Temizlik Kültürü
Toplumumuzun gelenekleri ve İslam inancının gerekleri temizliği ön planda tutmaktadır. Türk toplumlarının temizliğe verdiği önem, sözlü kültür ürünlerinde, temizlikle ilgili söz ve ifadelerde de kendini gösterir: kaba sözlerle konuşana “ağzı pis,” düzeni bozan davranışları ifade etmek için “suyu bulandırmak” gibi deyimler kullanılır.
Beden temizliği bütün işlerin başında gelir. Yörede yaygın inançlardan biri büyüdüğünde teni kötü kokmasın diye bebeklerin ilk yıkandıkları suya tuz atmaktır. Yeni doğan bebeklerin doğumdan sonraki ilk yedi günde yıkandıkları suya tuz atılmaya devam edilir (kırk gün boyunca da devam edilebilir bu uygulamaya). Bu örnekten de görüleceği üzere temizlikle ilgili inanç ve uygulamalar doğumdan itibaren başlar. Doğum bir yenilenme, arınmadır; doğum yapan kadının günahlarından arındığı, temizlendiğine inanılır. Her işin başı olan temizlik ve temizlikle ilgili uygulamalar insanın bedeni öldükten sonra da devam etmektedir: defnedilmek üzere kefenlenmeden önce ölünün yıkanması dinin, inancın gereği bir uygulamadır.
Temizlikle ilgili mekânlar arasında hemen akla gelen hamamlar Anadolu’nun hemen her yerinde karşımıza çıkmaktadır. Rize’de ise Osmanlı veya daha öncesi dönemlerden kalma günümüze ulaşmış hamam kalıntısı bulunmamaktadır. Rize’de eski evlerde evin içinde veya eve bitişik olarak inşa edilmiş, temizlik ve banyo amacıyla kullanılan yapılar görülür. İnsanlar bu bölümde yıkanır, çamaşırlarını da yine bu bölümde yıkarlardı. Rize’de yayla ve köy evlerinde tuvalet bulunmazdı. Tuvalet, yapıların içinde değil dışarısında, yine bir ev eklentisi olarak inşa edilirdi.
Tuvaletlerin evin dışında ve özensiz şekilde inşa edildiği dönemlerde, özellikle köy yerleşimlerinde bu durum halk sağlığını tehdit etmiştir. Yörede 1970’li yıllara kadar çok yaygın şekilde görülen bağırsak solucanı hastalığının nedenlerinden biri hijyenik olmayan bu ortamlardı (Coşkun, 2005: 143).
Geçtiğimiz yüzyılın başlarına kadar sabun ve deterjan gibi temizlik malzemelerinin köylere ulaşması mümkün olmazdı. Sabunun yeterli gelmediği, tercih edilmediği ya da sabunu bulmanın zor olduğu zamanlarda temizlik için sabun otu kullanılırdı. Sabun otu, sabun gibi köpük yapması dolayısıyla ve sabundan daha temiz olduğu düşüncesi ile temizlik aracı olarak kullanılıyordu (Sinoğlu, 2017: 103).
Çamaşırları temizlemek için akarsuların kıyısında yıkanan çamaşırlar, yine akarsu kenarlarındaki taşların üzerine vurularak ağartılırdı. Bundan başka, evlerde ahşaptan veya metalden yapılmış teknelerde çamaşırlar elde yıkanırdı. Çamaşırları kirden arındırmak için deterjan olarak kül suyu kullanılırdı. Kül suyu, Anadolu’nun hemen her yerinde geçmiş yıllarda bulaşık ve çamaşır yıkamada deterjan yerine kullanılan temizlik malzemesidir.
Ateşin üzerinde durduğu için islenen ve kararan metal kapların dış yüzeyleri ince kum ile temizlenirdi. Evlerin dış kapılarındaki kapı kolları ve kapı kilidi olarak kullanılan demirler de kum kullanılarak temizlenirdi. Kum biraz ıslatıldıktan sonra eski bir bez parçasıyla metal yüzeye sürtülünce metalin üzerinde oluşan pası alır.
Bayram arifelerinde, nişan düğün gibi kalabalık davetlerin yapılacağı zamanlarda evlerin içi ve çevresi temizlenir. İnsanlar böyle zamanlarda giysilerinin yeni ve temiz olmasına daha fazla dikkat ederler. Ramazan ayına girmeden evvel köydeki camiler, köylüler tarafından temizlenir. Tamir görmesi gereken yerleri varsa bu ihtiyaçları giderilir.
Yörede evler mutlaka su kaynaklarının yakınında inşa edilirler. Rize’nin içinde yer aldığı coğrafi yapı, su kaynakları bakımından çok zengindir. Akarsulardan başka ağaçlık yerlerde çok sık aralıklarla doğal su kaynakları da mevcuttur. Bu su kaynaklarından bazıları şifalı kabul edilmektedir. Yörede başta romatizma olmak çeşitli eklem ve kemik ağrılarına çare bulmak ümidiyle şifalı sular, kaplıcalar ziyaret edilmekte, bu sularla yıkanarak şifa aranmaktadır.
Rize ilinin ve bölgenin en meşhur kaplıcası Çamlıhemşin’deki Ayder kaplıcasıdır. Yaklaşık 50 derece sıcaklığa sahip olan kaplıca suyu yılın her mevsimi ziyaretçisi olan bir yerdir. Ayder’deki kaplıca suyundan istifade etmek için havuza girilmekte, kaplıca suyuyla banyo yapılmaktadır.
İkizdere ilçesindeki kaplıca, ilin çokça ziyaret edilen şifalı sularından bir diğeridir. Suyunun sıcaklığı 50 derecenin üzerinde olan kaplıca suyu çok zengin mineral yapısına sahiptir. Yapılan bilimsel araştırmalarda ilçedeki termal su kaynağının; boyun, bel, Kalça ve diz kireçlenmeleri, eklem romatizması, kas romatizması, yumuşak doku hastalıkları, bel ve boyun fıtıkları, kronik bel ağrıları, çeşitli kas ağrıları, gerilim tipi baş ağrıları, nöroloji rahatsızlıklar, stres bozuklukları, diyabetik dolaşım bozuklukları, kadın hastalıkları, şişmanlık, cilt hastalıkları gibi birçok rahatsızlığa iyi geldiği tespit edilmiştir (http://www.milliyet.com.tr/rize-de-hastalar-sifayi-termal-suda-rize-yerelhaber-958125/).