SAMSUN HALK KÜLTÜRÜ

Halk Hekimliği

Hastalıkların tedavisi için eski zamanlarda ilaç veya doktor bulmak köy yerlerinde mümkün değildi. Köy yerleşimlerinde hastalıklarla ilgilenmek kırık-çıkıkçı, muskacı, ebe gibi adlarla bilinen halk hekimlerinin işiydi. Halk hekimleri ve onların yaptıkları ilaçlar hastaların şifa kaynağıydı. Halk hekimliği sayısız denemelerle sınanmış, kökleri şamanlığa dayanan, çok uzun geçmişi olan bilgi birikiminin ürünüdür. Halk hekimleri uyguladıkları tedavi yöntemleriyle hastalarını iyileştirmiş, dertlilere derman olmuş, toplum nazarında kabul görmüş, saygın kimselerdir. Modern tıbbın popülerliği ve geleneksel tedavi yöntemlerinin gerilik, cahillik yaftalarıyla kötülenmesi sonucunda halk ilaçları büyük ölçüde gözden düşmüş, pek çok yörede unutulmuştur. Günümüzde artık halk hekimleri eski zamanlardaki kadar çok aranmasalar da kuşaklar boyunca sözlü olarak aktarılagelmiş bilgiler ve şifa yöntemleri halen yaşamaya devam etmektedir. Halk hekimliğinde hastalık deyimi, insanın sağlık durumundaki bozuklukların yanı sıra, kısırlıktan tutunda nazar değmesi gibi insanlardan gelebilecek kötü etkilere ve cin, peri gibi gerçek dışı varlıkların neden olabilecekleri türlü sakatlıklara kadar pek çok kavramı kapsamaktadır (Şar, 2005: 1164). Halk hekimliği sadece hastalığı tedavi etmekle sınırlı değildir. Hastalığın teşhisi, hastalıklardan korunmak için alınması gereken tedbirler ve falcılık, halk hekimlerinin yaptığı işler arasındadır. Hasta tedavilerinin yanı sıra hemen bütün şifacı kadınlar ayrıca ebelik de yaparlar.

Türbe ve yatır ziyaretlerinin yanı sıra Samsun’da Havza ve Ladik’de şifalı sular, kaplıcalar çeşitli hastalıkların tedavi için gidilen yerlerdendir.

 Kaplıcalar: Yaklaşık olarak 2000 yıl önce yaşamış olan Amasyalı coğrafyacı Strabon, Coğrafya adlı eserinde bölgedeki kaplıcalardan söz eder (Strabon, 2000: 49). Ladik ve Havza Kaplıcaları yüzyıllardır yöre insanları için şifa kaynağıdır. Karaciğer ve böbrek rahatsızlıkları, romatizma ve eklem ağrıları gibi çeşitli şikâyetlerine deva arayan insanlar kaplıcalara gitmektedirler. Ladik Kaplıcası özellikle romatizma, kireçlenme, kas ve eklem ağrıları gibi rahatsızlıklara iyi gelmektedir.

Tedavi Amacıyla Gidilen Ziyaret Yerleri: Samsun ili genelinde ilçelerde ve pek çok köyde siğil, temre gibi hastalıkların tedavisi için yatır ve türbeler ziyaret edilmektedir. Çocuğu olmayan kadınlar ve kısmeti kapalı olanlar da türbe ziyaretçileri arasındadır.

Havza ilçesindeki Arap Tekke yakınlarından alınan toprak, suyla karıştırılarak şifa niyetine hastalara içirilir. Benzer bir uygulama çocuğu olmayan kadınlar için de yapılır; çocuğu olmayan kadın, türbeye gidip buradaki mezarlıklardan toprak alır. Bu toprağı suya karıştırarak içer veya toprağa parmak çalıp parmağında kalan kısmını yutar ve bunun beraberinde çocuğu olması için dua eder.

Ladik ilçesindeki Çomaklı Türbesi siğil hastalarının tedavi amacıyla gittikleri bir türbedir. Türbe yakınlarındaki ağaçlardan bir dal koparmak suretiyle siğillerin geçeceğine inanılır. Terme - Çarşamba arasındaki Samail adlı evliyaya ait mezar yerine, daha çok sinir hastaları götürülür. Buradaki gül ağacına çaput bağlayarak şifa umulur. Vezirköprü’deki Boğren Köyündeki bir çınar ağacının altında yatır olduğu söylenir. Pek çok hasta, şifa bulmak amacıyla bu köye gider.

Hastalıklar ve Tedavi Yöntemleri

 

Aft / Ağız Yaraları: Karadut tazeyken ağızda çiğnenir, dudakla dişlerin arasında bekletilerek ağız yaraları tedavi edilir. Tedavi için aynı yöntemle böğürtlen de kullanılabilir.

Ağrı: Arpa taneleri dövülüp lapası ağrıyan bölgeye sarıldığı zaman ağrı kesilir. Hemen her ağrıya karşı deva olsun diye başakları yeni açmış buğdayın gövdesi suda kaynatılarak içilir. 

Arı sokması: Arının iğnesi çıkarılır ve sokulan yere bıçak değdirilir. Şişmesin diye arı sokan yere buz koyulur. Yoğurt, sirke ve sarımsak da arı sokmalarına karşı kullanılır.

Arpacık: Arpacığın giderilmesi için hastanın tiksineceği suyla yüzü yıkamak uygulanan yöntemlerden biridir. Üzerine sarımsak sürülerek de arpacık tedavi edilmeye çalışılır.

Ateş: Papatya çayı ateş düşürücü olarak kullanılmaktadır. Ateş düşürmek için 1 çay kaşığı kara üzüm pekmezi, bir çay bardağı suyla sulandırılarak içilir. Üzüm sirkesine batırılmış bir bez ateşi olan hastanın koltuk altlarına konur.

Basıklık: Çocuk, zamanı geldiği halde yürüyemezse, yürümesi gecikirse basıldığı düşünülür. Basılmış çocuklar, ya bir hudut taşına ya da daha önce denenmiş bir taşa bastırılarak tedavi edilir. Basılmış çocuk için taze et alınır ve bebeğin üzerinde yıkanır. Bir mezarın üzerinde yıkanarak tedavi edilir.

Basur: Sarı çiçekli çiriş otunun (nünük otu) soğanı sabahları aç karna yenilmek suretiyle mayasıl tedavi edilir. Basur tedavisinde haricen basur otu (L. Ranunculus ficaria) kullanılır. Pırasa tohumları suda kaynatılarak elde edilen çaydan hastaya içirilir. Kırmızı kantaron otu (Mayasıl otu, L. Centaurium erythraea), kurutulup toz haline getirilir. Bir tatlı kaşığı bal ile karıştırılarak sabahları aç karna yenir. Sıcak suya bir tutam kekik atılır. Hasta olan kişiye bu sudan içirilir. Isırgan otlarının uç kısımları toplanıp kaynatılır. Elde edilen su aç karna içilerek basur tedavi edilir.

Baş ağrısı: Başı ağrıyanın başına pancar yaprağı sarılır. Baş ağrısını gidermek için ağrısı olan kişinin şakaklarına limon veya patates dilimleri konur. Baş ağrısı için sarımsaklı yoğurt başa sürülüp üzeri lahana yaprağıyla sarılır. Baş ağrısına karşı ve sinirleri gevşetmek için papatya çayı yapılır.Dilimlenmiş patatesin üzerine kırmızıbiber sürülerek başı ağrıyan kişinin alnına koyulur. Ağrı geçinceye dek bu şekilde beklenir.

Bel Ağrısı: Karaçam reçinesinden elde edilen karasakız ateşte ısıtılarak eritilir. Eriyen sakız bir beze yedirilir. Reçineye bulanmış bez sıcakken bele sarılır. Soğuyuncaya dek sarılı tutulur. Ağrı devam ettikçe bu tedavi tekrar edilir.

Boğmaca: İneğin çene kemiği külde ısıtılarak boğmaca hastası çocuğun boğazına sürülür. Bu uygulamayla hastalığın geçeceğine inanılır.

Böbrek ağrıları: Böbrek taşından şikâyeti olanlara sütle birlikte pişirilmiş bayır turpu yedirilir. Fındık yapraklarıyla çay demlenir. Böbrek taşı şikâyeti olanlar bu çaydan içer. Bir kap suyun içine 6-7 ayrık otu (L. Cynodon dactylon) kökü, 4-5 ardıç kozalağı konur. Bir defa kaynadıktan sonra suyu süzülür ve tekrar su ilave edilerek bir kez daha kaynamaya bırakılır. Aynı işlem bir kez daha tekrar edildikten sonra (üçüncü kaynamadan sonra) elde edilen su sabah ve akşam bir çay bardağı ölçeğinde içilerek tedaviye devam edilir. Böbrek ağrılarına karşı kiraz sapı kaynatılıp suyu içilir. Üzüm asmasının dalı kesilir. Asmanın kesilen yerinin altına bir kap konur. Asmadan akan özsuyu bu kapta biriktirilir. Böbrek taşı rahatsızlığı olan kişi sabah akşam bu sudan yemek kaşığı ölçeğinde içer. Böbrek ağrılarına karşı gilaburu suyu tavsiye edilir.

Burkulma: Burkulan yere taze et veya yeni yüzülmüş deri sarılır. Ezilen ve kan toplayan parmağı tedavi etmek için dilimlenmiş soğan parçaları ısıtılarak yaralı parmağa sarılır. Burkulma ve ezilmelerden kaynaklanan şişlikleri gidermek için 4-5 mürver yaprağı ateşte soldurulur. Yapraklar sıcakken yaralı yerin üzerine koyulur. Bu uygulama bir veya iki defa tekrar edilerek ödem giderilir. Mürver yaprakları bir yemek kaşığı buğday unuyla birlikte yumuşayıncaya dek kavrulur. Bu karışım sıcakken şişik olan yere sürülür. Isırgan yaprakları kaynar suda haşlanır. Haşlanmış yapraklar incinen, burkulan yerin üzerine kapatılır.

Çıban: Çıbanın üzerine ateşte soldurulan karalahana yaprakları kapatılıp üzeri sarılır. Bir gece sargıda bekletilen çıbanın iltihabı akar. Çıbanın üzerine sinirotu yaprakları kapatılıp üzeri bezle sarılır.

Diş ağrısı: Diş ağrısına karşı turp suyuyla gargara yapılır. Ağrıyan dişin üzerine tuz bastırılır.

Doğum: Doğumu kolaylaştırmak için, sancıları artan hamile kadın sırta alınıp hızla yere bastırılır. Ülkemizde yetişmeyen Fatma ana eli denen bitki de hamile kadınlar için doğum sürecinde ilaç olarak kullanılmaktadır. Çarşamba yöresinde Meryem ana eli de denen bitki, çiçekleri açıncaya dek suda bekletilir. Çiçekleri açtıktan sonra kaptaki su gebeye içirilir. Böylece gebe kadının doğumu kolay olur.

Çocuğunu düşürmek isteyen kadın ebegümeci otunu kaynatıp içer. Doğumdan sonra bebeğin morarmasına “çırpma” denir. Çırpma görülen çocuklar tedavi için “izinli” denilen ocaklı bir kadına götürülür. Kadın, bebeği yıkar, jiletle birkaç yerine çizikler atar. Ayva kökünden alınmış toprağı sütle karıştırarak elde ettiği karışımı bebeğin bedenine sürer.

Yeni doğan bebeğin uykusuzluk çekmesi kırk basmasına yorulur. Kırk basmasına karşı, kırk kazıktan toplanan kabuklar, yedi pınardan alınan suyun içine atılır. Yeni doğan çocuk, gün doğmadan bu su ile yıkanır. (Santur, 2011).

Anne sütü yetersiz olan kadınların göğsüne, balla pişirilmiş ayva sarılır. Anne sütü yetersiz olduğunda evden kadın eline bir dilim ekmekle ahırlarına dönen sığırların yanına gider. Elindeki ekmeğin yarısını ineklerden birine verir. Bu sırada ineğe; "Bizim sütümüz otlamaya gitti, sen otlamadan geliyorsun, çocuğumun sütünü ver." der ve arkasına bakmadan elindeki yarım dilim ekmekle eve döner. Lohusaya; "Al kızım sütünü getirdim." diyerek ekmeği verir. Lohusa bu ekmeği yer (Santur, 2011).

Çocuk düşürmek isteyen hamile kadın “Ebegümeci” otunu kaynatıp içer ve rahmine koyar.Çocuk düşürmek isteyen kadın için 3-4 ısırgan kökü yıkanıp temizlenir. Temizlenen kökler suda kaynatılır. Bu sudan her gün aç karna içilir.

Dolama: Kuru soğanın içi oyulur ve ateşte ısıtılır. Oyulan yere sıvı yağ ve rendelenmiş sabun koyulur. Soğan sıcakken, dolama olan parmağa sarılır. İltihap akıncaya kadar bu tedaviye devam edilir. Dolama olan parmak, içi oyulmuş domatesle sarılır. Dolama iltihabı akıncaya dek domates, parmağın üzerinde sarılı tutulur. Mısır unuyla yoğurt karıştırılarak elde edilen merhem dolama olan parmağa sarılır.

Egzama: Defne yaprakları kaynatılarak elde edilen çay sabahları aç karna içilir. Egzama iyileşene dek bu tedaviye devam edilir.

Fıtık: Peygamber çiçeği dövüldükten sonra bal ile karıştırılarak yenir.

Göbek düşmesi: Boş bir bardak, pamuk yakılıp içine koyulduktan sonra göbeğin üzerine kapatılır. Bardak bir süre göbeğin üzerinde tutularak hastalık tedavi edilir. Bu sırada karın bölgesine masaj yapılır.

İshal: Yumurtanın akı, limon suyu damlatılıp karıştırılarak içilir. 1,5 litre kadar suya, yarım kilo kızılcık meyvesi katılarak kaynatılır. Tedavi için bu sudan 1 veya 2 bardak içilir. Muşmula yaprakları suda kaynatılır. Kaynayan su süzüldükten sonra sabah akşam ishalli kişiye içirilir. Bir kaşık buğday unu, bir kaşık yoğurtla birlikte karıştırılır. İshal olan kişiye bu karışım içirilir.

Kabızlık: Böğürtlen bitkisinin kökü suda kaynatılarak içilir. Kurutulmuş ayva yaprakları, renkleri kırmızılaşıncaya kadar suda kaynatılır. Elde edilen sudan aç karna 1 bardak içilir. Kabız olan kişi için bir bağ maydanoz, suda kaynatılır. Kaynayan su süzüldükten sonra hastaya içirilir. Suda kaynatılan 5-6 kaldirik / kaldırayak yaprağı kabızlığa iyi gelir.

Kaburga ezilmesi: Kullanılmamış bir sabun rendelenip, ince doğranmış soğanla ve yumurtanın beyazıyla karıştırılır. Elde edilen karışım ağrıyan kaburgaların üzerine sürülür.

Kanama: Kanamalı yaraların üzerine kurutulmuş tütün yaprakları basılır. Enfeksiyon riski olan açık yaraların üzerine, tereyağında kavrulmuş soğan sürülür. Taze tütün yaprakları ezilerek suyu çıkarılır. Bu su, kanayan yaranın üzerine sürülerek yaranın mikrop kapması engellenir. Metalden kaynaklanan kesik ve çiziklerin mikrop kapmaması için közlenmiş pelit ağacının dalıyla yara dağlanır. Yarayı iyileştirmek için kekik yaprakları yaranın üzerine kapatılır. Kanayan yaranın üzeri örümcek ağıyla kapatılarak kanama durdurulur. Kanamayı durdurmak için yaraya kül basılır.

Kanser: Taze incirler bir kaba doldurulup hiç su ilave edilmeden ısıtılır. İyice ısıtıldıktan sonra incirler su verir. Kapta biriken incir suyu alınır. Bu su tekrar kaynamaya bırakılır. İyice koyulaşana kadar kaynadıktan sonra içine dövülmüş ceviz içi eklenir. Macun kıvamına gelene kadar karıştırılır. Kanser hastasına aç karna yemek kaşığı ölçeğinde yedilir.

Kas ağrıları: Ağrıyan yere koyun yünü sarılır. Vücut direncini arttırmak için yarım litre suyun içine bütün halde soğan atılır ve kaynamaya bırakılır. Kaynadıktan sonra soğumaya bırakılan su şifa niyetine içilir.

Kellik: Pancar bitkisi saçları besleyici özelliğinden dolayı saç dökülmesine karşı ilaç olarak kullanılır. Nar taneleri bir kapta ezilir. Buna ayçiçeği yağı ilave edilir ve kel olan yere sürülür. Saçkırana karşı, 8-10 mısır tanesi bir kapta yağları çıkıncaya dek ısıtılır. Çıkan yağ, saçkıran olan yere sürülür.

Kırık Çıkık Tedavisi: Dilimlenmiş soğan, siyah üzüm ve zeytin bir kapta iyice ezilip merhem haline getirilir. Bu merhem tedavi edilecek yere sürülür ve üzerine bezle sarılır.

Kırığı yanlış yerden kaynamış hasta içi, kökleriyle birlikte 2-3 tane sinir otu, inek sütünde kaynatılır. Macun kıvamına gelene kadar karıştırılır. Elde edilen merhem yanlış kaynamış yerin üzerine sürülüp sarılır. Sargılı yer terletilir. Sargı bu şekilde bir gece hastanın üzerinde kalır. Ertesi sabah kırık kemik yerinden ayrılır.

Kısırlık: Kısırlık tedavisinde buhara oturmak, kasıkların çekilmesi gibi uygulamalara rastlanır. Çocuğu olmayan kadınlara sarı şebboy çiçeği, Bafra yöresinde de ebegümeci kaynatılıp içirilir. Menekşe sapları kaynatılıp, kabukları soyulduktan sonra rahme koyulur. Terme yöresinde bu işleme domuz ağmağı denir (Santur, 2011). Çocuğu olmayan kadınlar Ladik gölünde sülük tedavisine gider.

Kireçlenme: Kurutulmuş oğulotu, bir fincan suda kaynatılır. Tedavi amacıyla bu sudan sabah akşam bir çay bardağı ölçeğinde içilir.

Kulak ağrısı: Mürver (yivdin) bitkisinin kökü kaynatılır. Bu sudan ağrıyan kulağa birkaç damla damlatılır. Pırasa ezilerek suyu çıkarılır. Ağrıyan kulağa birkaç damla bu sudan damlatılır. Soba üzerinde ısıtılan bir diş sarımsak ağrıyan kulağa sokulur. Ağrıyan kulağa birkaç damla ayçiçeği yağı damlatılır.

Damkoruğu (L. Sedum) bitkisinin ince yaprakları ezilerek suyu çıkarılır. Bu su, ağrıyan kulağa damlatılır. Kulağı delinecek kişinin canı yanmaması için ısırgan otları ezilerek suyu çıkarılır. Isırganın suyu kulak memesine sürülerek kulağın uyuşması sağlanır.

Kusma: Bebek eğer çok kusarsa, bebeğin kundağına veya giysisine bir parça koyunyünü dikilir.

Mide Ağrıları: Ebegümeci yaprakları kaynatılarak yapılan çaydan ağrı duyuldukça bir bardak içilir. 3-4 nane yaprağı kaynatıldıktan sonra, içerisinde bir tatlı kaşığı şeker ilave edilir. Mide veya karın ağrısı olan hastaya bu su içirilir. Bebeklerin gaz ve karın ağrıları için, kurutulmuş kiraz çekirdekleri beze sarılarak ısıtılır. Isıtılan bez karnı ağrıyan bebeğin göbeğine sarılarak ağrı giderilmeye çalışılır.  Bir tutam kurutulmuş papatya suda kaynatılır. Karın ağrısı olan kişiye bir çay bardağı ölçeğinde içirilir. Isırgan yaprakları kaynatılarak demlenen çay, mide ağrılarına iyi gelir.

Nazar: Çocukları nazardan korumak için, boyunlarına diş asılır. Muska yazılır, kurşun veya mum döktürülür.

Nefes darlığı: Elma kabukları kaynatılıp suyu içilir. 2-3 damar otu yaprağı suda kaynatılır. Süzülen sudan bir bardak içilerek hasta tedavi edilir. 2-3 keçiboynuzu suda kaynatılır. Yaklaşık 5 dakika kaynatılan bu sudan günde 1 bardak içmek nefes darlığına iyi gelir. Nefes darlığına karşı keçiboynuzu pekmezine 3-4 damla limon sıkılır ve aç karna yenir.Selvi yaprakları kaynatıldıktan sonra bu suya bal ilave edilerek içilir.

Öksürük: Soğan, bütün halde suya atılır. Suya bir miktar şeker ilave dilerek kaynatılır. Kaynayan su biraz ılıdıktan sonra içilir. Öksürükten dolayı boğazı ağrıyan hasta için, pırasa yaprakları yağda kavrulur. Yapraklar henüz sıcakken boğaza sarılır.

Kızılcık meyvesi, yapraklarıyla birlikte kaynatılır. Elde edilen sudan 1 bardak içmek suretiyle tedaviye devam edilir. Taze veya kurutulmuş ayva yaprakları suda kaynatılır. Nezle, grip ve öksürük şikâyeti olanlara bu sudan içirilir. Sarı kantaron çiçekleriyle çay yapılır. Bu çay grip ve nefes darlığı olan hastalara iyi gelir.

Muşmula meyvesi veya kurutulmuş muşmula yaprakları suda kaynatılarak elde edilen çay öksürük ilacı olarak kullanılır. Grip hastalarının vücut direncini yükseltmek için hastaya kuşburnu çayı içirilir. Kekik ve ıhlamur birlikte demlenerek elde edilen çay öksürük ve boğaz ağrılarına iyi gelir. Siyah turpun ortası oyular. Oyulan yerine bal koyulan turp, bir bardağın üzerine konur. Balın bir bardağa sızması beklenir. Bardakta biriken karışım, hasta kişiye günde bir tatlı kaşığı ölçüsünde içirilir.

Romatizma: Romatizma ağrısı duyulan yerlere şalgam ve turp rendelenip sarılır. Bu sargı iki gün bekletilerek ağrı giderilir. Isıtılarak soldurulan karalahana yaprakları romatizmalı yerlere sürülerek ağrı giderilmeye çalışılır. Isırgan otu yaprakları haşlanarak, yapraklar sıcakken romatizmalı yerlere sarılır.

Romatizma hastalarına karalahana yaprakları kaynatılarak elde edilen sudan içirilir. Çam otu yaprakları kaynatılarak elde edilen sudan bir çay bardağı ölçeğinde içilerek tedaviye devam edilir. Ceviz yaprakları, renk verinceye dek suda kaynatılır. Su ılımaya başladıktan sonra romatizma şikâyeti olan kişi ayaklarını bu suya sokar. Tedavi amacıyla, kökleriyle birlikte haşlanan ebegümeci, sade veya yoğurtla birlikte yenir.

Kurutulmuş söğüt yapraklarıyla yapılan çay, romatizma ve eklem ağrılarına iyi gelir. Mısır püskülleri suda haşlanır. Kaynadıktan sonra süzülür. Hasta olan kişiye günde bir çay bardağı ölçeğinde içirilir. 8-10 mürver yaprağı 2 kaşık süte katılarak iyice dövülür. Elde edilen karışım romatizma ağrısından şikâyet eden kişinin dizlerine sürülüp üzeri sarılır. Tedavi yatmadan evvel uygulanır ve sargı gece boyunca bağlı tutulur.

Sarılık: Çocuk sarılık olmasın diye yıkanacağı suya altın koyulur. Isırgan yaprakları ezilerek suyu çıkarılır. Sarılık olan kişi aç karna bu sudan içer. Baldırıkara bitkisi, Samsun Lâdik’te kızılboya ve nane ile kaynatılarak içildiğinde sarılığı tedavi ettiğine inanılan bir bitkidir. Söğüt yaprağı da sarılığın tedavisinde kullanılan bitkilerdendir.

Sedef: Sedef hastaları için hazırlanan ilaçlarda kaldırık otunun kökleri kullanılır (Yaylagül, 2011).

Siğil: Olgunlaşmamış incir meyvesi koparıldığında çıkan sütü siğile sürülür. Aynı işlem incir yaprağıyla da yapılabilir. Siğil tedavi için hasta olan kişi, siğillerin sayısı kadar incir yaprağı koparıp bu yaprakları kurutur. Yapraklar kuruyana kadar siğillerin geçeceğine inanılır. Siğil çıkan parmak, sinirotu yaprağıyla sarılır. Bir gece sargı içinde bekletildikten sonra siğil geçer.  Siğili olan kişi bir söğüt ağacının dalını kırıp arkasına bakmadan evine döner. Bu uygulamanın siğili giderdiği rivayet edilir.

Sivilce: Bebeğin doğduktan bir müddet sonra düşen göbeği beşiğe bağlanır. Daha sonra yıkanacağı suya koyulur. Bebek bu suyla yıkanırsa çocukta sivilce çıkmaz.

Şeker Hastalığı: Bir bağ rezene suda kaynatılır. Suya limon sıkılır. Kaynatılan su süzülüp soğumaya bırakılır. Şekeri düşürmek için bu sudan aç karna içilir. Her gün bir avuç taflan meyvesi yenirse, yüksek kan şekerini düşürür. Kan şekerini dengelemek için günde bir avuç taze çakal eriği yenir. Kan şekerini düşürmek için böğürtlen kökü koparılıp temizlenir. Temizlenen kökler suda kaynatılır. Bu su süzüldükten sonra bir çay bardağı içilerek tedaviye devam edilir.

Tansiyon: Yüksek tansiyonu olan kişiler sabahları aç karna bir-iki diş sarımsak yemesi tavsiye edilir. Tansiyon düşürmek için taze ısırgan yaprakları, el yıkar gibi avuç içinde ovuşturulur.

Temre / Temrevi: Yer elması dilimleri temre olan yere sürülür. Kükürtlü suya limon sıkılıp yaralara sürülür. Damkoruğu (L. Sedum) bitkisinin geniş yaprakları ezilerek suyu çıkarılır. Bu su, temreli yerlerin üzerine sürülür.

Uykusuzluk: Bir tutam kurutulmuş oğulotu kaynatılarak çayı yapılır. Uyku düzensizliği olan kişi her gece bu çaydan içer.

Varis: Haşlanmış karalahana yaprakları varisli yerlere sarılır. Varis ağrıları geçinceye dek bu tedavi her gün tekrarlanır.

Yanık: Keçi yünü, tereyağı ve zeytinyağıyla karıştırılarak tavuk teleğiyle yanık yere sürülür. Yanık ağrısını gidermek ve yanık izini engellemek için beyaz sabun, beyaz mum rendelenir. Bunların üzerine ayçiçeği yağı damlatılır. Merhem kıvamına gelinceye dek karıştırılıp yanık yere sürülür. Balmumu ısıtılır, buna zeytinyağı ilave edilerek yanık yere sürülür. Patates ezilerek yanık yere sürülür. Yanan yere salça sürerek de yanık tedavisi yapılır.