Halk Takvimi ve Meteorolojisi
Takvim, gündelik hayatta yapılan hemen bütün işleri düzenlemeye, sıraya koymaya imkân verir. Doğaya yakın yaşanılan tarıma dayalı toplumların yaşadıkları coğrafyanın ve iklimin özelliklerine bağlı olarak yapılacak işleri de farklılaşır. Bu farklılıklar kullandıkları zaman ölçüm birimlerinde kendini gösterir. Mesela tarım toplumlarında ay hesaplamaları güneş takvimine göre değil ay takvimine göredir. Yılın belli dönemlerinde yapılan işler veya doğada görülen değişimler ayların isimlerine de yansır: Doğu Karadeniz dağlarının kuzeye bakan kesiminde Temmuz ayının 14’ü ila Ağustos ayının 13’ü arasındaki dönem “Çürük ay” adıyla anılır. Aynı döneme Doğu Karadeniz dağlarının güneyinde kalan kesimlerinde daha ziyade “Orak ayı” denir. Burada belirleyici olan kuzey kesimlerdeki nem ve rutubetin çürütücü etkisiyle güney kesimlerde otlukların kesilme zamının gelmesidir.
Köy yerleşimlerinde tarım, hayvancılık ve balıkçılıkla uğraşanlar hava tahminlerinde tecrübe, inanç ve geleneğin getirdiği bilgilerden yararlanırlar. Takvim ve hava olaylarıyla ilgili bilgiler toplumun doğal ve kültürel birikiminin bakiyesidir.
Halk takvimi dediğimiz ay takviminde her ayın ilk günü miladi takvimdeki 14. gündür.
Müslümanların oruç, kurban, hac gibi bazı dinî görevlerinin zamanı Hicri takvime göre belirlendiği için halk arasında bu takvim de takip edilmektedir.
Takvime Bağlı İnanç ve Uygulamalar
Yeni ayda (hilal görününce) ağaç kesilmez. Bu dönemde kesilen ağaç çok çabuk kurtlanıp çürür. Ay eskisinde kesilen ağaçlar ise dayanıklı olur.
Ay yenisinde fasulye, mısır gibi ekinler ekilmez.
Mart Dokuzu: Kış mevsiminin sona ermek üzere olduğu bu dönemde şiddetli soğuklar olur. Mart dokuzu kışın sona erdiğini haber verir. Mart dokuzu, sözü edilen soğuk günlerin sona erdiği tarihtir; 1 hafta boyunca devam eden soğuk ve fırtınalı hava Mart’ın 9. gününde sona ermiş olur.
Ayeser: Ağustos ayının ilk iki fırtınası ki; birincisi büyük ayeser, İkincisi küçük ayeser adını alır.
Kervankıran: Çoban yıldızı, Çolpan veya Seher yıldızı adıyla bilinen yıldız yöre bu adla da anılır. Bu yıldıza Kervankıran denmesinin şöyle bir hikâyesi vardır: Kış mevsiminde bir kervan yola çıkmış. Akşam olunca uygun bir yerde konaklamış. Kervan başı bir müddet uyuduktan sonra uyanmış. Ortalığı ağarmış, aydınlık görünce sabah oldu sanmış. Beraberindekileri kaldırıp kervanı yola koymuş. Epeyce yol aldıkları halde sabah olmamış, gün açmamış. Ortalığın aydınlık görünmesine aldanıp soğukta yola koyuldukları için kervandaki insan ve hayvanların büyük bölümü ölmüş. Sabaha yakın aydınlığından dolayı parlak yıldıza bu nedenle Kervankıran denilmiş.
Hıdırellez: Hıdırellez’in evlenecek olan çiftlere bolluk ve refah getireceğine inanılır. Bu inancın etkisiyle bazı yörelerde düğün gününü Hıdırellez gününe denk getirmeye dikkat edilir.
Çiğdem Pilavı: Baharla birlikte çiğdem çiçekleri açar. Alevi köylerinde baharda çıkan ilk çiğdem çiçeğini gören çocuklar, çiçeği yanlarına alıp köydeki evleri gezerler. “Çiğdem çiçecik verenin bir oğlu olsun vermeyenin bir kel kızı olsun Allah onu da elinden alsın” der ve evlerden bulgur ve yağ alırlar. Topladıkları malzemeyle pilav pişirilir. Pilav piştikten sonra çiğdem çiçeği de pilavın üzerine konur ve köy halkı yemeğe davet edilir (Özdemir, 2008: 253).
Tarla ve bahçe sebzelerinin birçoğu Hıdırellez’den sonra ekilir.
Mayıs yedisinden sonra fasulye ekilir.
Harman ayı Temmuz’un 14’ünde başlar. Buğday hasadına bu dönemde başlandığı için Temmuz ila Ağustos ayları arasındaki dönem bu isimle anılır. Buğday hasadında ekinler orakla biçilir, bu nedenle bazı yörelerde bu döneme orak ayı da denir.
Ekim ayı arpa ve buğday ziraatıyla ilgilenenler için tohum ekme ayıdır.
Kışın en soğuk günleri Zemheri ve Karakış diye anılır. Zemheri, pekçok yerde Aralık ayının ismiyken Samsun ilini güneyindeki bazı bölgelerde Aralık ayı Karakış adıyla Ocak ayı ise Zemheri adıyla anılır.
Hıdırellez Gelenekleri
Hıdırellez, Karadeniz bölgesinin hemen bütün illerinde kutlanılmaya devam edilen geleneklerden biridir. Özellikle Alevi-Bektaşi inancına sahip topluluklar Hıdırellez kutlamalarına coşkuyla iştirak ederler.
Hıdırellez, Rumi takvime göre 23 Nisan’da, Miladi takvime göre Mayıs ayının 6'sında kutlanır. Bu gün, baharın başlangıcı, bolluk ve bereket günlerinin başlangıcı sayılır. 6 Mayısta Hızır ve İlyas’ın buluştuklarına inanılır.
Hıdırellez, güneşin Ülker burcuna girdiği 6 Mayıs günü, Rumi takvimde yılı ikiye bölen Hızır günlerinin başlangıcıdır. 186 gün olan Hızır günleri 6 Mayıs’ta başlayıp 9 Kasım’da sona erer. Hızır günleri, yaz günleridir. 9 Kasım’da başlayan Kasım günleri de yılın kış dönemini temsil eder ve Kasım günleri diye anılır.
Hıdırellez’de ev temizlik yapılmaz. Yeşil kopartılmaz, ağaç kesilmez. Hıdırellez’in yapılan temizlik ve hazırlıklar bir gün önceden yapılıp tamamlanır.
Günün ilk ışıklarıyla birlikte önce mezarlıklara gidilir, Kur’an okunur, dua edilir. Bu mezarlık ziyaretleri aynı zamanda köy halkının bir araya geldiği bir buluşma yeridir. Bazı kişiler yanlarında getirdikleri yiyecekleri mezarlık ziyaretine gelen başka kimselere ikram ederler.
Hıdırellez geleneklerinde bir diğer önemli unsur dilek ve isteklerle ilgilidir. Hıdırellez gününde dilekleri olanlar bunu kâğıtlara yazıp denize atarlar. Benzer şekilde dilek yazılmış kâğıtlar gül ağaçlarının dibine bırakılır (Aktaş, 2009: 175-194).
Yerel Ay İsimleri
Resmî | Yerel İsmi |
Ocak | Yeniyıl / Zemheri |
Şubat | Küçük / Güccük |
Mart | Mart |
Nisan | Nisan / Abril / Albur |
Mayıs | Mayıs |
Haziran | Kiraz |
Temmuz | Orak / Harman |
Ağustos | Harman |
Eylül | Eylül / İstavurt |
Ekim | Ekim / Koç |
Kasım | İlkkış / Boşay |
Aralık | Zemheri / Karakış |
Halk Meteorolojisi
Ayın etrafında sisten bir halka, hale görünürse yağmur yağacağı öngörülür. Ayın etrafında görülen hale “ay harmanlandı” veya “ay ağıllandı” diye tabir edilir.
Ay tutulması gözlendiğinde, tüfeği olan fişek atar, tüfeği ya da tabancası olmayan teneke çalarak gürültü çıkarır. Yapılan gürültü, patırtı ile tutulan ayın kurtarıldığı söylenir.
Kedi denize doğru yalanırsa kışın kar yağar.
Kışın soba ve ocağın kül topaklanırsa çok kar yağar.
Yanan odun kıvılcım atarsa havalar sıcak olur.
İnanışa göre eğer çoban, hayvan otlatacağı ilk günün sabahı çomağını oluğa (suya) batırmazsa o yıl kurak geçer (Vezirköprü).
Gökyüzünde çok fazla yıldız görülürse o gece ayaz olacak demektir.
Sonbahara doğru olgunlaşan kestane, ceviz, ayva gibi meyvelerin bol olduğu senelerde kış mevsiminin sert geçeceği ve uzun süreceği söylenir.
Kavak ağaçlarının yaprakları tepesinden itibaren dökülürse kış mevsiminin erken geleceği söylenir.
Yaz mevsiminde gökyüzünde çok fazla yıldız görünürse ertesi gün hava açık ve güneşli olur.
Yaz mevsiminde gökyüzünde yıldız görünmezse veya çok az hörünürse ertesi gün havanın kapalı olacağı, yağışlı olacağı tahmin edilir.
Kış mevsiminde gökyüzünde çok fazla yıldız görünürse ertesi gün hava açık fakat çok soğuk olur.
Kış mevsiminde kar çok yağmaz ve kış hafif geçerse bunu izleyen yaz mevsiminin çok sıcak ve kurak geçeceği tahmin edilir.
Yağmur Duası
Geçimini büyük ölçüde topraktan sağlayan insanlar için kuraklık çok ciddi bir meseledir. Samsun ili büyük bir şehir olmakla beraber, ilde yaşayan insanların büyük bölümü geçimini tarım ve hayvancılıkla sürdürmektedir. Dolayısıyla kuraklık bölgede yaşayan insanların hayatını olumsuz etkilemektedir. Samsun ilinde tarımla uğraşılan hemen bütün yerleşimlerde yağışların yetersiz olduğu, kurak dönemlerde yağmur duası yapılmaktadır.
Yağmur duasına köyün ihtiyar heyeti karar verir. Bir Cuma namazında toplanan köy halkına duyuru yapılır. Cemaat toplanınca duanın yapılacağı yer ve tarih tespit edilir. Dua edileceği günden önce köy halkı vakit namazlarını, cemaatle birlikte camide kılıp namaz sonrasında tövbe ve istiğfar eder. Yine yağmur duasından önce köy mezarlığına gidilip, köyün ölmüşleri için dua edilir. Yağmur duasına hemen bütün köylü katılır. Kalabalık olması için duadan önce komşu köylere de haber verilir ve onların da katılması sağlanır. Duadan önce kurban kesilir. Dua sonrasında sofralar kurulur yemekler yenir.
Yörede yağmur yağsın diye yapılan çeşitli uygulamalar vardır. Kurak günlerde dört kurbağa yakalanır. Köy çobanının karısı, içine kurbağaları koyduğu eleği başının üzerinde taşıyarak köydeki evleri gezer. Köyün çocukları da kadının peşi sıra ona eşlik ederler. Kapısını çaldığı kimseler kadına hediyeler verirler. Çocuklar da bu sırada, “yağmur yağ, ambar dol” derler. Evleri dolaşma faslı bittikten sonra kurbağalar dereye bırakılır. Bundan sonra yağmurun yağacağına inanılır (Gül, 2015: 501-511).
Havza kaplıcalarındaki Kıztaşı da yağmur duası ritüellerinde akla gelen yerlerden biridir. Örencik’te kurak mevsimlerde kadınlar, kaplıcaya gidip bu taşa sarılarak yağmur duası ederler. Erken saatlerde kurban kesilerek başlanan yağmur duası, Kıztaşı’nın yerinen az da olsa oynatılmasıyla tamamlanır.
Duanın yapılacağı gün köylüler tarafından yedi bin adet taş toplanır. Bu taşlara dualar (ayetler) okunur; tören için kurbanlar kesilir ve bir hoca nezaretinde dua edilir. Daha sonra hayatında hiç zina etmemiş bir kişi bu torbalara doldurulmuş olan taşları alır, dereye götürür ve suya bırakır. Bu uygulamanın peşinden yağan yağmur yeterli görülürse dereye bırakılan taşlar oradan alınır ve yağmur durur (Şişman, : 87).