GİRESUN HALK KÜLTÜRÜ

Temizlik Kültürü

Toplumumuzun gelenekleri ve İslam inancının gerekleri temizliği ön planda tutmaktadır. Bayramlardan önce arife günlerinde, nişan düğün gibi kalabalık davetlerin yapılacağı zamanlarda evlerin içi ve çevresi temizlenir. İnsanlar böyle zamanlarda giysilerinin yeni ve temiz olmasına daha fazla dikkat ederler. Türk toplumlarının temizliğe verdiği önem sözlü kültür ürünlerinde, temizlikle ilgili söz ve ifadelerde de kendini gösterir: kaba sözlerle konuşana “ağzı pis,” düzeni bozan davranışları ifade etmek için “suyu bulandırmak” gibi deyimler kullanılır.

Cumhuriyetten önce il merkezinde ve ilçelerinde halka açık hamamlar vardı (Şemseddin Sâmî, 1896: 3935). Günümüze ulaşan hamamlar 1 tane merkez ilçede, 1 tane Tirebolu’da ve 3 tane de Şebinkarahisar ilçesindedir. Temizlikle ilgili bu mekânlar etrafında halk kültürüne konu olan olgular da gelişmiştir. Gelin hamamı ve güvey hamamı adı altında düğünler öncesinde bu hamamlarda eğlenceler yapılırdı (Yüksel, 2007: 239). Tirebolu’daki tarihi hamamda yakın tarihlere kadar kına gecesi eğlenceleri düzenleniyordu. Düğün törenleriyle ilgili uygulamaların düğün salonlarının sunduğu programlara terk edilmesiyle birlikte eğlenceler eşliğinde yapılan gelin-güvey hamamları da unutulmaya başlamıştır.

Yaklaşık 200 yıllık olduğu tahmin edilen ve Giresun genelinde ayakta kalabilen tek tarihi hamam olan Tirebolu hamamı hala yöre insanına hizmet etmeye devam ediyor. Tirebolu’daki tarihi hamamın günümüze kadar ayakta kalabilmesinin tek nedeni yöre insanın hamam kültürünü yaşatmasıdır. Tarihi boyunca hamam bir gün dahi kapalı kalmamıştır. Hamam geçmişte olduğu gibi yine renkli eğlencelere de ev sahipliği yapmaktadır. Tirebolu hamamı tarihi mimarisi ve kültürüyle ayakta kalabilen nadir hamamlardandır. Yöre insanı hala bayramlar, cumalar, düğün ve nişan öncesi hamam geleneğini yaşatıyor.

Beden temizliğiyle ilgili diğer mekânlar ise eski evlerde evin içinde veya eve bitişik olarak inşa edilmiş, temizlik ve banyo amacıyla kullanılan yapılardır. İnsanlar bu bölümde yıkanır, çamaşırlarını da ev içinde bu bölümde yıkarlardı. Tuvaletler ise eskiden yayla ve köy evlerinin içerisinde bulunmazdı. Tuvalet, yapıların içerisinde değil dışarısında, yine bir ev eklentisi olarak inşa edilirdi.

Aksu Irmağı gerek temizlik gerekse şifa amacıyla ziyaret edilen yerlerden biridir. Mayıs 7’sinde bekâr genç kızlar talip bulmak umuduyla, çocuğu olmayan kadınlar hamile kalabilmek umuduyla ve diğer pek çok insan vesair hastalığa çare olması umuduyla Aksu Irmağının denize döküldüğü yerde suya girerek yıkanırlar.

Irmakta yıkanmanın da usulü vardır. Irmak kenarında derin olamayan bir yerde suya girilir. Yıkanan kadınların çevredeki erkekler tarafından görülmemesi için çevrelerini peştamallarla kapatırlar. Yıkanan kadının başından aşağıya yedi çift bir tek olmak üzere toplam on beş defa su dökülür. Bu iş için eskiden yörede “susak” denilen su kabakları kullanılırdı. Yıkananlar dileklerini dilerken ırmağa yedi çift bir tek olmak üzere on beş taş atarlar. Yıkanma merasimi bu şekilde tamamlanmış olur (Aksu Dergisi, Sayı: 3-6: 5).

Kazadan beladan korunma, şifa bulma ve baht açıklığı amacıyla yapılan çeşitli uygulamalarda da temizlikle ilgili motiflere rastlanır. Görele’de Mayıs ayının 7, 17 ve 27. günlerinde yörede Derekulağı adıyla bilinen yerde kayıkla yedi defa dönme ve ardından yıkanma âdeti vardır. Belirtilen günlerde bayramlık giysilerini giyinen insanlar Derekulağı’na gidip kayıklarla bu yeri yedi defa dönerler. Kıyıya döndükten sonra bu suyla yıkanırlar. Belirli bir günde deniz suyuyla yıkanmaktan murad dert ve sıkıntıların suya, denize atılmasıdır. Ardından kıyıya dönüp suya yedi çift ve bir tek taş atarak dilek tutarlar.

Kiraz ayının (Mayıs-Haziran ayları arasındadır) 7, 17 ve 27’sinde özellikle çocuğu olmayanlar ve başka çeşitli dertlerine derman arayanlar şifalı olduklarına inandıkları Tirebolu’nun Bada köyündeki “Acısu’ya gider ve bu suda yıkanırlardı. Buraya gelenler suyun yakınlarındaki bitki ve ağaçlara çaputlar bağlayıp dilek tutarlardı.

Giresun-Dereli ilçesi yolu üzerinde, Tekke Köy’deki Yakup halife Türbesinin yakınındaki Yakup Halife’ye ait olduğu rivayet edilen değirmenin suyunun şifalı olduğuna inanılmaktadır. Cin çarpması ve büyü gibi rahatsızlıkların etkisinden kurtulmak isteyenlerin bu değirmenin suyunda yıkanarak şifa umdukları bilinmektedir (Kara Düzgün, 2009: 142).

Temizliğin adeta sembolü olan “su” beden, eşya, giysi ve çevre temizliği için en temel malzemedir. Beden ve giysi temizliği için suyla birlikte özellikle kırsal kesimde yakın zamana kadar sadece yeşil sabun ve sabun bulunamadığında sabun otu temizlik malzemesi olarak kullanılırdı. Özellikle bulaşık temizliği için de daha çok kül adeta bir yağ sökücü gibi kullanılırdı.

Kirli giysiler köylerde daha çok derelerin, akarsuların kıyısında yıkanır yine akarsu kenarlarındaki taşların üzerine vurularak ağartılırdı. Ayrıca evlerde ahşaptan veya metalden yapılmış teknelerde kirli giysiler elde yıkanırdı. Giysileri kirden arındırmak için kül suyu da kullanılırdı. Kül suyu, Anadolu’nun hemen hemen her yerinde geçmiş yıllarda bulaşık ve çamaşır temizliğinde temizlik malzemesi olarak deterjan yerine kullanılmıştır.