Warning: file_get_contents(/home/karade61/public_html/site_temalari/DOKAP/amp_link.fil): failed to open stream: No such file or directory in /home/karade61/public_html/kalip/KL_SITE_TEMASI.php on line 374

Warning: file_get_contents(/home/karade61/public_html/site_temalari/DOKAP/amp_css.fil): failed to open stream: No such file or directory in /home/karade61/public_html/kalip/KL_SITE_TEMASI.php on line 375
Sosyal Normlar - Doğu Karadeniz Kültür Envanteri Projesi

RİZE HALK KÜLTÜRÜ

Sosyal Normlar

İnsan davranışlarının tümü öğrenilmiş davranışlardır. İnsan, öğretilmezse hiçbir şey yapamaz. Bizden öncekilerden aldığımız bilgi ve görgüyü uygulayabildiğimiz ölçüde geleneksel kültürümüzü ortaya koyarız. Öğrendiklerimizi bizden sonrakilere aktarmak suretiyle de kültürel sürekliliği sağlarız. Sosyal normlar bu süreçte aktarılan bilginin hem bir parçası hem de bilginin, görgünün korunmasını sağlayan unsurlardan biridir.

Rize ili coğrafi özellikleri nedeniyle doğal şartları zor bir yerdir. Arazisi engebeli, havası çoğunlukla kapalı ve yağışlıdır. Engebeli arazilerde yağışların neden olduğu su taşkınları gündelik hayatın bir paçasıdır. Bu gibi güçlüklere rağmen Rize’nin sözlü kültür ürünlerinde karamsarlık ve hüzün yoktur. İnsanları canlı ve neşelidir. Bu dikkate değer durum sosyal norm, görülmeyen bir kanun gibidir. Yine sözlü kültür ürünlerinde dikkat çeken bir diğer unsur da kapalı ifadelere yer vermeyen, anlatılmak istenenin açık ve yalın şekilde ifade edilmesidir. Bu da yine Rize insanının karakterini tanımlayan ayrıntılardan, sosyal normlardan biridir. Rize insanı açık sözlü, hareketli, neşeli, kararlarında keskin ve yakınlarına sadakatiyle dikkat çeker. Rizeliler ailelerine düşkündür. Namus ve şeref duyguları yüksektir. Adi suçlara bu bölgede çok fazla tesadüf edilmez.

Evler mahremdir ve dışarıdan gelen kişi eve yaklaşmışken durup yüksek sesle selam verir. Hemen kapının önüne gelmeden selam verir ki duymaması, görmemesi gereken bir durum var ise, ev halkı buna karşı tedbir alsın. Bütün hane halkının bir arada vakit geçirdiği eviçi her zaman sohbet ve muhabbetle sıcak tutulur. Dışarıdan gelen misafir hemen bu sıcak ortama davet edilir. Aç ise yemeği hazırlanır. Tok ise çay ikram edilir. Misafir ağırlamak, misafiri memnun etmek yöre kültüründe önemlidir. Evli eşler birbirlerini isimleriyle çağırmazlar; bu bir sakınma biçimidir. Küçük çocuklar da isimleriyle çağrılmazlar, isimleri yerine onlara “balım,” “paşam” gibi yakıştırmalarla ses edilir. Eviçinde evin gelini veya kızı dolanır, yemeği hazırlar misafiri ağırlar. Misafirler kalabalık olduğunda, erkekler ayrı bir odaya geçer. Erkek meclisinin çay servisini evin delikanlısı yapar. Eviçindeki sohbetlerde büyükler konuşurken küçükler söze karışmaz.

Evin fertleri arasında iş bölümüne dayalı bir hiyerarşi gözlenir. Evin içinde reis erkektir ancak ev içi içleri evin yaşlı kadını yönetir, iş bölümünü kadın tayin eder. Büyük olan kişinin sorumluluğu her zaman daha çoktur. Büyükler, kendilerinden sonra gelenlere öğretir ve ileride sorumluluğu küçüklere bırakırlar. En küçük işler için bile bu böyledir. Evin dışında yapılan ağaç budama, odunculuk, kazma-kürekle yapılan ağır işler tabii olarak erkeğin sorumluluğundadır. Ancak ekin ve hasat zamanlarını kadınlar takip ettiği için tarla ve bahçe işlerini kadınlar yönetir. Ne zaman ne yapılması gerektiğini kadınlar söyler ve işin gereğine göre bazı işlerde ev halkının tamamı kadınla birlikte çalışır.

Rize yöresinde imece (eğratluk) yaygın bir gelenekti. Komşular arasında yardımlaşma çok önemsenir, biri müşküldeyse ona ilk önce komşusu yardım ederdi. Tarlalar kazılırken, gübresi verilirken, hasat zamanında ürün toplanırken, kışlık odun hazırlanırken ve benzer köy işleri için imeceler yapılırdı. Komşular bu gibi işler için bir araya toplanır ve hep birlikte çalışırlardı. Günümüzde devam etmeyen imeceler eski köy toplumun en önemli sosyal ortamlarından biriydi. Köyün uzak iki evinden insanlar bu imecelerde bir araya gelir birbirleriyle kaynaşırlardı. Haber alış-verişleri, dedikodular, maniler, türküler söylenirdi bu imecelerde. İş bittiğinde herkes aynı sofraya oturur, kimi zaman yemeğin ardından bir de horon teperlerdi. Özellikle hasat zamanında yapılan imecelerin sonunda horon ve çeşitli eğlenceler mutlaka yapılırdı.

Kurban kesimlerinde de imece yapılır. Rize’de kurbanlarda koyun kesme âdeti pek yoktur. Besili büyükbaş hayvanlar kurbanlık olarak kesilir. Burada da yine yakın akrabalar ve komşular ortak olarak kurban keserler.

Eskiden köylerde cami yemekleri köylüler tarafından karşılanırdı. Sırası gelen köylü, çeşitli yemekler yapar, sepetine yükler ve camiye götürürdü. Cami yemeği öncelikle cami hocası içindir. Ancak camilere götürülen bu yemekler, hocanın kurduğu sofrada köylüye de açıktı. Camilerin alt katlarında oda var ise, köye dışarıdan gelen misafirler bu odalarda kalabilirlerdi. Cami yemekleri bu gibi misafirlerin ihtiyaçlarını da karşılayan bir uygulamaydı. Camilerin bakım onarım ve cami hocasının barınma ihtiyaçlarını da köylüler imece (eğer maddi yardım yapılacaksa buna salma denir) yoluyla çözerler. Cami inşaatında ve onarımında gönüllü ve karşılık beklemeden çalışmak saygı gösterilen bir davranıştır.

İmece, halk hukukunda da kendini gösterir; köy yerlerinde evin dışına taşan anlaşmazlıklar (arazi paylaşımlarında kardeşler arasında anlaşmazlık yaşanabilir, komşular arasında dargınlık olabilir vs.) köyün ileri gelenlerinin bir araya toplandığı meclislerde çözümlenir. Bir meseleyi çözüme kavuşturmak üzere yapılan toplantılara cemaatluk (cemaatlik) denir. İleri gelenlerden kasıt, anlaşmazlık yaşayan kişilerin hatırını geri çeviremeyeceği kişilerdir; bu bazen kardeş, bazen köyün herhangi bir yaşlısı olabilir.

Geçimini toprağa bağlı tarım faaliyetleriyle karşılayan köylüler arasında geçmiş yıllarda sınır anlaşmazlıkları yaşanabiliyordu. Arazileri tapuya kayıtlı olmayan köylüler arasındaki sınır tartışmalarını, köyün ileri gelenleri çözüme kavuştururdu. Aralarında sınır anlaşmazlığı olanlar, komşuları ve köyün ileri gelenleri bir araya gelip meseleyi tartışırlar. Cemaatluk yapılıp da bir karar alınmışsa taraflar bu karara riayet ederler. Taraflar, aralarındaki tartışmayı daha fazla büyütmeyip el sıkışırlar.

Yolda yürürken küçükler büyüğün önünden geçmezler. Oturulan bir yerde dışarıdan yaşı büyük olan biri gelmişse ayağa kalkıp yer verirler. Yemek ve çay ikramında öncelik büyüğündür. Küçüklerin saygısına karşı büyükler de küçüklere sevgi, şefkat gösterirler. Çocuklara eşit muamele edilse de erkek çocukların yeri ayrıcalıklıdır. Askerlik hizmeti Rize yöresinde vatan borcu olarak telakki edilir. Askerlik yapmayan erkeğe iyi gözle bakılmaz. Kadınların konumu yaşlarına ve medeni durumlarına göre değişebilir; evlilik çağındaki bekâr kızlar köy yerlerinde tek başlarına görülmezler, yanlarında ya bir büyükleri ya da kendilerinden küçük bir kişi bulunur mutlaka. Evli kadınlar yine aynı şekilde evin dışında yalnız görülmezler. Bir kadın evli olduğu anlaşılsın diye dışarıdayken dolaylığının (çeşan) uçlarını belinin yan tarafında bağlar. Genç kızlar ise dolaylığını belinin arkasında bağlar. Kadınlar başlarına ayrıca şal kuşağı (makasli) bağlar, genç kızlar bunu takmaz. Genç yaşlarında kadınlar toplumda erkeklere kıyasla “alt” konumda görünseler de yaşları ilerlediğinde bu durum tersine döner; Köyün yaşlı kadınları herkesin saygı gösterdiği, sözünü dinlediği, bayram ziyaretlerinde ilk önce kapısını çaldıkları kimselerdir.

Misafirliklerde çeşitli âdetler vardır; düğün arifelerindeki hısım ziyaretlerinde eğlence unsuru abartılı seviyededir. Misafirlere ikramların ardı arkası kesilmez. Misafir olanlar da bu ikramları yenileri de gelsin beklentisiyle kabul ederler. Eğlence faktörünün yakışık almayacağı misafirliklerde ise durum farklıdır. Taziye ziyaretlerinde ikram edilen çay, kahve veya yiyeceğin yenilenmesi istenmez. Bu ortamlarda “yenileme,” tekrar etme, acının da tekrarı gibi tasavvur edilir.

Köyde eşyası, malı çalınan kişi cami cemaatinin toplandığı bir günde cemaatle birlikte eşyasını çalan kişiye beddua ettikleri bir toplantı vardır. Bu tür toplantılara teskere denir. Toplum düzenine aykırı davranışlar tasvip edilmez, hatalı davranışlarda bulunan kişi sözlü olarak ikaz edilir. Bu gibi uyarılar, meselenin büyüklüğüne göre cemaatluk gerektirebilir. Köyün yaşlıları ve ileri gelenleri bir araya toplanarak çözüm yolu üzerinde tartışırlar. Bu meclislerde bir karar alınırsa bütün köy buna uyar. Eğer yanlışta ısrar edilirse daha sert tedbirler alınabilir. Örneğin kız kaçırma olayları yörede 50-60 yıl öncesine kadar kan davalarına dönüşebilen anlaşmazlıklardan biridir. Geçmiş tecrübelerden ders alındığı için bu gibi tatsızlıklara varmadan köyün ileri gelenleri tarafların arasını bulmak için yoğun şekilde çaba sarf ederler.

Miras, Mal Paylaşımı

Araziler erkek kardeşler arasında taksim edilir, kadınlara araziden pay verilmezdi. Bununla beraber baba evi kadına her zaman açıktır. Evlendikten sonra kadının başına bir hal gelirse, baba evi ona her dair açıktır. Yine eski zamanlarda ölen kadının defin masraflarını da erkek kardeşleri karşılardı (KK. Orhan Naci Ak).

Meslek Hukuku

Balıkçılık, arıcılık gibi çeşitli mesleklerin icrasında uyulması gereken kurallar vardır. Arıcılıkta oğul almak, arının oğul vermesi koloninin gelişmesi bakımından önemlidir. Belli kokular arıları çeker. Arıcılar oğul almak için, arıları yanılabilecek koku yayan kimyevi maddeler kullanmazlar. Oğul hangi kovana giderse o artık kovan sahibinindir. Nazardan korkulduğu için arıcılar üretilen bal miktarı, arının sayısı gibi konuları sohbete konu etmezler.

Balıkçılıkta iş bölümü yapılır. Herkes sorumlu olduğu işi yapar. Balıkçı teknesinde bir kişi kendi sorumluluğunu ihmal edip diğerinin işine karışmaz. Avlanan balığın paylaşımı da belli usullere göre yapılır.

Ekonomik imkânların artmasıyla birlikte sosyal normlar dahi değişmekte, yöre kültürü unutulmaktadır. Bu vakıa ilkin komşuluk ilişkilerindeki dönüşümde kendini gösterir; köylerde bir zamanlar imece (eğratluk) ile yapılan işler artık karşılığında para olmaksızın yapılamaz hale gelmiştir. Hâlbuki imece, karşılığında para alınmadan bir başkası için çalışmak demek değildi. İmeceler karşılıklıydı; bugün sana yarın bana… Ekonomik imkânlar arttıkça, ekonominin istediği zaman da artmakta, dolayısıyla daima yapacak daha “önemli” işlerimiz olmaktadır. Bunun yanı sıra günümüzde yaygın şekilde kullanılan teknoloji ve internet tabanlı iletişim imkânları, insanları eski sosyal ortamlarından uzaklaştırmıştır. Yüz yüze iletişimin yerini dolaylı iletişim almakta ve bu nedenle eski âdetler uygulanma imkânı bulamamaktadır. Dolayısıyla da tekrar edilmeyen davranışlar, âdet ve gelenekler zamanla unutulmaktadırlar.