TRABZON HALK KÜLTÜRÜ

Eğlence Unsurları

Yayla Şenlikleri

Doğu Karadeniz’de pek çok hane yaz aylarını yüksek rakımlı düzlüklerde geçirirler. Kırsalda yaşayan insanlar hayvanlarından daha iyi verim alabilmek ve fıtratındaki tebdili mekân, göçerlik genleri ile hayatını Orta Asya’daki gibi sürdürür. Üç faklı mekânda yaşam standartı vardır. Köyler, mezralar (mezere), yaylalar. Yaylacılık faaliyetleri yüzlerce yıllık geçmişe sahiptir.

Köyler coğrafi yerleşim olarak en alçakta, kışları çok sert olmayan mekânlara kuruludur. Baharın ilk günleriyle köylerden biraz daha yüksek olan mezralara çıkılır, yaz başı itibarıyla, haziran başında havalar ısınınca göçlerini, hayvanlarını alır yaylalara göçer.

Yaylaya çıkmadan bir iki hafta önce gidilir, kışın varsa hasarı onarılır, ahırlar temizlenir. Ek müştemilatlara ihtiyacı varsa yapılır. Kap kacaklar temizlenir, balta, orak, tırpanlar bilenir, sepetler onarılır, göç anında hayvanlara takılacak süsler gözden geçirilir, yatak, döşekler havalandırılır, yıkanacak olan kirliler yıkanır,

Yaylaya çıkışlar çok renkli olur. Herkes o günü heyecanla besler. Köyün meydanında toplanılır, horonlarla, davul, zurna, kemençelerle, silahlar atılarak şenlik havasında yola çıkılırdı. Hayvanların rengârenk dokunmuş puruncaları takılır, boncuklar, püsküller, çanlar asılır. Yer gök çıngırak kelek sesleriyle, türkülerle, ıslıklarla yola çıkılır. Buna bazı yörelerde ot göçü, otçu göçü denir.

Ah yaylalar yaylalar

Yesun otunu mallar

Gece gündüz peşunde

Nedur çektuğum hallar.

 

Ah yaylacuk, yaylacuk

Dört bi tarafun açuk

Vermedi Mevlâm bana

Zerre kadar ikbalcuk.

Yayla güzergâhlarında bir günlük yürüme mesafelerinde geceleri konaklamak, yeme içme ihtiyaçlarını görmek için hanlar bulunurdu. Yolculuklar motorlu taşıtlarla yapılmaya başlayınca bu tarihi mekânların çoğu kapanmak zorunda kaldı. Günümüzde yaylaların fonksiyonları değişmiş daha çok tatil, sayfiye yeri olarak kullanılır olmuşlardır.

Zaman içinde yaylacılık faaliyetleri arasında çeşitli eğlenceler her yıl tekrar edilmek suretiyle gelenek halini almıştır. Bu şenlikler arasında otçu göçü veya otçu haftası şenlikleri en çok bilinenlerinden biridir. Otçu şenlikleri temmuz ayının ortalarında başlar. İl genelinde hemen bütün yaylalarda bu dönemde şenlikler düzenlenir. Yöresel kıyafetlerini giynen yöre insanlarının katılımıyla renklenen yayla şenliklerinde yöre kültürün hemen bütün özelliklerini gözlemlenebilmektedir. Bu şenliklerde yöre müzikler eşliğinde horon oyunları oynanır, yöresel yemekler yenir ve şenliğe katılanlara ikram edilir. Şenliklerin bazılarında popüler şarkıcılar konserler verir. Meşhur isimlerin katılımı, şenliklere olan ilgiyi artırmakta bu ve benzeri tanıtım çalışmalarıyla her geçen yıl bu etkinliklere bir öncekine kıyasla daha fazla insanın katılımı sağlanmaktadır.

Yılbaşı Kutlamaları

Tonya, Maçka, Sürmene ve Çaykara’nın bazı köylerinde Ocak ayının 13. günü, gece yarısından sonra yılbaşı kutlamaları yapılır. Kalandar gecesi adı verilen bu eğlence işgal yıllarında Ruslardan görülmüş ve Ruslar gittikten sonra Kalandar gecesinde düzenlenen bu eğlenceye devam edilmiştir. 

Kalandar gecelerinde çalgılar ve türküler söyleyerek köydeki evler tek tek gezilir. Evlerin kapısından içeriye çuval veya çanta atılır. Çanta bir ipe bağlıdır. Çantayı evin içine doğru atan kişi kapının dışında, ipin bir ucu elinde, ev sahibinin çantaya hediyeler koymasını bekler. Bu sırada ev sahibine görünmemeye çalışır. Kapısı çalınan evin avlusunda Momoyer ve Geyik oyunu gibi çeşitli seyirlik oyunlar oynanır. Kutlamaya gelenler çantaya fındık, ceviz, elma gibi yiyecekler koyulduktan sonra ev sahibine mutlu, kazançlı bir sene geçirmelerini dileyerek evin önünden ayrılırlar.

Kalandar gecesinde evleri gezen gençler çeşitli maniler, tekerlemeler söyler. Bunlardan biri şu şekildedir:

Kalandar gecesi

Devlet bacası

Dolduran tası

Cennet hocası

 

Vermeyen aşı

Cehennem hocası

Üstünde erkek kuşağı

Ahırda dişi buzağı

Yerde yaktım samani

Göğe çıkti dumani

Geldi kalandar ayi

Elma armut zamani

Güvercincilik

Çarşıbaşı yöresinde güvercin bakımı yapılmaktadır. Her köyde güvercin bakan kişiler bulunmaktadır. Güvercinler kümes içinde bakılmaktadır. Gün içinde kümesten çıkarılıp uçurulur. Güvercin bakımı zevk için bakılmasının yanında ticari amaçla da kullanılmaktadır (Keleş, 2018: 317).

Bölge tarihiyle ilgili kayıtlarda asırlar önce Trabzon ilinde avcı kuşların avlanıp, beslendiği bilgisi mevcuttur. Trabzon ilinin batısında Çepni yerleşimlerinde avcı kuşların yuvalarını beklemek, bu kuşları bakmakla mükellef kimseler mevcuttu. Bu kişilere doğancı veya seyyad deniliyordu (Bostan, 2002).

Düğün Eğlenceleri

Doğu Karadeniz bölgesi insanları geneli itibariyle silaha düşkündürler. Sevinçlerini silah atarak duyururlar. Düğünlerde de çokça silah atılır. Eski köy düğünlerinde silah atışına meraklı gençler arasında nişancılık yeteneğini sınamaya yönelik yumurta vurma oyunu oynanırdı. Düğün evinin yakınındaki bir ağaca ipliklere sarılmış yumurta asılır. Ortaya bir de ödül konur. Ödül genellikle belli miktarda mermidir. Atış yapmak isteyenler sırayla yumurtayı vurmaya çalışırlar. Yumurtayı vuran kişi ödülün yanı sıra nişancılığıyla ilgili övgüyü de kazanır.

Çocuk Oyunları

Oyunların çoğunda yaşamın sonraki dönemlerine hazırlayıcı unsurlar göze çarpar. Yöre coğrafyası insanın karşısına çok çeşitli fiziksel zorluklar çıkarır. Dolayısıyla yöredeki çocukların çevik, dayanıklı ve güçlü olması gerekir. Pek çok oyun bu yönde katkılar sağlar çocuklara.

Türkiye genelinde yaygın şekilde oynanmış çelik-çomak türü oyunlar Trabzon’da da oynanmıştır. Çelik-çomak oyunlarında köyler arasında bazı küçük değişiklikler yapılabilmekte ve bu nedenle farklı adlar ile anılabilmektedir. Akçaabat’ın yüksek rakımlı köylerinde Haşim Karpuz’un tespit ettiği çelik çomak oyunları şunlardır: Çelik/Çeltik Oyunu, Kumuş Oyunu ve Fot Oyunu.

Çelik Oyunu: En az iki kişiyle oynanır. Her oyuncu 1-1,5 metre uzunluğunda bir değnek alır. Oyunda bir de 10-15 cm uzunluğunda çelik adı verilen sopa bulundurulur. Oyun oynanacak alanda uzunca bir taş kale olarak tespit edilir. Oyuncular iki ayrı grup oluşturur. Oyunu başlatacak olan kişi çeliği kaleye arkası dönük olduğu halde uzağa fırlatır. Bundan sonra çeliği değnekle havaya atıp karşı taraf havadaki çeliği yere düşmeden ellerindeki değnekle vurmaya çalışırlar. Oyunun nihai hedefi çeliği kaleye isabet ettirmektir.

Fot Oyunu: En az üç kişiyle oynanır. Oyuncular kendileri için birbirine eşit uzaklıkta birer çukur eşelerler. Bu çukurlara fot denir. Oyun, çeliğin elle yandaki oyuncuya atılmasıyla başlar. Çelik havadayken oyuncu elindeki değnekle çeliğe vurup uzağa fırlatmaya çalışır. Çeliği atan kişi koşup çeliği alır ve fotuna geri döner. Diğer oyuncular bu sırada bu oyuncunun fotunu değnekleriyle eşeleyip derinleştirmeye çalışırlar. Bu işleme “tuz alma” denir. Oyuncu geri dönerken herkes kendi fotuna geri dönmüş olmalıdır. Çeliğe sahip olan oyuncu diğer bir oyuncuyu fotun dışındayken değneğiyle yakalarsa çelik bu yakalanan oyuncuya geçer. Yanmamak için tuz almaya gitmeyen oyuncu da yanar ve çelik bu defa onun fotuna bırakılır. Oyun bu şekilde devam eder. Fotu en fazla oyulan kişi fotun içindeyken ayakları topraklar örtülür. Çelik ayaklarının üzerine gelecek şekilde yere bırakılır. Belli bir mesafe tayin edilerek değnek yere bırakılır. Ayakları toprağa gömülü olan oyuncu olduğu yerden sıçramak suretiyle çeliği havalandırıp değneğin üzerinden aşırmaya çalışır. Eğer çeliği aşıramazsa diğer oyuncuları sırtında taşımakla cezalandırılır.  Aşırmayı başarırsa cezadan azad edilir.

Kumuş Oyunu: En az üç kişiyle oynanır. Yere küçük bir çukur açılır. Çelik bu çukurun 3 metre kadar uzağına yere konur. Oyuncular değneklerini atarak çeliğe değdirmeye çalışırlar. Değneği çeliğe isabet etmeyen çeliğin sahibi olur. Görevi artık çeliği korumaktır. Elindeki değnekle çeliği dürterek çukura sokmaya çalışır. Diğer oyuncular ise ellerindeki değnekle çeliği çukurdan uzaklaştırmak için uzağa fırlatmaya çalışırlar. Çeliği koruyan oyuncu bu sırada değneğiyle diğer oyuncuların değneğine vurursa o oyuncu yanar ve çeliği koruma görevi yanan oyuncuya geçer.

Fidefter Oyunu: Çelik-çomak oyununun değişik bir biçimidir. Fidefterin hazırlanması için fındık ağacından dört adet uzun, dört adet da kısa çubuklar kesilir. İki uzun iki kısa tahta çubuktan bir dikdörtgen, diğer iki uzun iki kısa tahta çubuktan başka bir dikdörtgen elde edilir. Bu iki araç, biri dik, öteki yatay gelecek şekilde birbirlerinin içine sokulur ve fidefter elde edilmiş olur. Fidefter, üzerine çelik konulan araçtır ve oyunun başlangıç noktasıdır.

Oyuncular iki gruba ayrılır. Gruplardan biri fidefterin başında kalır. Bu gruptan bir oyuncu elindeki sopayla fidefterin üzerine koydukları çeliği karşıdaki gruba doğru fırlatır. Karşı grup çeliği yere düşmeden yine ellerindeki sopayla karşılamak zorundadır. Eğer vurursa kazanır, vuramazsa kaybeder.

Çeliğe vuramadığı durumda, çeliğin düştüğü yer ile fidefterin arasındaki mesafe ölçülmek suretiyle de yarışmaya devam edilebilir. Oyunun sonunda kaybeden taraf, kazananları sırtında taşır (Çelik, 2005: 317-318).

Alvur: Oyun alanının ortasına toprağı eşeleyerek 20-30 cm yüksekliğinde tümsek yapılır. Oyuncular avuç içine sığabilecek bir topu bu yükseltinin üstüne yerleştirirler. Daha sonra oyundakiler topun çevresinde halka oluştururlar. İçlerinden biri saymaya başlayarak oyunu başlatır. Sırayla herkes saymayı sürdürür. Sayma devam ederken oyunu başlatan kişi “dur” diye bağırır. O sırada sayma sırası kime gelmişse o kişi ebe olmuş olur. Ebe, bir an evvel kum yığını üzerindeki topa ulaşmaya çalışır. Diğer oyuncular da bu sırada olabbildiğince toptan uzaklaşmaya çalışırlar. Ebe topu eline aldığı anda “dur” diye bağırır. Bütün oyuncular oldukları yerde dururlar. Ebe yerinden ayrılmadan elindeki topla diğer oyunculardan birini vurmaya çalışır. Vurulan oyuncu ebe olur. Atış yapan ebe kimseyi vuramazsa ebe olarak oyuna devam eder. 

Çimen Kayağı / Şurunkal Oyunu: Bu oyun yaylalarda çimenlerle kaplı yamaçlarda oynanır. Hartama tahtalarından birinin alt kısmına ayakları dayamak için küçük bir çıta çakılır. Oyuncular tahtayı kayak olarak kullanmak suretiyle yamaçlarda kayarlar. Kayağın hızını kontrol etmek için ellerini çimenlere bastırırlar.

Suda / Çizgi Oyunu: Seksek oyunudur. Yere çizilen geometrik şekillerin içinden tek ayak üzerinde sekmek suretiyle oynanır. 

Seksek türü bir başka oyun Çelik adıyla oynanmaktadır: Bu oyunda her oyuncu sayısı kadar çubuk toplanır. Çubukların boyu 40-50 cm’dir. Oyunu başlatmak için oyunculardan biri bütün çubukları kucağına alır ve başının üzerinden arkaya atar. Oyuncular etrafa dağılan çubukların üzerinden sekerek geçmeye çalışırlar. Bir uçtan diğerine kadar ulaştığında geri döner. Geri dönerken kendisine ait olan çubuğu yerden alır. Oyundaki amaç, aralarından geçerken yerdeki çubuklara basmamaktır. Çubuğa basan oyuncu yanar ve oyundan çıkarılır.

Döndürgeç / Ziğoyir Oyunu: Yere çakılan bir kazığın üzerine yatay vaziyette bir başka kalas, dengede duracak şekilde konur. Oyunculardan biri yatay vaziyetteki kalası ucundan tutar. Diğer bir oyuncu yatay kalasın diğer ucunda karnı üzerinde asılı kalır. Yerdeki oyuncu kalası bir ucundan tutup döndürmeye başlar. Kalasın diğer ucundaki oyuncu yeterince eğlendikten sonra yer değiştirip oyuna devam ederler.

Dışarıda oynamanın mümkün olmadığı yağmurlu ve soğuk günlerde kapalı mekânlarda taş, misket, fındık ve benzeri nesnelerle çeşitli oyunlar oynanır. Üçtaş, beştaş gibi ülkemizin her bölgesinde oynanan oyunlar Trabzon ili genelinde de bilinen ve oynanan oyunlardır.

Üçtaş (Düztaş) oyunu: Üçtaş oyunu kâğıt veya tahta üzerinde oynanır. İç içe üç tane kare şekli çizilir. En dışta kalan karenin kenar ve köşelerinden merkeze doğru çizgiler çizilmek suretiyle oyunun oynanacağı alan belirlenmiş olur. İki oyuncu ile oynana bu oyunca her bir oyuncunun dokuzar taşı vardır. Oyuncular sırasıyla oyun alanıdaki kesişme noktalarından birine bir taş koyar. Oyunun amacı yatay veya dikey bir hat üzerinde 3 taşı art arda dizmektir. Oynanacak taş kalmayıca yerdeki taşları yatay veya dikey düzlemde bir sıra (bir sonraki kesişme noktası) hareket ettirmek suretiyle oyuna devam edilir.

Yerden yüksek oyunu: Kız ve erkek çocukların birlikte oynadığı bir oyundur. Oyuncular tekerleme söyleyerek aralarında bir ebe seçtikten sonra yerden yüksek bir yere kaçmaya çalışırlar. Oyunda amaç, ayaklarının ebenin durduğu yerden daha yüksekte olmasıdır. Oyuncu ebeden daha yüksek bir yerdeyse ebe bunu sobeleyemez. Oyunda sürekli aynı yerde durup beklenmez, oyuncular sürekli yer değiştirirler. Sobelenen kişi ebe olur ve oyun aynı şekilde devam eder.