RİZE HALK KÜLTÜRÜ

Halk Takvimi ve Meteorolojisi

hava tahmin yöntemlerinin halk kültüründe önemli bir yeri vardır. Gelecek günlerde havanın nasıl bir durum alacağı, hem merak konusudur hem de hayatını, çalışmalarını ona göre tertipleyeceği için yaşantının düzenlenmesi açısından önemlidir. Denizci, yola çıkacak yolcu, ekin ekecek, harman kaldıracak çiftçi havanın akıbetini bilmek zorundadır. Çevre şartları içinde zaman boyunca edinilen deneyimler, halk kültüründe hava olaylarıyla ilgili bilgilerin oluşmasını sağlamıştır. Meteoroloji'nin başlangıcı sayılabilecek nitelikteki bu bilgiler, yüzyıllar boyu kuşaktan kuşağa aktarılan, kökleri çok eski zamanlara uzanan birikimin sonucudur. Türkiye’nin köy yerleşimlerinde ve toprağa bağlı çalışanların yaşadıkları hemen bütün yerlerde halk takvimi dediğimiz yerel takvim uygulamaları gözlenebilir. Günümüzde Türkiye’de resmî bir tek takvim olmasına karşın halk arasında çok çeşitli takvimler kullanılmaktadır. Miladî takvim denilen Hıristiyan takviminin yanı sıra Hicrî takvim de denilen İslam takvimi halk arasında kullanılmaktadır. Müslümanlar Ramazan orucu, Hac ve dinî bayramlarını İslam takvimini takip ederek tespit etmektedirler. Resmî takvim ve İslam takviminin yanı sıra, kırsal yerleşimlere gidildiğinde, özellikle yaşlıların, bu takvimlerden başka, eski Rumî takvime göre günleri takip ettikleri gözlenir. Rize ili genelinde yaşlılar belli bir günü “bizum hesap” diyerek Rumî takvime göre sayarlar; resmî takvimi ise “hoçumet (hükûmet) hesabi” tabiriyle ifade ederler.

Hava tahmini için, gözlenebilen çeşitli veri kaynakları vardır. Gökteki bulutların durumu, rüzgârın yönü ve şiddeti, ayın, güneşin durumu, tabiatta gözlenebilen bazı değişimler ve gelişmeler, hayvan davranışları hava tahminleri için başlıca bilgi kaynaklarıdır.

1. Gökyüzünün Durumuna Göre Hava Tahminleri

Ufukta Nil yeşili (bulanık yeşil) görünüyorsa rüzgâr çıkacak, hava bozacak demektir. Yeşilin içinde kızıllık olursa rüzgâr şiddetli eser.

Yörede güneyden esen kıble dediğimiz sıcak rüzgârlar çok sık görülür. Kıble gibi güney doğu yönünden esen keşişleme de çok sık görülür. Güney doğu yönünden gelen keşişleme rüzgârı yörede “kalaç” diye anılır. Bu sıcak rüzgârlar bazen 1-2 gün sürer. İşte bu 1+2 gün gün süren sıcak rüzgârların ardından şiddetli yağmur gelir.

Kuzey ve kuzey batı yönünden gelen yıldız ve karayel rüzgârları Karadeniz’i kabartır. Kuzeyden gelen rüzgârlar her zaman serin eser. Yıldız ve karayel eserken denize çıkılmaz. Bu rüzgârlar yazın yağmur, kışın kar getirir. Yıldız ve yıldız-karayel rüzgârı estiği zaman batı ufku kararır.

Doğudan esen poyraz rüzgârı dalga yapmaz, deniz sakin olur. Dalgacık köpükleri denizi kaplar, deniz çiçeklenir. Batı yönünden gelen karayel rüzgârı da dalga yapmaz. Etkisi poyraz gibidir.

Yağmur yağdığı zaman rüzgâr hafiflediği için deniz sakinleşir. Bir başka deyişle, yağmurlarla gelen tatlı su, denizdeki acı-tuzlu suya değince hava sakinleşir, dalgalar durulur.

Karadeniz’de fırtına çıktıktan sonra denizin kabarması arasında 4-5 saatlik bir süre vardır. Fırtına ve rüzgârla birlikte balıkçılar limana girişlerini bu 4-5 saatlik süreye göre ayarlarlar.

Kapalı havalarda bulutların parçalı hâl alması, renklerinin koyu olmaması yağmurun geçici niteliğini, rengin koyuluğu yağmurun sürekliliğini belirtir. Bulutların koyu siyaha doğru gitmesi, çoğalması şiddetli yağmurun işaretidir.

Denizin dalgalı olduğu zamanlarda ufukta kırmızı bulut görülürse deniz durulur, hava kısa sürede açar.

Rize’de şimşek çoğunlukla kuzey yönünde görülür. Kuzeyden çakan şimşek fırtına, rüzgâr ve yağmur getirir. Şimşeğin çaktığı yerin karşı yönü, şimşeğin baktığı yer olarak tanımlanır. Şimşek kuzeyde çakar, güneyi aydınlatır.

Çok şiddetli yağmur yağarken bir defa şiddetli gök gürültüsü ve şimşek çakması olursa hava açar. Gök gürültüsü ve şimşekler devam ederse fırtına devam eder. Kar yağarken de durum böyledir; bir defa şimşek çakar ve gök gürültüsü duyulursa hava açar; buna “kurağa gitti” denir.

Sabah görülen gökkuşağı yağmur yağacağına, akşam görüleni havanın açacağına işarettir.

2. Hava Tahmini Açısından Güneş ve Ay

Güneş batarken batı ufkunda güneşin alt ucu denize değdikten sonra tamamının batıp kaybolması 11 dakika sürer. Hava tahmininde bu süre içinde güneşin aldığı renkten yararlanılır.

Güneşin batışı sırasında rengi sarı ise ki buna ölü güneş denir, bu durum yağmur yağacağına işarettir.

Denizin görülmediği yerde, bir dağın ardında güneş batarken rengi sarıysa bu yine yağmur işaretidir. Ölü güneş dağın ardında batarken rengi kirli sarıdır. Kirli sarıyla birlikte kızıl renkte görülürse, bu durum kuvvetli rüzgâr çıkacağının işareti olarak kabul edilir.

Dolunay zamanlarında ayın çevresinde haleler oluşur. Halelerin bazısı aya çok yakın, bazısı ise uzaktır. Uzak olan hale, rüzgâr çıkacağına ve havanın bozacağına işarettir.

3. Hayvanların Hareketlerine Göre Hava Tahminleri

Karasineğin ısırığı çok acı verirse yağmur yağar.

Solucanlar toprağın üzerinde görülürse yağmur yağar.

Yeşil kurbağaların ağaçlarda bağırmaya başlamaları yağmur yağacağına işarettir.

Güzel havalarda çakalların yüksek yerlerde bağırması, güzel havanın devam edeceğine işarettir. Çakalların dere içlerinde, alçak yerlerde bağırmaları ise havanın bozacağının işaretidir.

Martıların denizden havalanmaları, havada dolaşmaları, havanın bozacağının işaretidir. Martıların çok yüksekten karaya doğru uçmaları fırtına habercisidir.

Hayvanlar güneşli havalarda otlaklarda fazla kalıyorlarsa yakın zamanda hava bozar.

Geceleri hayvanların boyunlarındaki çıngıraklardan aynı frekansta sesler işitilirse bu havanın açacağına işarettir.

Koyunların havaya bakıp melemesi bir felaket habercisi olarak görülür.

Kedinin patilerini yalayıp ateşe bakması o yıl çok fazla kar yağacağına işaret olarak kabul edilir.

4. Hava Tahminine yönelik Diğer Yöntem ve İnanışlar

Yakılan ateşin dumanı dimdik yukarıya çıkarsa hava bozar.

Yapraklar üzerinde kışın kırağı, yazın çiğ görülür. Yazın çiğ, ayağı ıslatacak şekilde fazla olursa hava bozacak, yağmur yağacak demektir. Kışın da kırağının fazlalılığı, kar yağacağını gösterir.

Rize bölgesinde Nisan ayının başından Mayıs ayının ortasına kadar med-cezir olayı meydana gelir. Med-cezir durumu çakıllıklarda pek anlaşılmaz, kayalıklarda gözlenebilir. Denizin çekilmesiyle kayalıklar üzerindeki yosunlar güneşe maruz kalarak beyazlaşır. Denizin yükselme ve alçalma sınırı bu beyazlıklardan takip edilebilir. Alçalma ve yükselme aralığının fazla olması havanın bozacağını işaret eder.

Ormanlarda ağaçların sararması yukarıdan aşağıya doğru başlarsa o yıl çok soğuk geçer.

Güz mevsiminde erik ve komar bitkileri çiçek açarsa kış uzun sürer.

Kestanenin çok olduğu sene kış ağır geçer, az olduğu senelerde de kış hafif geçer.

Ayva normal zamanından erken çıkıp olgunlaşırsa, kış da erken gelir.

Kocakarı günleri: Odunu biten bir kocakarı Mart ayına 3 gün kala, havaların açık olduğu bir günde keçilerini otlatmaya çıkarır. Güneşli havaya bakıp, ilerleyen günlerde oduna ihtiyacı olmayacağını düşünerek sevinir.

Kalan 3 günde hava bozar, kar yağar. Kocakarının odunu yok, ateşi yakmak için ipliklerini tutuşturup ateşin üstüne de içi su dolu bir kazan koyar. Çok üşüyen kocakarı ısınmak için kazanın içine girer. Kazandaki su çok fazla kaynayınca da kocakarı haşlanıp yanar. Bu yüzden Mart girmeden gelen soğuklara kocakarı soğuğu derler.

Liva: Dağlarda, yüksek yerlerde eserek karı eriten sıcak rüzgârlara liva denir. Kışın hava yumuşadığı zaman kar ya da yağmur yağar. Bu durum, “Liva, hava livaya gitti,” şeklinde ifade edilir.

Behur: Çürükay/Temmuzun son haftası ile Ağustosun ilk haftası arasında çok kısa bir süre yaşanır ki, şimşek çakması gibi çok kısadır. Bu olay suyun içerisindeki canlı ve cansız her şeyi etkilemektedir. Kumaş parçalarını çürütür insanların su ile temas halindeki kısımlarında benekler oluşur. Behur’un bu tesirinden kurtulabilmek için suya bir demir parçası veya çivi atılmalıdır. Demirin Behuru çekeceği ve canlıların zarar görmesini önleyeceğine inanılır (Kalafat, 2006: 359-367).

Kestanekarası: Karadeniz’in en korkulu fırtınalarındandır. Eylül ayı sonlarına rastlayan kestanekarası fırtınası, gün dönümünü, havaların soğumaya başladığı dönemi işaret eder.

Yün veya pamuktan yapılmış yer yataklarının kullanıldığı zamanlarda, kestanekarası fırtınası gelince bu yataklar açılır, yünler ve pamuklar kabartılarak yatağın daha hacimli olması sağlanırdı. Yer yataklarında yatan insanlar soğuyan havalara karşı bu şekilde tedbir alırlardı.

Takvime Bağlı İnanışlar

Resmî 8 Ocak (yerel takvime göre Zemheri’nin 26. günü) tarihi: Kalkandere’de Hüseyinhoca Köyünün monografisini yazan İshak Güven Güvelioğlu şöyle bir yılbaşı inanışı tespit etmiştir; “Rumi-Kameri yılbaşında evin kapısından içeriye ilk girecek kişiye önem verilirdi. Bu nedenle uğurlu, hayırlı, dindar olduğuna inanılan bir kişiye önceden haber verilir, o gün erkenden evine gelmesi istenirdi. Bu kişiye para, şeker veya fındık gibi ufak hediyeler verilirdi. O gün evden içeriye ilk olarak hayırlı birisi girerse sene boyunca bereket ve hayırlı olacağı kabul edilirdi (Güvelioğlu, 2007: 38).”

Yeni yılla ilgili benzer bir tespit Yaşar Kalafat’a aittir; “Eski hesap yılbaşı 13 Ocak’a “koca karı yılbaşısı” denirdi. Bu gün sabahleyin eve kimseler gelmeden bir kap su getirilir ve evin içine serpilirdi. İlk gelen kimsenin ayağının uğuruna göre o yılın uğurlu geçip geçmeyeceğine inanılırken, gelen kişi erkek ise yılın uğuruna inanılırdı (Kalafat, 2006: 359-367.”

Yeni ayda (ayın hilalden dolunaya kadar olan evreleri) kesilen odun iyi yanar.

Yeni ayda fasulye, patates tohumu dikilmez. Yoksa tohum böceklenir.

Eski ayda (ayın dolunaydan sonraki evreleri) yapılan kereste kurt almaz.

Salı günü uğursuz sayılır, bu nedenle önemli işlere salı günü başlanmaz.

Pazartesi ve perşembe günleri uğurlu sayılır. Bu günlerde başlanan işlerin rast gideceğine inanılır.

Cuma günleri ağaç budamak, yaş kesmek iyi sayılmaz.

Cuma ve cenaze günleri çamaşır yıkanmaz.

Şubat ayında yapılan evlilik iyi tutulmaz.

Nisanın ilk yağmuru ile saçlar ıslatılır ki gür çıksın.

Mayıs ayının ilk yağmurunun suyuyla süt mayalanır yoğurt olsun diye.

Fındıklı’da bazı köylerde Ağustosun ilk günü bahçelere girilmez. Bunun nedeni bereketin kaçacağı inancıdır.

Aralık ayında gök gürlerse kış ağır geçer.

11 Mart’ta (Küçük ayın 26. günü) Kocakarı Soğukları başlar; 8 gün sürer.

Mart’ın 20’sine doğru kırlangıç fırtınası eser.

Mart’ın 21’i bahar ayının başlangıcıdır, buna Mart 9’u denir.

Nisan’ın 14’ü ila 18’i arasında çok yağmur yağar, havalar soğuk olur. Bu 5 gün süren soğuklara Abril 5’i denir.

Nisan’ın 26’sı (Abril 13) arılar oğul verir.

İlkbaharın sonu ile yaz başında, sıcaklık farkının en çok olduğu ikindi vakitlerinde 40 gün boyunca kırkikindiler yağar.

Yaz Doksanı (5 Ağustos), yazın ortasıdır. En sıcak günlerdir. İnsanı alev gibi yalayarak esen samyeli, bugünlere mahsustur. Bu sayılı sıcaklarda eskiler, alaca hastalığına yakalanmamak için, güneşe çıkmaz; denize girmekten çekinirdi.

Ağustos’un 8’i (Çürük ayın 26. günü) arılar bal tutar.

Resmî takvimle 8 Kasım’da (Ohtovri ayının 26. günü) başlayan Kasım Günlerinin ilk haftası pastırma yazıdır. 1 hafta süren pastırma yazı boyunca havalar ısınır.

Resmî takvimle 21 Aralık (Karakış’ın 8. günü) gündönümüdür. Uzun gecelerin başladığı bu tarih aynı zamanda Erbâin’in de başlangıcıdır. Erbâin, kışın en soğuk geçen 40 gününü işaret eder.

Erbâinin ardından gelen, soğukların hafiflediği 50 güne hamsin denir. Hamsin, hamsinin Karadeniz’den ayrılıp Marmara Denizine geçtiği dönemdir. Böylece Kış Doksanı tamamlanır.

Resmî takvimdeki ayların 14. günü, yerel takvimdeki ayın 1. günüdür.

Yerel Ay İsimleri

Resmî

Yerel İsmi

Ocak

Yeni yıl / Zemheri

Şubat

Küçük ay

Mart

Mart

Nisan

Abril

Mayıs

Mayıs

Haziran

Kiraz ayı

Temmuz

Çürük ay

Ağustos

Ağustos / Harman ayı / Orak ayı

Eylül

İstavrit

Ekim

Ohtovri

Kasım

Üzüm ayı

Aralık

Husyana / Karakış