Halk Müziği
Yörenin özgün müziği horon oyunu ezgileridir. Yöre müziğinin başlıca enstrümanı kemençedir. Yörenin çeşitli olaylar üstüne yakılmış havaları, kız horonları, düğün ve kına havaları, taşlamalar, yol havaları, atma ve kesme maniler, üçlemeler, köçek havaları, kolbastı havaları, oturak havaları, metelik havaları, masal türküleri, kemençe, davul-zurna havalarından oluşan zengin bir ezgi dağarcığı vardır. Çalınan ezgilerin hemen tümü usullü ezgilerdir. Halk ezgileri gündelik hayata bağlı şenlik, düğün, toplantı, imece gibi ortamlar içinde çalınır. Halk Müziği, ne kadar doğal ve sosyal olay varsa, onları konusu içine almıştır. Genç birinin vurulması, taze gelinin ölmesi, kız kaçırma, askere gitme, gurbet, özlem, iş hayatı, yayla göçü, memleket gibi konular Doğu Karadeniz türkülerinde işlenen konular olmuştur (Kaya, 2007; Korkmaz, 2006).
Halk Müziği ürünleri içerisinde en önemlisi ‘‘türkü’’ türüdür. Türküler, usullü ve usulsüz olabilirler. Bunlardan usullü olanları ‘‘kırık hava’’ usulsüz olanları da ‘‘uzun hava’’ adını almaktadır. Yörede icra edilen türkülerin hemen tümü kırık havadır. Türkülerin usullerine bakıldığında 7/8’lik, 4/4’lük ve 2/4’lük usullerin daha çok kullanıldığı görülmektedir. Müziğin icra edildiği ortamlar, ileride usta olacak türkücülerin, çalgıcıların yetiştiği ortamlardır aynı zamanda. Müzikle ilgilenen gençler kendi türkülerini söyleyebilecek veya kaideler kurabilecek ölçüde kendini yetiştirene kadar ustalarının yanında, ustalarını taklit ederek çıraklık sürecinden geçerler. Türküler sözlü kültür ortamlarında icra edilip öğrenilirler. Yörede bilinen, sıklıkla söylenen maniler kimi türküde tamamıyla kimi türkülerde ise sadece 1 veya 2 dizesiyle yer alırlar. Bilinen mani dizileri pek çok türküde yeniden söylenir.
Göç hareketlerinin çokça yaşandığı Trabzon’da yöre müziği göç yoluyla çeşitli illere taşındığı gibi yine göçlerle çeşitli yörelerden müzikler de Trabzon’a taşınmıştır. Yörede, halka halinde oturarak söylenen türkülere “oturak havası,” yayla yolunda icra edilen türkülere ve ezgilere “yol havası” denir. Çalgı kullanılmadan ezgiyle söylenen ve yörede “destan” denilen türküler genellikle yedi heceli dörtlüklerden oluşur. Bunlardan başka bir de atma türküler vardır ki özellikle Of, Çaykara ve Sürmene ilçelerinde yaygındır.
Huysuzlukları, titizlikleri şarkılarında ve harekât-i raksiyelerinde bile tecelli eder. Köylülerin şarkılarını besteledikleri usul ve şarkılarının vezin ahengi de maişetlerindeki sürat-i harekete, ahlaklarındaki tezliğe tevafuk eder (Trabzon Vilayeti Salnamesi, 1903/1321: 235). Bazı kimseler rutubetten dolayı bölge ahalisinin sesinin güzel olmadığını söylüyor, Trabzon şehrinde güzel sesli adama tesadüf edilememesi neticesinde sada musikisi mevcut olmamış ve dolayısıyla da saz musikisi de görülmemiştir (Trabzon Vilayeti Salnamesi, 1904/1322: 113). Bağlama türü sazların ve bu sazlar eşliğinde icra edilen âşık türü musikinin görülmediği yörede kemençe ve kemençeye eşlik eden kaval, zurna gibi çalgılar yöre müziğinin başlıca enstrümanlarıdır.
1970’li yıllarda Erkan Ocaklı’nın ismi yöre müziğinin popülerleşmesinde öne çıkmış, sanatçıyı yörede yetişen başka isinler takip etmiştir. Kemençe ile bağlamayı birleştiren Erkan Ocaklı’nın müzik piyasasındaki ilk zamanları 1971 yılında başlamaktadır. Bu tarihten itibaren 40 civarında plak, kaset, albüm çalışması yapan Ocaklı, 350 civarında beste yapmış ve 6 da filmde oynamıştır. “Maçka yolları taşli, geluyi sarı saçlı”, “Ula ula Niyazi”, “Misir’i kuruttun mi” gibi eserler bestelerinin bazılarıdır. Kendisi yaptığı müzik için; “Yumuşak geçişle kemençeyi geniş halk kitlelerine sevdirdim. Kemençeyi önce bağlamayla, daha sonra org gibi diğer enstrümanlarla buluşturdum” açıklamasını yapmıştır. “Erkan Ocaklı, Trabzonspor 1. Lig’e çıktığında Trabzonspor plağı yaptı. Bu plak, ulusal anlamda seslendirilen ilk Trabzonspor türkülerini içeriyordu. İşte Trabzonspor’un ülke genelinde çok başarılı olduğu bu dönemlerde özellikle 85’lere kadar Karadeniz Müziği kavramı belli bir dönem yaşamıştır ve Karadenizlilik unsuru bu döneme damgasını vurmuştur. 12 Eylülün yankıları ve müzik piyasasına etkileri, Trabzonspor’da hızlı bir çöküş sürecinin yaşanması gibi nedenler Karadenizlileri elde tutabilmek için popüler müzik piyasasını yeni arayışlar içerisine itmiştir. Erkan Ocaklı bu dönemde yaptıklarını şu şekilde açıklamaktadır: “85’ten sonra disko tarzı müziklere devam ettik. Çünkü gençlik bu tür müzikleri seviyordu. Hayatın akışını iyi takip ediyordum, sokaktaki insanların ne istediğini biliyordum. Lahana disko, mısır disko formatları denedik.” Özellikle yörede çok bilinen kol havasına “Trabzon Kolbastısı” adıyla yaptığı düzenleme halen Trabzon şehir merkezinin en çok sevilen oyun havası olma özelliğini taşımakta ve dinlenmektedir. Bu dönemlerden sonra piyasaya giren Mustafa Topaloğlu da bu tür denemeler yaparken, “Oy oy Eminem” kasetiyle Türkiye’de rekor kırmıştır. Karadeniz Müziği’nin kirlenmeye başladığı ve arabeskin etkilerini de içinde taşıdığı bu yıllardan sonra yapılan çalışmaların belli bir kalite tutturmamasıyla birlikte bu müziğe ilgi azalmış, popüler müzik piyasası Karadeniz Müziği’ne yatırım yapmayı durdurmuş ve bu dönem şarkıcıları da popülerliğini yitirmeye başlamıştır. 90’lı yılların başında gitarıyla birlikte kendine özgü bir çalışma sunan Volkan Konak, Karadenizlilerin beklediği kalitede ve günün diğer popüler müzikleriyle rekabet edebilecek düzeyde Karadeniz Müziği’ne bir ivme kazandırmıştır. Müzik hayatına 1987 yılında Maçka yöresinde yaptığı derleme çalışmalarını topladığı “Suların Horon Yeri” adlı albümüyle başlayan Volkan Konak; Sunay Akın, Yaşar Miraç, Ömer Kayaoğlu ve Nazım Hikmet gibi şairlerin eserlerini besteleyerek ve bestelediği müziklerin içerisine yöresel motifleri de katarak kendine özgü bir tarz yaratmaya çalışmıştır. Volkan Konak’ın ürettiği müzik içerisinde yer alan çalgıların tümü Karadeniz Müziği’ne yeni girmemiştir; ancak Volkan Konak’ın Karadeniz Müziği’ne bakış açısı ve alışılagelmişin dışında yapmış olduğu düzenlemeleri Karadeniz Müziği’ne ayrı bir renk getirmiştir (Akat, 2017: 9-10).
Çalgılar
Trabzon yöresinde kullanılan çalgılara baktığımızda bağlama, cura, kemençe, dilli kaval, dilsiz kaval, zurna, davul, zilli maşa, zil, kaşık ve tef gibi çalgıların varlığı görülmektedir. Bunlar haricinde yörede yaygın olan nefesli sazlara baktığımız zaman dilli kaval, dilsiz kaval ve zurna çalgılarını görmekteyiz (Kaya, 2007: 41).
İl genelinde çalınan enstrümanların başında kemençe gelir. Kemençe hem türkü icrasında hem de horon oyunlarında kullanılır. Kemençeye bazı yörelerde zurna, kaval ve diğer bazılarında davul eşlik eder. Kadınların evlerde düzenledikleri eğlencelerde tef, fincan ve güğüm çalgı olarak kullanılabilmektedir. Özellikle güğüm, müzik icrasında çokça kullanıldığı için yörede “güğüm dövmek” tabiri müzikli eğlence düzenlemek manasında kullanılmıştır. Horonlar çok hızlı oynandıkları için oyuna uygun ezgilerin çalınabilmesi için zurna ve davul çalgıları normalinden daha kısa boylu ve küçüktür. Kısa boylu olduğu için zurna çalgısı bu yörede zil zurna ve cura zurna adlarıyla anılır.
İlin doğusunda kemençeye daha ziyade kaval eşlik eder. Kaval yol havası için de daha uygun bir çalgıdır.
Kaval
Yörede kaval çalgısı sert bir ağaç olan şimşirden yapılmaktadır. Değişik sesler çıkarması için farklı ağaçlardan da yapılabilir. Yaklaşık 40 cm uzunluğunda, dilli ve altı deliklidir. Kavalın boyu uzun olduğu için sesi kalındır.
Kemençe
Yörede çalınan kemençeler 50-60 cm uzunluğa sahiptir. Yayla yollarında, yürürken çalınacak olan kemençeler kısa boyludur. Üç telli olan kemençe yayla çalınır. Yaklaşık 50 cm uzunluğundaki yayın çubuğu gürgen, kızılcık, şimşir gibi ağaçlardan yapılır. Günümüzde çelik telden yapılan yayın telleri eskiden atın kuyruk kılından yapılırdı.
Kemençenin gövdesi erik, ardıç, dut, ceviz ve maun gibi çeşitli ağaçlardan yapılabilir. Kemençenin kapağı ise ladin veya köknar ağacından yapılır.
Hüseyin Dilaver, Hüseyin Köse, Hasan Tunç, Bahattin Çamur yörede yetişmiş meşhur kemençecilerdir.
Zurna
Zurna, kaba, orta ve cura olmak üzere üç çeşittir. Bu ayrım zurnanın büyüklüğüne ve ses tonuna göre değişmektedir. Doğu Karadeniz’de genellikle zil zurna diye tabir edilen cura zurna tercih edilmektedir. Doğu Karadeniz’de çalınan zurna en fazla 1,5 oktavlık ses sahasına sahiptir. Zurnanın sesi genellikle sol sesi ile ince do sesleri arasındadır. Trabzon’un kıyı kesimlerinde do tonunda ve küçük boylu olan bu zurnaya genellikle ‘‘zil zurna’’ adı verilmektedir. Zil zurna ile hızlı ezgiler çalmak daha kolaydır. Trabzon ve ona yakın olan yerlerde ezgiler hızlı olduğundan bu tür zurnalar tercih edilir (Kaya, 2007).
Yörenin meşhur türküleri
Ah Dağlar Serin Dağlar (Hüseyin Dilaver)
Asger Etdiler Beni (Hasan Tunç)
Ay Doğar Çini Çini
Ayna Ayna Ellere (Fahrettin Dilaver)
Ben Kemençe Çalamam (Hüseyin Köse)
Ben Seni Sevdiğimi (Hasan Tunç)
Çayeli’nden O Yani / Menşüre Dedükleri (Erkan Ocaklı)
Divane Âşık Gibi (Hasan Tunç)
Gemiciler Kalkalum / Çekun Uşaklar Çekun (Hüseyin Dilaver)
Ha Buradan Görünür (Oykan Hoca)
Hamsi Kurban O Göze (Fikret Karadeniz)
Kirez Çiçek Açayi (Hasan Tunç)
Kız Sana Demedim Mi (Hüseyin Köse)
Mektup Yazdım Alasın (Dursun Dereli)
Mısırı Kuruttun Mu (Erkan Ocaklı)
Oynayın Kız Oynayın / Derule (Cemile Cevher)
Trabzon’dan Biz Geldik
Besteci ve Türkücüler
Cemile Cevher Çiçek
Yörede söylenen pekçok türküyü derleyip repertuarlara kaydedilmesini sağlayan Cemile Cevher Çiçek, derlemeciliğin yanı sıra söz yazarı ve ses sanatçısıdır.
1926 yılında Maçka’da doğdu. İstanbul’a yerleştikten sonra, 1950 yılından itibaren İstanbul Radyosu'nda Hasan Sözeri’nin yönettiği Karadeniz’den Sesler Topluluğunda görev yapmaya başladı.
Seslendirdiği Karadeniz yöresi türküleriyle tanındı. Radyo programlarının yanı sıra, albümleri ve konseriyle ülke genelinde tanınan bir sanatçı oldu.
Türk halk müziği sanatçısı Ali Ekber Çiçek ile evlendi. Sekiz yılın ardından, çocukları olmdığı için ayrıldılar. 1979 yılında emekliye ayrılan sanatçı 26 Şubat 2010 tarihinde vefat etmiştir.
Erkan Ocaklı
Ailesi Artvinli olan Erkan Ocaklı 1949 Trabzon Maçka’da doğdu. Müzik hayatına bağlama çalarak başlamış, geleneksel Karadeniz müziğini bağlama eşliğinde çalarak kendi tarzını yaratmıştır. 1970 yılında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nden mezun olan sanatçı, yurt genelinde çok sayıda konserler vererek Karadeniz müziğinin popüler temsilcisi olmuştur. 1980'li yıllarda arabesk ve taverna müziğin yükselişe geçmesiyle yöresel çizgisini değiştirmiştir. Albümlerinin sayısı 40’a ulaşan sanatçı yüzlerce şarkıya da besteci olarak katkı yapmıştır.
Erkan Ocaklı, pankreas kanseri tedavisi gördüğü Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde 16 Kasım 2008 pazar günü hayatını kaybetti.
Fuat Saka
1952 yılında doğdu. Resim ve müzik eğitimi aldı. 1980’li yıllarda uzun süre yurt dışında yaşadı. İlk albümünü 1982 yılında “Yıkılır Zulmün Son Kaleleri” adıyla çıkardı. Müziğine “Lazca-caz” yakıştırması yapılan Fuat Saka, Lazutlar serisinin ilki olan “Lazutlar” adlı albümünü 1997 yılında çıkardı. Müzik hayatını İstanbul – Hamburg – Paris üçgeninde sürdürmeye devam etmektedir.
Hakan Tunç
"Maçkalı Hasan" olarak bilinen sanatçı 1912 yılında Maçka’da doğdu. 9 yaşında geçirdiği bir kaza sonucu tek gözünü kaybetmiştir. İlkokulu bitirdikten sonra öğrenime devam etmemiş, eşeğiyle kömür taşıyarak ailesinin geçimine katkıda bulunmuştur. 18 yaşında İstanbul'a gelerek babasının yanında yorgancılığa başlamıştır. Tesadüfen karşılaştığı Hamiyet Yüceses tarafından müziğe olan yeteneği fark edilmiş ve Hamiyet Yüceses’in yardımıyla İstanbul Radyosu'na yerel sanatçı olarak çalışmaya başlamıştır. Radyodaki çalışmalarının yanı sıra aynı zamanda İstanbul Haseki Hastanesi'nde 1973 yılında emekli olana dek memur olarak çalışmıştır.
12 yaşında kemençe çalmaya başlamış, kısa zamanda ustalaşmış, yöre türkülerini derleyerek kendinden sonraki kuşaklara ulaşmadan unutulmalarını engellemiştir. Popüler olmuş çok sayıda Karadeniz türküsünün söz yazarı ya da derleyicisi olarak yöre müziğine katkılar yapmıştır.
Hüseyin Dilaver
1910 yılında Sürmene’nin Aso (Aksu) köyünde doğdu. Hüseyin Dilaver kemençe destânı okuma tekniği, türkü atma ustalığı ve özellikle “Gemiciler Kalkalum” türküsü ile Trabzon yöresinde büyük etkiler bırakan kemençelerdendir. 1964 yılında vefat etmiştir.
İbrahim Can
1960 yılında Beşikdüzü’nde doğdu. Trabzon Fatih Eğitim Enstitüsü, Sosyal Bilgiler Bölümü'nden mezun olduktan sonra 1980 yılında TRT Ankara Radyosu'nda stajyer THM ses sanatçısı olarak göreve başladı. TRT’de görev yaptığı süre zarfında çok sayıda derlemeye imza attı ve ağırlıklı olarak Karadeniz bölgesi türkülerinden oluşan albümler yaptı.
Süreyya Davulcuoğlu
1948 yılında Akçaabat’ta doğdu. Müzik hayatına 1971-72 yıllarında Ankara'da amatör bir toplulukta başladı. 1973 yılında Ankara Radyoevinde görev aldı. 1980 yılında TRT’de televizyon konserleri vermeye başladı.
1983 yılından itibaren albüm çalışmaları yapan sanatçı 1984 yılında Ağasar Dereleri adlı türküsüyle ülke genelinde tanınmıştır.
Volkan Konak
1967 yılında Maçka’da doğdu. 1988 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarından mezun oldu. 1991-1992 yılında master eğitimini tamamlayıp, profesyonel sanat hayatına başladı.
İlk albümü olan Suların Horon Yeri, Karadeniz yöresinde yaptığı derlemelerden oluşmaktadır.
Kendi besteleriyle özgün bir yapıda yeni bir tarz yaratan Volkan Konak ikinci albümü Efulim ile ülke genelinde tanındı. 1990’lı yılların sonunda kendisine ait Kuzey Müzik Prodüksiyon adlı firma bünyesinde çalışmalarına devam etti.
2004 yılında DMC etiketiyle yayınlanan Maranda isimli albümü o yılın en çok satan albümlerinden biri oldu. 2009 yılında çıkardığı Mimoza albümü ise hem Altın, hem de Platin Plak ödülü alarak Türkiye'de en çok satan albüm olarak birinci sırada yer aldı. Televizyon programları ve konserleriyle milyonlarca insana ulaşmayı başaran Volkan Konak son dönemde yöre müziğini icra eden en başarılı isimlerden biri olmuştur.