GİRESUN HALK KÜLTÜRÜ

Halk Takvimi ve Meteorolojisi

Halk Takvimi

Doğu Karadeniz’deki köy yerleşimlerinde insanlar günlük işlerini namaz vakitlerine göre ayarlarlar. Güneşin konumuna göre gündüzler bölümlere ayrılır ve yapılacak işlerin zamanı buna göre belirlenir.

Günün bölümleri: Günler esas olarak güneşin konumuna ve namaz vakitlerine göre bölümlenir. Sabah güneşi üzetine doğan kişilerin geçim darlığına düşeceği söylenir, üstelik bu bir tembellik alameti olarak kınanır.

Yapılacak işler için gün ışığını azami ölçüde kullanmaya çalışan insanlar günleri bu ihtiyaca uygun olarak taksim etmişlerdir. Örneğin bütün gün süreceği muhtemel bir iş için çalışmanın başlama zamanı “seher vakti” olarak tespit edilir. Yörede günün bölümleri şu şekilde sıralanır: Seher, sabah, kuşluk, öğle üzeri, öğle, ikindi, akşam üzeri (dar vakit), akşam, yatsı ve gece.

Yörede günlük hayatta takvim olarak resmi takvimin yanı sıra halk takvimi dediğimiz yerel takvim ve bundan başka, ibadetlerin zamanını tespit edebilmek için Hicri takvim kullanılmaktadır.

Giresun halk takviminde yılın ilk ayı ocak değil, mart ayıdır. 14 Mart (yerel takvimle Mart’ın ilk günü) yerel takvime göre yılbaşıdır. Buna “Mart bozumu” da denir. Mart’ın birinci günü yılbaşı olduğu için kimse bir yerlere misafir gitmez. Mart bozumunda yapılan geleneksel uygulamalara “Mart kırma” denir. Yerel takvime göre Mart’ın ilk gününde seher vaktinde eve yakın bir kaynaktan su alınır. Bu suyla tavan dahil olmak evin bütün odaları ve her köşesi ıslatılır. Gün boyunca evin kapısı açık tutulur. Eve sadece ayağının uğurlu olduğuna inanılan kadın ve çocukların girmesine müsaade edilir. Daha önceden sınanmış bir kişi eve çağrılır. Bu kişi evin kapı eşiğinde durur. Ayağının altına keskin bir bıçak konur. Bu kişi üç defa İhlas suresini okuyarak mutfağın içini dolaşıp tekrar kapıdan dışarıya çıkar. Bunun ardından mutfağın dört bir köşesine su serpilir. Öğlen vakti ahırdaki hayvanların kuyruklarına ip bağlanır. “Mart ben tarttım sen tartma” diyerek bu ip üç defa çekilir. Hayvanların kuyruğuna bağlanan ip kendiliğinden düşene kadar çıkartılmaz.

Yılın ilk gününde evlerde ısırgan çorbası pişirilir ve çorbaya bir tane mavi boncuk atılır. Mavi boncuk kimin kaşığına gelirse o kişi uğurlu kabul edilir ve hasat bereketli olsun diye ekin zamanı tarlaya ilk tohumu o kişi atar.

Küçük ayın 20’sinde, poyrazla lodosun dövüştüğü söylenir. O gün bilhassa ikindiden sonra hangi rüzgar fazla eserse anlaşılır ki galip gelen odur. Galip gelen poyraz ise kışın bir ay daha devam edeceği, galip gelen lodos ise baharın bir ay erken geleceği, soğukların tezden kırılacağına inanılır.

Mart ayı dert ayıdır. Tarla-bahçelerin ekime hazırlanması için bellenmesi, kazılması gerekir. Oldukça ağır işçiliği olan bu işler martın dert yüküdür.

Mart ayı kedi-köpek gibi hayvanların kızışma dönemidir. Bu nedenle mart ayına “döl ayı” manasında “gırmaguk” da denir.

Mart 9’unda çayırlarda gezip eğlenmek adettir. O gün evlerde hamurişi veya kaygana yapılır. Yapılan yemeği komşuya dağıtırlar ki Mart 9’unun bereketinden istifade edilsin. Gündönümüne denk gelen Mart 9’unda sahil kesimindekiler deniz kenarlarına, iç kesimlerde yaşayanlar akarsuların kenarına veya doğal kaynak sularının bulunduğu yerlere giderler. Sabah erkenden suyun bulunduğu yerlere gidip su alırlar. Suyu erken saatte evin içinde her köşeye serperek eve bolluk, şans ve bereket gelmesini dilerler.

Mart bozumu: Mart 9’unda ayağı uğurlu biri eve davet edilir. Bu kişi eve gelip “martınızı bozuyorum” diyerek ev içine girer. Eve gelen kişinin ayağı uğurlu biri olması önemlidir. Bazı haneler işi şansa bırakmamak için ahır hayvanlarından birini alıp ev içine sokarak mart bozarlar.

Yerel takvimde mart ayının ilk gününden itibaren bunu izleyen 12 günün hava durumu, yılın 12 ayına nispet edilerek hava tahmin edilir. Buna “Mart tutmak,” “gün tutmak” da denir. Yeni yılın ilk günü (14 Mart) birinci ay; ikinci gün, ikinci ay olmak üzere 12 gün boyunca yılın 12 ayı için hava tahmini yapılır. Örneğin, 14 Mart’ta hava açık ve sıcak ise, o yıl birinci ayda (Mart ayında) hava genel olarak açık ve sıcak olacak diye umulur.

Yılbaşında köy evlerindeki insanlar hamur ve yoğurt mayalarını tazeler. Bununla yeni yılın bereketinin artacağına inanılır.

Abril ilk günü yağan yağmur şifalı sayılır. Yemek dahi o gün yağan yağmur suyuyla yapılır.

Abril ayının 23’ü yazın başlangıcı sayılır. Havalar bu tarihten sonra ısınır. Yaz ayına nişan olarak il genelinde daha başka inanç ve kabuller de vardır: kiraz hasadını yazın başlangıcı kabul etmek gibi.

Aksu şenliğindeki uygulamaların benzerleri Görele’de Mayıs ayının 7, 17 ve 27. günlerinde tatbik edilirdi: Yöre sakinleri kayıklarla Derekulağı denilen yerde kayıklarla tur atar ve bunun ardından denize taş atarak dilek tutarlardı.

Mayıs Yedisi il genelinde “Çepni bayramı” olarak da adlandırılır.

Mayıs 7’sinin gecesinde sürü dışarıda bırakılırsa onları yıldız çarpar ve sürü o yıl kırılır, muhakkak bir zarara uğrar.

Rumi hesapla Mayıs 13’ünde Ülker Yıldızı sabah güneşiyle birlikte görünür. Bu günde davar sahipleri güneş doğmazdan evvel sürülerini güneşten saklamak üzere kuytu yerlere götürürler. Aksi halde, sabah güneşi dağdan aşıp da sürüyü görecek olursa o yıl bütün sürü kırılır.

Yaylacılık kültürü ilin geleneklerinde önemli bir yere sahiptir. Yaylaya çıkılan ve inilen zamanlar yerel takvimde bellidir. Üç ayrı zaman diliminde yaylalara göç düzenlenmektedir. Yaz göçü adı verilen ilk göçte hayvanlar yaylaya götürülerek yerleştirilmekte, evlerin açılışı yapılmaktadır. Nisan-mayıs aylarındaki bu göçten sonra, ikinci göç otçu göçüdür. Tarla bağ, bahçe işleri bittikten sonra, genellikle Temmuz ayının ilk haftasında yapılır. Son olarak bir de güz göçü vardır; güz göçü, yayla sezonunun bitmesi, yaylacıların eşyalarını toplayıp köylerine döndükleri Eylül-Ekim aylarında yapılır.

Kasım günlerinin sona erip Hızır günlerinin başladığı tarih yerel takvime göre 7 Mayıs’tır (Resmi takvime göre 20 Mayıs). Bu tarih, yaz günlerinin başlangıcıdır. Sıcakların başlaması, yazın gelişi yörede gösterişli kutlamalarla karşılanmaktadır. Her yıl 20 Mayısta Aksu deresinin denize kavuştuğu yerde “Aksu Şenliği” düzenlenmektedir. Şenliklerde sacayaktan geçme, dereye taş atma ve kayıkla Giresun Adasının etrafından dolaşmak gibi bolluk ve bereketle ilişkili çeşitli etkinlikler tatbik edilir. Şenlik yerel takvime göre 7 Mayıs’ta kutlandığı için “Mayıs Yedisi” veya “Yedi” şeklinde de adlandırılmaktadır.

Kiraz hasadı, yaz mevsiminin başlangıcı kabul edilir.

Orak ayında fındık bahçelerinin otları biçilir.

Ağustos ayının sonlarında görülen ayeser fırtınasıyla yaz mevsiminin sona erdiği kabul edilir.

Kış mevsimi abril/abrul beşine kadar devam eder.

Bahar mevsimi, abril beşinden itibaren kiraz hasadına kadar devam eder.

Yerel Ay İsimleri

Resmî

Yerel İsmi

Ocak

Zemheri / Kalandar

Şubat

Gücük / küçük / deli

Mart

Mart / gırmaguk

Nisan

Abril / Abrul

Mayıs

Mayıs

Haziran

Kiraz / güllük

Temmuz

Orak

Ağustos

Ağustos / Harman / Orak / Üzüm

Eylül

İstavrit / Ceviz / Avara - Avacara

Ekim

Darı / Hac / Koç

Kasım

Üzüm / koç / İlkkış

Aralık

Karakış

 

Hava Tahminine Yönelik İnanmalar

Solucanlar yerden çok çıkarsa yağmur yağacağına inanılır.

Derelerdeki göllere taş atılırsa yağmur yağacağına inanılır.

Bir evde çok karınca görülürse, yağmur yağacağına inanılır.

Ay yeni iken toplanan elmaların çürüyeceğine inanılır.

Mart ayında görülen yılan öldürülürse, o yılın hayırlı olacağına inanılır.

Ocak başında yalanan kedinin havaya bakarsa yağmur yağacağına, ateşe bakarsa güneş açacağına inanılır.

Hela ve ahırın gübre konulan kısmı aniden kokmaya başlarsa hava yağacak demektir.

Batı tarafından gökyüzünün bulutlanması, havanın bozacağına işarettir.

Gün batımında batı tarafında kırmızı bulutların görünmesi havanın açacağına işarettir.

Ayın etrafındaki hale küçük ise hava rüzgârlı olur. Ayın etraındaki hale büyük ise hava yağmurlu olur.

Alıç ve meşe ağaçlarının meyvesinin çok olması o sene kışın çok zorlu geçeceğine işaret eder.

Yağmur Duası

Eskiden yağmur yağdırmak için kepçe gelini yaparlardı. Yağmur yağmazdı bunlar duaya çıkarlardı. Bunu da çocuklar yaparlardı. Çocuklar bir gelin yaparlardı. Başına bir kalbur takarlardı. Bu gelin bir kapıya geldiğinde kapıda beklerken anasının ilk doğumu olan bir çocuk (kız erkek fark etmez) çatıya çıkar gelinin başına bir kufa (bidon) su dökerdi. Böyle yaparsalar yağmur yağarlardı. Kapı kapı dolanırken ekmek, yağ, tuz vb. toplarlardı. Bu esnada; “Kepçe gelin ne ister, Kaşuk kaşuk yağ ister,” diyerek gezerlerdi. Mezarlığa gidip mezarlıktan bir tahta alıp ırmağa giderlerdi. Irmakta yıkanıp yağmur yağsın diye tahtayı suya verirlerdi. Gelip topladıkları yiyecekleri pişirir çoluk çocuk yer içerlerdi (Küçük, 2011: 360).