TRABZON HALK KÜLTÜRÜ

Halk Takvimi ve Meteorolojisi

Halk takvimi, yörenin coğrafi ve iklim özelliklerine göre şekillenir. İnsanların mevcut koşullar dahilinde yapmaları gereken işler, yerel takvimi de şekillendirir. Yörede halk takvimi “bizum hesap” denilmek suretiyle ifade edilir. Resmi takvim “huçumet hasabi,” Rumi takvim ise, “esçi hesap” tabirleriyle anılır.

Geleneğe bağlı olarak biçimlenmiş olan halk takvimi, geleneksel hayat tarzının sürdürüldüğü yörelerde takip edilmeye devam edilir. Hayat tarzının modernleştiği bölgelerde geleneksel takvimin de terk edildiği görülmektedir.

Geleneksel takvimdeki adlandırmalarda belirleyici olan hava, iklim olayları ve tarla bahçe işleridir.

Yerel Ay İsimleri

Resmî

Yerel İsmi

Ocak

Kalandar

Şubat

Kuçuk

Mart

Mart

Nisan

Abril

Mayıs

Mayis

Haziran

Kirez / Çerez

Temmuz

Çuruk / Orak

Ağustos

Ağustos

Eylül

İstavrit / Hac / Boş

Ekim

Biçinayı / Koç / Dar

Kasım

Üzüm / Ayrit / Ayerit

Aralık

Husriyenas / Husrinar / İstiyanar / Siğirkoyan / Zemheri / Karakış

Yerel takvimde yılın son haftası ve yeni yılın ilk haftasında köy yerlerinde dışarısı pek tekin sayılmaz. Yılın bu döneminde Koncolos veya Karakoncolos denilen hayali bir yaratığın dışarıda dolaştığına inanılır.

Kalandarın ilk günü başkasının evine gidilmez. Yılın ilk günü eve ilk giren kişinin ayağı uğurlu biri olması istenir. Kalandarın ilk günü nasıl geçerse yılın da öyle geçeceğine inanılır. Kalandar gecesinde dört yol ağzında ateş yakıp ateşin üstünden atlarlar. Ateşin üzerinden atlayanlar o gece muradını görmeye niyetlenip uyurlar. Niyetlendikleri işin olup olmayacağını görecekleri rüyaya göre yorumlarlar.

Mart ayında hava dumanlı olursa o yıl fındık verimsiz olur.

Kuzular Hıdırelleze kadar sayılmaz.

Hıdrellez gününde eve yeşillik sokulmaz, ev halkı eline yük ipi (dırmaç) almaz, evin kapısını kapatmazlar. Eve ilk girenin ayağının bereket getireceğine inanılır.

Hıdırellezde lahana diken kişinin evinde gebe hayvan kesilir, yavrusunu düşürür veya sakat doğurur.

Hıdırellezde iş yapılmaz, iş yapanlar 7 sene uğursuzluk yaşarlar.

Hıdırellezde bir kız tuzlu ekmek yiyip su içmeden yatarsa rüyasında kendisine su veren kişiyle evlenir.

Mayıs yedisinde ve Hıdrellezde bir şey dikilmesi iyi değildir. Hıdırellezde dikiş dikilirse çocuğun eşinin (plasentasının) çocuğa yapışacağına inanılır.

Ağustos ayının 1. gününde tarlaya gidilmez.

Yörede yağış çok sık ve fazla miktarda görülür. Buna karşın yağmur “rahmet” olarak kabul edilir. Yağmur yağdığında gök kapılarının açıldığı söylenir. Bu esnada dua etmenin makbul olduğu söylenir.

Eski ve yeni ayın ilk günü çamaşır yıkanmaz.

Yeni ayda sebze-meyve dikmek iyidir. Bu dönemde dikilen tohumlar daha verimli olur. Bu bilgi il genelinde ihtilaflıdır: ilin bazı yörelerinde eski ayda dikilen tohumun çok meyve verdiği, yeni ayda dikilen tohumun ise bitkiyi beslediği, otunun çok fazla olduğu ancak meyvesinin az olduğu söylenmektedir.

Yeni ayda ürün ekilmez.

Yeni ayda doğan kız olur, eski ayda doğan erkek olur.

Yeni ayda turşu kurulmaz.

Ayın doğuşu yenilik, verimlilik ve uğur belirtisi sayılır. Ay yeniye geçmeden tohum ekilmez, tarla biçilmez, yaylaya çıkılmaz, yayladan inilmez, kuluçka basılmaz, ağaç kesilmez.

Ayın küçülerek bitime yönelmesine yörede “ay kesimi” denmektedir. Sonu simgelediğinden bu dönemde bir işe başlamanın da uğursuzluk verimsizlik getireceğine inanılır.

Ayın görünmediği günlerde ağaç kesilmez. Aysız günlerde kesilen ağacın kerestesi dayanmaz.

Pazartesi başlayan işler ağır gider.

Salı günü ev temeli atmak uğursuzluk getirir.

Salı günü başlayan işler ters gider, bu nedenle salı günü yola çıkılmaz, önemli işlere Salı günü başlanmaz.

Salı ve Çarşamba günleri elbise kesilmez.

Çarşamba günü hamama gitmek iyidir, sağlık ve zenginlik getirir.

Perşembe akşamları ölülerin ruhları; “hanede Kur’an okunuyor mu” diye evlerine geldiklerine inanılır. Ruhlar eğer Kur’an okunuyorsa sevinerek, okunmuyorsa üzülerek yerlerine dönermiş.

Cuma ve cenaze günleri çamaşır yıkanmaz. 

Cuma günü namazdan önce iş yapılmaz.

Pazar günü tırnak kesmek malı mülkü azaltır.

 

Haftanın günleriyle ilgili bir tekerleme: Perşembe ballanır, cuma canlanır, cumartesi sallanır, pazar gâvurlar azar, pazartesi mevlut okur, salı çalışır dokur, çarşamba peşgir dokur.

 

Hava güneşli ve parlaksa buna “gelin havası” adı verilir.

Hava dumanlı ve çiseli ise buna “gofle havası” denir.

Güneşli havada aniden yağmur yağarsa buna “çakal düğünü” denir.

Hava parçalı bulutlu ise bu durum “hava cumulis etti” diye tabir edilir.

Nisan ayında uzun süre sis olursa buna “kurak havası” denilir.

Aylara Göre Yapılan Belli Başlı İşler

Kalandar / Ocak

Kalandarın ilk günü başkasının evine gidilmez. Yeni yılın bu ilk gününde eve ilk olarak, uğurlu olduğu sınanmış kişinin gelmesi beklenir.

Kalandarın ilk 12 gününde gün sayılır. Her bir gün yılın aynı sıradaki ayıyla ilişkilendirlir. O gün havanın durumuna bağlı olarak hava tahmininde bulunulur.

Kalandar ayında gün saymak için 12 zeytin yaprağı, her biri bir ayı temsil edecek şekilde tek tek ateşe atılır. Ateşe atılan yaprak yanarsa havanın açık, yaprak alevin alazıyla savrulursa o ayın rüzgârlı olacağı kabul edilir.

Kalandar gecesi aralarında bir ananın ilki ile bir ananın küçüğü de bulunan 7 kişi evleri gezerek su, tuz ve un toplarlar. Ev ziyaretine giden kişiler kılık değiştirir, yüzlerini boyar ve üzerilerine zil, çan, kelek gibi ses çıkaran eşyalar takarlar. Ev ziyaretlerinde bir ananın ilki ile bir ananın küçüğü hiç konuşmaz, bu konuşmama mühim bir kuraldır. Yiyecek istenen evlerin sahipleri özellikle bu kişileri konuşturmaya çalışırlar, konuşacak olurlarsa ev gezmeleri yeni baştan yapılır.

Yiyecek toplama işi bitince üç yol ağzı bir yerde toplanan malzemeler yoğrulur. Yakılan ateşte bu hamur pişirilir. Pişirilen bu hamura kolos / golot denir. Bu kolostan yiyen kişi o gece evleneceği kişiyi rüyasında görür diye umulur (Bilgin ve Yıldırım, 1990).

Kalandar ayında kışlık ihtiyaçların eksik olmamasına dikkat edilir; odun, hayvan yemi, mutfak erzağı gibi temel ihtiyaçlar yeterli değilse temin edilir. Çarşıbaşı ve çevresinde kalandarcılığa koncolozculuk da denir.

Kalandarla ilgili inanış ve uygulamaların Rus işgalinden sonra bölgede yaygınlaştığı söylenir (Demir, 2006).

Kuçuk / Şubat

Yılın soğuk bir dönemi olduğu için ev içinde, ocak başında veya kuzina etrafında çokça zaman geçirilir. Dışarıda çalışmak mümkün ise tarlalardan mısır sapları temizlenir, tarlalar kazılır, düzenlenir. Havalar dışarıya çıkmaya müsait değilse kadınlar örgü ve el işleriyle zaman geçirir. Yabani hayvanlar köylere dadanırsa erkekler ava çıkar.

Küçük ayın ilk günü eve geveze biri gelirse o yıl tavuklar fazla yumurta yapar.

Küçük ayın 11. günü eğri gündür. Eğri günde zifaftan kaçınılır, çünkü bu birleşmeden doğacak çocukta eğrilik olur. Eğri günde 1 sene boyunca yaptığın kötülüklerden arınmak için 1 tane beyaz fasulye akan suya atılır. Su nasıl fasulyeyi alıp götürürse kötülüklerin de o şekilde gideceği umulur.

Mart

Mart ayının bir diğer adı dert ayıdır. Tarlalar bellenir, ekime hazır hale getirilir. İlin batısında, Çepnilerin yaşadığı bazı köylerde mart ayı yılın ilk ayı olarak kabul edilir. Mart’ı yılbaşı kabul eden yerleşimlerde Mart Bozma geleneği görülür. Mart bozmak için yılın ilk günü şanslı olduğu bilinen biri eve gelir “martınızı bozuyorum” diyerek ev içine girer. Yılın ilk günü haneye uğur bereket getirmesi dileğiyle ev içinde koç gezdirilir. Eve getirilen koç kapının eşiğinden sağ ayağıyla içeriye adım atarsa o yılın uğurlu, sol ayakla adım atarsa yılın uğursuz geçeceğine inanırlar.

Mart ayını yılbaşı kabul edenler Mart 1’inde ısırgan ya da paça pişirip içine boncuk atarlar. Boncuk kimin kaşığına çıkarsa o yıl bu kişi uğurlu kabul edilir. Tarlaya tohum ekme, hasada başlama gibi çeşitli işlere uğurlu sayılan kişinin eliyle başlarlar. Böylece işlerinin rast gideceğine inanırlar.

Mart’ın 9’u kurtların kızışma dönemidir bu nedenle Mart 9’una kurtkızanı denir. Yörede bu güne “likohanç” da denir. Mart 9’unda Ağasar vadisindeki yerleşimlerde bereketli bir yıl geçirmek ümidiyle evlerin içinde kuzu gezdirilir. Sabahın erken saatlerinde evin yakınındaki bir kaynak sudan su alınır ve bu su evin her köşesine serpilir. Su serpmedeki amaç evin bereketini artırmaktır. Mart ayında yılın nasıl geçeceğine dair hava tahmini yapılır: buna göre Mart ayının ilk 12 günü her bir ayı temsil eder. Birinci gün hava nasılsa Mart ayı boyunca havanın durumu aynı olur.

Mart’ın ikinci yarısında fasulye ve mısır ekilir.

Martın son günlerine “garucuk günleri” denir. Şiddetli fırtınalar görülür.

Abril / Nisan

Abril 5, sayılı günlerdendir. Havalar bu tarihten sonra açar, ısınır. Abrilin 5’inde dikilen fasulye güzel, lezzetli olur. Bugünden sonrası vade yelidir. Vade yeli adlandırmasıyla ilgili anlatılan bir hikâye şöyledir:

Kış kıyamet, adam zorda kalmış, komşusuna gidip yiyecek istemiş, komşu zalim bir Yahudi, yiyecek verecek ama karşılık olarak adamın kızını istiyor. Adam evine dönüp durumu kızına anlatmış. Kız o gece sabaha kadar dua etmiş, kar-soğuk gitsin, havalar açsın, bu müşkülden kurtulmak için, nasibinin Yahudinin kapısından kesilmesi için dua etmiş. Sabah olunca bakmışlar ki kar kalkmış, hava açmış. Hayvanlar otlamaya çıkmış. Bereket müjdeleyen bu manzarayı görünce dert sıkıntı kalmamış (Demir, 2006).

Abril’in 7’si gâvur uykusu günüdür. O tarihte gâvurların geceden çok içtikleri için gündüz uyanamadıkları söylenir. Bir sonraki gün olur da geç uyanan olursa, uyuya kalan kişiye “gâvur uykusuna mı kaldın” diye takılanlar olur.

Tarlalar kazılır, mısır ekimi yapılır. Güneşli havalarda hayvanlar otlağa çıkarılır. Ay sonuna doğru yaylacılar mezralara çıkar. Mezracılar çayırların bakımını yaparlar.

Mayıs

Mayıs’in 1’i için “Cazi gecesi” denir. Cazi gecesinde evin dışarısı tekinsiz sayılır. Fidanların koparılma (çehan) ayıdır. Halk takviminde yazın başlangıcı 6 Mayıs’tır. Yörede 6 Mayıs’ta “Hıdırellez” günü kutlanır. Hıdırellez’de kaynak sularının şifalı olduğu, şifa verdiği söylenir. Hıdırellez’de ot biçmekten, ağaçlara zarar vermekten sakınılır. Hıdırellez’de yeşile zarar verenlerin başı dertten kurtulmaz. Hıdırellez eğrili de denilen olumsuz durumlardan sakınmak amacıyla bu tarihte evin yakınındaki bahçeye kabak ekilir. Mayıs’ın 7. günü hava açıksa çocuklar derelere inip suya girerler. Yaylaya çıkış bu ayda başlar. Mayıs’ın 7. günü vurulan yayığa “kayıp yağı” denir. Bu yağ ilaç olarak saklanır. Mayıs’ın 7. günü kimseye görünmeden pınarlardan alınan suya da “kayıp suyu” denir. Bu su yağ toplamayan yayıklara katılırsa yayığın yağ tutacağı, yağ toplayacağına inanılır.

Köylerde kalanlar tarlaları çapalar. Boyu bir karışı aşan mısır fideleri seyreltilir. Mezracılar ormanlardan kışlık odun temin ederler.

Ağasar vadisinde Mayıs Yedisi geleneği vardır. Yerel takvimle Mayıs ayının 7. günü akarsu kenarlarına veya akarsuların denizle buluştuğu yerlere gidilir. Dilekler tutularak denize taş atılır. Ağasar deresi ile Fol deresi ağızlarının arası kayıkla 7 defa gezilir. Son turda deliklitaşın ortasından geçilir. Dilekler tutulup denize taş atılır. Akarsuyla yıkanmak suretiyle dert, hastalık ve kısmetsizliklerden kurtulmak ümid edilir. Mayıs yedisi hayvancılık ve yaylacılık yapanlar için de önemlidir; hayvanlar yaylaya bu tarihten sonra çıkartılır. Yaylacılar Mayıs Yedisinde hayvanlarını deniz kenarlarına götürüp deniz suyuyla yıkarlar.

Kiraz / Haziran

Yaylada çayırlar temizlenir. Mısır tarlaları ikinci defa seyreltilir. Yaylacıların tümü yaylaya çıkar. Fındıklıkların içlerindeki otluklar temizlenir. Kesilen otlar kurutulmak üzere mereklere, ahırların bitişiğindeki hanlara veya tavan arasına / dağniya çıkarılıp serilir.  

Kiraz ayının 7’si denize girme zamanıdır.

Çuruk / Temmuz

Temmuz’un ilk günü sabah erkenden at dışkısında kırağı olup olmadığına bakılır. Kırağı varsa o yıl kış erken gelecek demektir.

Temmuz’un 5’i, bazı yerlerde 6’sı alaturbi günüdür. Bu günün etkinliği denize girmektir.

Alaturbi ile ilgili olarak Mehmet Salih Köse şöyle bir rivayet tespit etmiştir:

“Maçka’da 5 Temmuz günü büyük bir sel felaketi olur. Dere kenarında bulunan bir şapeli sel alır ve Maçka Deresi’nden Karadeniz’e sürer. Bu olay anında Şapelde bulunan ismi Alaturbiya olan papaz sel sularına kapılır ve kaybolur gider. Yöre halkı papazı aramak için sallarla denize açılırlar ve dere ağızlarında “alaturbiya” diye bağırarak aramaya devam ederler. Her dere ağzında bu arama devam eder. Ama bu alaturbiya bulunamaz. Bu nedenle her Temmuz 5’inde bir yas günü ilan ederler. Geleneklerine göre o gün denize girilir, yedi veya üç dere ağzı kayıklarla geçilir. Yedi dalgadan su alınır, küçük bebekler bu su ile kırklanır, hastaların bu su ile yıkanarak iyi olacağına inanılır” (http://www.akcaabatgazetesi.com.tr/yazar-aladurbiye-alaturbi-203.html) .

Ayın ilk haftasında bahçeye çıkılmaz, iş yapılmaz. Bu günlerde bahçelerde çalışırken ıslanan kişilerin vücutlarında su değen yerlerde yara / leke çıkacağı söylenir.

Nem ve rutubetten dolayı küf bu ayda büyük meseledir. Yüksek kesimlerdeki yayla çayırları biçilir. Kesilen otlar köylere indirilir. Çürük ortası denir bu döneme. Bazı yaylalarda ot kesimi bittikten sonra şenlikler yapılır.

Ağustos

Ağustos ayının 1. gününde tarlaya gidilmez. Çayır biçme ayıdır ağustos. Fındık bu ayda toplanır. Yerel hesapla Ağustos’un 7’sinde tarla-bahçe işi yapılmaz, aksi halde çalışanın vücudunda yara/leke çıkar.

İstavrit / Eylül

Çayır kesimi eylül ayında da devam eder. Yayla dönüşü bu aydadır. İnekler yaylalardan mezralara alınır. Hayvanlardan elde edilen mahsul küleklere yerleştirilir. Bahçelerdeki fasulyeler harçilerden / hereklerden toplanır. Turşuluk olanlar ayrılır. Soyulup kurutulan fasulyeler renkli olanları ayrı şekilde bez torbalara koyulur.

Koç / Biçin / Ohtomi / Ekim

Kesip biçilen çayırlar taşınır. Mezralardan köylere geçilir. Tarlalardan ürün toplama işlerine devam edilir. Turşuculuk yapılır. Mısır gövdeleri yerden 20/30 cm yukarıdan biçilir. Toplanan mısır gövdeleri 2-3 metre çapında bir daire oluşturacak şekilde bir araya toplanıp bağlanır. Bu mısır yığınlarına femon denir.

Uzum / Kasım

Tarlalardan otlar tamamen temizlenir. Kışın hayvanların altına sermek üzere yaprak toplanır. Kışlık hazırlıklar yapılır.

Zemheri / Sığırkoyan / İstiyanar / Husriyenas / Husrinar / Aralık

Kışlık odun hazırlıkları tamam edilir. Peynirler tuzlanarak kurunlara yerleştirilir. Havalar soğuk ve yağışlı olduğu için dışarıda fazla iş yapılmaz. Aralık ayı bu nedenle dinlenme ayıdır.

Aralık ayında hayvanlar dışarıya çıkarılmaz. Havalar soğuk olduğu için sığırları ahırlara koyarlar. Bu aya yörede “siğirkoyan” denmesinin nedeni budur.

Yöredeki bazı köylerde aralık ayına “Husriyenas,” “Husrinar,” “İstiyanar” denmektedir. Burada söylenen söz Rumların noel kutlamalarında söyledikleri “Kalá hristúyenna” (Καλά Χριστούγεννα) sözünün bozulmuş biçimidir.

Güneş Duası / Kusguzara

Güneş duasına yaylada bulunan çobanlar daha çok ihtiyaç duyar. Sisli ve kapalı havalarda vahşi, yabani hayvanları görmek mümkün olmaz bu nedenle böyle havalarda hayvanları otlatmak çok tehlikelidir. Havaların kapalı olduğu dönemlerde çobanlar güneş duasına çıkar. Üç beş genç dua / tekerleme söyleyerek kapı kapı dolaşır, un, yağ, peynir tedarik ederler. Evden hediye aldıktan sonra, ev sahibi ocaktan aldığı birkaç parça közü, havaların ısınmasına-güneşin açmasına niyetlenerek- bunların ardından avluya atar. Gençler topladıklar malzemelerle kuymak veya kaygana / kayağana pişirip yerler (Demir, 2006).

Güneş duası için çocuklar kapı kapı dolaşıp tekerleme söylerler:

Kuçkuçura ne istersin

Yağ isterim, bal isterim

Allahtan güneş isterim

Verursanız ver gidelim

Vermezsanuz koy gidelum

Etirenge vudoroban

Enanriyan alesohon

Çakosendo kovsakabon

Rezil eylema bizi

Düşmanlarum kör olsun

E yaylaci süt ana

Teknelerun şen olsun

 

Guza guza gusguruza

Allahtan güneş isteruk

Hatunlardan kaymak isteruk

Verenun teknesine bereket

Vermeyenin teknesine başum kadar

Bir kokmiş siçan duşsun (Gedikoğlu, 2012: 378)

Yağmur Duası

Sürekli yağış alan bölgede tarla ve bahçelere mevcut doğal şartlara uygun bitkiler ekilir. Yağış düzeninin alışılmışın dışında seyretmesi, kısa süreli olsa da kuraklık yaşanması, yöre insanını olumsuz etkiler. Böyle durumlarda geçmiş yıllarda yağmur duasına çıkıldığı bilinmektedir.

Yağmur duası için birbirine yakın köylerin sakinleri biraraya toplanır. Duadan önce bu köylerde birbirine karşı husumeti olanlar, kavgalı ve küs olanlar barıştırılır. Yerine getirilmemiş adağı olanlar varsa kurbanlarını kesmeleri sağlanır. Bu köylerde ihtiyaç sahibi kimseler varsa bunların ihtiyaçları da karşılandıktan sonra duaya sıra gelir. Dua için bir gün tespit edilir. Tespit edilen günde köylüler duaya katılırlar. Dua günü insanlar eski kıyafetlerini giyinirler. Köylüler küçük taşlar toplayıp çuvala koyarlar. Taşların sayısı 70 bini bulur. Cemaat halinde dua edildikten sonra taş dolu çuval bir akarsuyun kenarında suya bırakılır. Dua tamamlandıktan sonra kurban kesilir.

Eğer yağmur duasından sonra çok fazla yağmur yağarsa, akarsuya bırakılan taş dolu çuval sudan çıkarılır. Taş dolu çuval yağmurun şiddetini ayarlamak amacıyla bir tür ayar gereci olarak kullanılır.

Yağmur duasında eller açık ve yere doğru bakacak şekilde dua edilir.

Maçka ilçesinde kurak dönemlerde kâfir mezarlığından bir kurukafa alınıp dereye bırakılır. Kurukafa dere içinde durdukça yağmur yağacağı umulur. Yağmur eğer çok fazla yağarsa kurukafayı sudan çıkararak yağmurun dineceği umulur (Duman, 2011: 468). 

Yüksek rakımlı köylerde yağmur yağmadığı zamanlarda çocuklar ellerine aldıkları bir çalı süpürgesini insan suretine sokarlar. Kapı kapı dolaşıp tekerleme söylerler:

Al isterim bal isterim

Allahtan yağmur isterim

Hanımlardan yağ, yumurta isterim

Guşgula guşkula ne istersin

Karilardan yağ isterim

Allahtan yağmur isterim

Tekerlemeyi işiten ev sahipleri, kapıya gelenin başına bir tasla su döker. Bu merasimden sonra yağmur yağacağına inanılır.

Bu tekerleme Yomra’da şu şekilde söylenir:

Kuçkuçura / Gusgus dera

Guza guza / Gus guruza tekerlemesi

Allah’tan güneş isteriz

Hatunlardan gaymak isteriz

Verenin teknesine bereket

Vermeyenin teknesine

Başum kada bir kokmiş siçan duşsun (Duman, 2011; Gedikoğlu, 2012).

Kocakarı Fırtınası

Kocakarı fırtınası Mart ayının son 3 ve Abril ayının ilk 3 günü boyunca devam eden sayılı günlerdir. Yörede kocakarı fırtınalarının Abril’in 5’inden önce bitmeyeceği söylenir ve bu tarihe kadar kışın soğuğuna karşı tedbirli hareket edilir. Bu tarihle ilgili yörede anlatılan çeşitli efsaneler vardır. Aşağıdaki örnek bunlardan biridir:

Abril 5’i gelmeden yaşlı bir kadın göçünü alıp yayla yoluna koyulur. Komşuları biraz daha bekle dediyse de o dinlememiş kimseyi. Yola çıkarken; “Martı arkama attı, Abrili önüme kattım. Allah izin verse de vermese de gideceğim” demiş.

Kadırga yaylasını geçip Aktaş yaylasına yaklaştığı sırada fırtınaya yakalanmış. Fırtına o kadar şiddetliymiş ki yaşlı kadın yanındaki mallarıyla birlikte donup taş kesilmiş. Yayla yolundaki taşlık alana bu efsaneden mütevellit “Dontaş,” “Dondaş” da denilir.

Halk Meteorolojisi

Doğu yönünde bulutlanma görülürse hava bozar, yağmur yağar.

Kuzeyden gelen rüzgâr daima yağmur getirir.

Kuzeyden gelen sis derelere çökerse yağmur yağar.

Rüzgâr denizden eserse yağmur yağar.

Kıble rüzgârının ardından yağmur gelir.

Kışın dağdan gelen rüzgâr kar getirir.

Kalandarın 18 ve 20. günleri hava güneşli olursa o yıl yaz mevsiminin erken geleceğine inanılır. Söz konusu günler karlı ve yağmurlu ise yaz geç gelir.

Kurt kızanında gün tutulur: Şubat’ın son 9 ve Mart’ın ilk 9 günü havanın durumu nasıl ise yılın genelinin de öyle olacağına inanılır.

Küçük ayda yağmur yağmazsa o yıl kurak geçer.

Yazın baca dumanı geri verirse ertesi gün hava bozar.

Kulak içi kaşınınca yağmur yağacağına inanılır.

Kurbağa öterse yağmur yağacağına işarettir.

Kurt uluması duyulursa ayaz olur, kar yağar.

Kedi, ayağıyla başını kaşırsa hava açar diye inanılır.

Kışın kedi ateşe bakıp patisini yalarsa, kar çok yağar.

Kedi kıble yönünde başını kaşırsa yağmur yağar.

Kedi yazın yüzünü yıkarsa yağmur yağar.

Guguk kuşu, ilkbahar müjdecisi sayılır.

Tavuklar bitlendikten sonra yağmur yağar.

Nisan yağmuru bereket getirir, nisan yağmurunda ıslanmak insana sağlık verir.

Kış ağır geçerse meyveler ve ürünler bereketli olur.

Karın ilk yağışı ile ikinci yağışına dikkat edilir. İkinci kar yağışı ilk yağıştan daha kısa bir alanı kaplar ise o yıl mevsimin kurak geçeceğine; ilk yağan karı geçtiğinde mevsimin yağışlı olacağına inanılır.

Ayvaların çok çiçek açışı kış mevsiminin ağır geçeceğine işarettir.

Sonbaharda meyve veren bitkilerin meyveleri çok fazla ise o yıl kış mevsiminin ağır geçeceğine inanılır.

Çamın kozalağı çoksa kış sert geçer.

Palamutun çok fazla olduğu senelerin kışı çok soğuk geçer.

Yaban arısının fazla olduğu senelerde kış uzun ve sert geçer.

Yapraklar dökülmeye başladığında sığırlar dökülen yaprakları yerse kış sert geçer.

Dökülen ağaç yaprakları ağaç diplerinde toplanırsa kış uzun sürer.

Koyunlar otlarken çok hızlı bir şekilde yemeye başlarlarsa havanın bozacağına, kıbleye doğru yattıklarında ise yağmur yağacağına inanılır.

Rüyada koyun görmek kar, inek görmek yağmura yorulur.

Rüyada ölü görmek yağmur yağacağına işarettir.

Gökyüzünde çok fazla yıldız görünmesi, ertesi gün havanın açık olacağına işarettir. Yıldızın bol olduğu gecelere “ayaz” denir. Kışın ayazlı gecelerin ertesi günü don olayı yaşanır. Yazın görülen ayaz ertesi günün bulutsuz, güneşli olacağı anlamına gelir.