretilen kendirden keten ayarında, ketenden çok daha ince, yumuşak ve dayanıklı bezler dokunabiliyordu. Bu özelliklerinden dolayı feretiko, Rize Bezi adıyla meşhur olmuştur. Rize’de kırk farklı kumaş üretilebiliyor, en ucuzu ile an kalitelisi arasında 17 kat fiyat farkı olabiliyordu. (Hut, 2011: 27-28).

19. yüzyıldan itibaren Osmanlı pazarına giren İngilizlerin ürettiği pamuk ipliği, ucuz olduğu için yerli üretimi baltalamıştır. Kendir üretimi ve dokumacılığı Cumhuriyet’in ilanından sonra önemini ve canlılığını yitirmeye devam etmiştir. Fabrika imalatı ucuz ürünlerin yaygınlaşması, el tezgâhlarında üretilen kendire indirilen bir diğer darbe olmuştur. Bu olumsuz gelişmeler neticesinde bir zamanlar yıllık üretim miktarı 150 bin tona ulaşmış olan keten bezi üretimi 1950’lere gelindiğinde 15 bin tona kadar düşmüştür. Kenevirin ekiminin yasaklanmasından sonra kendir üretimi tamamen ortadan kalkmıştır. Günümüzde halk eğitim merkezlerinde verilen kurslarla feretiko dokumacılığına devam edilmektedir (KK. Emriye Öksüz; Fatma Kapıcıoğlu).

Ticaret

Rize ilinin 2016 yılı ihracatı 160,6 milyon dolardır. Rize, Karadeniz Bölgesi’ndeki 18 il içerisinde ihracatta 9. sıradadır. İhracatta katkısı olan başlıca sektörler “Metal cevherleri” ile “Gıda ürünleri ve içecek” sektörleridir. Metal cevherleri ihracatı tek başına ilin toplam ihracatının % 64’ünü oluşturmaktadır. İhracatın çok büyük bir kısmı First Quantum Mining Co. ünvanlı Kanadalı firma tarafından işletilen Çayeli Bakır İşletmesi tarafından gerçekleştirilmektedir (102,8 milyon dolar). Diğer taraftan ilin ekonomisi büyük ölçüde çaya bağlı olmakla birlikte çay ürününün ihracata katkısı olmayıp neredeyse tamamen iç tüketime sunulmaktadır (http://www.doka.org.tr/TR/Bolgemiz/Rize) .

Turizm

Bölgeye gelen turist sayısı artmakta ancak turizmin gelişmesi için zorunlu olan altyapı eksiklikleri devam etmektedir. Mevcut oteller, beslenme ve eğlenme amaçlı tesisler yeterli değildir. Rize’nin yüksek rakımlarında yaylaları ve doğal güzellikleri görenleri cezbetse de gerek ulaşım gerekse mevcut beslenme, barınma imkânları turizmi belli bir seviyenin ötesine çıkarmaya yetmemektedir. Bu durum çalışanlar ve yatırımcılar için de turizmin tercih edilebilir bir sektör olmasını engellemektedir.

Sonuç

Çay tarımı hariç olmak üzere, tarım ve hayvancılık gibi işleri yapmaya devam orta yaşlı sayabileceğimiz kesim bu işleri geçim amacıyla değil, alışkanlık veya hobi olarak sürdürmektedirler. Genç nüfusun genelinde tarıma ve hayvancılığa ilgi yoktur; meslek ve gelecek tercihleri ağırlıkla hizmet sektöründeki farklı iş kollarına yöneliktir.

Rize ilinin beşeri ve sosyal durumu, önceleri inanç yapısı etrafında şekillenirken günümüzde belirleyici olan faktör ekonomik tercihlerdir. Türkiye’nin batılılaşma süreci içerisinde ülkemizin hemen her bölgesinde olduğu gibi Rize’de de insanların önceliği ekonomik koşullarını geliştirmek ve maddi refah düzeyini yükseltmektir. Bu amaca destek olmak üzere yöre insanı, çocuklarını ileride maddi sıkıntı yaşamayacağı, kazancı yüksek işlere teşvik etmektedir.