BAYBURT HALK KÜLTÜRÜ

Halk Hekimliği

Hastalıkların tedavisi için eski zamanlarda ilaç veya doktor bulmak köy yerlerinde mümkün değildi. Halk hekimleri ve onların yaptıkları “kocakarı ilaçları” hastaların şifa kaynağıydı. Halk hekimliği sayısız denemelerle sınanmış, kökleri şamanlığa dayanan, çok uzun geçmişi olan bilgi birikiminin ürünüdür. Halk hekimleri uyguladıkları tedavi yöntemleriyle hastalarını iyileştirmiş, dertlilere derman olmuş, toplum nazarında kabul görmüş, saygın kimselerdir. Günümüzde artık halk hekimleri eski zamanlardaki kadar çok aramasalar da kuşaklar boyunca sözlü olarak aktarılagelmiş bilgiler ve şifa yöntemleri halen yaşamaktadır. Halk hekimliğinde hastalık deyimi, insanın sağlık durumundaki bozuklukların yanı sıra, kısırlıktan tutunda nazar değmesi gibi insanlardan gelebilecek kötü etkilere ve cin, peri gibi gerçek dışı varlıkların neden olabilecekleri türlü sakatlıklara kadar pek çok kavramı kapsamaktadır (Şar, 2005: 1164). Halk hekimliği sadece hastalığı tedavi etmekle sınırlı değildir. Hastalığın teşhisi, hastalıklardan korunmak için alınması gereken tedbirler ve falcılık, halk hekimliğinde karşımıza çıkan olgulardır. Hasta tedavilerinin yanı sıra hemen bütün şifacı kadınlar ebelik de yaparlar.

Hastalıklar ve Tedavi Yöntemleri

Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi Bayburt’ta da yatırların kendine has tesirinin ve belirli hastalıklara şifa verme özelliğinin olduğuna inanılır. Bu bağlamda türbe ve ziyaret yerleri halk inanışları çerçevesinde bazı hastalıkların iyileştiricisi olarak görülür.

Bayburt’ta halk hekimliği denilince akla gelen ilk yerlerden biri Kırklar Tepesi’ndeki ziyaret yılanlarıdır. Ziyaret yılanları, Bayburt’un 22 km batısında yer alan Kırkpınar Köyü’nün hemen güneyinde bulunur. 17 Mayıs-5 Haziran tarihleri arasında yılanlar yuvalarından çıkarak 15 gün süreyle bazı hastalıklara şifa olmaktadır. Gri renkte, başları altın sarısı renginde 50 ile 80 cm. uzunluğunda olan bu yılanlar, on beş gün gezinip daha sonra yuvalarına girerler. Her yıl köy halkı 17-20 Mayıs’ta yuvaları önünde yılanların çıkmasını bekler. Çıkan yılanlar tutularak altına ince kum serilmiş güveç veya helva kutularına konulur. Yılan, kemikte olan yaraların ve şişliklerin üzerine konulmak için saklanır. Yılancık hastalıkları ve ağrıları olan yerli ve yabancı kimseler buraya hastalıklarına şifa bulmak için gider. Kırkpınar’daki şifalı yılanların ortaya çıkışı efsanelere dayandırılır:

“Bir kadının altı sene çocuğu olmaz. Yedinci senede bir rüya görür, rüyasındaki kişi ona: “Dağın oraya git” der. Kadın, sabahleyin rüyasını ailesine anlatır, bunun üzerine dağın eteğine gider fakat bir şey göremez. Kadın beş gün sonra rüyasında yine aynı kişiyi görür bu sefer o kişi: “O dağın dibini eşin” der. Kadın sabahleyin kalkınca durumu kocasına anlatır, kocası başkalarını da alarak dağın dibini eşer. Eşilen yerden su ile birlikte yılanlar ortaya çıkar. Yılanların kendilerinden kaçmadıklarını görünce yılanı ellerine alırlar, yılan eli yaralı adamın yarasının üzerine kıvrılır ve yara o an iyileşir. Onlar da bu yılanların şifalı olduğunu anlar. Yılanların ortaya çıkmasından sonra kadın bir gece rüyasında çok güzel, rengârenk bir yılan görür. Yılan: “Sen bize yardım ettin, dışarı çıktık. Biz de sana yardım edeceğiz. Ne muradın varsa olsun. Bir süre sonra kaybolup zamanı gelince tekrar geleceğiz” der ve kadının yedinci senenin sonunda bir çocuğu dünyaya gelir.”

Yılanı tutan kişiler, yılanlardan birini gelen ziyaretçinin ağrıyan yerlerine koyar. Yılan ağrıyan yerde çöreklenip yatarsa a hastalığın iyi olacağı, eğer yatmazsa ya hastalığın bulunmadığı ya da yılanın o hastalığın panzehiri olmadığı anlaşılır.

Kırkpınar Köyü’ndeki ziyaret yılanlarının, sedef, egzama, bel, sırt, baş ve ayak ağrılarına, sinüzite, romatizmaya, iyi geldiği söylenmektedir. Yılanlar hastalığı alırken bir yandan da şişmeye başlar ve işini bitirdikten sonra kendiliğinden hastalıklı bölgeden kalkar. Ayrıca bazı hastalarda bu yılanlar hastanın ayakucuna konulmuş ve yılanlar hastalıklı bölgeyi kendisi bularak orayı tedavi etmiştir. Bayburt’ta şifa verici özelliği olduğu düşünülen yerlerden biri de Bayburt’un Mutlu Köyü’ndeki “Tandır Ziyareti” olarak adlandırılan yerdir. Mutlu Köyü’nde bulunan, göz şaşılığına çare olarak görülen bu ziyaret yeri, Ahî Emir Zencâni Hazretleri’nin evidir. Bu ev bir dönem şeyhlere ev sahipliği yapmıştır. Burada yaşayan şeyhler dışarıdan kız almayıp, dışarıya da kız vermemiştir. İlk defa Şeyh Abdullah ile bu gelenek bozulmuştur. Ayrıca evde Ahî Emir Zencâni Hazretleri’nin soyundan gelen kimseler de yaşamıştır. Bu evin altında bir tandır bulunur, bazı kimseler bu tandırın etrafında zikreden sarıklılar olduğunu görmüştür.

Mutlu Köyü’ndeki bu ziyaret yeri, köyden ve Bayburt çevresinden pek çok kimsenin rüyasına girmiştir. Ev sahipleri ve eve gelen misafirler burada namaz kılan, seccade üzerinde oturan, evin içinde gezen, zikreden kimseler görmüştür. Ailenin tahminine göre burada en az üç evliyanın mezarı vardır. Ev şu anda kapalıdır. Evin en son sahibi evi sürekli temizlemiş, bir çöp bile bulundurmamıştır. Bu durumu fark eden yakınları, onun bu titizliğini sorduğunda “evdeki mübarekler evi temiz istiyor” demiştir.

Bu tandır göz şaşılığı olanlar tarafından sıkça ziyaret edilmekte ve bu kişiler şaşılık vb. sorunlardan kurtulduklarını söylemektedirler. Bu tandırın kenarında bir delik vardır. Gözde şaşılığı olan çocuklar bu delikten baktırılır ve gözlerindeki şaşılık düzelir.

Bayburt’un Darıca Köyü’ndeki bir çeşmenin suyunun şifalı olduğuna inanılır. Fiziksel rahatsızlığı ve yaraları olanlar şifa bulmak için bu çeşmeye giderler. Buradaki su içilmez fakat hasta kimseler ağrıyan yerlerine sürerler. Bu su üzerine şöyle bir efsane anlatılır:

93 Harbi döneminde birkaç çocuk köyün yakınında oyun oynar. Çocuğun biri saklanmak için bir taşın arkasına gider. Orada, akan bir su görür. Sudan içmek ister fakat su tuzlu olduğu için içemez. Sakat olan ellerini sudan çıkarınca ellerinin iyileştiğini görür. Günümüzde mayıs ayında çıkan ve bir süre sonra kaybolan bu suyun sakatları iyileştirdiğine inanılır. Halk suyun sakatları iyi etmesini çeşmenin yakınındaki bir şehit mezarına bağlamaktadır.

Zâhid-i Geylânî Hazretleri’nin kabrinin yer aldığı caminin önünde bir çeşme vardır. Buradaki suyu Zâhid-i Geylânî Hazretleri’nin Duduzar’ın altındaki dağdan, elindeki çubuğu çekerek getirdiği söylenir ve suyun şifalı olduğuna inanılır. Böbrek taşı olan kimseler yedi gün boyunca, idrar yolları iltihabı geçirenler beş gün boyunca, mide tembelliği ve iştahsızlık çekenler yirmi bir gün boyunca bu sudan aç karnına içelerse şifa bulacakları düşünülür. Ayrıca sedef vb. cilt problemi olanlar kırk gün boyunca bu suyla banyo yaparlarsa yaralarının iyileşeceğine inanılır.

Ağlar Baba’nın toprağı hastalar için şifa olarak görülür. Herhangi bir yeri ağrıyanlar, bel fıtığı, kırık, çıkık gibi rahatsızlığı olanlar ağrıyan bölgelerine Ağlar Baba’nın toprağından sürerler. Ziyaretçiler toprağının baldan tatlı olduğunu söylerler.

 

Ağır hastalığı olan çocuklar Kavuk Dede’nin kabrine götürülür. Kabrinin üzerine oturtulur, eğer çocuk ağlarsa yaşayacağına, ağlamazsa öleceğine inanılır. Her türlü hastalıktan muzdarip kimseler buraya giderler. Yasin, üç İhlas bir Fatiha veya on bir İhlas bir Fatiha okurlar. Kavuk Dede’nin toprağından alırlar. Hastalıklı yerlerine sürerler ve su ile karıştırıp üç gün boyunca içerler. Ayrıca akli dengesi bozuk kişiler ve çocuğu olmayan kadınlar sela ile cuma vakti arasında kabrin yanında yalnız bırakılarak burada şifa bulacağına inanılırlar.

Bayburt’ta tedavi amaçlı türbelere yapılan ziyaretlerin en sık yapıldığı yerlerden biri de Şeyh Mahmud (Kara Dede) türbesidir. Şeyh Mahmud’ un efsanelere konu olmuş, Veysel Karani Hazretlerine ait olduğu söylenen bir kemeri mevcuttur. Söz konusu bu kemer ve Şeyh Mahmut’un kabri türbeye taşınırken kabirden çıkan yedi ıbrık şuan türbesinin de bulunduğu Kop Köyü’nde muhafaza edilmektedir. Çocuğu olmayan kadınlar; beli boynu ağrıyan, kanser vb. hastalıkları olan kimseler Kara Dede’nin Kop Köyü’ndeki türbesine gelmekte ve söz konusu kemeri sıkıntılı olan bölgelerine sürmektedir. Aynı şekilde akli dengesi bozuk, psikolojik rahatsızlığı olan, gece korkan kişilere ve altını ıslatan çocuklara üç küçük ibriğin her birinden su içirilir.

Bayburt’un merkezinde İmaret tepe konumunda halk arasında Huy Kesen türbesi olarak adlandırılan bir türbe bulunmaktadır. Burada biri Şeyh Veysel Hemedânî’nin oğlu Sultan Ali Çelebi’ye, diğeri ise Şeyh Necmeddin’e ait iki mezar vardır. Bu türbeye yaramaz, huysuz çocuklar getirilir. Çocuğu huysuz olan anne, çocuğunun boynuna kem adı verilen kalın ipi geçirir. Ardından çocuğun boynuna bağladığı ipten tutarak, çocuğu üç kez türbenin etrafında dolandırır. Bu işlemi yaparken de üç İhlas bir Fatiha okur. Daha sonra da çocuğun boynundaki ipi keser ve “huyu burada kalsın” der. Çocuk arkasına baktırılmadan türbeden uzaklaşılır.

Bayburt’un çeşitli yerlerinde alevi kültüre ait inanış ve uygulamaların izlerini görmek mümkündür. Hz. Ali’ye duyulan sevgi ve bağlılık onun çevresinde bir takım inanış ve ritüellerin gelişmesine sebep olmuştur.

Hazreti Ali, oğlu Hazreti Hanefi’yi kurtarmak için atı Düldül’e binmiş ve uçarak Bayburt’a gelmiş. Düldül, şaha kalkmış ve ayağının birini Şehit Osman’a, ötekini de Kale’ye uzatmış. Bastığı yerlerde ayağının izi çıkmış. Zamanla izlerde yağmur suları birikmiş ve biriken bu sular şifalı olarak görülmüştür.

Günümüzde ellerinde, yüzünde yara olanlar bu suyla abdest alıp namaz kıldığında yaralarının iyileşeceğine inanmaktadırlar. Bacağı ve kolu gibi uzuv eksikliği olan kimseler, burada üç gece yattığında uzvunun tamamlandığı görülmüştür.

Aynı şekilde Hazreti Ali’nin Gökçedere Beldesi’ndeki Hamşı Tepe’sine sefer ettiği, atının ve Hazreti Ali’nin ayak izinin burada bir taş üzerinde olduğu söylenmektedir. Hazreti Ali bu dağdan bir taş almış “ya sadaka, ya sıddık” diye atmış. Bu taş Sadaka Köyü’ne düşmüş. Bu taşın düştüğü yerde su kaynağı oluşmuş ve bu suyun şifalı olduğuna inanılmıştır. Ziyarete gidenler, söz konusu ayak izlerinin bulunduğu taşa dilekte bulunup, bu taşa elini yüzünü sürmektedirler.

Bayburt’ta çeşitli hastalıklara şifa bulmak için gidilen türbe ve ziyaret yerlerini genel olarak şu şekilde gruplandırabiliriz:

Çocuk Sahibi Olmak İçin Gidilen Yerler: Burhan Dede, Danişment Köyü’ndeki Ziyaret, Ekmelüddîn Bâbertî Hazretleri, Hacı Şaban Efendi, Kitapsız Mustafa Efendi, Oslu Hoca, Çal Dede ve Ağ Baba, Damat Ali Efendi, İrşâdî Baba, Seyyit Yakup Hazretleri, Sultan Fahriye, Şehit Osman, Şeyh Kara Dede, Yakup Abdal Hazretleri, Abdülvehhâb Gâzi, Seyyit Yakup Hazretleri.

Akli Dengesi Bozuk Kimseler İçin Gidilen Yerler: Ağlar Baba, İrşâdî Baba, Ekmelüddîn Bâbertî Hazretleri, Hacı Şaban Efendi, Kaleardılı Ahmet Baba, Kavuk Dede, Kitapsız Hasan Efendi, Kitapsız Mustafa Efendi, Sadrü’ş Şerîa, Seyyit Halil Baba (Ebu Halil el Ensarî), Seyyit Yakup Baba, Şehit Osman, Şeyh Mehmet, Şeyh Mahmut (Kara Dede), Şeyhoğlu Ziyareti, Yakup Abdal, Çal Dede ve Ağ Baba, Oslu Hoca.

Görme Bozukluğu ve Şaşılık İçin Gidilen Yerler: Ağlar Baba, İrşâdî Baba, Abdülvehhâb Gâzi, Kavuk Dede, Tandır Ziyareti, Şehit Osman, Şeyh Mahmut (Kara Dede).

Huysuz Çocuklar İçin Gidilen Yerler: Abdülvehhâb Gâzi, Kavuk Dede, Huy Kesen Türbesi (Şeyh Necmettin Geylânî, Sultan Ali Çelebi), Uzun Gâzi Şehit Ali Baba, Şeyh Haydar Afgânî, Yanbaksı (Güneşli-Şehitler) Kümbeti.

Bedensel Özür ve Sakatlık İçin Gidilen Yerler: Ağlar Baba, İrşâdî Baba, Damat Ali Efendi, Darıca Köyü’ndeki Şifalı Su, Ekmelüddîn Bâbertî Hazretleri, Kavuk Dede, , Oslu Hoca Türbesi, Sadrü’ş Şerîa, Seyyit Halil Baba, Seyyit Yakup Baba, Sultan Fahriye, Şehit Osman Türbesi, Şeyh Mehmet, Şeyh Mahmut (Kara Dede), Şeyhoğlu Ziyareti, Yakup Abdal, Veysel Efendi, Yanbaksı (Güneşli) Kümbeti.

Bel Fıtığı, Kırık-Çıkık İçin Gidilen Yerler: Ağlar Baba, Kavuk Dede, Kitapsız Mustafa Efendi, Sultan Fahriye, Şehit Osman Türbesi, Şeyh Mehmet, Şeyh Mahmut (Kara Dede), Şeyhoğlu Ziyareti.

Baş Ağrısı, Migren İçin Gidilen Yerler: Ağlar Baba, Kavuk Dede, Sultan Fahriye, Şehit Osman Türbesi, Şeyh Mehmet, Şeyh Mahmut (Kara Dede), Yaylapınar Köyü’ndeki Şifalı Su.

Erkek Çocuğa Sahip Olmak İçin Gidilen Yerler: Kitapsız Mustafa Efendi.

Gece Uyuyamayanlar ve Korkanlar İçin Gidilen Yerler: Zâhid-i Geylânî Hazretleri, Şeyh Kara Dede, Muhammed Hanefi.

Sedef, Egzama, Romatizma vb. Rahatsızlıklar İçin Gidilen Yerler: Kırklar Tepesi’ndeki Ziyaret Yılanları, Darıca Köyü’ndeki Şifalı Su, Düldül Ziyareti, Hamşı Tepesi’ndeki Şifalı Su, Sarıçiçek Dağı’ndaki Şifalı Su.

Halk Sağaltmaları

Bayburt’ta çeşitli hastalıkları tedavi etmede kullanılan başka yöntem ve pratikler de vardır. Gözde arpacık veya it dirseği olarak adlandırılan rahatsızlığı gidermek için halk arasında kırklama adı verilen tedavi yöntemi uygulanır. Bu işlem köyden köye farklılık gösterebilir. Kırklama işlemini yapacak kişi abdest alır. Öncesinde bir tane tesbih böceği bulunur, arpacığın üzerine konulur ve besmele çekildikten sonra kırk defa “geri gel gel” diye böceğe hafifçe vurulur. Hasta kişiden alınan kırk temiz arpanın her biri arpacığın üzerine dokundurulur ve kırklama işlemi bitince bu arpalar bir kuyuya atılır. Arpanın kuyuda çürüdükçe arpacığın iyileşeceğine inanılır. Başka bir yöntemde de gözünde arpacık çıkan biri yedi ayrı evden ekmek alır. Alınan bu ekmekler kırk parçaya ayrılır ve besmele çekildikten sonra “kefareti budur” denilerek arpacık olan göze konulur. Kırklama işlemi sonu erince de kırk parça ekmek köpeklere atılır.

 

Anadolu’nun bazı şehirlerinde sıtma hastalığına karşı yapılan “dalak kesme” uygulaması Bayburt’ta da yapılmaktadır. Tıpkı “kırklama” işlemi gibi farklı uygulamaları vardır. Dalak kesecek kişi bir koyunun dalağı veya karaciğerini alınır, hastanın karnına bırakılır. Hasta ne kesiyorsun? Diye sorar. Dalak kesen kişi de hastanın adını söyleyerek “ (Ahmet’in, Ayşe’nin) dalağını kesiyorum” der. Bu şekilde üç kez sorulur ve söylenir. Sonra hasta “kes gitsin” der. Dalağı kesen de “ kestim gitti” der ve bu da üç kez tekrarlanır. Dalak kesici hastanın üzerindeki dalağı veya ciğeri bıçakla çizer ve hastanın eline verir. Dalak veya ciğer hastanın evinde bir yere asılır, o kurudukça hastanın da iyileşeceğine inanılır. Başka bir ritüelde de dalak kesme işini yapacak hoca bir avuç tuza dalak kesme duasını okur. Okunan tuzu alan hasta yeşillik bir alana gider. Buradaki çimleri keser, tuzları çimlerin altına koyar ve çimlere basar. Çim altında bulunan tuz eriyince hastanın da dalağının eriyeceğine inanılır.

En yaygın kullanılan tedavi yöntemlerinden biri de ocaklardır. Özellikle egzama, derma gibi deri hastalıkları için çeşitli ocaklara başvurulurken psikolojik sıkıntıları olan kimseler de “hoca” olarak tabir edilen çeşitli kişilere tedavi amaçlı gitmektedirler.

Yaşı ilerleyip konuşamayan çocuklar dilinin açılması için cuma günleri cami önüne bir kilit bırakılır. Cuma namazından çıkan ilk kimse kilitli olan kilidi anahtarı ile açarsa çocuğun konuşacağına inanılır. Benzer şekilde yürüyemeyen çocuğun ayakları bağlanarak cami önüne bırakılır. Cuma namazından sonra camiden çıkan ilk kişi yürüyemeyen çocuğun ipini keserse yürüyeceği söylenir.

Çocuğu olmayan kadın türbelere götürülür, bir çamaşırı türbede bırakılır. Adaklar adanır, muskalar yapılır. Çeşitli otlardan çaylar yapılıp içirilir. Üşütmemesi sağlanır. Sıcaklarda bile yün çorap giydirilir. Sıcak tavuk pisliğine birkaç gün oturtulur.

Bayburt’ta bahar geldiğinde dağ ve tepelerde şifa verdiği düşünülen otlar toplanır. Çeşitli rahatsızlığı olanlar bu otları toplar, şifa bulmak için dâhili ve harici biçimde kullanır. Nisanın sonu ve mayıs ayı boyunca Bayburt sokakları ve pazarı satılan bu otlarla dolup taşar. Başka şehirden gelip bu otları toplayanlar ve satılanları alanlar da olmaktadır.

Isırgan Otu: Bu ot vücudun herhangi bir teması olduğunda acı verir, o bölgeyi kaşındırır ve kızarmasına sebep olur. Diz ağrılarına iyi geldiğine inanılır. Bu ot biraz haşlanıp lapa haline getirilerek dize sürülür ve üzeri bir bez veya poşet sarılarak bir süre bekletilir. Bu şekilde diz ağrılarını azalttığı düşünülür.

Evelik: Yemek olarak pişirilmekte aynı zamanda mide ağrılarına iyi geldiği düşünülmektedir. Lapa haline getirilerek çiğ olarak tüketildiği gibi kökü de şifa amaçlı kullanılır. Egzama, kaşıntı ve mantar gibi cilt hastalıklarında, romatizmal ağrılarda ve kadın hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır.

Yemlik: Mide şişliğine iyi gelmekte, aç karnına yenildiğinde mideyi temizlemektedir. Yaraların iyileşmesini sağlamaktadır.

Madımak: Bazı köylerde ebemekmeği olarak da bilinir. İdrar söktürücü özelliği vardır. Ayrıca ishali tedavi etmek için de kullanılır. Çay olarak demlenip içildiğinde sindirim sistemini rahatlatır.

Çiriş: Kop Dağında yetişen çiriş otundan yapılan yemek kabızlık ve bağırsak sıkıntılarına iyi gelir. Çiriş halk arasında Yağlı Coşan olarak da bilinmektedir. Çeşitli kadın hastalıklarının tedavisinde kullanıldığı gibi idrar yolu enfeksiyonunu da geçirdiği söylenmektedir.

Çakşır: Çakşır otu Bayburt’ta kısırlık tedavisinde halk arasında bilinen en etkili bitkisel tedavi yöntemidir. Çocuğu olamayan kadın ve erkeklere çakşır otu yedirilir.

Işkın: Kanser hastalıklarına şifa olduğu söylenmektedir. Ayrıca çocuklarda havale, sarılık olması durumunda veya ateşin düşürülmesinde kullanmaktadır.

Gelin Parmağı: Yaraları iyileştirici özelliği ile bilinmektedir.

Pirpirim: Bayburt’ta kabızlık tedavisinde kullanılır, kabızlığı önler. Böbrekteki taşı ve kumu döker.

Şahtere Otu: Hamile kalamayan kadınların tedavisinde kullanılır. Hamile kalamayan kadınlara şahtere otu kaynatılarak suyu içirilir.