GİRESUN HALK KÜLTÜRÜ

Eğlence Unsurları

Mayıs 7’sinde Aksu ırmağı kıyısında toplanan halk, burada düzenlenen çeşitli etkinliklerle eğlenirler. Geçmiş yıllarda bölge halkının en popüler eğlencesi güreşlerdi. Açık alanlarda toplanan güreşçiler birbirlerine meydan okuyarak aralarındaki en iyi güreşçiyi belirlemek üzere güreşirlerdi. Aksu şenliklerinden başka halkın sürekli katıldığı diğer eğlenceler yaylalarda Temmuz-Ağustos aylarında tertip edilmektedir (Aksu Dergisi, Sayı: 19).

Yaylacılık ve Yayla Şenlikleri

Giresun ilinde şenlikler genellikle temmuz ve ağustos aylarında gerçekleştirilmektedir. Şenliklerde insanlar biraraya gelerek eğlenme, dinlenme fırsatı bulur. Bunun yanı sıra yöresel giyecek ve yiyeceklerini sunacak pazarlar kurarlar. Giresun yöresinde ayrıca çeşitli inanış ve ritüellerini topluca gerçekleştirildiği şenliklere de rastlanır.

Tirebolulu Alparslan Bey, yayla göçünü (otçu göçü) en büyük Türk bayramlarından biri olarak saymaktadır. Sahil kesiminde yaşayanların sıcaktan ve nemden uzaklaşmak, yorgunluklarını atmak ve eğlenmek için genellikle temmuz ayı içinde yaylalara yaptıkları toplu gezi ve ziyaretlerine “Otçu göçü” denir. Otçu göçü, mısır bitkisinin tarla bakımı ile fındık hasadının başlayacağı zaman aralığında yapıldığı için temmuz ayında gerçekleştirilir.

Haziran ayından itibaren aileler yaylaya çıkmaya başlar. Köylerdeki işlerle ilgilenmek üzere aile fertlerinden bazıları geride kalır. Köydeki tarla ve bahçe bakımı bitince bu geride kalanlar da yaylaya çıkarlar. Mısır bitkisinin tarla bakımına bağlı olarak belirlenen yayla göçü takvimi bu nedenle ot göçü, otçü göçü, otçu haftası gibi isimlerle anılır. Otçu göçleri genellikle temmuz ayının ilk haftası içine gerçekleşir.

Otçü göçleri yaylaya vardığında, daha önce yaylaya çıkmış olanlar çalışmaya ara verip gelenleri karşılarlar. Yaylada hep birlikte şenlikler yapılır, eğlenceler düzenlenir.

Bir başka meşhur yayla şenliği Sis Dağında temmuz ayında yapılan sis dağı yayla şenlikleridir. Yayla şenlikleri günümüzde çevre illerden gelen ziyaretçilerin de katılımıyla düzenlenmeye devam etmektedir.

Hayvanların kırkılma zamanı geldiğinde bu iş imece usulüyle yapılır. Kırkma imeceleri için yemekler hazırlanır, hep birlikte yemekler yenir, oyunlar oynanarak eğlenilir.

Aksu Şenliği

Yörede Mayıs Yedisi adıyla da bilinen ve her yıl 20 Temmuz’da kutlanan Aksu Şenliklerinde sac ayaktan geçme, dereye taş atma, dere suyunda yıkanma ve Giresun Adasının etrafından sandalla dolaşmak gibi geleneksel uygulamalar tekrar edilir. Şenlik boyunca Aksu deresinin kenarına toplananlar halk oyunları oynar, yerel türküler ve maniler söyleyerek eğlenir.

Türk kültüründe suyun ayrı bir yeri ve önemi vardır. Kültürümüzde ve birçok halk inanışında insanlar suyla ilgili ihtiyaçları ve inançları doğrultusunda kendi kültürlerini oluşturmuşlardır.

Mayıs Yedisinde Aksu deresinin denize döküldüğü yerde “derdim belam denize” diyerek yedi çift bir de tek olmka üzere toplam on beş taş atılır. Dereye taş atılırken dilek tutulur. Taş atmak suretiyle kaza, bela ve uğursuzluklardan arındığına inanılır. Taşlar atılıp dilekler tutulduktan sonra suya girip başlarından aşağıya bir kova su dökünürler. Bu uygulamada da suyun insanda bulunan kötülükleri, hastalıkları, uğursuzlukları alıp götüreceği inancı vardır.

Şenlikteki uygulamalardan bir diğeri olan Ada etrafından dolanmak da yine kaza, bela ve uğursuzluklardan arınmak amacıyla yapılır. Ada etrafındaki tur Adadaki Hamza Taşının önünde başlar ve yine burada sona erer. Bu törenin amacı da, yine sacayakta ve dere taşlama geleneğinde olduğu gibi soyun sürdürülmesi ve belaların denize atılmasıdır. Bu törenlerde doğayla insan hayatı özdeşleştirilmekle birlikte, baharda doğa nasıl uyanıyorsa insanın da baharla birlikte hayat yeniden, daha iyi bir şekilde başlayacağı düşüncesi hâkimdir.

Sis Dağı Yayla Şenliği

Giresun ve Trabzon sınırında yer alan Sisdağı Yaylası bölgenin önemli yaylalarından biridir. Sisdağı Beşikdüzü, şalpazarı, Eynesil, Çanakçı ve Görele ilçelerinde yaşayan köylülerin kullandığı ortak yaylalardan biridir. Bu yaylada her yıl Temmuz ayının ikinci yarısında festivaller düzenlenmektedir. Şenlik zamanında yayla yollarında kemençe eşiliğinde türküler söylenir. Verilen molalarda horonlar oynanır. Yaylada geniş düzlüklere kurulan kır pazarında eğlence ve şenliklere devam edilir (Duru, 2011: 13).

Tuz Ekimi

Giresun’un Çal Dağında “tuz ekimi” mazisi 500 yıl eskilere uzanan bir gelenektir. Rivayete göre, yaklaşık 500 yıl önce Çal Dağı bölgesinde yaşayanlar tuz ihtiyacını Erzincan’dan gelen katırların oluşturduğu kervanlar aracılığıyla sağlıyormuş. Kıtlık ve yokluğun yaşandığı bir dönemde halk Erzincan’dan tuz getirtemediği için buğday ve sebze gibi tuz yetiştiriciliği yapmaya karar vermiş.

Tuz ekimi “Ya Tutarsa” denilerek her yıl tekrarlanmış ve zamanla bir gelenek halini almış. 2012 yılından sonra bu gelenek yerel yönetimlerin katkılarıyla festival olarak sürdürülmektedir.

Çocuk Oyunları

 

Akşam Mayası

Oyuncular ebenin eline “maya” diyerek vurup evlerine kaçarlar. Ebeye yakalanan çocuk, oyunun yeni ebesi olur (Özdemir, 1997: 645).

Bom Oyunu

Ortaya bir tane yuvarlak çizilir. Herkesin bir ismi olur. Ebe kimin ismini okursa o üç adım atar. İsmi okunan kişi üç adım attıktan sonra kimin ayağına basarsa o elenir (Küçük, 2011: 366).

Carik

‘Carik’, üç çatallı bir ağaç parçasıdır. Bu ağaç parçası üç çatalı üzerine belirli bir yere dikilir. Ebe, cariğin başında bekler. Oyuncular belirli bir uzaklıktan ellerindeki çubuklarla cariğe atış yaparlar (Özdemir, 1997: 708).

Cimdak

Düz bir yere üç fındık alta bir fındık da üstte koyularak küçük bir kule yapılır. Oyuncular belirlenen yerden bu kuleye ellerindeki fındıklarını atarlar. Kuleyi attığı fındıkla vurup yıkan çocuk, kuledeki bütün fındıkları alır. Oyuna katılan çocukların sayılarına göre kuledeki fındık sayısı artabilir (Özdemir, 1997: 524).

Dombili

Üst üste dizilen taşları iki guruba ayrılan oyuncular, taş atarak yıkmaya çalışırlar. Oyuncuların kuleye taş attıkları yere “emen” adı verilir. Kuleyi yıkan oyuncular, atış yaptıkları topu bulunduğu yerden alıp rakiplerine yakalanmadan emene dönmeye çalışırlar. Kulenin yanındakiler de yıkılan kuleyi yeniden yapıp rakiplerini emene varmadan yakalamak için uğraşırlar.

Fotik Oyunu

Bir çukur açılır ve bu çukura uzaktan fındıklar atılır. Eğer fındıkların hepsi çukura girerse oynayan kazanır. Bazı fındıklar çukura girmezse oynayan o kadar fındık kaybeder (Duman, 2008: 116).

Hava Çeliği: Çelik çomak oyununda olduğu gibi bu oyun da bir değnek ve 8-10 cm uzunluğunda bir çelik ile oynanır. Çeliği havaya atan oyuncu elindeki değneğiyle yere düşürmeden çeliğe vurur. Çeliği rakiplerine göre daha az ileri fırlatan çocuk, ebe olur. Ebe, çocukların ortasında durup sırayla elindeki çeliği onlara atar. Diğer oyuncular da değnekleriyle çeliğe vurup oyun sahasının en uç noktalarına göndermeye çalışırlar. Ebe değneği düştüğü yerden getirmek zorundadır. Ebenin attığı çeliği vuramayan çocuk, oyunun yeni ebesi olur (Özdemir, 1997: 581).

Kibrit Oyunu

Oyun, yere saçılan kibrit çöplerinin toplanmasından ibarettir. Oyuncu tek eliyle çöpleri toplar ve topladığı çöpleri de elinde tutar. Oyuncu, çöpleri birer birer toplar ve bunu yaparken ikinci bir çöpü hareket ettirmemeye çalışır.

Üç taş / Çizgi oyunu

İki kişi arasında oynanan bu oyun dikey ve yatay eksende ortadan ikiye bölünmüş bir kare üzerinde oynanır. Bu şekil kâğıdın, tahtanın veya toprağın yüzeyine çizilerek oyun oynanabilir. Oyuncuların her birinin elinde üç taş bulunur. Sırayla her bir oyuncu çizilen şeklin köşelerinden birine elindeki taşı yerleştirir. Oyunda amaç, yatay veya dikey eksende üç taşı yan yana getirmektir. Elinde taş kalmayan oyuncu daha önce oynadığı taşları hareket ettirerek oyuna devam eder.