Yöresel Mimari
Belli bir bölgenin mimari özelliklerinin o bölgeye has niteliklerini belirleyebileceğimiz yapıların başında evler gelir. Yöresel evler insanların yaşadıkları çevreyle ilişkilerinin somut olarak gözlenebileceği unsurlardan biridir. Yöresel mimaride coğrafi koşullar, yörede bulunması kolay olan malzemeler ve insanların sahip olduğu kültür belirleyicidir. Yöresel mimari uzun yıllar içerisinde sınanmış denenmiş çeşitli uygulamaların sonunda, belli bir forma bürünerek yöreyi tanımlayan önemli bir kültür unsuruna dönüşür.
Samsun ili, kıyı kesimleriyle iç kesimleri arasında belirgin coğrafi farklılıkların görüldüğü bir ilimizdir. Yeşil alanların sık ancak iklimin rutubetli olduğu kıyı kesimlerdeki geleneksel meskenlerde ahşap malzeme daha fazla tercih edilmiştir. Buna karşılık iklimi daha sert olan iç kesimlerde kışın zor şartlarına karşı direnci arttırmak üzere taş malzeme daha fazla tercih edilmiştir.
19. yüzyıla kadar küçük bir liman kenti görünümünde kalan Samsun, Karadeniz’in uluslararası ticarete açılmasından sonra, liman kendi olmasından dolayı önemini artırmış ve hızlı bir gelişme sürecine girmiştir. Ticaret amacıyla limana gelen çeşitli milletlerden insanlar kısa süre içinde Samsun’a kozmopolit bir kimlik kazandırmıştır. 19. yüzyıl ayrıca, Tanzimat Fermanı dolayısıyla Osmanlı devleti için batılılaşma çalışmalarının da hızlandığı bir dönemdir. Tanzimat Fermanı sonrasında hız kazanan batılılaşma çalışmaları toplumun her alanında değişim ve dönüşümlerin yaşanmasına neden olmuştur. Dolayısıyla bu dönemden sonra inşa edilen yapılarda batılı tarzlara daha fazla tesadüf edilir. Gerek kamu gerekse sivil mimari, 19. yüzyıldan itibaren hızlı biçimde batılı sanat tarzlarının etkisi altına girmiştir.
1869’daki Büyük Samsun yangınından önce Samsun’da ikisinde Rum ve Ermenilerin meskûn olduğu yedi mahalle mevcuttu. Sözü edilen bu grupların yaşadıkları yerlerde kendilerine has mimari unsurlar görülüyordu. Rum ve Ermeni evlerinin kesme taş işçiliği çok iyiydi. Yangında Samsun şehrinin neredeyse tamamı yanmıştır. Dolayısıyla geçmiş döneme ait mimari eserler de kaybedilmiştir. Bugün Samsun’da gördüğümüz eski evlerin hemen tümü bu yangından sonra inşa edilmişlerdir. Şehirdeki en eski evler Kale, Pazar, Hançerli, Salahiye ve Saitbey mahallelerindedir.
1950’li yıllara kadar kentteki binalar genellikle bahçe içerisinde, bodrum kat üzeri iki veya üç katlıydılar. Binalar çoğunlukla dolma, kâgir, ahşap veya alt katı kâgir, diğer katları ahşap tarzda inşa edilmişlerdi (Yılmaz, 2011: 361-377).
Şehrin en eski binaları dış cepheleri yalı baskısı olarak tabir edilen ahşap kaplamalı, iç bölmeleri ahşap karkas üzerine çıta çakılmış ve katkılı harçla sıvanmış "Bağdadi" tip evlerdir. Bu tip evler Kale, Pazar, Hançerli, Saitbey, Kadıköy ve 19 Mayıs mahallelerinde tek tük varlıklarını sürdürmektedir. Yine eski binalar içerisinde bodrum ve zemin katları tas ve tuğladan yapılmış karşılıklı duvarları kalın lama demirleriyle bağlanmak suretiyle katları teşkil eden putrelli, tonoz döşemeli olanları da vardır (Uzuneminoğlu, 1992: 232).
İl genelindeki mimari eserlerde ahşap ve kâgir yapı sistemlerinin kullanıldığını görürüz: Terme, Çarşamba, 19 Mayıs gibi kıyı yerleşimlerinde ve Kavak, Asarcık ve Salıpazarı ilçelerinde ahşap yapı geleneği öne çıkar. Havza, Vezirköprü ve Ladik ilçelerinde ise kâgir yapılar daha fazladır. Samsun il merkezinin yanı sıra Vezirköprü, Havza, Lâdik ve Bafra mimari eserlerin yoğun olduğu ilçelerdir. Samsun’daki mimari eserlerin büyük bölümü (Ulucami, Yalıcami, Pazar cami, Taş Han, Süleyman Paşa Bedesteni, Hamîdiye Çeşmesi, Şifa Hamamı gibi), denize yakın düz alanlarda bulunmaktadır.
Yapı Tipleri
Samsun’da geleneksel meskenler eğimli araziye uygun olarak, bodrum ve zemin üzerine üç kata kadar yükselebilmektedir. Köylerde salon ve odalardan oluşan kare planlı evler yaygındır. Evlerin alt ve üst kat planları hemen tümünde aynıdır. Üst kat planı, bir veya iki uçtaki çıkmalarla dışa doğru taşar. Evin girişi de bu çıkmanın altına denk getirilir. Bu evler taşlar üzerinde inşa edilerek konut nemden korunmuştur. Yapıların kuzey yönünde üstü ve çevresi kapalı çardaklar görülür. Evin dışında hem oturmak hem de iş yapmak için bu tip çardaklar tercih edilmiştir. Çardaklar tütüncü aileler için de gerekli bir ev eklentisidir. Tütün yaprakları kurumaları için bu çardaklara asılırlardı.
Daha çok şehir merkezlerinde görülen iki-üç katlı olan evlerin dış cepheleri yığma tuğladan, iç bölmeleri bağdadi olarak inşa edilmiştir. Bu evlerin bazılarının girişi sütunlu ve revaklıdır. Evlerin pek çoğunun ikinci katında dışa doğru bir çıkma bulunur. Taş, ahşap veya demir çubuklarla desteklenmiş olan bu çıkıntı genellikle evin girişinin üstündedir. Evlerde tercih edilen çatı örtüsü genellikle kırma çatıdır. Alaturka veya Marsilya kiremitiyle örtülü çatıların saçak altları ahşaptır.
Ladik’te yığma taş, kerpiç ve bağdadi tarza inşa edilmiş evlere rastlanmaktadır. Yığma taş temel üzerine inşa edilen taşıyıcı duvarlar yığma taş, kerpiç veya bağdadi sıvalıdır. Havza ve Vezirköprü’de ise ahşap yapılar daha fazla dikkat çekmektedir. Eski yapıların pek çoğunun cephesinde alınlık bulunur.
Havza ilçesinde malzeme olarak ahşap, taş ve kerpiç kullanılan evler görülür. Bununla birlikte ilçe genelinde en çok tercih edilen yapı şekli hımıştır. Hımış evlerin alt katı taş veya kerpiçten yapılmıştır. Alt katın duvar kalınlığı 50 cm’den fazladır. Böylece ev içleri yazları serin kışları ise sıcak kalır.
İki katlı inşa edilmiş olan köy evlerinin her katı 3-4 odalı olur. Giriş kapısının açıldığı geniş alana hayat denir. Evin diğer odalarına geçiş buradan sağlanır. Üst katta aynı işlevi sağlayan alana ise çardak adı verilir. Bazı evlerin giriş katında, daha çok ekmek pişirmek için kullanılan tandırlar mevcuttur.
Alaçam’da geleneksel ev yapıları, iki oda bir salondan oluşturulmuştur. İki katlı olan bu evlerin zemin katları hayvan barınağı olarak kullanılmaktadır. Ana geçim kaynağı olan koyunların barınağı konusuna pek önem verilmediği görülmektedir. Küçükbaş hayvanlar kış mevsiminde sahil kesimine indirildiği ve buralara geçici olarak inşa edilen “saya” larda barındırıldığı içindir ki yaz mevsiminde köye geldiğinde meralarda yapılan etrafı çalı ile çevrili olan ağıllarda barındırılmaktadır. Meskenlerin dışında köyde göze çarpan yapılar samanlık ve buğday ambarlarıdır.
Ev Eklentileri
Ahırlar ve samanlıklar köy evlerinde evlere bitişiktir. Tütün üretiminin yaygın olduğu dönemlerde hemen bütün köy evlerinin bitişiğinde, üstü kapalı, yanları açık çardaklar bulunurdu. Esas amacı tütün yapraklarını kurutmak olan bu çardaklar pek çok tarla aletinin muhafaza edildiği depo vazifesini de görürdü.
Köy evlerinin yanında yaygın şekilde görülen bir diğer ev eklentisi ambarlardır. Tamamen ahşaptan yapılan ambarlar daha çok Havza, Ladik ve Vezirköprü gibi Samsun’un iç kesimlerindeki ilçelerinde görülür.
Hayvancılık yapanların ahırları ve ahırın hemen yanında samanlıkları vardır. Eskiden evlerin alt katları ahır olarak kullanılıyorsa da günümüzde ahır için müstakil yapılar tercih edilmektedir.
Birçok köyde, köylülerin akşamları toplanıp sohbet etmek üzere inşa ettikleri köy odaları vardır. Köy odaları genellikler köylülerin imece usulüyle yaptığı tek göz odadan ibaret yapılardır.
Yapım Malzemeleri
Samsun’da ova içerisindeki ve sulak alanlardaki evlerin bodrum veya zemin kat duvarlarında moloz taş kullanıldığı görülür. Köy yerleşimlerinde toprağın neminden korunmak için evler taşlar üzerinde oturtulur. Taş malzeme çoğunlukla temel ve zemin kat duvarlarında görülür.
İl ve ilçe merkezlerindeki düzgün kesme taştan yapılmış sivil mimari örneklerindeki özenli işçilik dikkat çeker. Bunların birçoğu, taş işçiliğinde ustalaşmış Ermeni ustaların elinden çıkmış eserlerdir. Şehirdeki eski evlerin çoğu ahşap, ahşap karkas ve bağdadi tarzdadır. Yöresel evlerin iç kısımlarında yer ve tavan döşemeleri ahşaptır.
Süsleme bakımından Samsun evleri mütevazıdır: Evlerin giriş bölümlerindeki çıkmalar, bu çıkmaları taşıyan sütunlar, bazı evlerdeki cumbalar süs unsuru olarak değerlendirilebilir. Evlerin pencere ve balkon korkuluklarında kullanılan malzemeye bağlı olarak demir veya ahşap işçiliği dikkat çeker. Evlerde bu sıraladığımız yapı özelliklerinden başka süsleme unsuruna rastlanmaz.
Mekân Kullanımı
Samsun evlerinin iç mekânlarının en belirgin özelliği evlerin içinde, ortada bulunan sofadır. Evin odalarına bu sofadan geçilir. Sofanın bir ucunda tuvalet, banyo ve merdiven bulunur. İç sofalı plan tipine karnıyarık da denmektedir. Evlerin bir kuzey yönünde üzeri örtülü, yan cepheleri parmaklıklarda kapatılmış çardaklar bulunur.
Eski evlerde havadar ve çok ışık almaları için fazlaca pencere kullanılırdı. İçinde haremlik ve selamlık bölümleri bulunan eski evlerde bu iki bölüm arasında dönme dolap bulundurulurdu. Dolabın bir yanı raflı olurdu. Bu rafalara konulan eşya, dolabın döndürülmesi suretiyle diğer bölüme ulaştırılırdı.
Tarihi Yapılar
Samsun’da ağırlıkla Osmanlı Döneminde yapılmış olan tarihi yapıların büyük bölümü deniz yakın düz alanlarda kurulmuşlardır. Yüz yıl öncesine kadar şehir ve ilçe gibi kalabalık yapılaşmaların merkezinde camiler yer alırdı. Samsun’un Vezirköprü ilçesi bu nizamın güzel bir örneğidir. İlçe merkezi Orta Cami’yi merkeze alarak, onun etrafında genişleyerek büyümüştür. Havza ilçesi ise, ilk kurulduğu eğimli arazinin güneyinde kalan düz alanlara doğru gelişme göstermiştir.
Çarşamba ilçesindeki Gökçeli Cami, Türk-İslam eserlerinin en eski örneklerinden biridir. Kavak ilçesi sınırları içindeki Çakallı Hanı, Anadolu Selçuklu Devleti döneminde inşa edilmiş bir yapıdır. Vezirköprü Bedesteni de Osmanlı klasik dönemi bedesteni şemasına sahiptir. Samsun ili sınırları içinde günümüze ulaşan tek medrese örneği Vezirköprü’deki Fazıl Ahmet Paşa Medresesi mimari yapısıyla Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde yapılan Bursa medreseleriyle benzerlikler göstermektedir.